Erzincan: 2017 kadınların birçok alanda geliştiği bir yıl oldu

KJK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan: 2018 yılı önderliğimizin, kadınların, halkımızın, halkların özgürlük mücadelesinde çok önemli ve tarihi, kader tayin edici bir yıl olacaktır.

2017 yılını değerlendiren KJK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan, “2017 yılı kadınların, Kürt kadınlarının askeri, siyasi, sosyal alanlar başta olmak üzere çok daha fazla geliştiği bir yıl olma özelliğini taşıdı. Önderliğimizin özgürlük, sağlık, güvenliğini geliştirme kampanyalarına bütün alanlarda kadınlar öncülük ettiler” dedi.

2017 yılı başta Kürt kadınları olmak üzere, dünya kadınları açısından önemli gelişmeler yarattı. Özellikle Rojava’da kadın iradesinin açığa çıkması durumu var. Kadın savaşın en ön cephesinde yer almaya devam etti. 2017 yılını Kürt kadınları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

2017 yılı dünya da Ortadoğu da ve Kürt kadınları açısından oldukça zorlu ancak bir o kadar da direnişin ve özgürlüğün yükseltildiği bir yıl oldu. Kadınlar dünya da devletçi ve iktidarcı güçlerin, egemen erkek aklın ortak ittifaklar, politikalar temelindeki saldırılara karşı çok daha güçlü bir bilinçlenme, derinleşme, kararlaşma ve iddia düzeylerini arttırma ile karşılık verdiler. Gerçekten hiçbir dönem kadınlar bu denli yaşamsal bir netleşme, kararlılık düzeyi geliştirememişlerdi. Kadınların verili yaşamı çok ciddi sorguladığı bir dönemi yaşamaktayız. Erkek egemen sistemin kadınlar için çizdiği, çizmek istediği yaşam sınırları hiçbir biçimde kabul görülmemektedir. Yeni ve özgür yaşam arayışları her zamankinden daha fazladır. Çünkü ataerkil sistem dünya da çok derin krizli bir dönemi topluma yaşatmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi krizleri, kaosları daha da derinleştirerek çok fırsatçı bir şekilde yeniden kendini kurumlaştırma planlamaları geliştirmektedir. Buna karşı ise kadınların, halkların direniş ve mücadeleleri de yükselmekte, çözüm ve çıkış arayışları hızlı bir şekilde gelişmektedir. Unutmamak gerekir ki özgürlük güçlerinin, cephelerinin de çok güçlü tarihsel bir direniş ve özgürlük mirası, deneyimi ve tecrübesi vardır.

2017 yılı itibaren kadın özgürlük mücadelesine karşı hegemonik erkek aklının ve sisteminin yaptıkları çok tartışıldı. Dünyada devlet ve iktidar güçlerinin bu yıl ki kadına şiddet uygulama, kadını yaşamın her boyutunda metalaştırma, kadın kazanımlarını geri alma, kadın emeğini ve bedenini sömürme, nüfus politikaları, kadınları zindanlara doldurma, evlere kapatma politikaları ve bunun istatistiklerdeki artış oranı geçen yılların kat be kat üzerindedir.

Bilindiği gibi dünya da hegemonik güçlerin, küresel güçlerin başında olanların tümü nerede ise erkektir. Yaşama dair devlet endeksli gelişen tüm projelerde, yine bu egemen erkek akla göre şekillenmektedir. Savaş kararları, diplomatik ve siyasi görüşmelere katılan ve karar alanların hepsi erkektir. Dünyada sürekli artan cinsiyetçi bir yaklaşım vardır. Dünya liderlerinin profiline bile bakıldığında son derece cinsiyetçi duruşlar damgasını vurmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse; dünya devletlerinin ve iktidarlarının kadın politikalarında çok ciddi bir kadın düşmanlığı, kadını ötekileştirme, sömürgeleştirme yaklaşımı söz konusudur.

