Erzincan: 9 Ekim'deki eylemlere yüksek bir katılım sağlayalım

KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan 9 Ekim'de 'İmralı Sistemini parçalayacağız, Önder Apo ile özgür yaşayacağız' eylemlerine katılım çağrısında bulundu.

KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, "Önderliğin özgürlüğü için çalıştıkça toplumsal özgürlük için de çalışıyoruz" diyerek, şu çağrıyı yaptı: "9 Ekim'de gelişen, 'İmralı Sistemini parçalayacağız, Önder Apo ile özgür yaşayacağız' eylemlerine ve özgür yaşamın yeniden yaratılması çalışmalarına yüksek bir kararlılık, iddia ve irade ile katılmaya çağırıyoruz."

KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, İmralı sistemine karşı başlatılan hamleye ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

2-6 Eylül tarihlerinde KJK 8. Kurultayını gerçekleştirdi. 115 delegenin katıldığı kurultayda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü çerçevesinde “İmralı Sistemini parçalayacağız, Önder Apo ile özgür yaşayacağız’’ şiarıyla bir hamle süreci başlattığınızı duyurdunuz. Hamle sürecinin anlamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

8. KJK Kurultayımız Önderliğimizin mutlak tecrit altında tutulduğu bir dönemde yapıldı. 11 Eylül 2016 tarihinde en son kardeşi Mehmet Öcalan ile görüşmesinden sonra hiçbir haber alamıyoruz. Reber Apo kürt halkının, kadınların özgürlük bilinci ile donanması ve mücadelesinde çok önemli stratejik bir role sahiptir. Kürtlerin varlığının 20. yüzyıl sonu ile bitirilmek, sadece marjinal topluluklar olarak kalmaları hedefleniyordu. Önderliğimiz öncülüğündeki ulusal özgürlük mücadelemiz bunu engelledi. Reber Apo öncülüğünün ortaya çıkması ile birlikte bilinç, örgütlülük ve eylemlerle Kürtlerin özgürlük sevdası külllerinden yeniden yaratılmıştır. Özgürlük düşünceleri halka mal olmuştur. Kürtlerin özgürlük tarihi yeniden canlanmıştır. Kölelik, kimliksizlik, ana dilden yoksunluk, yurtsuzluk kabul edilmemiştir. 20. yüzyılın Kürtleri parçalayan, yok sayılan inkârcı paradigması direniş ve özgürlük düşünceleri nedeniyle kabul edilmeyerek onurlu bir yaşamın kapıları aralanmıştır.

Reber Apo'nun öncülük ettiği devrim aynı zamanda bir kadın devrimidir, insanlık devrimidir. Sadece Kürt halkının özgürleştirilmesini değil; kadınların ve halkların özgürleşmesini de içermektedir. Bu açıdan 8. KJK Kurultayımızda 'Sömürgecilik ve faşizm kaybedecek, halklarve kadınlar kazanacak' dedik. Kürdistan devrimi Ortadoğu'yu ve dünyayı etkileyebilecek bir düzeye ulaşmıştır. Evrensel bir devrimin içindeyiz. Kapitalist, modernist sistem yaşamına altarnatif özgürlükçü, demokratik, ekolojik bir yaşam kurmanın kapıları açılıyor. Rojava devrimimiz bunun en somut örneğidir. Bu açıdan elbette Reber Apo’nun durumu, özgürlüğü çoktan evrensel bir karaktere bürünmüştür. Bugün Önderliğimizin durumu halklar ve kadınlar açısından ortak bir gündemdir. Tüm insanlığı, toplumu ve tüm kadınları ilgilendirmektedir. Ortadoğu'da kadınların özgürleşmesi meselesinde de, Önderliğimizin özgürlüğü son derece önemli olmaktadır. Önderliğimizin kadın özgürlük düşünceleri, kadın özgürlük mücadelemizin ulaştığı gelişim düzeyi değerlendirildiğinde, bu durum daha net ve açık bir biçimde anlaşılabilir. Bizler Önderliğimizin özgürleşmesi ile kadınların, halkların özgürlük düzeyinde çok önemli çıkışların ve gelişmelerin olacağına inanmaktayız. Ayırca 1999 yılında küresel sistem tarafından son derece çirkince, haksızca komplocu bir tarzda geliştirilen devletler arası bu komployu kadınlara, halklara yayılmış bir komplo olarak değerlendiriyoruz. Bunu sadece kınamak değil, mücadele gerekçemizin temel bir gündemi olarak ele alıyoruz.

