Büyüleyici bir yaşam bizi bekliyor
Önderliğimizle özgür yaşama en güçlü adımlarla yürümeliyiz. Baharlaşmanın ve baharın coşkunca özgürlüğe aktığı bu süreçte, Önderliğimiz ile büyüleyici bir yaşam bizi bekliyor.
Önderliğimizle özgür yaşama en güçlü adımlarla yürümeliyiz. Baharlaşmanın ve baharın coşkunca özgürlüğe aktığı bu süreçte, Önderliğimiz ile büyüleyici bir yaşam bizi bekliyor.
8 Mart’ı, Newroz’u ve onların bileşkesi olan 4 Nisan’ı özellikle kadınlar olarak kendi özgürlüğümüzün ve insanlığın kurtuluşu olarak görmeli, en güçlü şekilde karşılayarak ve katılarak bir kez daha Önder Apo şahsında özgürlüğe olan ısrarımızı haykırmalıyız. Baharlaşmanın ve baharın coşkunca özgürlüğe aktığı bu süreçte, Önderliğimiz ile büyüleyici bir yaşam bizi bekliyor.
Şüphesiz hepimiz için mart, nisan aylarının gelişi, yarattığı coşkun ruh hali, özgürlüğe akan ve yerinde durmayan duygular, yenilenme istemiyle dolup taşan fikirlerin yani "vejîn" olmanın (yeniden doğuş, diriliş) gelişi oluyor. Bu aylarda doğanın kendisi muazzam bir dönüşüm ve yenilenme içinde olur. Uzun bir sessizlik, yoğunlaşma, dinlenme ve kendini yenilenmeye hazırlayan doğa, tüm acılı ve bir o kadar da kudretli bu süreçten sonra beyaz kabuğunu yırtıp yeniden doğuşa hazırlanır. Bu yeniden doğuşun adı bahar, yani baharlaşmadır.
Baharın kendisi, özünde özgürlüğü barındırır, çünkü her yenilenme, dönüşüm ve yeniden diriliş öze gürce akma, yani özgürleşmedir. Doğanın yaptığı da budur gerçeğinde; öze gürce akmak için aylarca beyaz kabuğuna bürünüp inzivaya çekilmek, ardından baharlaşmaya güçlü bir doğuşla cevap vermek. Yeşillenen her yer, çiçeklenen tüm dağlar toprağa bir başkaldırı, bir yeniden doğuş değil midir? Baharın gelişiyle buz tutmuş ırmağın coşkulu çağlaması, özgürlüğe akış heyecanı değil midir? Kuşların ahenkli ötüşleri, yeni yaşama doğmanın, yenilenmenin melodisi değil midir?
Görülüyor ki bu aylarla birlikte doğa ve onun her parçası bir dönüşüm, doğum ve diriliş içindedir. Kuşkusuz doğa, en büyük baharlaşmasını ve özgürlük istemini insanda, özelde de kadında başkaldırarak gerçekleştiriyor. Bu ayların insan ve en çok da kadın için ne kadar önemli olduğu bilinir.
Mart ve nisan ayları, yeniden dirilişin sembolü olduğu kadar mücadelenin ve hep eylem halinde olmanın da temsilidir. Kadının diriliş ve direniş aylarıdır aynı zamanda. Yüzyıllarca emeği sömürülen, köleleştirilen kadının emeğine sahip çıkışının ve erkek egemen zihniyete başkaldırarak bu sefer daha güçlü, daha özgürlükçü doğuşunun ayıdır mart.
Ve Newroz, zalime, zulme karşı direnişin, iradeleşmenin günü; baharın müjdecisi. Newroz’u, devrimci Kawa'nın insanlığı zalim Dehak'ın zulmünden kurtarmasıyla biliriz. Ancak tarihin derinliklerine indiğimizde, ilk Newroz ateşinin Uruk kentinde yakıldığını, ilk baharın orada karşılandığını ve ilk halayın orada tutulduğunu görürüz.