Yine Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletler açısından bakıldığında uzun yıllardan sonra ilk kez Güney Kürdistan’da 25 Eylül 2017’de yapılan referandum sonrasında bu denli bir araya gelip son derece organizeli hareket etme durumu yaşanmıştır. Ki burada esas olan bütün Kürdistan’daki Kürtlerin, kadınların kazanımlarıdır. Ortadoğu’da, Türk devleti kadınlara ve Kürtlere, halklara, inançlara düşmanlıkta başı çekiyor. Türk devletinin kadın politikaları son derece cinsiyetçi ve faşizandır. Ve özel olarak bölgede ve dünyada kadın özgürlük mücadelesinin öncülüğünü yapan Kürt kadın hareketini hedeflemektedir. Burada da küresel güçlerin kadına yaklaşım politikaları ile yakın bir paralellik, benzerlik ve iyi bir uygulayıcı olma durumu vardır. Bu nedenle Yine 2017 yılında YPJ Karargahının vurulması burada Nalin Muş, Helin Dersim ve Şevin Garzan arkadaşların şehadetleri, ardından kuzey de özel de YJA STAR komutanlarının özel hedeflenmesi Delal Amed, Aze Malazgirt, Berfin Cilo, Gülnaz Ege arkadaşların şehadetleri de bu Türk devletinin öncülüğünde gelişen küresel sistemin faşist politikaları ile açıklanabilir. Kadın öncülüğü, örgütlülüğü, kadınlar Ortadoğu ve Kurdistan da özel olarak hedeflenmekte ve mücadelesiz bırakılmaya çalışılmaktadır. Yine Kürdistan’ı kendi ulus- devlet sınırları içinde tutmak isteyen Türkiye, İran, Irak, Suriye devletleri kendi aralarında kadın politikaları konusunda da güçlü bir uyum ve birliktelik yaratma yaklaşımı söz konusu olmuştur. Burada özellikle İran, Arap devletlerinin Türk devletinden feyiz aldığı görülmektedir. Belli ki Kürt hareketine, kadın özgürlük mücadelesine karşı her anlamda toplumu sürüleştirilmesi için diktatörlükler, devlet adamları birbirine önerilerde bulunmaktadırlar.

Örneğin Son dönem de önce Türkiye’deki “müftü yasası”, sonrasında ise Irak Parlamentosu’nda gündeme gelen “küçük kız çocuklarını evlendirme yasası” aynı döneme denk gelmiştir. Yine Irak Parlamentosu’nda Kürt vekilleri için düşünülen cezalar da benzerdir. Kısaca dünyada, Ortadoğu’da bize karşı ittifaklarda “Kürt ve kadın özgürlüğüne düşmanlık” birlikte paralel, iç içe planlanmakta ve yürütülmektedir. Hiçbir zaman şimdiki kadar bu düşmanlık bu denli iç içe, bütünlüklü, sistematik bir biçime bürünmemişti. Kadın hareketi olarak Rêber Apo’nun ideolojik, fikirsel, pratiksel öncülüğünde gelişen Kürdistan devrimine, kadın devrimine düşmanlığı bu yönü ile çok iyi anlamaktayız. Dolayısı ile kadın hareketi olarak çok daha fazla çalışma, iddialı katılma, kararlılığımız pekiştirmiş durumdayız. Kadınlar, gençler özgürlük ve demokrasi isteyen tüm güçler özgür yaşamın yaratıcıları olarak her zamankinden daha fazla büyük bir arayış içeresinde mücadeleyi devam ettirme yaklaşımı içeresindedirler.

2017 yılı kadınların, Kürt kadınlarının askeri, siyasi, sosyal alanlar başta olmak üzere çok daha fazla geliştiği bir yıl olma özelliğini taşıdı. Önderliğimizin özgürlük, sağlık, güvenliğini geliştirme kampanyalarına bütün alanlarda kadınlar öncülük ettiler. 8 Mart 2017 etkinliklerine kadınlar tüm saldırılara rağmen faşizm duvarlarını yıkılarak gerçekleştirdiler. Tarihsel olarak da Kürdistan’da direniş ruhu her zaman kadınların öncülüğünde gelişip, güçlenmiştir. Devlet ve egemen erkek saldırılarına karşı kadınlarda öz savunma ruhu temelinde gelişme yaşandı. Bu dönem de faşizm koşulları değerlendirilerek özgürlük mücadelesinin nasıl yürütüleceği konusunda yöntemler geliştirilmeye çalışıldı. Müzakere süreçlerinde muğlaklaşan devlet ve sistem gerçekliğine yaklaşımda netleşme oldu. Devletten, erkekten bekleyen kadın duruşları artık tamamen aşıldı.

