Cumartesi Anneleri'nin eyleminde 'HAYIR' mesajları

Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 1 Nisan 1996 tarihinde gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu.

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması için başlattıkları eylemlerinin 627'nci haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. 

Bu haftaki eylemde 1 Nisan 1996 tarihinde gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbeti soruldu. Oturma eyleminde ilk olarak 12 Eylül’ün ilk kayıplarından olan Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır konuştu. Kırbayır, “30 yıl sonra firar olmadığı, gözaltında kaybedildiği kabul edildi. Buna rağmen 6 yıldır bir iddianame dahi hazırlanmadı. Çünkü yetki bir kişide. Bir de yönetim yetkisinin bir kişiye verildiğini düşünsenize” diye konuştu.

'EVET ÇIKARSA BURADA OTURMAMIZI BİLE ENGELLERLER'

CHP Milletvekilli Hilmi Yarayıcı ise, 627 haftadır adalet arayışının devam ettiğini hatırlatarak, 16 Nisan’da yapılacak olan referanduma değindi. Yarayıcı, “Eğer samimi olsaydılar anayasayı böyle apar topar geçirmezlerdi. Kayıpların akıbetini açıklarlardı. Cizre’de yaşananları açıklarlardı. Samimi olsaydılar barış isteyen akademisyen ve öğrencileri tutuklamazlardı. Bu anayasa değişikliği olursa, bırakın kayıpların akıbetini sormayı, burada oturmamıza dahi izin vermezler” dedi.

Türkoğlu ailesi adına konuşan Minure Türkoğlu ise, Talat Türkoğlu’nun siyasi kimliği nedeni ile kaybedildiğini belirterek, “Kayıpların akıbeti açıklanmadan bu ülkeye daha iyi bir yaşam gelmez” dedi. Faillerin açığa çıkması için bir çabanın olması gerektiğini kaydeden Türkoğlu, suçluların ve suç ortaklarının yargı önüne çıkarılması gerektiğini söyledi.

Avukat Gülizar Tuncer ise, “Zorla kaybetme dosyaları düşürülmeye çalışılıyor. İnsanlık suçu olarak kaybetmeler görülmediği için birçok dosyaya takipsizlik kararı veriliyor. Son çıkarılan yasal düzenleme ile sorumlular tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” dedi. 

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da “Bu dönemde adalet kırıntısı bile kalmadı” dedi. 

TÜRKOĞLU'NUN HİKAYESİ

Bu haftanın basın metnini Cumartesi İnsanlarından Leyla Havva Kaya Okudu. 21 yıl önce bugün Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınarak kaybedildiğini ifade eden Kaya, “Aradan geçen 21 yılda ‘Talat Türkoğlu nerede?’ sorumuz cevaplanmadı. Hakikati ortaya çıkaracak nitelikte etkin bir soruşturma yürütülmedi. Faillerden ve sorumlulardan hesap sorulması ihtimali yargı eliyle ortadan kaldırıldı. Özetle, 21 yılda bu topraklarda hukuk adına, adalet adına, hakikat adına değişen bir şey olmadı” dedi. 

Kaya, Türkoğlu’nun siyasi kimliği nedeniyle dört kez gözaltına alındığını ve yoğun işkence gördüğünü söylerken, şöyle dvam etti: “Yıllarca cezaevinde kaldı. Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul'dan Edirne’ye gitti. Ailesine evin kapısına kadar yol boyunca sivil polisler tarafından takip edildiğini söyledi. 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı."

Kaya, şöyle devam etti: “1997 yılında, ordu tarafından eğitildiğini ve kontrgerilla eylemlerine katılarak birçok kişinin ölümüne karıştığını iddia eden Kasım Açık isimli şahsın itirafları kamuoyuna yansıdı. Kasım Açık imzalı beyanında; Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’e götürüldüğünü, orada Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın başında bulunduğu polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından işkence ile sorgulandıktan sonra öldürülerek, cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin detaylı bir krokisini çizdi. Kendisi ile birlikte olaya katılanların isimlerini verdi. Talat Türkoğlu’nun eşkâl bilgilerini, yüzündeki yara izini, giysilerini, ayakkabısını, cüzdanını ve saatini detaylarıyla tarif etti. Ailesi bu detayların doğru olduğunu onayladı. Buna rağmen iç hukuktan sonuç alamayan aile, 1 Kasım 1998 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM 17 Mart 2005 tarihli kararı ile Talat Türkoğlu’nun kaybolmasına ilişkin şartlara yönelik yeterli ve etkili bir soruşturma yapmadığından ötürü Türkiye’yi mahkum etti.

14 Nisan 2016 tarihinde Edirne savcısı Muhammet Açıkgözoğlu, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

'VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Hakikat açığa çıkıncaya kadar, bu suçun failleri ve sorumluları adil bir yargı önünde hesap verinceye kadar bu dava bizim için kapanmayacak. Talat Türkoğlu için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz."