Dünyanın en güzel kadınları ve…

Efrîn halkının binlerce yıllık emek ve çabasıyla adeta bir cennete çevirdiği topraklarda devam eden direnişin yine en belirgin ve en öncü gücü kadınlar olmaktadır.

Kobanê direnişi sürecinde o döneme damgasını vuran ve adeta direnişin temel bir sloganına dönüşen bir söz vardı; ‘dünyanın en güzel kadınları dünyanın en çirkin erkeklerini yendi’. Yeryüzünün en çirkin erkekliğini yenen kadınlar, güzelliklerinin kaynağını nerden almakta ve neyden beslenmekteydiler? Hele hele erkek egemenlikli zihniyetin kadın için belirlediği güzellik ölçüleri ve estetik kriterleri bu denli revaçtayken, kadınların güzelleşmek için türlü türlü yöntemler, formüller denediği bu kapitalist modernite çağında bu kadınları dünyanın en güzel kadınları kılan sır neydi? Tecavüzcü erkek sistemine karşı direnen bu kadınlar için o dönemde dile gelen ve halen de geçerliliğini koruyan bu söz, öz itibariyle bir slogan olmaktan ziyade bir tanımlamaydı. Buna güzelliğin, estetiğin özsel olarak açığa çıkması, güzelliği yaratanın, estetiği açığa çıkaranın özgürlük duruşu ve tutkusu olarak tanımlanması da diyebiliriz. Vahşi DAİŞ saldırılarına karşı çok görkemli bir direniş sergileyen YPJ savaşçılarını, Kürt kadınlarını dünyanın en güzel kadınlarına dönüştüren, özgürlük yürüyüşündeki ısrarları ve direniş ruhuyla yaşamı estetizme ulaştıran tutkularıydı. Özgürlükteki bu ısrarı ve ruhu yaratan da kendisini her tür egemenlikli zihniyetten ve onun ölçülerinden arındırmış olan özgür toplum-özgür kadın düşüncesidir.

Nitekim dün Kobanê’de direnerek güzelliğin, estetiğin hakiki ölçülerini belirleyen YPJ’li kadınlar, bugün de Kürdistan’ın en güzel coğrafyalarından biri olan Efrîn’de benzer bir direnişi sergileyerek yine dünyanın en çirkin zihniyeti ve erkeklerine karşı güzelliğin, estetiğin korunmasının savaşımını vermektedirler. Güzelliğin özgürlükle olan ilişkisinin, estetiğin çirkinliğe karşı direniş ve ahlaki yaşamın korunması, savunulması ve yaratılmasıyla bağlantılı olduğunun en çarpıcı ifadesini oluşturan bu duruş, Efrîn’de direnen hem YPJ’li kadınlar hem de Efrînli kadınlar ve analar şahsında direnişinin yaşandığı bu dönemde de kendisini daha fazla göstermektedir. Ancak özgür olabilenin güzel olabileceği, ancak özgürlük için direnişin güzelliği yaratabileceğini yine direnen halklar ve kadınlar bize bir kez daha göstermektedir. Özellikle Efrîn gibi Önder APO’nun özgürlük paradigması ve felsefesiyle kendisini donatmış, özgürlük direnişini ideolojik çizgide gerçekleştiren bu toplum ve bu toplumun kadınları böylelikle karşıt kutupta yer alan çirkinlikleri de daha fazla gözler önüne sermektedir.

Efrîn halkının binlerce yıllık emek ve çabasıyla adeta bir cennete çevirdiği topraklarda devam eden direnişin yine en belirgin ve en öncü gücü kadınlar olmaktadır. Günlük olarak medyaya da yansıyan ve büyük bir öfkeyle işgalcilere karşı direnişi yükselten Efrînliler, yine kadınlar öncülüğünde ne pahasına olursa olsun cennetten bir parça olan Efrîn’i terk etmeyeceklerini haykırmaktadırlar. Özellikle Avesta Xabur ve Barîn Kobanê şahsında zirveleşen ve yaşamları pahasına direnişi yükseltecekleri ve bu kutsal toprakları savunacaklarını haykıran analar, kadınlar, YPJ'li savaşçılar özgürlüğü bir kez soluduktan sonra onu asla bırakmayacaklarını da ortaya koymaktadırlar.  

Güzelliğin, estetiğin her şeyden önce düşüncede, duyguda, ruhta oluştuğu, esas güzelliğin özgürlükle yoğrulan düşünce, duygu ve ruhta açığa çıktığı kuşku götürmezdir. İşte Efrîn’de de bir kez daha ispatlanan bu hakikattir. Bu kadınların dünyanın en güzel kadınları olmasını sağlayan da özgürlüğe aşık olmaları ve özgürlük aşkıyla direnmeleridir.

Bunun karşı kutbunda yer alan çirkeflik işgalci güçlerin her tür uygulama, yöntem ve söylemlerinde kendisini yansıtırken, özellikle Hitler ve Nazi Almanya’sına dahi el öptürtecek bir faşizmin Türkiye’yi sardığı bu dönemde, bu ruh ve zihniyetin en kirli yüzünün faşizme alkış tutan kadınlarda yansımasını bulması yaşanılan toplumsal çöküntünün vahametini de gözler önüne sermektedir. Güzelliği ve estetiği yaratanların kadınlar olduğu gerçeğinden hareket ettiğimizde faşizmin kucakladığı ve faşizmi kucaklayan kadınları bu hakikatin neresine yerleştireceğimiz bir tartışma konusu olmaktadır. Faşizmin çirkefliğine sarılan, işgalci katil sürülerine her tür desteği sunduğunu ayan beyan ilan eden kadınların doğuracağı, büyüteceği ve yaşatacağı, yaşayacağı toplumun da ne tür bir toplum olacağını kestirmek zor olmasa gerek. Bu kadınlar, egemen erkekliğin estetik ölçü ve beğenileriyle istedikleri kadar kendilerini bezeyip dursunlar çirkinliğin en çirkef halini yansıtmadan öteye gidememektedirler. Özgürlükte ısrar eden ve faşizme direnen kadınlar dünyanın en güzel kadınlarıysa eğer, faşizme kucak açan ve benimseyen kadınları da nasıl tanımlamamız gerektiğini varın siz söyleyin.