‘Efrîn saldırısı dünya devletlerinin yüz karasıdır’

Abdullah QSD, YPG, YPJ güçleri olarak en temel ve en meşru görevlerinin Efrîn halkı ve topraklarını savunmak olduğunu belirterek, “Türk devletinin Efrîn işgal saldırısı ister istemez Dêra Zor’da DAİŞ’e karşı yürüyen mücadeleyi zayıflatatacak" dedi.

Türk devletinin Efrîn’i işgal hareketinin devletlerin bilgisi dahilinde gerçekleştiğine ve hiçbirinin ciddi tavır koymadığına dikkat çeken YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, “Bu insanlık için büyük bir ayıptır. İnsan haklarını koruduğunu ifade eden ülkeler için bir yüz karasıdır. Bu durum devam ederse insanlık tarihine de öyle geçecektir” diye konuştu.

Rusya’nın Türk devletinin saldırısının ortağı olduğuna dikkat çeken Abdullah, “Ruslar bu konuda sorumluluğunu görmelidir. Demek ki Rusya’da Suriye krizinin derinleşmesini, halkın katledilmesini, yerinden yurdundan göç etmesini istiyor” dedi.

YPJ sözcüsü Nesrin Abdullah 6. gününe giren Türk devletinin Efrîn işgal saldırısını, bunda uluslararası güçlerin rol ve sorumluluğunu, çağın direnişini ajansımıza değerlendirdi.

‘TÜRKİYE VE DAİŞ BİRLİKTE DAİŞ YÖNTEMLERİYLE SALDIRIYOR’

Abdullah, Efrîn’de 5 gündür süren saldırıların kapsamını şöyle değerlendirdi: “Sizlerin de takip ettiği gibi bu 6 gündür Türk devleti ve onlarla birlikte ‘Fırat Kalkanı Güçleri’ adı altında DAİŞ, Ehrar-u Şam, Cephet El Nusra, Özgür Suriye Ordusu’nun bugün Suriye toprağına ihanet eden birlikleri, Kürt hainleri olarak adlandırabileceğimiz Azadi birlikleri hep birlikte Efrîn’e saldırıyorlar.

Şu ana kadar hem havadan hem karadan yaptıkları saldırılarla sivil halkı şehit düşüyorlar. Bu saldırılarda kadını ve çocuğuyla birçok sivil şehit düştü ve evleri yıkıldı. Hatta bu ülkenin tarihinin bir parçası olan tarihi eserler tahrip edildi. Bu saldırı tarzından da belli oluyor ki Türk devleti DAİŞ’in yöntemlerini kullanıyor. Sonuç olarak katliam geliştiriyorlar.”

‘FETHEMEYE GELEN ONLARCA İŞGALCİ ÖLDÜRÜLDÜ’

Türk devletinin işgal saldırılarının kapsamı ne kadar büyükse Efrîn’de yürütülen direnişin ondan kat kat daha büyük olduğunu ve işgalciyi ciddi zorladığını kaydeden Abdullah, “YPG ve YPJ güçlerimiz tarafından büyük bir direnişle bu saldırıların önü alınıyor. Birçok karakol ve cepheden hem de çok yoğun teknik kullanarak saldırdılar. Ama arkadaşlarımız büyük bir kararlılık ve iradeyle Türk devletine cevap verdi. Hem birçok Türk askeri hem de onlarla birlikte olan çeteler öldü.

Her ne kadar kamuoyunu kandırmak için basına vermeseler de kendilerini kandırmazlar. Çünkü Efrîn’i fethetmeye gelen onlarca asker ve çete ölü olarak geldikleri yeri geri gönderildi” dedi.

‘HALKIMIZIN DİRENİŞİ İRADEMİZİ GÜÇLENDİRİYOR’

Abdullah, YPG, YPJ ve QSD güçlerinin Efrîn’de DAİŞ vahşetini bile sollayan çağın vahşi saldırılarına karşı çağın direnişini gerçekleştirmesinden büyük güç aldıklarını belirterek şunları söyledi: “Güçlerimizin morali çok yüksek. Biz QSD güçleri yine içindeki YPG ve YPJ güçleri olarak oradaki halkımızı korumaya kararlıyız. Yine düşmanın bir parça bile öne gelmesine izin vermeyeceğiz.

