Cumartesi Anneleri, Hasan Gülünay için buluştu
Cumartesi Anneleri’nin 747’nci buluşmasında, 20 Temmuz 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
Cumartesi Anneleri’nin 747’nci buluşmasında, 20 Temmuz 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri'nin 747’nci buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesi yine engellendi. Aileler, polis ablukasına rağmen İnsan Hakları Derneği (İHD) binası önünde bir araya geldi.
'SARAY REJİMİNİN İLK HEDEFİ CUMARTESİ ANNELERİ'
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, bu haftaki açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan okudu. Arcan, 9 Temmuz 2018 tarihinde resmen başlayan yeni rejimin ilk uygulamalarından birinin, Cumartesi Anneleri'ni Galatasaray’dan koparmak olduğunu söyledi.
'KİM SUSARSA SUSSUN, BİZ SUSMAYACAĞIZ!'
Devleti yönetenlerin kayıp yakınlarının en meşru, insani, hukuki talebini şiddetle bastırarak topluma gözdağı vermek istediğini kaydeden Arcan, “Kim susarsa sussun, biz susmayacağız. Hakikat, hukuk ve adalet talebimizde ısrar edeceğiz. İktidarın resmi yalanlarına karşı hakikati, cezasızlık politikalarına karşı adaleti savunmayı sürdüreceğiz” vurgusunda bulundu.
GÜLÜNAY'IN HİKÂYESİ
Bu hafta 27 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen Hasan Gülünay için adalet isteyen Arcan, 4 çocuk babası Gülünay’ın kaybedilme hikâyesini şöyle anlattı:
“1992 yılının Mayıs ayında Artvin İl Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden, İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı. Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis kayıtlarına geçti. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Hasan Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.
Ailenin başvurduğu savcılık ve İstanbul Emniyeti aileye; Hasan’ın gözaltında olmadığını, arandığını söyledi. Ancak aile memleketlileri olan üst düzey bir emniyet yetkilisinden; ‘Hasan Gülünay sağ, içeride. İşkence yaralan iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ bilgisini aldı ve bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu. Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede ‘Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ diye bağırdığını açıkladı.
Aylarca kampanyalar yürüten, tüm resmi mercilere başvuran, İçişleri Bakanı ile görüşen ve konuyu TBMM’ye taşıyan aile bir sonuç alamadı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, 31 Ekim 2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 8 Nisan 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı.
AYM 21 Nisan 2016 tarihinde; “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesine zamanaşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi. Oysa devam eden bir insan hakkı ihlali niteliğindeki gözaltında kaybetme suçu zamanaşımına tabi değildir.”
KIZINDAN MEKTUP
Eylemde, Deniz Gülünay’ın mektubu da okundu. Mektupta, Cumartesi Anneleri'nin mücadelesini selamlayan Gülünay, şunları ifade etti:
“27 yıldır bitmeyen acı, dinmeyen öfke, vazgeçmediğimiz arayışımız ve hiç bitmeyen adalet mücadelemiz. Ve 27 yıldır gelmeyen babam. Mücadele ile geçen 27 yıl. Ne çok acı yaşatılıyor bu ülke insanlarına. Seni tanımlarken özlemle birlikte acı da duyuyor insan. Ülkenin her karış toprağına acı bırakan kan emiciler seninle birlikte milyonlarca kefensiz devrimcinin alımı taşıyor. 27 yıl sonra yine biz ve acılarımıza ortak olan anneler, babalar, eşler ve çocuklar bir aradayız. Hepimiz bir eksiğiz ama bir o kadarda tamamız… Senin varlığın dün gibi halen benimle hayat buluyor. Devlet kayıplarımızın hesabımı vermezken kayıplarımızı arama mekanımız olan Galatasaray Meydanı’m bize kapatırken bu mücadelede bir kez daha kaybetmiştir. O meydanı kapatan zihniyet bizi engelleyemedi ama kendi yenilgilerini kabul ettiler.
Kayıplarımızın akıbetini açıklamayanlar meydanı yasaklayarak gerçeklerin üzerini kapatacağını zannetmesinler. Kayıplarımızın resmine her sarıldığımızda her hesap sorduğumuzda tekrar tekrar gerçekler ile yüzleşecekler. Esasta korktukları sizlersiniz. Sizin fikirleriniz bizim kararlılığımız ile buluşunca hangi dağ olsa yıkılmaya mahkûmdur. Bin yıl da geçse sizleri aramaktan, adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Adalet mücadelemizden vazgeçmediğimiz her saniye senin ve tüm kayıplarımızın sesini soluğunu taşıyacağız meydanlara, sokaklara.”
Eylem, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız'ın yazdığı şiiri okumasıyla sona erdi.