‘Direndik, direniyoruz, direneceğiz’

DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, tutuklu bulunduğu Kocaeli Kandıra 1 No F Tipi Cezaevi’nden mektup gönderdi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü vesilesiyle kadınlara mesaj gönderen DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, her 25 Kasım günü kadınların eşitlikçi, barışçıl ve özgür bir dünya için alanlarda olduğunu hatırlattı.

“Biz zindanlardaki kadınlar olarak, erkek-devlet şiddetinin en sistematik yaşandığı mekanlardan kadınların sesine ses veriyoruz. Faşizme karşı direnen tüm kadınları sevgiyle selamlıyoruz” sözleri ile başlayan mektubun tamamı şu şekilde:

“Kürdistan ve Türkiye kadın hareketleri de de uzun süredir kadının katliamlarına ve savaşa karşı mücadeleyi daha da görünür kılmak kadınların seslerini duyurmak için kadın dayanışmasını büyütmek için çağrıda bulunmaktadır. Bu çağrıya hepimizin bulunduğu yerden ya da koşulları oranında katılması önemli. Bizler zindanda bulunan kadınlar olarak erkek devlet şiddetinin en sistematik yaşandığı mekanlardan, kadınların bu sesine ses veriyor; özgürlük için mücadele eden ve faşizme karşı direnişi kuşanan tüm kadınları saygıyla selamlıyoruz.

Politik alanda kazanmadan hiçbir alanda kazanmak mümkün değildir. Kadın özgürlük sorunu ideolojik, politik bir sorundur. Kapitalist modernist sistemin yapısal krizinin en temel nedenlerinden birisi kadının yok sayılması, kadın erkek eşitlik dengesinin kadınların aleyhine bozulmasıdır. Hiyerarşik, iktidarcı, tahakkümcü, tekçi erkek egemen sisteme karşı kadınlar olarak kapsamlı bir mücadele yürütmek zorundayız. İtiraz etmek, reddetmek yetmez! İtirazımız ettiğimiz bu sisteme karşı kendi sistemimizi kadın özgürlükçü perspektifte örgütlemek, insanlığa yeni bir yaşam alternatifi sunmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız. 25 Kasım Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü erkek egemen sisteme karşı kadınların özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi için direnen Mirabel Kardeşlerin mirasıdır. Bu mirası sahiplenen dünya kadınlarının yapması gereken şey daha çok yan yana gelmek, dayanışmayı büyütmek, kadın özgürlükçü bir yaşamı inşa etmektir.

Günümüzde kadınlara dayatılan savaşa, şiddete, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, mülkiyetçileğe karşı yapılması gereken şey özgür kadın çizgisini örgütlemektir. Şiddet ve zülüm politikalarına karşı direniş çizgisini esas alarak mücadele etmektir. Türkiye'de AKP-MHP iktidarının kadınlara sunacağı hiçbir şey yoktur! Eğer kadın katliamları bu kadar kitleselleşmişse, kadınlar için sokaklar güvenilir olmaktan çıkmışsa, çocuklar ve kadınlar cinsel istismara cinsel şiddete maruz kalıyorsa, kadın emeği sömürülüyor yoksulluk kadınlaşıyorsa, her gün işsizler ordusuna yeni işsiz kadınlar katılıyorsa, kadınlara nefes alacak bir alan bırakılmamışsa yapılması gereken özgürlüğü haykırmak ve mücadeleyi yükseltmektir!

16 Nisan’la birlikte faşizmin inşası sürecinde kadınlar çok daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. OHAL ve KHK’lerle yönetilen Türkiye’de kadın kazanımları gasp edildi, kadınların bin bir emekle elde ettikleri haklar, yasal düzenlemeler ortadan kaldırıldı. Kadın örgütlerinin açıkladığı rakamlar Türkiye’nin kadınlar için güvenilir bir yer olmaktan çıktığını net göstermektedir. Kadınların yaşam hakkı dahi güvencede değilken nasıl bir gelecek öngörülebilir ki? Savaş politikaları en çok kadınları ve çocukları etkilemektedir. Bu konuda defalarca yazıldı... Ortadoğu'da yaşanan savaş gerçekliğine çok yakın tanıklık ettiğimiz gibi savaş kararını kadınlar almasa da sonuçlarından en çok onların etkilendiğini de gördük. Yaşam hakkının elinden alınması, şiddet, zorunlu göç, mültecilik, işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, emek sömürüsü, cinsel sömürü ve çoğaltabileceğimiz bir çok olumsuz sonuç ile kadınların hayatı daha da çekilmez hale gelmektedir. Bu nedenle kadınlar her sokağa çıktığında savaşa karşı barışı haykırmalıdır.

Müzakere masalarını devirerek Türkiye’yi öngörülemez bir kriz ve kaosun içine sürükleyenler; artık ülkeyi yönetemez hale gelmiştir! Türkiye’yi uçurumun kenarına götüren siyaset anlayışının esası Kürt karşıtlığı ve Kürtlere karşı düşmanca politikalardır. Bu sadece Kürt halkının değil tüm Türkiye halklarının yaşamını etkileyen bir durumdur. Kadınlar olarak savaş politikalarına dur demek, buna öncü olmak, yaşam hakkımızı ve geleceği savunmak açısından oldukça önemlidir. Türkiye kadın hareketinin Kürdistan kadın hareketi ile dayanışma içinde yan yana olması önemlidir ancak Kürt halkının haklı ve özgürlük mücadelesinde Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını esas alarak... “Teröristler 15 çocuk doğuruyor” dendiğinde en güçlü itirazın Türkiye kadın hareketinden gelmesi, demokrat ve özgürlükçü bir yaşam için kilit noktadır.

Biz Kürt kadınları yıllardır hem halkımızla dayatılan zulme karşı direndik, mücadele ettik ediyoruz hem de kadın olmaktan kaynaklı erkek egemen sistemin tüm alışkanlıklarına, zihniyet yapısına, zulmüne, şiddetine karşı direndik direniyoruz, direneceğiz. Bunun için tüm dünya kadınları ile yan yana gelmeyi çok kıymetli buluyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada dünyanın tüm ezilen, sömürülen, özgürlük, isteyen kadınlarıyla yan yana olacağız. Erkek egemen sistemin ideolojik saldırılarına karşı kadın özgürlük çizgimizi demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmamızı yaşamın her alanında örgüt diyeceğiz. Tıpkı Rojava Devrimi’ne öncülük eden kadın yoldaşlarımız gibi. Onların tüm insanlığa ve dünya kadınlarına moral veren özgürlük mücadelesini yükselteceğiz.

Kadınlar olarak umudu kuşanarak; tüm zorluklara rağmen erkek egemen sistemin bize dayattıklarına biat etmeden itirazımızı daha güçlü bir sesle dile getireceğiz. Kadınların sokaklarda “Dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa” sloganının pratikte yaşam bulması için dayanışmayı büyütmek zorundayız. Yaşadığımız ayrımcılığa ve şiddete karşı özgürlük mücadelemizi toplumsallaştırmak; evde, sokakta, tarlada, fabrikada, bir araya gelip kadınları örgütleyecek yollar bulmak zorundayız. Bu zorlu ve uzun soluklu mücadele de yer alan tüm kadınları saygı ve sevgi ile selamlıyor, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla tüm kadınlara dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.”