Hakikatleri anlamak ve buna göre bir duruş içinde olmak her zaman çok daha güçlendirici olur. Türkiyeli kadınların Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Alevi ayrımı yapmadan bu süreçte ciddi bir direniş ve kendi özgür kimliklerini koruma mücadelesi gelişti. Rojava’da kadın devrimini bu dönemdeki adımları tüm dünya kadınlarına umut oldu. DAİŞ’e karşı kadının öncülüğü temelindeki Reqa başarısı Ortadoğu ve dünya tarihinin sayfalarına görkemli bir şekilde yazıldı. Bu anlamı ile Kürt kadınlarının öncülüğü bütün dünya tarafından kabul edildi. Yine Rojava diplomasisinde Kürt kadınları stratejik roller oynadılar.

Eş başkanlık sistemi komünlerden başlayarak derinlikli bir gelişme sürecini yaşadı. Arap kadınlarından çok ciddi bir katılım yaşandı. Kısaca Rojava da demokratik ulus projesi temelinde kadınlar cephesinden gelişmeler yaşanıyor. Rojava’da kadınlar Ortadoğu kadınları ile yeni bir yaşamı yaratmanın güçlü adımlarını attılar. Yaşam bu anlamı ile bütünü ile kadın aklı ile yeniden yapılandırılamaya çalışıldı. Şengal’de kadın meclisi ve Êzidî kadın ordulaşması gelişti. Rojhilat’ta kadınlar büyük bir uyanış ve bilinçlenmeyi yaşadılar.

Avrupa’da kadın meclisleşmesi, kadın diplomasisi, kadınların önderliğe özgürlük eylemlilikleri ile süreçte çok ciddi bir öncülük rolü oynama başarılarını gösterdiler. Sakine Cansız arkadaş dünyada giderek bir kadın önderi durumuna geldi. Jineoloji bilimi büyük bir hızla yayılmaktadır. Kürt kadınlarının 9 Temmuz’da ulusal kongresi için bir hazırlık komitesi oluşturuldu. KJK 8. Kurultayı ile önemli bir kadın sistemleşmesine doğru kararlaştı. Binlerce kadın özgürlük saflarına katıldı. Öz savunma savaşında çok ciddi bir kadın komutanlık düzeyine ulaşıldı. 25 Kasım İstanbul yürüyüşü görkemli idi. Kürt kadınlarının öncülük rolü ve misyonu iddia düzeyi gelişti. Genel olarak Kürt kadınları tüm dünya da kabul gören bir öncü düzeyine ulaştı.

Erdoğan’ın kadınları çocuk doğurma makinası derekesine indirgemesinden tutalım da müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesi Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kadının getirilmek istendiği aşamayı net bir şekilde açığa çıkarıyor. Bu duruma karşı tutumunuzu defalarca açıkladınız, ancak somut olarak ne tür tedbirlerin alınması gerekiyor.

Türkiye’deki kadın politikaları ve uygulamaları DAİŞ zihniyeti, Erdoğan faşizmi ve AKP iktidarı şahsında yaşatılmaktadır. Kadına düşmanlık, kadının günlük yaşamının ayrıntılarına karışma, kadına sınırlar çizme, sadece bir anne ve eş, kız kardeş olarak görme, eve kapatma, toplumsal yaşamdan kopartarak erkeğin kölesi haline getirme temel politikalar olarak ele alınıyor. Kadınlara, gençlere karşı başta medya- basın aracılığı ile yaşamın eğitim, sağlık, ekonomik, hukuksal hemen her alanında tam teşekküllü, bir özel savaş yönelimi söz konusudur. Ben buna “faşizan erkeklerin birleşik saldırısı” diyorum. Tamamı ile egemen erkek rengine bürünmüş bir yaşam tarzı yaratılmaya çalışılıyor. Kadın iradesizleştirilerek, hiçleştiriliyor.

Burada önemli olan devletlerin, iktidarların ne yaptıklarını birbirimize anlatmak değildir. Bu saldırılar karşısında biz ne yapacağız? Kadınlar faşizme karşı nasıl yol ve yöntemlerle direnecek ve boşa çıkaracak? Esas olarak kadınlar olarak bizim gündemimiz bu olmalıdır. Sorun anlaşılmıştır. Çözüm üzerine yoğunlaşmalıyız.