Tüm bunlarla birlikte Önderliğimizin özgürlüğü, sağlığı, güvenliği hareketimizin baş gündemi olmaktadır. Toplumun özgürleşmesi ile Önderliğin özgürlüğünü ve birlikte özgür yaşamı iç içe ele almaktayız. Doğru olan budur. Önderliğimiz toplumun özgürlüğü ve kendi özgürlüğünü hep iç içe aldı. Birbirinden kopuk değil, Toplum için çalıştıkça, Önderliğin özgürlüğü için de çalışmış oluyoruz. Önderliğin özgürlüğü için çalıştıkça toplumsal özgürlük için de çalışıyoruz. 8. KJK Kurultayımız bu farkındalıkla yaklaşarak, güçlü bir Önderlik hamlesi kararlaşmasına ulaşmıştır.

Bu, Türkiye'deki kara faşizime karşı kadınların bir direniş hamlesidir. Kimliğini, onurunu, özgürlüğünü koruma mücadelesidir. Önderliğimizin belirttiği gibi toplumun özgürleşmesine ivme kazandırma, direnme yükseltme mücadalesidir.

İMRALI SİSTEMİ

Açıklamada “İmralı sistemini doğru okumak” gerektiğinden söz ediliyor. Bununla neyi kastediyorsunuz?

Önderliğimize karşı geliştirilen komployu daha derinlikli anlamalıyız. Bu komplo insanlığın özgürlük tutkularına va özgür yaşamlarına karşı geliştirilmiş bir komplodur. Sorun, sadece Türk devletinin tutumu da değildir. Önderliğimize karşı geliştirilen komplo Türk, Kürt, Arap, Fars, Ermeni, Süryani, Laz, Rum, Roman ve bölgede yaşayan halklara ve inançların birlikte, kardeşçe, barış içinde eşit ve özgür bir biçimde yaşamasına karşı geliştirilmiş bir küresel içerikte bir komplodur. Halkları, inançları birbirine karşı savaştırma, kadınları köleleştirme hedeflenmiştir. Küresel hegemonik sistem halen de Ortadoğu'da kendi hakimiyetini geliştirmek için bu temelde planlama yapmakta, çalışmaktadır.

Kürt halkı ve kadınlar açısından Önderliğe yaklaşım verili hegemonik sistemin bizlere yaklaşımını ele vermektedir. İmralı'ya yaklaşım özgürleşen kadına, özgürleşen insana yaklaşımdır. Her şeyden önce İmralı Adası'nın tarihi biliniyor. Türkiye'nin ilk yarı açık cezaevidir. İmralı her zaman çeşitli ünlü devlet adamlarının ve kişilerin tutuklu kaldıkları bir ada özelliğine sahiptir. İmralı Cezaevi öteden beri bir tecrit, izolasyon, çürütme yeri olarak ele alınmış, değerlendirilmiştir.

