Beritan çizgisinden çıkarılması gereken dersler!  

25 Ekim, sıradan ve rutin bir gün veya zaman dilimi değil artık, kadınlar ve Kürtler için. Rutin günlerden biri olmasına 25 yıl önce Beritan (Gülnaz Karataş) son vermişti.

Hem de öyle bir nokta koymuştu ki, 25 Ekim’in her yıl dönümü ile rutinleşen bir anma ve hatırlanmayı çok çok aşan bir etki yarattı. Bir felsefi, ideolojik, siyasi ve çok daha fazlası olarak ihanet karşısında bir çizgi, duruş ve direniş ölçüsü olarak tarihte yer edindi. Zarife ve Bese’lerden devraldığı Dersim direniş geleneğini, çağdaş devrimci, sosyalist hareket olarak gelişen PKK hakikati ile buluşturan bir kimlik ve kişilik oldu.

Beritan yoldaş; 92 İhanet savaşı olarak bilinen ve Türk devletinin Güneyli Kürt örgütlerinin desteğini alarak, gerillaya karşı geliştirdiği en büyük ve kapsamlı imha hareketinde; Xakurke cephesinde savaşırken, mermisi bittiğinde ihanet güçlerinin eline sağ geçmemek için kendini uçurumdan atmıştı. Biz bir grup kadın arkadaş, Beritan arkadaşın şahadetinden kısa bir süre sonra Şam’da Önder APO ile bir araya gelmiştik. Beritan yoldaşın henüz yeni ulaşan mektupları ve günlükleri önderliğin elinde, Beritan (Gülnaz Karataş) kimdir, neyi temsil ediyor diye başlamıştı anlatmaya. Direnen ve mücadele eden her birimizden biriydi diye var sayarak, dinlemiştik önderliği. Evet Beritan biraz bizdi ama hepimizin toplamı, bizden de çok öte başka bir hakikate tekabül ediyordu. İlk anda bunun derinliğinin farkında ve ayırdında olamamıştık. Beritan yoldaşın o gün farkında olarak tavır aldığı gerçeği çok sonraları anlamış oluyorduk. Kürtler açısından; direnmenin ve teslim olmanın arasındaki o ince çizgiyi zamanında fark ederek, direnmenin zafere, teslimiyetin ihanete götüreceğinin bilincinde olarak tarihi bir tavır alarak, teslim olma yerine kendini kayalıklardan aşağıya bırakmıştı.

Beritan yoldaşın ihanete karşı o gün ortaya koyduğu tavır ve sergilediği duruş, 25 yıllık gerilla direniş mücadelesini belirleyen ölçüsü haline geldi. Gerillanın giderek bu çizgide mücadelesini büyütmesi, yaygınlaştırması ve dört parça da yenilmez ve bir tek adım bile geri atmaz bir fedailik çizgisi haline gelmesinin çıtasını Beritan yoldaş belirlemişti. Beritan yoldaşın kendisini uçurumda atmasının en yakıcı ve çarpıcı yanı; ihanetin nemenem bir durum olduğu ve teslim olmanın yol açacağı sonuçları çok iyi görmüş ve tespit etmiş olmasıydı. Tarihi doğru okumanın, ona göre strateji belirlemenin çok çarpıcı dile gelmesiydi. Beritan yoldaşın ihanete karşı geliştirdiği tavırdan yeterince ders çıkarmayanların bu gün bir kez daha nelere yol açtığını halk olarak hep birlikte yaşamaktayız.

Tam 25 yıl sonra, Güney Kürdistan’ın farklı bir zemininde, Kerkük’ü tek bir kurşun sıkmadan şehri teslim etti. Bir kez daha halkına arkasını dönüp, kaçan ve terk eden zihniyetin tekrarlanan pratiğini yaşıyoruz. Evet Şengal’deki Ezidi halkımızı katliamla yüz yüze bırakmanın ve Ezidi Kürt kadınlarını tecavüzcü çetelerin ellerine bırakarak kaçmanın ve köle pazarlarında satılmasının derin travması henüz aşılmış değildir.  