Kadınlar da gençlerde ciddi bir bilinçlenme, direniş söz konusudur. Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar olarak faşizme karşı ciddi bir örgütlenmeyi ve mücadeleyi geliştirmeliyiz. Faşizm koşulları iyi değerlendirilerek engelleri aşma amaçlı çeşitli yol ve yöntemleri bulabilmeliyiz. 2018 yılını kadınlar açısından tam bir mücadele yılı yapmalıyız. Türkiye de yaşanan faşizm durumun geçici olduğu dair geliştirilen görüşler, kanılar özel savaş yönlendirmelerinin bir sonucudur. Orta sınıfın duruşunun kendini kandıran, yanıltan yaklaşımlarının topluma kendini hakim kılmasıdır. Bu aşılmalıdır. Gelişmeleri seyreden ve bekleyen duruşlar kesinlikle egemenlikli anlayışları ve faşizmi güçlendirir. Kurumsallaştırır. Bu iktidar da gider yaklaşımı da son derece kendiliğindenci, yüzeysel bir yaklaşım olmaktadır. Faşizm ancak örgütlenme ve mücadele ile aşılabilir. Demokrat, özgürlükçü tüm kesimlerin, kadınların bir biçimde örgütlü yapılar içinde yer alması gereklidir. Sadece gerilla dan medet ummakta çok yanlıştır. Toplum kendi öz savunmasını, örgütlülüğünü, eylemliliğini geliştirmelidir. Gerillanın hazırlıkları güçlüdür. İddiası büyüktür. Ama halk ve kadınlar olarak da görev vardır. Normal bir yaşam sürdürmek sonra da devrim beklemek ya da birileri gelsin devrim yapsın, değişiklik olsun demek tam bir gafletlik durumdur. Devrimsel süreçler de herkes rolünü oynarsa gelişim ve değişim yaşanır. Öncülük, gerilla, halk, kadınlar herkes birlikte kararlılıkla çalışırsa başarı kazanılır. Bu tür zamanlar da her bir bireyin duruşu, katılımı ve mücadelesi önemlidir. Önderliğimiz her zaman “ben de sizler gibi zayıf ve güçsüzdüm. Ama kendimi yetiştirdim. Dönüştürdüm. Devletle mücadele edebilecek bir duruşu ve örgütlülüğü geliştirdim. Ben de sizin gibiydim, çaresizdim, sizden farkım yok. Ama ben bu durumumu kabul etmedim. Beni tanrısallaştırıp, kendi rolünüzü görmüyorsunuz. Benim düşüncemi ve fikrimi kabul eden herkes eğer isterse çok şey başarabilir” diyordu. Yani hepimiz önderliğin bir parçası, bütünleyeni olmalıyız. Tüm kadınlar, Kürtler, önderliği anlayanlar, benimseyenler mücadele etmelidir.

Yine Türkiye’de kadın cinayetleri yoğun bir şekilde yaşanıyor. Çocuk istismarı da bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Özellikle devlet kurumlarında (dini) çalışanlar devlet kurumlarında barındırılan çocuklara yönelik tecavüz, istismarda bulunuyor. Bunu devlet politikası olarak ele alabilir miyiz? Devlet politikalarını boşa çıkarmak açısından neler yapmak gerekiyor, aileler ne tür tedbirler alabilir?

Türkiye’de kadın cinayetleri, fuhuş, kişiliksizleştirme bilinçli devlet tarafından geliştirilmektedir. Çocuk istismarı da buna paralel geliştiriliyor. Bu en çirkin, erkeksi, faşizan politikalarıdır. Çocukların, gençlerin gelecekleri karartılarak bir toplum bitirilmeye çalışılıyor. Özellikle bizimle ilişkide olan ailelerin çocuklarına da ayrı bir yönelimle yaklaşılıyor. Bu bilinçli bir devlet politikasıdır. Ama devletin bu politikalara en fazla ağrılık verdiği dönemler gençlerin en fazla özgürlük saflarına katıldıkları dönemler olmaktadır. Şu anda kadınların ve çocukların gündelik olarak yaşadıkları felaketler, zorlanmalar tesadüfi değildir. Bu yönelimler sistemsel saldırıların bir sonucu olarak gelişmektedir. Ailelerin çocuklarına daha fazla destek olması, dikkatli hassas davranması, anlaması ve güç vermesi gereklidir. Ailelerin örgütlü olması çok önemlidir.