Günümüzde ise bu sistem küresel sistem tarafından daha da geliştirilmiş, kapsamlı hale getirilmiş, özel yönergelerle ele alınmış bir şekilde yürütülmektedir. Bu yönü ile İmralı sistemi küresel sistemin, ulus devletçi anlayışların ortaklaşması ile oluşturulmuş, son derece ince bir işkence sistemine sahip özelliklerdedir. Burada direnmek olağanüstü insan özelliklere sahip olmakla ancak mümkün olabiliyor. Küresel sistemlerin ulus-devletçi anlayışını bilmekteyiz; tekçi, faşizan, despotiktir. Buna ek olarak günümüzde özel savaş yöntemlerinin derinliğine ve yaygınca kullanıldığı insalık dışı bir sistem haline kendini getirmiştir. Yani İmralı Adası Önderliğimizin 1999 yılında devletler arası bir komplo ile tutuklanmasından beri sadece bir tutukevi ve zindan olarak değildir. Aynı zamanda hegemonik sistem tarafından  Kürt halkının, kadınların, halkların, çeşitli inançların köleleştirilmesine zemin haline getirilmek istenmiştir. Önderliğimiz bunu duruşu, direnişi ve mücadelesi ile tersine çevrimeyi başarmıştır. İmralı Adası'nda gelişirdiği yeni paradigma, demokratik konfederal sistem altarnatif yaşam tarzı ile bunu boşa çıkarmıştır.

Şimdi de aynı yöntemler devam etmekte, yeniden denenmektedir. Önderliğin esareti, Önderlik üzerindeki tecrit ve izolasyan, baskı ve özel savaş yöntemleri tüm Türkiye topluma mal edilmek isteniyor. Türkiye üstü açık bir cezaevine gelmiş durumdadır. Bugün İmralı'daki tecrit sistemi, başta tüm Türkiye zindanları olmak üzere tüm topluma, İmralı özel savaş kanunlarını uygulamak istiyor. Halklar, tecrit ve baskı, soykırım politikalarına maruz bırakılıyor. Bu nedenle de 'İmralı Sistemi' kavramını kullanmaktayız. Bu sistemin parçalanması gerekir. Bu da kadınların, halkların direnmesi ile aşılacak bir sistemdir. Topyekûn bir direniş ile Önderliğimiz, halklar, kadınlar üzerinde tecrit, insanlık dışı tüm uygulamalar aşılabilir.

'KADIN TESLİM ALINDIKÇA HALK DA TESLİM ALINIYOR'

Hamle kapsamında nasıl bir mücadele seyri izleyeceksiniz? Bu süreçte kadınlardan beklentileriniz neler?

Hamlemizin birinci aşaması, 9 Ekim-25 Kasım arasında yürütülecektir. Her aşamaya ilişkin kadın hareketimizin çeşitli  değerlendirme ve planlamaları açıklanacaktır.

9 Ekim ile birlikte Reber Apo’ya karşı uluslarası bir komplo başladı. 25 Kasım günü ise Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'dür. Önderliğimizin uluslararası komplo ile tutuklanması ile birlikte kadınlar daha derin bir şiddet ve kölelik sistemi içinde tutulmak istenmiştir. Halen de ataerkil, hegemonik sistem bu amacını pratikleştirmek istemektedir. Kadınlar olarak buna karşı bir direniş ve başkaldırı içinde olmalıyız. AKP faşizmi kadın yaşamlarının nasıl olacağını belirleyemez. Ancak kadınlar kendi yaşamlarını kendileri belirleyebilirler.

9 Ekim ile başlayan, 25 Kasım ile de devam edecek olan dönem, başlı başına kadının mücadelesinin en fazla yükseltilmesi gereken dönemdir. Türkiye'de ve Ortadoğu'da erkek faşizmine asla geçit vermeyeceğiz. Kürt kadınları özgürlük mücalemiz, ideolojimiz ve sistemimiz temelinde her tarafta direnişe öncülük edecektir. Önderliğin, toplumun, kadınların özgürlüğü için alanlarda olacaklardır. Bu dönem aynı zamanda özgürlük düşüncelerinin dorukta seyredeceği bir dönem olacaktır. Özgürlük düşüncelerinde kendini eğitme, derinleşme, kararlaşma ve iddia düzeyi ortaya çıkmadan güçlü kitlesel eylemler gelişemez. 8. KJK Kurultayında güçlü bir sözleşme ortaya çıkarıldı. Bu sözleşme ile birlikte tüm kadınlar her açıdan güçlü bir katılım göstererek, kadın hareketine, kadın özgürlüğüne, örgütlülüğüne sahip çıkarak güçlü bir çalışma ile kadın mücadelesini yürüteceklerdir.