Bugün Efrîn halkı kadını erkeği, yaşlısı genci, çocuğuyla tarihi bir direniş veriyor ve bir destan yazıyor. Biz gücümüzü bu kahraman halkımızdan alıyoruz ve onlardan aldığımız bu güç halkımızın değerlerini korumak için irademizi güçlendiriyor ve kararlılığımızı artırıyor.”

‘BU SALDIRI VE KATLİAMLAR TÜM DEVLETLERİN YÜZ KARASIDIR’

Türk devletinin açıklamalarından Efrîn işgal saldırısının gayet planlı olduğunun anlaşıldığını ifade eden Abdullah “Türkler kendileri ‘Biz 2 aydır Amerika, Rusya, Koalisyon, Avrupa Birliği, rejim hepsine haber vermişiz’ diyor. Yani bütün güçlerin haberi var ve hiçbiri işgalci Türk devletinin bu girişimini engelleyecek bir tavır koymuyor.

Bu insanlık için büyük bir ayıptır. İnsan haklarını koruduğunu ifade eden ülkeler için bir yüz karasıdır. Bu durum devam ederse insanlık tarihine de öyle geçecektir” diye konuştu.

‘RUSYA SURİYE KRİZİNİN DERİNLEŞMESİNİ İSTİYOR’

Uluslararası ve bölgesel güçler arasında bir çıkar pazarlığı yapıldığı anlaşıldığını dile getiren Abdullah, Rusya’nın bu işgal harekatındaki rolünü şöyle değerlendirdi: “Türkiye ve Rusya’nın İdlib’e karşı Efrîn şeklinde anlaştıkları gayet net. Çünkü Türkiye ile sınırlarımız arasında Rusya’nın sınır koruma güçleri vardı. Sözde Türk saldırılarına karşı sınırı korumak için oraya yerleştirilmişlerdi. Hem de Türk devletinin yapacağı hava saldırılarına karşı tavırları vardı.

Türk devletinin saldırıları başladığında hem güçlerini çektiler hem de hava saldırısına izin verdiler. Rusya’nın bu saldırıya yeşil ışık yaktığı ve ortak olduğu kesindir. Ruslar bu konuda sorumluluğunu görmelidir. Demek ki Rusya’da Suriye krizinin derinleşmesini, halkın katledilmesini, yerinden yurdundan göç etmesini istiyor.

Rus yetkililerin Türkiye’nin Suriye topraklarında kalıcı olmadığı açıklamaları boştur. Türk devleti işgalci bir güçtür ve bu saldırısı bir işgal saldırısıdır, sadece birliklerimizi ve Kürtleri hedeflemiyor. Bütün Suriye halkları ve toprakları hedefleniyor. İlk olarak hedeflenen Rubar Mülteci kampıydı ve İdlibli bir aile şehit düşmüştü. Bu bile ispatlıyor ki Erdoğan’ın hedefi aslında işgaldir.”

‘TÜRK DEVLETİNİN SALDIRISI AYNI ZAMANDA KOALİSYONADIR’

Koalisyonunda Türk devletinin bu işgal girişiminden sorumluluğunun olduğunu dile getiren Abdullah, “Bugün bu topraklar üzerinde terörizmine karşı mücadele eden bir güçtür. Bugün Erdoğan DAİŞ, Cephet El Nusra, Ehrar u Şam ve ihanetçi Kürtlerle el ele halkımıza ve topraklarımıza saldırıyor. Bunlar hepsi terörist güçler. Eğer Koalisyon DAİŞ’e karşı mücadele de ciddi ve kararlıysa Türk devletinin bu terörizmine karşı da ciddi bir tavır sahibi olmalıdır.