Yine başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürdistan genelinde kadın cinayetleri yoğun bir şekilde yaşandı. İntiharların önüne geçmek amacıyla hareket olarak, nasıl bir politika belirleyeceksiniz?

Güney Kürdistan da 25 Eylül referandum sonrasında yaşananlarla birlikte burada ki kaos, kriz ve karışıklık direk olarak topluma, kadınlara, gençlere yansımaktadır. Burada iktidar da olan siyasi partilerin anti demokratik, yolsuzluklara bulaşmış, iktidarcı, adaletsiz politikaları direk olarak büyük toplumsal bunalımlara yol açmaktadır. Kürdistan yerel hükümetinin kadınlara dönük politikaları de son derece cinsiyetçidir. Kadın haklarının yaşamda pratikleşme düzeyi yaşamda son derece zayıftır. Erkek egemen siyaset ve yaşam güneyde hakimdir. Bu nedenle kadına karşı şiddet ve intiharlar da ciddi artışlar söz konusudur. Kadınların ciddi bilinçlenmesine karşı örgütlenme, irade olma, birlikte mücadele etme konularında eksiklikleri vardır. Güney Kürdistan’da diğer önemli bir yan genel olarak demokrasi mücadelelerine kadınların öncülük etmesi katılması meselesidir. Kadına yönelik olan şiddet, intiharlar genel olarak Güney Kürdistan’ın demokratikleşmesi, özgürleşmesi, adaletli bir sistemi yaratması ile mümkün olacaktır... Bunun için de kadınların ciddi bir mücadele ile öz savunma ve örgütlülüklerinin sağlanması, bütün toplumsal mücadelelere aktif katılması gerekir. Kadın hakları bu temel de gelişebilir. Güney Kürdistan’da kadınların gençlerin öncülüğünde ciddi bir demokratikleşme, birliği sağlama projeleri de gündemimizdedir. Bu temel de yapılan çalışmalar söz konusu olmaktadır. 2018 yılı itibarı ile Güney Kürdistan da kadınların güçlü bir çıkış gerçekleştireceğine inanmaktayız.

Rojhilat Kürdistan’da kadının geldiği örgütlülük aşamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran’da her zaman çok güçlü bir kadın özgürlük damarı vardır. Kürt kadınlarının yanı sıra Fars, Acem, çeşitli halklardan kadınları da bu anlamda önemli bir arayış içeresindedirler. İran da Rojhilat Kürdistan’ında kadınlar çeşitli biçimlerde mücadele ve duyarlılıklarını sürdürmekteler. İran devletinin kadını eve kapatma adeta kafese koyma, erkeğe bağlı hareket ettirme, köleleştirme, giyim kuşamından, seyahat etme, yaşamın bütün dallarında eğitim görme yasaklarına karşı çok ciddi bir kadın tepkisi vardır. İran devletinin kadın politikası son derece faşizandır. Kadına karşı düşmanlığı en fazla sistematik, planlı yürüten bir devlettir. Ancak kadın muhalefetinin en fazla zemini de bu ülkede vardır. Şimdi kapalı ve görünmez gibi yansıyan bu ülkenin kadınları her an çeşitli ayaklanmalara, örgütlülüklere öncülük yapabilecek bir potansiyele sahiptir.

KJK, Ekim ayında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için bir hamle başlattı. Hamlenin birinci ayağı 25 Kasım’da sonuçlandı ve ikinci aşaması başladı. Hamlenin gidişatı nasıl ve önümüzdeki döneme ilişkin beklentiler, planlamalar hangi aşamada olacak.

