Barış Anneleri Türkiye’yi mahkum etti

Diyarbakır’da 2006 yılında yaptıkları eylemde “Sayın Abdullah Öcalan siyasi irademizdir” pankartı taşıdıkları için tutuklanan Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi 24 kadın, Türkiye’yi AİHM’de mahkum etti.

Diyarbakır’da 22 Şubat 2006 yılında Koşuyolu Caddesi’nde Barış Anneleri’nin yaptıkları oturma eylemi sonrası Barış Annesi 24 kadın gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Barış Anneleri’nin yaptığı barışçıl oturma eyleminde tutuklanması ve ardından “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 10’ar ay hapis cezasına çaptırılması kararı AİHM’e taşındı. Ders niteliğinde emsal bir karara imza atan AİHM, Türkiye’yi maddi manevi tazminata mahkum etti. AİHM’in verdiği bu karar ifade özgürlüğü konusunda emsal teşkil ediyor.

SAVCI BIRAKILSINLAR DEDİ AMA...

‘‘Sayın Abdullah Öcalan siyasi irademizdir’’ yazılı pankart açan anneler, ‘‘Bijî Barış’’ sloganı attıkları gerekçesiyle “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı gösteriyi yaptıkları” nedeniyle tutuklanmıştı. Savcının ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmasını istemesine rağmen emniyette bir gün tutulan Barış Anneleri, 23 Şubat günü çıkarıldıkları Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, ‘‘İsnat edilen suçun, yani bir terör örgütü olan PKK lehinde propaganda eylem[ler]inin niteliği, delil unsur[lar]ının durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı [ve] atılı suçun anayasal düzene aykırı bir suç teşkil ettiği dikkate alındığında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca, tüm sanıkların tutuklanmasına karar verilmesi uygundur (...)’’ denilerek, anneler tutuklandı.

Tutuklu annelerin avukatlarının 24 Şubat 2006 tarihinde, Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazı reddeden mahkeme, “İtiraz edilen kararda belirtilen tutuklama gerekçesinin kanuna uygun olduğu’’ kanaatine vararak, itirazı reddetmişti.

BARIŞ TALEBİ ÖRGÜTSEL FAALİYET OLDU

Diyarbakır Savcısı, aynı tarihte, bir iddianameyi ileri sürerek, başvuranları, TCK’nın 220. maddesinin 8. fıkrasında öngörülen bir suç olan “örgüt lehine propaganda yapmak” ile suçlamıştı. Savcı özellikle, basın bildirileri yayımlayarak söz konusu örgütün politikleştirilmesi ve propagandasının yapılması, Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşulları, genel af çağrısı ve Kürt kimliğinin anayasal olarak korunması gibi konuları ileri sürerek, başvuranların eyleminin, gösteriler düzenlemeyi hedefleyen genel stratejisine dâhil olduğunu ileri sürmüştür. Savcı, özellikle üzerinde ‘‘Sayın Abdullah Öcalan politik irademizdir’’ yazılı bir pankartın açılmasının, “PKK tarafından hedeflenen amaçlar lehinde propaganda teşkil ettiği sonucuna varmıştır” diyerek iddianame hazırlamıştı.

İlk duruşmada tahliye edilmeyen barış anneleri, 30 Mart 2006 görülen ikinci duruşmada yaptıkları savunmalarda, sadece ifade özgürlüğü haklarını kullandıklarını beyan etti. Duruşma sonunda, Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu olarak geçirdikleri süreyi göz önüne alarak 24 annenin tahliye edilmesine karar verdi.

Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Temmuz 2006 tarihli duruşmada, 24 Barış Annesi’ni atılı fiillerden suçlu bularak, TCK’nın 220. maddesinin 8. fıkrası uyarınca, her birini 10 ay hapis cezasına çarptırdı. 2 Şubat 2010’a kadar Yargıtay’da kalan dava dosyası, isnat edilen fiilin TCK’nın 215. maddesi kapsamına girdiği gerekçesiyle, oy birliği ile onandı.

EYLEMLERE KATILMALARI YASAKLANDI

Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Mayıs 2010 tarihinde, TCK’nın 215. maddesine dayanarak, Barış Anneleri’nin, suçun ve suçlunun övülmesi fiilinden suçlu bulup, 3 ay hapse mahkûm ettiği, başvuranların yargılama sürecindeki iyi hali dikkate alınarak iki ay, on beş güne indirdiği cezayı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanıkların beş yıl boyunca adli kontrol altında tutulmasına karar verdi. Aynı mahkeme, Barış Anneleri’nin bir yıl boyunca Diyarbakır’da düzenlenen her türlü toplantı ve eyleme katılmasının yasaklanmasına da karar vermişti. Yargılanma devam ettiği süre içerisinde Barış Anneleri’nden Ayşe Aslan yaşamını yitirmiş ve davada ismi düşürülmemişti.

AİHM MAHKUM ETTİ

Yapılan yargılama sonrasında Barış Anneleri’nin avukatları, “Somut olayın koşulları dikkate alındığında, tutuklanmaları zorunlu değildir ve yetkili makamlar, görevlerini kötüye kullanacak şekilde özgürlükten yoksun bırakma cezasına başvurmuştur” diyerek 14 Ağustos 2006 tarihinde AİHM’e başvurdu. Dosyayı inceleyen AİHM oybirliği ile aldığı kararla Türkiye’yi tazminat cezasına mahkum etti. Kararda şu maddelere yer verildi:

1. Ayşe Aslan ile ilgili başvurunun kayıttan düşürülmesine;

2. Başvurunun, Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. ve 3. fıkralarına ve Sözleşme’nin 11. maddesine ilişkin şikâyetlerle ilgili kısmının kabul edilebilir olduğuna;

3. Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine;

4. Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine;

5. Sözleşme’nin 5. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiği iddiasının ayrıca incelenmesine gerek olmadığına;

6. Sözleşme’nin 6. maddesine ilişkin şikâyetin kabul edilebilirliğinin ve esasının ayrıca incelenmesine gerek olmadığına;

7. a) Davalı Devletin, Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. fıkrası uygun olarak, başvurana, aşağıda belirtilen meblağları, kararın kesinleşeceği tarihten itibaren üç ay içerisinde, ödeme tarihinde geçerli olan döviz kuru üzerinden Türk lirasına çevrilmek suretiyle, ödemekle yükümlü olduğuna;

i. manevi zararları karşılığında, her türlü vergi tutarı hariç olmak üzere başvuranların her birine 1.100 avro (bin yüz avro) ödenmesine;

ii. masraf ve harcamalar karşılığında, başvuranlar tarafından ödenecek her türlü vergi tutarı hariç olmak üzere, başvuranlara müştereken 3.000 avro (üç bin avro) ödenmesine;

b) Bu meblağlara, söz konusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına karar verdi.