Baysal: Kürdistan'da halkta devlete karşı büyük bir öfke var

İsveç'te düzenlenen bir panelde konuşan Nurcan Baysal, 'Devletin gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla gören halkta devlete karşı büyük bir öfkenin olduğunu' söyledi.

Gazeteci-Yazar Nurcan Baysal, İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen bir konferansta, Kürdistan'ın yakılan ve yıkılan ilçelerinde var olan sessizliğin boyun eğme olarak yorumlanmaması gerektiğini, devletin gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla gören halkta devlete karşı büyük bir öfkenin olduğunu söyledi.

İsveç Sol Parti'nin düzenlediği ”Türkiye, olağanüstü hal ve Kürt sorunu” temalı panelde Kürdistan'da gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri, baskı ve katliamları slayt gösterimiyle birlikte katılımcılarla paylaşan Baysal, konuşmasını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olağanüstü hal koşullarında gerçekleştirilen hak ihlalleri üzerinde yoğunlaştırdı.

Baysal, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerde HDP'nin seçim barajını aşma başarısını gösterip parlamentoda güçlü bir şekilde temsil edilmesinden sonra AKP Hükümeti'nin barış sürecini bitirerek savaş politikasına yöneltmesinden sonra Kürdistan'da yaşananları şu cümlelerle dile getirdi:

TEŞHİS EDİLEMEYEN 70 CİVARINDA CENAZE VAR

”Temmuz 2015’ten itibaren daha önce hiç görmediğimiz bir yıkım ve savaşa maruz kaldı Kürt illeri. Aylarca hatta yıllarca süren sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Şehirler tanklar ve toplarla dövüldü. Birçok yerleşim birimi yıkıldı. Örneğin Şırnak ilinin merkezi dâhil 8 büyük mahallesi yıkıldı, şehrin %70’i artık yok. 1 milyondan fazla insan evsiz kaldı, zorla göç ettirildi. Çoğunluğu sivil olmak üzere 2000 civarında insan öldü. On binlerce insan gözaltına alındı. Cenazeler aylarca yerlerde bırakıldı. Bölgede halen teşhis edilemeyen 70 civarında cenaze var. Bugün hala benim şehrimin merkezinde Suriçinde yasak devam ediyor...”

Baysal, Ohal ilanından sonra AKP Hükümeti'nin Kürdistan'da belediyeler, sivil toplum örgütleri, basın ve medya kuruluşları, eğitim sistemine yönelik saldırı ve tasfiyelerini ayrı ayrı başlıklarla ele aldı.

Kürdistan'da DBP'nin yönetiminde olduğu 100 civarında belediyenin hükümet tarafından sürekli teftiş edilmesine rağmen herhangi bir yolsuzluk bulunamadığı için belediyeler hakkında soruşturma açılamadığını söyledikten sonra olağanüstü hal ilanından sonra belediyelere yasalara aykırı olarak el konulmasını şöyle özetledi.

”Hükümet, Kürt illerindeki belediye başkanlarını 'terör örgütüne yardım ve yataklık' gerekçesini göstererek tutukladı ve yerlerine vali, vali yardımcıları ve kaymakamları kayyum olarak atadı.  102 Kürt belediyesinin 79’una kayyum atandı, 84 belediye başkanı tutuklu ve bu rakamlar her gün artıyor”

AKP İŞLEDİĞİ SUÇLARIN DUYULMAMASI İÇİN MEDYAYI YASAKLADI

AKP'nin aralarında çocuklara yönelik yayın yapan Zarok TV, Türkiye'nin ilk kadın haber ajansı JİNHA'nın da bulunduğu yüzlerce medya kuruluşunu kapattığını ve mal varlıklarına el koyduğunu hatırlatan Baysal, ”Böylelikle Kürt illerinde yaşananların, savaş suçlarının duyulmaması, Kürt toplumunun ve muhaliflerin seslerinin duyulmaması amaçlandı” dedi.

1 YILDIR TEŞHİS EDİLMEYEN CENAZELER VAR

Panelden sonra ANF'e açıklamalarda bulunan Baysal, Kürdistan'daki yıkımın boyutlarının çok ağır olduğunu ve 1990'lı yıllarla kıyaslanamayacağını belirtiyor ve ”Ben Şırnak'a gittiğimde şehri tanıyamadım. Şehrin merkezini bulamadım. Her tarafa sınır gibi peronlar kurulmuş. İnsanlar köylerde çadırlarda yaşıyor. Bazı evlerin damlarına kurdukları çadırlarda kalıyorlar. Katliamın üzerinden 1 yıldan fazla geçmesine rağmen Cizre'de hala teşhis edilemeyen cenazeler var. Çocuklarını arayan anneler var” diyerek yıkımın boyut ve sonuçlarına dikkat çekiyor.

Baysal, devletin % 82'sini kamulaştırdığı Sur'un 6 mahallesinde hala sokağa çıkma yasağı olduğunu ve devletin sokağa çıkma yasakları uygulayarak halkın evlerine dönmelerini engellediğini söyledikten sonra ”453 gündür insanlar evlerinde ne olduğunu bilemiyor. Şimdi oraya 6 karakol yaptılar. Büyük yollar yapılıyor. Tüm bunlar kentlerin kontrol altına alınacağı bir sistemin    kurulacağını gösteriyor” diyor.

Tüm bunların halka sorulmadan yapıldığına dikkat çeken Baysal, ”Orada yaşayan bizlerin olanlara karşı çıkmamız ve sesimizi yükseltmemiz ve bize sormadan şehrimizi dizayn edemezsiniz dememiz gerekiyor. Ama buna karşı çıkacak örgütlenmeler kapatıldığı için henüz bir ses çıkmıyor” şeklinde konuşuyor.

Şu anda Sur ve Kürdistan'ın Türk devleti tarafından yıkılan ilçelerinde bir sessizliğin olduğunu söyleyen Baysal, var olan sessizliğin boyun eğme olarak yorumlanamayacağına vurgu yaptıktan sonra şunları kaydediyor:

MOLOZLARIN ALTINDAN YİNE PEK ÇOK ŞEY FİLİZLENECEK

”Bu sessizliğin pek çok nedeni var. İnsanlar gerçekten inanılması mümkün olmayan ağır baskılar altında. Bir kırgınlık da var. Üç yıllık barış sürecinde umutlar arttıktan sonra yıkımla karşılaştılar. Devletin gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla gördüler. Devlete karşı korkunç bir öfke var. Varolan sessizliğin neye evrilebileceğini bilemiyorum.”