Önderliğin özgürlüğü için geliştirdiğimiz “İmralı sistemini parçalayalım ve önderlikle özgürce yaşayalım” sloganın iyi anlaşılması gerekir. Hamlenin ikinci hamlesinde önderliğimizi daha fazla anlamak bu temel de kişiliğimiz de özgürlük lehine bir dönüşüm yaşamak önemlidir. Önderliği anlamak, sevmek, önderliğe bağlı olmak onu uygulamaktır. Önderliğimizin yaşam felsefesini, duruşunu, mücadelesini anlamak çok önemlidir. Önderliğimiz kendi kişiliğinde verili sistem anlayış ve yaşam tarzına çok güçlü bir mücadele vererek kendisini bir alternatif durumuna getirmiştir. Alternatif yaşam duruşunu şimdi özgür kadınların öncülüğünde demokratik konfederal, demokratik ulus projeleri, sistemleşmeleri ile pratikleştirmektedir. Demokratik konfedaralizim için çalışmak önderliğin özgürleşmesi için çalışmak anlamına gelmektedir. Yaptığımız her işin, örgütlenmenin eylemin birçok amacı ve içeriği vardır. Önemli olan önderlik tarzını anlayarak yaşamın tüm boyutlarına, eğitime, örgütlülüğe, eylemliliğe katılım sağlamaktır. KJK’nin 8 . Kurultayında gerçekleştirdiği önderliğimizi özgürleştirme hamlesinin birinci aşaması 9 Ekim-25 Kasım arasında gerçekleşti. Bu hamle ve örgütlülük var olan önderlik eylemliliklerine daha güçlü bir ivme ve hamle düzeyi yaratmayı da hedeflemektedir. Kadına yönelik şiddet ve önderliğin içinde olduğu tecrit durumunu birlikte ele alarak mücadele ve eylemlerimiz yükselttik. İkinci aşama 25 Kasım-15 Şubat, üçüncü aşama ise 15 Şubat-4 Nisan arası süreçte yürütülecektir. İmralı tecrit ve esaret sistemini kırıncaya kadar bu hamlemiz sürecektir. İkinci aşamada da mücadelemizi ve planlamamızı derinleştirerek sürdüreceğiz. Ve 15 Şubat kadınların öncülüğünde protesto gösterileri, yaşamın tümüyle durdurulması temelinde eylemsellikle geçecektir. İkinci hamle döneminde önderliğin durumu ve düşünceleri ekseninde çeşitli toplantılar, seminerler, örgütlülüğün güçlendirilmesi, iyi bir basın- yayın- kültür politikaları ile zenginleştirilerek yapılacaktır. Tüm Kürtler, kadınlar önderlik için sürekli bir mücadele içinde olacaklardır. Avrupa’da Kürt kadınları eylemlere öncülük etmektedir. Buna devam edilecektir. Üçüncü dönem ise 4 Nisan önderliğimizin doğum gününe kadar devam edecektir.

2018 yılına ilişkin beklentileriniz nelerdir?

2018 yılı önderliğimizin, kadınların, halkımızın, halkların özgürlük mücadelesinde çok önemli ve tarihi, kader tayin edici bir yıl olacaktır. Kürt kadınları olarak dünyanın her tarafında direnişi ve özgürlük hamlelerini yaşamın her tarafında yükselme kararlılığındayız. Kürt kadınları öz savunmada, örgütlülüğün geliştirilmesinde, ideolojik, fikirsel, yaşamsal büyümeyi gerçekleştirme de tarihi adımlar atmada kararlıdır. Biz kadınlar Rêber Apo’nun düşünceleri ve sistemi içinde çok büyük gelişmeleri yakaladık. Yaşamı farklı bir bakış açısından, kadın kurtuluş ideolojisi, kadın özgürlük düşünceleri ekseninde bakmayı öğrendik. Bu nedenle faşizmin Kadınları mülkleştiren, hayat tarzlarına müdahale eden yaklaşımları asla kabul görmeyecektir. Faşizm kadınlara, Kürtler onursuz bir yaşamı reva görüyor. Soykırım politikaları ile sonuç almaya çalışıyor. Binlerce şehidi, tutuklusu, canıyla, malıyla kendini ortaya koyan halklaşan bir özgürlük hakikatini bitirmek istiyor. Bunda başarı sağlayamayacaktır. Geçmiş dönem de özgürlük hakikatini tam anlandıramama, kendini sıradanlaştırma, pasifleştirmeme yani sistem içileşen yaklaşımlar asla kabul edilemez. Sürekli ve kesintisiz bir özgürleşme ruhu ve mücadelesinin bu dönem de çok daha güçlü gelişeceğine inanmaktayız.

