Avent, şimdi mücadelesini gerilla saflarında sürdürüyor

Hakkari’de hemşirelik yapan ve yıllarca kadro verilmeyen Delal Nuda Avent haklı mücadelesini gerilla saflarında sürdürüyor.

Yoğun bir savaşın yaşandığı Medya Savunma Alanlarından Zap bölgesinde mevzide savaşan gerilla Avent, AKP hükümetinin Kürt işçilere uyguladığı baskıları ajansımız ANF’ye değerlendirdi.

PKK saflarına katılım nedenleriniz nelerdi?

Son süreçlerde AKP hükümetinin Kürt halkı üzerine saldırıları yoğunlaştı. Bizlerde bu saldırıların ortasında yaşıyorduk. Bununla beraber yaşam koşulları, yaşanacak bir ortamın olmayışı, kendini ifade edebileceğin ve yaşayabileceğin bir yerin olmayışından özgürlük dağlarına geldim. Öğrencilik sürecinden sonra memurluk süreci başladı. Bu süreç içerisinde AKP hükümeti politikaları gittikçe emeğimizi sömürme, hiçbir şekilde kendini ifade edememe ve hakkının karşılığını vermemekle yaşam alanını daraltıyor. Son süreçlerde de memurlar üzerinde yoğun baskılar yapılıyordu. Bunun için kendimi daha iyi ifadelendirebileceğim PKK saflarına katılım gerçekleştirdim.

Son süreçlerde çıkarılan yasalarla, kendi savaş ekonomisi oluşturmak için Türkiye’deki memurların maaşları azaltıldı ve buna dair birçok yasa çıkarıldı. Bunların sizler üzerinde etkisi nelerdi?

AKP hükümetinin genel politikalarından bir tanesi Kürt öğrencileri ve işçilerine yöneliktir. Kürt olan bir öğrenci ne okumuşsa okusun fark etmiyor. Doktora yapmış biri, yüksek lisans yapmış biri Kürt ise sözleşmeli çalıştırılıyor ve kadro verilmiyor. Bu tür politikalar Kürtler üzerinde uygulanırken bunun yanı sıra Türkler için de buna benzer politikalar uygulanıyordu. Son süreçlerde maaş kesimleriyle savaş ekonomisini yaratmakta, fazla mesailer yaptırmaktadır. Genel olarak devlet ücra köşelerinde döner sermaye çok yoğun dönüyor. İlk başlarda daha çok Kürtler üzerine yönelim vardı. Ama bu son süreçlerde savaşla beraber Türkler üzerine de bir yönelim oldu. Hepsinin maaşlarında bir kesinti oldu. Daha ağırlıklı ucuz iş gücü, sözleşmeli çalışmalar oldu.

Cezaevlerindeki doluluk oranlarından dolayı, tutsaklar cezaevlerinden çıkarılıp hastanelerde, devlet kurumlarında ücretsiz bir şekilde cezası bitene kadar çalıştırılıyor. Böylelikle emek harcayan biri, okumuş olan biri ve memur olan biri için çalışma alanı daraltılmış oluyor. Türkiye’de bir yaşam alanı ve kendini ekonomisini oluşturma alanı hiç bir şekilde yok. Memur kesiminin belli hakları vardır, aydan aya maaş alır, belli hakları ve belli söyleyeceği şeyler vardır. Bizim yanımızda doktora yapmış, çok emek harcamış olanlar vardı fakat hiçbir hakları verilmedi. Akşam cafede çalışıp gündüz işe gelen arkadaşlarımız vardı. Çünkü başka geçim kaynakları yoktu.

Sizin katıldığınız bu son süreçlerde, darbeden önceki süreçte FETÖ operasyonu adı altında tüm Kürt memurları işten çıkarıldı. Bu Kürt memurlarının ve Kürt işçilerinin işten çıkarılması FETÖ operasyonu adı altında bir kamuflaj mıydı?

Kesinlikle bir kamuflajdır. Bütün dünya biliyor Kürtler ile FETÖ’nün hiçbir ilişkisi yoktur. Zaten Kürtlere hiçbir hak verilmiyordu, sözleşmeli olarak çalıştırılıyordu. FETÖ operasyonundan önce Hakkari ve Hakkari çevresinde, Şırnak ve Şırnak çevresinde KESK yönetimi altında bir çok yürüyüşler yapıldı. Ben de bu yürüyüşlerde yer aldım. Yapılan KPSS sınavlarında da teşhir edilenler yine Kürt öğrencilerdi. Bir Şırnaklı arkadaşımızın hafif başını eğmesinden dolayı kopya çektiğini iddia ederek sınav yerinden çıkartılıp sınavı iptal edildi ve tüm emekleri suya atıldı. Buna benzer binlerce örnek yaşadık. Son süreçlerde Kürt olan hiç kimseye kadro verilmiyordu. Sözleşmeli olarak çalıştırılıyordu. Ne kadar okumuş ve ne kadar emek harcamışsa harcasın kadro verilmiyordu. Başka alternatif olmadığı için gençler sözleşmeli de olsa çalışmaya başladılar. Başka alternatif bulamadıkları için FETÖ operasyonu adı altında herkesi işten çıkardılar, herkesin emeğine el koydular. Bunun için KESK tekrar yürüyüşler yaptı, bir şeyler yapmak istediler ama genel bir ses çıkmadı. Eğer genel bir ses çıkarılmış olsaydı daha başarılı bir şey elde edilmiş olabilirdi.

