Cumartesi Anneleri Kenan Bilgin’in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 597. oturma eylemlerinde 22 yıl önce gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in akıbetini sordu.

Cumartesi Anneleri 597. kez adalet talebini yineledi. Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınları, "Kayıplar belli failler nerede?" yazılı pankartı açtı, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı. 597. eylemde, 22 yıl önce gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin dosyası ele alındı. Kayıp yakınları yaşamını yitiren usta yazar Vedat Türkali'yi de andı.

Kardeşinin akıbetini 22 yıldır öğrenemeyen İrfan Bilgin, "Devlet bu insanları rastgele katletmedi" dedi. Kardeşinin 1993 yılında gözaltına alındığında ağır işkencelerden geçirildiğini söyleyen Bilgin, "O'nu o zaman bırakmışlardı ve 'bir dahakine sağ çıkamazsın' diye tehdit etmişlerdi. 1994'te yılında kardeşimi gözaltında katlettiler" diye konuştu. 
Artık "Kayıpları sağ istiyoruz" demekten vazgeçtiklerini söyleyen Bilgin, kardeşinin kemiklerini istediğini vurguladı ve şunları ekledi. "Suçlarını itiraf etsinler. Çünkü gözaltında kaybetme bir devlet politikasıdır. İki elimiz işkencecilerin yakasında olacak ve mutlaka hesap soracağız.

Kenan Bilgin'le aynı dönemde gözaltına alınan Ercan Aktaş ve Naci Dağhan da, Bilgin'in işkencecilere teslim olmadığını vurguladı. Aktaş, Kenan Bilgin'i en son yerde sürüklenerek götürüldüğünü gördüğünü belirtti.

22 yıldır Bilgin'in akıbetini sorduklarını ifade eden Dağhan da şu ifadeleri kullandı: "Onların hayatta olduğuna dair elimizde bir şey yok. Ama çok büyük bir umudumuz var. O da hesap sormak. Onların mücadelesini yükselteceğiz."

Kayıp yakını Tayyip Canan, 99 hafta boyunca babası Abdullah Canan ve Yüksekova'da gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak için eylem yaptıklarını hatırlattı. Yüksekova'nın yakılıp yıkılarak talan edildiğine işaret eden Canan, "Hak arama talebimizi de engellemek istediler" dedi.

Darbe girişimi sonrasında birçok kişinin gözaltına alındığını, tutuklandığını dile getiren Canan, yetkililere "Neden hala 17 bin kaybın failini bulamadılar?" diye seslendi. Canan, barış talebini dillendirmekten asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

597. haftanın açıklamasını okuyan Ümit Tekaydişli, "Kayıplarımızın akıbetlerinin açığa çıkartılması, kaybedenlerin hakkaniyetle yargılanması için barışa, hukuk devletine ve demokrasiye ihtiyacımız var. Biz bunun için Galatasaray'dayız" dedi.

Kenan Bilgin'in 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'de bir otobüs durağında gözaltına alındığında henüz 35 yaşında olduğunu ifade eden Tekaydişli, "Toplamda 11 kişi olmasına rağmen Ankara Emniyeti Cavit Nacitarhan ve Kenan Bilgin'in gözaltına alınanlar arasında olduğunu inkar etti. 26 Eylül günü 9 kişi mahkemeye çıkarılırken Nacitarhan ve Bilgin aralarında yoktu. Günler sonra Cavit Nacitarhan'ın gözaltına alındığı kabul edildi ve 6 Ekim 1994 günü mahkemeye çıkarıldı. Ama Kenan Bilgin'den bir daha haber alınamadı" şeklinde konuştu.

Birlikte gözaltına alındığı kişilerin Bilgin'i Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nde gördüklerini söylediğini aktaran Tekaydişli, "Cavit Nacitarhan şubede Kenan Bilgin ile yüzleştirildiğini, onu 3 Ekim'e kadar gördüğünü, durumunun ağır olduğunu açıkladı" şeklinde konuştu.

Bilgin ile ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Selahattin Kemaloğlu'nun sürgün edildiğine dikkat çeken Tekaydişli, dosyayı devralan savcı Özden Tönük'ün ise dosyayı kapattığını kaydetti. AİHM'e taşınan davada Türkiye'nin Kenan Bilgin'i gözaltında kaybetmekten sorumlu tutularak mahkum edildiğini belirten Tekaydişli, anne Fincan Bilgin'in ömrünün oğlunu bulmaya yetmediğini dile getirdi. Tekaydişli, "O'nun Kenan'a kavuşma düşü hepimizin insanlık görevi olmalıdır. Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın emrindeki Terörle Mücadele Şubesi'nde işkence gördü ve kaybedildi. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Kenan'ı kaybedenlerin üzerindeki koruma zırhını yaratandı. Mehmet Moğoltay, adaleti sağlamayan, etkin soruşturma yürütmeyen savcıların Adalet Bakanıydı. Başbakan Tansu Çiller'di. Kenan Bilgin'in gözaltında kaybedilmesinden onları sorumlu tutuyor ve yargılanmalarını istiyoruz."