Direnerek ve mücadele ederek çekilmek ile, terk etmenin ve vazgeçmenin arasına kocaman bir ihanet çizgisi girer. Birincisinde; tüm gücünü, birikimini ve imkanlarını seferber ederek, mücadele eder başaramaz ve geri çekilirsin. Bu mücadele kararlılığını ve direnişi güçlendirir, zayıflatmaz ve dönemsel, geçici bir durum olur. Ama ikincisinde ise hiçbir şey yapmadan, çok önceden dar ve cüzi çıkarlar üzerinden teslim eder, bırakır ve gidersin. Kerkük ve Duzxurmato’da olduğu gibi, halkını katliamcı güçlerle karşı karşıya bırakarak ve arkana bakmadan kaçarsın. Bu gidiş, kaçış oluşmuş, birikmiş; kültürel, toplumsal, tarihsel ve en önemlisi de halkın umutlarına yüz çevirmeye ve ters düşmeye götürür. Bu terk ediş, yüz çevirme ihanetin en büyüğü, kolay onarılamayana ve iyileşmeyeni olur. Çünkü bu terk ediş, arkasında direnilemez, mücadele edilemez, devletlerin teknik ve güç üstünlüğü karşısında ancak bu kadar olur demeye götürür. Nitekim şimdilerde Güney Kürdistan’da bunun yoğun propagandası halk içinde yapılmakta ve siyaset mekanizması sorumluluğu üstlenmemek için, güç ve teknik üstünlüğü esas gerekçe olarak göstererek, olmazı giderek halka kanıksatmaya çalışmaktadır. Bu söylem ve propaganda çok tehlikeli ve halkımızın kendini savunmasına karşı inançsızlığı geliştirir ve çok büyük bir tehlikedir.

Hayır olur, hem de Beritanca direniş ve mücadele ile olur. Beritan çizgisinin belirleyiciliği, öz güce olan inancı ve kararlılığıdır. Direnen ve mücadele eden bir halkın mutlaka kazanacağını bilincinin oluşmasıdır. İdeolojik bilinci, felsefi bakışı, siyaset, yaşam tercihi ve ittifak ilişkisinin tümü, öz güce dayalı geliştiğinde başarı kazanma şansına sahiptir. Güney Kürdistan siyasetinin aşiret, aile ve dar çıkar ilişkisi üzerinden gelişmesinin de elbette ki bu durumda payı vardır. Ama tüm bunların üstünde öz güce dayalı bir mücadele stratejisinin olmaması, hep bir güce dayanak hem iç rakiplerini ve hem de dışardan gelecek saldırıları bertaraf etme anlayışı ve yaklaşımı bu günkü ihanet durumunda belirleyici etkidedir.

Kürt halkı hep direnerek, var olmayı başarmış bir halktır. Özgürlük, bağımsızlık veya özerk yaşama talep ve mücadelesinin esas ve temel öncelliği öz güce dayanmayı gerektirdiğini yaşamış onlarca acı sonuçtan deneyimlemiştir. Öz güce dayanmadan, uluslararası ve bölge güçlerinin çelişki, çatışma veya uzlaşı noktalarına göre konum almak ve tüm mücadele dayanaklarını buna göre belirlemenin, ta Mustafa Berzenci ve sonrasında yaşanan bütün direniş pratiklerinden bilir.

Güneyli güçlerden PDK ve YNK’nin daha öncede yaşadıkları bir durumun, çok daha bu anlamda vahimini yaşamaktayız. Her iki gücün de daha önceki örneklerinden olduğu gibi, sömürgeci veya emperyalist güçlerin desteğini alarak, diğerini tasfiye etmede sakınca görmediklerini önceki örneklerinden bilmekteyiz. Yıllardır AKP’nin desteğini alarak PKK’yi bitirmeye çalıştı PDK. Ama bu gün bunun ağır bedeli ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Demek ki, sorun ideolojiktir ve stratejik düşünmeme, doğru ve ilkeli siyaset yapmama, kirli, günü birlik ilişki ile rakibini tasfiye etme hesabı ve öz güce dayalı bir direniş ve mücadeleyi geliştirmemededir. Tüm bunlar da halkımıza büyük kaybettirmektedir.

Beritan direnişini ortaya çıkaran, PKK’nin büyük ve güçlü direnişi en büyük güvenceyi oluşturmaktadır. Direnilebileceği ve mücadele edilebileceğine dair en büyük güvenceyi oluşturmaktadır. Bakur’da öz yönetim sürecinde yaşanan görkemli direniş bazı şehirlerde abluka altında ve dışardan destek almadan direnen Cizre, Nusaybin, Şırnak ve Çiyager yoldaşın komutası ve öncülüğünde Sur’daki görkemli direniş bu ideolojik duruş ve inancın kendi başına nasıl bir görkemli direnişe yol açacağını göstermiştir. Öz yönetim direnişleri bu anlamda örnektir ve büyük direnmenin adıdır. Bırakıp, kaçmanın asla değil. Bir tek kişi ne teslim olmuş ve ne de vazgeçmiştir.