Cumartesi Anneleri, Mirza Ateş'in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Mirza Ateş’in akıbetini sordu. 

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 677’nci kez Galatasaray Meydanı'nda buluştu. Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Aziz Güler’in Babası Mehmet Güler, Sanatçı Nur Sürer, Gazeteci Ahmet Şık ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da eyleme katıldı..  

Bu haftaki eylemde, 18 Mart 1994’te gözaltına alınarak kaybedilen 37 yaşındaki Mirze Ateş’in akıbeti soruldu. 

TANRIKULU: O GÜNDEN BUGÜNE BİR ŞEY DEĞİŞMEDİ

Eylemde konuşan Tanrıkulu, “24 yıl geçti. O zaman Diyarbakır Barosu sekreteriydim. Birçok yerde hak ihlalleri vardı. Kulp ve Lice’nin bütün yerleri tanklarla toplarla yok edildi. Onlarca kişi kaybedildi. Bunlardan biri Mirza Ateş’tir” diye konuştu. O günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini vurgulayan Tanrıkulu, “Sadece bölgede vardı. Ama şimdi ise 81 ilde OHAL var. Bütün cezaevlerinde hak ihlalleri var. O zaman da yoktu; ama şimdi hiç yok, doğrudan hükûmete bağlanan bir yargı var” dedi. 

EŞİ: BASKIN YAPIP GÖTÜRDÜLER

Mirza Ateş’in eşi Rinde Ateş de, “Gece saat 02.00’de baskınlar yapıldı. Mirza’yı alıp götürdüler. O günden bu yana ondan hiç haber alamadık. 24 senedir gelmesini bekliyoruz. Onun için buradayız” diye konuştu.

'HÜKÛMET SORUMLU'

Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanlarından Nimet Tanrıkulu yaptı. “Yaşam hakkını ihlal eden bir suçun işlenmiş olma ihtimali öğrenildiği anda ulusal merciler herhangi bir şikâyete bağlı olmaksızın etkin soruşturma başlatma yükümlülüğü altındadır” diyen Tanrıkulu, uluslararası hukuka göre kamu görevlilerinin yaşam hakkı ihlali ve işkence ile suçlandıkları davalar, zamanaşımı nedeniyle sonlandırılamayacağı ve af nedeniyle kapatılamayacağına dikkat çekti. Türkiye’de devletin Anayasa’dan ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini dile getiren Tanrıkulu, “AİHM’nin ‘yaşam hakkının esastan ihlali’ tespiti yaparak, hükûmetin sorumlu olduğuna hükmettiği kayıp davaları bile iç hukukta uzun yıllar hiçbir şey yapılmadan sürüncemede bırakılıyor ve takipsizlik, zamanaşımı ya da beraatla sonuçlandırılıyor” diye konuştu.

MİRZA ATEŞ'İN HİKÂYESİ

37 yaşındaki 5 çocuk babası Mirza Ateş’in Amed'in Kulp ilçesinin İnkaya köyünde yaşadığını söyleyen Tanrıkulu, şunları anlattı:

“Köyün güvenlik güçleri tarafından yakılması üzerine ailesi ile birlikte Konuklu (Duderya) köyüne bağlı Sadıka mezrasına göç etti. Göç etmelerinin üzerinden 3 ay kadar geçmişti ki bölgede operasyona çıkan asker ve korucular civar köylere baskın düzenledi ve çok sayıda köylüyü gözaltına aldı. 18 Mart 1993 tarihinde gerçekleşen bu baskınlardan biri de Ateş ailesinin evine yapıldı. Gece yarısından sonra gerçekleşen baskında önce Mirza Ateş’in evi ateşe verildi. Ardından Mirza Ateş asker ve korucular tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Elleri kelepçelenen, başına torba geçirilen Mirza Ateş, aynı durumdaki Kuddusi Adıgüzel ve diğer köylülerle birbirlerine halatla bağlandı. Gözaltına alınanlar önce Sivrice Karakoluna oradan Kulp Jandarma Komutanlığına götürüldü. Burada 3-4 gün tutulan köylüler Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığına sevk edildi."

'ATEŞ VE ADIGÜZEL'DEN BİR DAHA HABER ALINAMADI'

Yaşanan bu olaydan sonra Ateş’in kardeşi Eşref Ateş’in gözaltına alındığını sözlerine ekleyen Tanrıkulu, “Eşref Ateş, Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığında gözaltında tutulurken kardeşi ile aynı tarihte gözaltına alınan akrabaları Kuddusi Adıgüzel ile karşılaştı ve ondan kardeşi Mirza Ateş’in de aynı yerde olduğunu öğrendi. Gözaltına alınan köylüler aylarca gözaltında tutuldu ve ağır işkence gördü. DGM’ye çıkartılan bu insanlardan bazıları serbest bırakıldı, bazıları tutuklandı. Mirza Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’den ise bir daha haber alınamadı” dedi.

'DEVLET FAİLLERİ KORUDU'

Ateş ve Adıgüzel’in gözaltına alındığına ve aylarca gözaltında tutulduğuna dair çok sayıda tanık olmasına rağmen ailelerinin bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldığını ifade eden Tanrıkulu, “Onların akıbetleri karanlıkta bırakıldı. Onları gözaltına alanlar ve kaybedenler bilinmesine rağmen failleri cezasızlıkla korundu. 3 Haziran 1996 tarihinde Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı onların gözaltına alınmadığını, Mirza Ateş’in de köyünü terk ederek İstanbul’a yerleştiğini öne sürdü” diye belirtti. Bugüne kadar etkin bir soruşturmanın yürütülmediğini dile getiren Tanrıkulu, “Mirza Ateş, Kuddusi Adıgüzel ve bütün kayıplarımız için adalet istemekten, temel hak ve özgürlüklerimiz için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” diye kaydetti.