Buldan: Yılgınlık yok, direniş var!
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Kadınların heybesinde yılgınlık yok; direniş var" dedi. Buldan, "Öcalan’ın rolünün heba edilmesi bu ülkeye çok şey kaybettirdi" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Kadınların heybesinde yılgınlık yok; direniş var" dedi. Buldan, "Öcalan’ın rolünün heba edilmesi bu ülkeye çok şey kaybettirdi" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin genel merkezindeki Kadın Meclisi Toplantısının açılış konuşmasını yaptı.
SOYKIRIMCI SALDIRILAR
Buldan'ın konuşmasının satır başları şöyle:
Geçtiğimiz hafta, sokağa çıkma yasakları vahşet uygulamalarının devreye sokulduğu karanlık dönemin yıl dönümüydü. Özellikle bu karanlık dönemde bütün insanlık suçları ile beraber kadın kimliğine ve bedenine yönelik ağır bir yaklaşım sergilendi. Bu katliamlarda 108’i çocuk, 107’si kadın toplam 2 bin 500 kişi katledildi. Ağır bir dönem, sancılı bir süreçti. Cenazesi 7 gün 7 gece sokak ortasında çürümeye mahkûm edilen Taybet Ana'dan cansız bedeni buzdolabında saklanan Cemile’ye, sofrasına düşen tank bombası ile yaşamını yitiren 3 aylık Miray’a ve yaşamını yitiren tüm yoldaşlarımıza bir kez daha rahmet diliyorum. Derin bir acı ve sonsuz bir boşluk duygusu ile onları bir kez daha anıyorum. O dönemde katledilen kadın mücadelesinin emektarları Sêvê Demir, Asya Yüksel, Pakize Nayır ve ismini sayamadığım birçok kadın arkadaşımızı rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum.
'YANLARINA KÂR KALMAYACAK!'
Şu bilinsin ki biz kadınların kararlı mücadelesi sürdüğü sürece hiçbir zulüm sahibine kâr kalmayacak, hiçbir güç zulmüyle ihya olamayacaktır. Şunu da çok iyi biliyoruz; yolumuz uzun, verdiğimiz mücadele iddialı ve büyük. Özellikle kadınlar üzerinde baskı, şiddet, sömürü ve katliamlar devam ediyor. Bugüne kadar yapılan bütün çalışmalarda ve yayımlanan raporlarda ortaya çıktığı gibi AKP iktidarı boyunca da kadına yönelik şiddet hiç bitmedi, baskı hiç bitmedi; suçlar ve cinayetler büyüdü ve yaygınlaştı. Bunlara karşı ne önleyici ne de koruyucu tedbirler alındı. Bugün de alınmıyor bu da daha fazla şiddete ölüme ve baskıya neden oluyor.
'KADIN İRADESİNİ GASP ETMEK İSTİYORLAR'
Özellikle belediyelerimize atanan gaspçı kayyumlar eliyle kadınların seçme ve seçilme hakkını engellemeye çalışarak, kadınların siyasi kazanımlarını gasp etmek isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Ama bunun yanında eşbaşkanlık sistemine darbe yaparak da kadınlara yönelik ağır bir siyasi şiddet uygulandığını görüyoruz. Kadın eşbaşkanlarımızın evleri ağır silahlarla basılıyor, kapılar balyozlarla kırılıp, kadın arkadaşlarımızın kafalarına silah dayanıyor. Bunun en son örneğini Amed’te Sur Belediye Eşbaşkanımız Filiz Buluttekin ve 10 yaşındaki çocuğunun kafasına silah dayayan tek adam rejiminin kolluk gücüyle serkeşlik yaptığını bir kez daha gördük. Elbette bu kabul edilemez. Halkın iradesiyle seçilen tüm belediye eşbaşkanlarımız bu şekilde gözaltına alınıyor; haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanıyorlar.
Buna benzer bir olay yine Yüksekova’da yaşandı. Fahriye Gündüz arkadaşımız, kolluk güçlerinin baskını sonucu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Evet, Fahriye de AKP hükümetinin bu baskıcı rejimi sonucu evinin içine giren kolluk gücü tarafından gözaltına alınmak istenirken kalp krizi geçiriyor ve hayatını kaybediyor.
'KADINLAR YALANIN FARKINDA'
Şunun altını çizmek isterim; onlar 'kriz yok, ekonomi uçuşta' diyedursunlar kadınlar güvencesiz emeğin, sofradaki kuru ekmeğin ve çocuklara ayrılmayan bütçenin ve işsizliğin en fazla yükünü çekenlerdir. Onlar, 'kadınların haklarını biz savunduk' diyedursunlar, devlet korumasında dahi sürekli öldürülen, yaşamın her alanında eşitsizliğe mahkûm edilen kadınlar bu yalanın en çok farkında olanlardır.
Onlar medyasından şarkıcısına bütün şurekasıyla savaşın, şiddetin gerekliliğine ülkeyi inandırmaya çalışsınlar, bu ülkede yaşamak ve yaşatmanın en çok farkında olan yine kadınlardır. Çünkü yaşamı doğuran da besleyen de biz kadınlarız.
'ÖCALAN DİNLENMEDİĞİ İÇİN...'
Bir an önce bu çatışmalı 'güvenlik' politikalarına son verilmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Şunu da belirtmek isterim ki Çözüm Sürecini buzdolabına kaldırmakla övünen AKP hükümeti, çözüm sürecini imha etmesinin yol açtığı felakette anaların döktüğü gözyaşlarını görenin, en çok canı yananın biz kadınlar olduğunu bilmelidir. Buradan bir kez daha şunu ifade etmek isterim; bugün ülkenin en büyük ve en gerçek sorunları arasında Kürt sorunu ve bunun yanında tecrit meselesi vardır. Sayın Öcalan'ın 2011-2015 yılları arasında devreye girdiği ve çatışmasızlıkla sorunu çözmeye çalıştığı bir dönemin heba edilmesi Türkiye’ye çok şey kaybettirmiştir.
Ama bunun yanında kadınların tecride ve Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesine yönelik tavrı ve destekleyici açıklamaları önemliydi. Bugün de aynı noktada olduğumuzu ifade etmek isterim. Tüm bu saydığım nedenlerle kadınların bu hükümetin eril faşist politikalarına ve yalan söylemlerine karnının tok olduğunu söylemek isterim.
'TESLİMİYET YOK, DİRENİŞ VAR!'
Bizim heybemizde yılgınlık ve teslimiyet asla yok, bizim heybemizde mücadele var, bizim heybemizde direniş var."