Denilir ki, günün birinde kurnaz Tanrı Enki, Uruk Tanrıçası İnanna'nın 104 M'sini (kadının yaratmış olduğu toplumsal değerler) çalar. 104 M'nin çalınmasıyla Uruk kentinde bütün otlar kurur, kent beyaza bürünür, kente büyük bir sessizlik ve hüzün çöker ve tüm canlılar yeraltına çekilir. Hürmüzgâhlar viran olmuş, ateşler sönmüştür.
Bunu gören İnanna, doğa anayı yeniden diriltmek ve insanlığa özgürlüğü yeniden getirmek için 104 M'yi geri almaya yola koyulur. Büyük bir mücadele sonucunda Enki'den geri alır ve Uruk kentine getirir. 104 M'nin geri gelmesiyle yeryüzünde ateş tekrar yakılır, canlılar yeryüzüne çıkar ve ateş etrafında halaya durulur. Böylece kente bahar gelmiştir. Baharın gelişiyle ilk ateş böyle yakılmış, ilk halay böyle tutulmuştur. Çok açık ki, insanlık tarihinde bahar ayları insanda özgürlüğün, yeniden doğuşun ya da direnişin duygusunu ve coşkusunu yaratmıştır. Veyahut insanın verdiği hakikat mücadelesi, insanlığa baharı, baharlaşmayı, yani özgürlüğü getirmiş ve bu ayları yeniden doğuşun sembolü yapmıştır.
Bunun en güzel örneği şüphesiz tarihteki tüm yeni doğuşları, özgürlük akışını ve hakikat arayışını kendinde bütünleştiren ve böylece kadını ve onun toplumunu tarih sayfalarından silmeye çalışan yalancı ve zalim sisteme karşı başkaldırarak yeniden, ancak bu sefer daha özgür ve daha büyüleyici bir yaşamın doğuşu olan 4 Nisan, yani Önder Apo'dur. Şüphesiz 4 Nisan sıradan bir doğuş olmayıp, Tanrıçanın direngen damarlarının yeniden kanla buluşması, bu sefer daha güçlü, daha özgür ve savaşçı doğmasıdır. Bir kadın baharlaşmasıdır gerçeğinde. Yine üzerine beyaz örtü çekilen, sessizleşen ve uyku halinde olan Kürt halkının ve bütün ezilen halkların kabuğu yırtıp yeniden doğuşa ve dirilişe adım atmasıdır. Belki de tarihin de sancılı bir süreç sonrası yeniden doğumudur.
Bir başka deyişle 4 Nisan, bütün bahar aylarının bileşkesi, 8 Martlarda ve Newrozlarda verilen mücadelelerin en net ifadesi ve büyüleyici yaşamın kendisidir. O halde böyle anlamlı bir süreçte, tam da Önderliğimiz biz kadınlarla büyüleyici bir yaşamı hedeflerken ve buna dönük amansız mücadelesini sürdürürken, bizler de 8 Martları ve Newrozları karşılarken yaşadığımız coşkuyu, mücadeledeki ısrarımızı ve özgürlük istemimizi büyük bir heyecan ve tutkuyla 4 Nisan’a akıtmalı, tüm insanlığın yüreğine taşımalıyız.
8 Mart’ı, Newroz’u ve onların bileşkesi olan 4 Nisan’ı özellikle kadınlar olarak kendi özgürlüğümüzün ve insanlığın kurtuluşu olarak görmeli, en güçlü şekilde karşılayarak ve katılarak bir kez daha Önder Apo şahsında özgürlüğe olan ısrarımızı haykırmalıyız. Önderliğimizle özgür yaşama en güçlü adımlarla yürümeliyiz. Baharlaşmanın ve baharın coşkunca özgürlüğe aktığı bu süreçte, Önderliğimiz ile büyüleyici bir yaşam bizi bekliyor.