Türkler Amerika’nın 30 bin QSD gücünü sınır gücü olarak eğitip silahlandıracağı açıklamasını kendilerine gerekçe yaparak bu saldırıyı başlattılar. Bu nedenle Türk devletinin bu saldırısı aynı zamanda Koalisyon üzerine de bir saldırıdır. Koalisyonun da böyle ele alması gereklidir” dedi.

‘HALKIMIZI VE TOPRAĞIMIZI KORUMAK EN MEŞRU GÖREVİMİZDİR’

Abdullah Türk devletinin Efrîn işgal hareketinin Dêra Zor’da DAİŞ’e karşı mücadelenin de zayıflamasına neden olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Efrîn’deki halkımız katliam tehdidi altında, toprağı işgal ediliyor. Halkımızın bize ihtiyacı var. Biz de bu halktan oluşan güçler olarak halkımızın ve topraklarımızın savunmasını zirve düzeyinde yapacağız. Koalisyon da bunu bilsin ki durum böyle olunca istesek de istemesek de Dêra Zor’da DAİŞ’e karşı mücadelemiz zayıflayacaktır. Biz halkımızı korumaya mecburuz. Bu bizim hem görevimiz hem de en doğal hakkımızdır.

Yine Koalisyon bunu bilsin ki Türkiye bizi NATO’nun verdiği silahlarla vuruyor ve NATO’nun ortağıdır. Demek ki NATO’da bu saldırıyı onaylıyor. Biz böyle ele alıyoruz. Çünkü NATO ve Koalisyon bu saldırıların önünü alamayacak güçler değil.”

‘AB’NİN TAVIRSIZLIĞI İKİYÜZLÜLÜĞÜDÜR’

Avrupa Birliği’nin Türk devletinin Efrîn işgal girişimi karşısındaki tavrını ikiyüzlülük olarak değerlendiren Abdullah devamla şöyle konuştu: “Avrupa Birliği kendini demokratik ülkeler topluluğu olarak nitelendiriyor ve tanıtıyor. Halkların, ülkelerin sorunlarını çözmek için, yine burada halkların haklarını ve insan halklarını korumak için toplantılar düzenliyor, platformlar gerçekleştiriyor.

Fakat maalesef sözde Erdoğan’ın Efrîn’e saldırmasına karşı gerçekleştirdiği toplantıda hiçbir tavrını görmedik. Bu da onlarında ikiyüzlülük yaptığı anlamına geliyor. Çağrımız bütün demokratik güçleredir ki bu terörizme müdahale etsinler. Yoksa insanlık ciddi bir yüz karasını yaşayacak.”

‘HERKESİ İŞGALE BAŞKALDIRMAYA ÇAĞIRIYORUM’

“Şu anda halkımız ve güçlerimiz tarafından yürütülen Efrîn Direnişi ‘Çağın Direnişi’ olarak adlandırılmış gerçekten de adına uygun yürütülecek” diyen Abdullah, sadece tek madde ve tek hedefin önlerinde, onunda zafer olduğunu söyledi. Bu zaferi Efrîn halkına armağan edecekleri sözü de veren Abdullah, “Bu temelde Kobanê’nin özgürleştirildiği kutsal günün aydınlığıyla şunu söylüyorum halkımıza Efrîn Zaferi’nin müjdesini de yaşatacağız.

Bugün Efrîn’e gerçekleştirilen saldırının sadece Kürtlere, Kuzey Suriye’ye değil tüm Suriye ve Suriye halklarına karşı gerçekleştirildiğini herkes bilsin. Sadece bu toprakları değil halklarımızın ruhunu, fikrini, özgür yaşamını işgal etmek istiyorlar. Bunun örneklerini Cerablus ve Bab’da gerçekleştirilenlerle ve asimilasyon uygulamalarıyla gördük. Türk devleti bu konuda tecrübe ve uzmanlık ve kara bir tarih sahibidir. Bu nedenle tüm Suriye halklarını bu işgale karşı daha güçlü tavır sahibi olmaya ve bugün Kuzey Suriye’nin tüm alanlarında atılan sloganda olduğu gibi başkaldırmaya çağırıyorum” dedi.