2018 yılı itibarı ile önderliğimizin özgürleşme hamlesi temelin de kadının daha güçlü bir sistem ve örgütlülük geliştirmesi, eş başkanlık sisteminin yaşamın her yanında geliştirmesi, inşa çalışmalarının pratikleşmesi, meclis, komin , kooperatif, akademi çalışmalarına hız kazandırma, kadınlar içinde birliği, sevgiyi derinleştirme bu temel de birlikte mücadele etme, düşünce ve ideolojik alanların da çok daha derinlikli çalışmalar yapma, Jineoloji bilimini geliştirme, öz savunma çalışmalarını kapsamlılaştırıp büyütme, genç kadınları cephesinden ciddi bir özgürlük akımı ve eylemlilikler içinde olma, Kürdistan da, Ortadoğu ve dünya da kadın birliklerinin, mücadelelerinin geliştirilmesi, bunlara katılma, özgür kadın basıncı lığını geliştirme, kültür boyutunda kadın bakış açısı ile büyük bir fark yaratma amaçlarımız vardır. Özgür eş yaşam modelini toplum içinde geliştirme görevi ile karşı karşıyayız. Özgür bir toplumu, özgür bireyleri kadınların yaratılması, öncülüğü temelinde yeniden bir toplum yaratarak geliştiriyoruz. 2018 yılında bütün toplumsal sorunların çözümüne, bütün özgürlük mücadelelerine daha aktif katılacağız. Sadece kadınların sorunları ile değil toplumun bütün sorunlarından kendimizi sorumlu görüp bu temel de hareket etme mücadeleyi büyütme sorunumuz vardır. Çünkü yaşamın tüm alanları kadın alanlarıdır. Bu yüzden erkeği de değiştirme, dönüştürme, birlikte mücadele etmeyi geliştirmeliyiz. Kadın hareketi toplumsal özgürleşme sorunların çözümüne bütünlüklü yaklaşmalıyız. Parçalı, sınırlı, dar mücadele anlayışları toplumsal özgürlük güçlerini sonuca ulaştırmıyor. Parçalı ve etkisiz bırakıyor. Demokrasi, özgürlük güçlerinin bütünlüklü mücadelesi başarıyı getirir. Bu açıdan mücadele eden kadınlar olarak nerede bir haksızlık, adaletsizlik varsa kadınlar olarak bizler oradayız ve çözüm gücü olarak mücadelemizi yükseltiriz..

Bu yönü ile kadın hareketi olarak 2018 yılından büyük beklentilerimiz var. Beklentiden ziyade yapacaklarımız çoktur. Mücadelemiz çetin olacak. Kadınlar olarak özgürlük felsefemizi mutlaka kapsamlı pratikleştireceğiz. Pes etmeyeceğiz. Düşmanın korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz. Sadece direnme değil. Yaşamı yeniden yaratmanın planlamalarını yaratıcı bir tarzda hayata geçireceğiz. Unutmayalım ki hareketimiz sıfırın altında işe başladı. Başlangıçta Rêber Apo öncülüğünde Sakine Cansız arkadaş ile işe başlamıştık. Şimdi mücadelemiz görkemli bir önderlik, halk, gerilla, kadın direnişi ile sürekli büyümüş ve gelişmiştir. Şimdi kadın hareketimiz, özgürlük hareketimiz tüm dünyanın, halkların umudu haline gelmiştir. O zaman demek ki şimdi bizler daha büyük işler başarabiliriz. Devrimi gerçekleştirebiliriz. Bizleri ancak devrimsel sıçrama ve çalışmalar ve iddialar büyütür. Önderlik devrimsel hamleler ile özgürleşir. Bu anlamı ile başta kadınlar olmak üzere tüm özgürlük, demokrasi güçleri kendisini, önderliğe, kadınlara, halkımızın, halkların yaşadığı her soruna karşı sorumlu görmelidir. Hepimiz hangi halktan, inançtan olursak olalım kadınlar olarak kadın özgürlük zihniyetinde ortaklaşarak, birleşik bir direniş cephesinde buluşalım. Başarıları bu temel de yakalayalım. Devrim her şeyden önce her bireyin ruhsal dünyasında, düşüncesin de olur. Sonra tüm toplumsal pratiklere yansır. Biz buna inanıyoruz. Bu anlamı ile kendimize ve halkımıza, kadınlara güveniyoruz ve mutlaka başaracağız. Şehitlerimizin hayal ettikleri özgür Kürdistan’ı kurma sözünü böylelikle yerine getirmiş olacağız. Bu temel de başta önderliğimiz Abdullah Öcalan olmak üzere, halkımızın, tüm kadınların, halkların, zindanda, dağda, şehirde her alanda direnen, mücadele eden arkadaşlarımızın, tüm ezilenlerin 2018 yılını kutluyorum. Başarılar diliyorum.