Gerçekleştirilen eylemler güçlü bir ses çıkarmaya yetmedi. KESK, Eğitim SEN çatısı altında protesto eylemleri vardı. Siz de o süreçte PKK’ye katılım gerçekleştirdiniz. Bütün bunların sonucunda katıldınız diyebilir miyiz?

Evet bunların sonucu bir katılım sağladım. Sizin de değindiğiniz gibi medyaya da yansıtıldı, fakat bir ses çıkmadı. Memur kesimlerinin de kaygıları vardı. ‘Çok gidip gelirsek işten atılır, ekmeğimizden oluruz’ anlayışı memur kesiminde çok fazla vardı. Sonuç itibariyle bir geçim kaynağının olması lazım, aile geçindiriyorsun. Bunun için de kendini mecbur hissediyorsun. Fakat daha sonra fark ediyorsun ki sen ona mecbur değilsin o sana mecbur. Bunu çok sonra fark ettim. PKK saflarına geldikten sonra fark ettim ki ben değil onlar bana mecburdu.

Peki, sizce hem Türkiye'deki hem de Kuzey Kürdistan'daki memur kesiminin ne yapması gerekiyor? Bir yürüyüş veya bir eylemsellikle sonuç alınabiliyor mu, sonuç alınsaydı siz katılır mıydınız?

Kesinlikle sonuç alınmıyor. Çok denendi; ama bir sonuç elde edilmedi. Tüm Kürt coğrafyasındaki memurların hepsi birlikte bir araya gelip daha güçlü çıkışlar yapabilirler. Açıkçası kendini ifade etme yolları aranmalıdır. PKK saflarına gelinmelidir. Çünkü başka alternatifleri yoktur. Yaşam alanları ilk başlarda yavaş yavaş kısıtlandı; daha sonra tamamen kısıtlandı. Zaten yaşayabileceği bir alan da yok aldığı beş kuruşu da nereye yetiştireceğini bilmiyor. Bunun için savaşmayı denemeli. Her yönlü savaşmalı, eğer buraya gelemiyorsa oralarda savaşmalılar. Ama sadece bir yürüyüşle bir basın açıklamasıyla değil ciddi anlamda hakkını ve emeğini alabilecek bir şekilde savaşmalılar.

Zap alanında kalıyorsunuz. Peki nerden-nereye dediğimizde, neler değişti senin için. Zagros alanlarında savaşmak nasıl bir duygu?

İnsan kendine dönüp baktığında ilk başta neyi yapabildiğini ve neler başarabildiğine inanamıyor. Bir de Zagros'larda olmak, insanlığın çıkış noktası olan bir yerde olmak ve böylesi bir süreçte mevzilerde olmak çok büyük bir onurdur. AKP hükümetinin yapmış olduğu bütün yönelimlere ve çirkin savaşlara karşı burada kendi başına ve yoldaşlarınla sırt sırta verip mevzilerde mücadele etmek anlatılmaz, yaşanır. Zagros'da olmak büyük bir onurdur. İnsanlığın onurunu taşıyorsunuz. Bir Hakkarili olarak burada olmak, kendi toprağımda olmak ve niçin savaştığını bilmek, bunu bir de elde etmek çok daha farklı bir duygu oluyor. Sistemdeyken bir şeyler yapıyorsun fakat bir karşılık yok ve hep aynı yerde sendeliyorsun. Ama burada karşılığını alınca, meyvesini alınca, mevziini geçip de bir tepenin başında oturmak çok başka bir duygudur.

Bir sağlık memuruydunuz? Hakkari’de görev yapıyordunuz ve orada da Kürt halkına hizmet ediyordunuz? Oradaki hizmet ile buradaki hizmet arasında ne tür farklılıklar var?

Çok büyük farklılıklar var. Burada her yerde ve her şekilde koşul yaratabiliyorsun. Aslında burada bulunan arkadaşlar arasındaki inanç insanı çok etkiliyor. Sistemdeyken ufak bir yara insanı çok büyük bir tedirginliğe götürürken, burada yaralı olan arkadaş sana çok büyük moral veriyor. Burada inançlarımız bizi daha çok ayakta tutuyor. Burada sağlık ihtiyacı duymuyoruz. Bu son süreçlerde savaşın olduğu yerde daha çok dikkat ettik ki arkadaşlarımızın inançları daha yoğun. Arkadaşların almış olduğu yaralar onları mutlu ediyor, çünkü niçin savaştıklarını biliyorlar. Bu da onları biraz daha onurlandırıp yüce kılıyor.

Son olarak nasıl bir çağrıda bulunursunuz?

Herkes işten çıkarıldı, herkesin ekmeğine el konuldu, yıllarca okumasına rağmen emekleri boşa çıkartıldı. Kürt halkı yoksul bir halktır. Çocuklarını okutana kadar çok büyük emek veriyor. Memur kesimi hem ailesinin hem de halkının emeğine sahip çıkmalıdır. Her alanda ve her yerde savaşmalıdır.