Kadın hareketleri olarak kadınları, halkı eğiterek, ev ev dolaşarak, toplumsal sorunları çözerek, devlete altarnatif yaşam biçimini örgütleyerek gelişme yaratabiliriz. Her şeyden önce kadın hareketleri, kurumları kendi çalışma ve yaşam tarzlarını gözden geçirerek başarı kazanabilirler. Sistem alışkanlıkları ile yeni yaşam kurulamaz, doğru bir çalışma tarzı yakalanamaz. Kadınların ihtiyaçlarına cevap veren, özgürleştiren bir tarz geliştirilmelidir. Yani her şeyden önce doğru bir öncülükle bunun yaşam ve çalışma tarzını geliştirmeliyiz. Doğru öncülüğü kendi şahsında geliştiremeyen kadınlar faşizme karşı da direnişi ve doğru bir mücadeleyi geliştiremezler. Faşizme karşı mücadel sadece iyi niyetler, temennilerle olamaz. Faşizme karşı mücadelede yaşam tarzı, duruş, iddia ve kararlılığın gelişmesi, buna göre çalışma tarzının gelişmesi ile mümkün olabilir. Çalışma tarzı faşist sistemin yönelimleri dikkate alınarak, değerlendirilerek buna karşı büyük bir yaratıcılık ve inisiyatifle geliştirilmelidir. Kimseden bir şey beklemeden, tüm kadınlar bulundukları alanlarda kolektif kadın gücüne, aklına dayanarak, örgütlenerek faşizmi geriletebilirler. Çeşitli alanlarda kadınların örgütlendiği, eylemselliklerinin hızla gelişebildiğini görüyoruz. Bu durum kesinlikle örgütlülüklerin gelişmesi ile ilgilidir. Örgütlülük geliştirildiğinde başarılı eylemlerin, komün, meclis çalışmalarının ilerlediğini görmekteyiz. Kürt kadınlarının özgürlük mücadalesi içinde edinilmiş son derece çeşitli ve zengin deneyimleri, birikimleri vardır. İrade, fedakarlık ve cesarette zaten hiçbir zaman sorun yaşamadık. Sorun doğru bir mücadele tarzının, çalışma biçiminin tutturulmasında yaşanıyor. Bu dönemde özellikle kadınlar olarak doğru bir mücadele tarzı, yöntemini yakalama hedefimiz vardır. Bu da kadın birlikteliği, sevgisi temelinde ortak kolektif örgütlenmelerin geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Kadınlar birbirini muhatap alarak, birbirine değer vererek; birlikte düşünüp, birlikte direnerek bu tarzı yaratabilir; kimseden bir şey beklemez. Kadınlar olarak yaşamın her alanında her şeyi kendisi yaratmaya çalışır. Çevresinin desteğine açıktır. Güç alır ve en fazla da güç verir. Kısaca örgütlülük olmadan uzun vadeli ve sürekli bir başarı kazanmamız imkansızdır.

Bununla birlikte, bütün Kürdistan'da, yurt dışında komploya karşı geliştirilen eylemler var. Bunlara son derece güçlü, kitlesel katılım sağlayarak, sesimizi ve rengimizi gösterebilmeliyiz. 9 Ekim-25 Kasım; kadın renginin, sesinin, eylemselliğinin en güçlü ortaya çıktığı bir dönem olacaktır. Unutmayalım ki, 1999'da başlayan ve sonrasında hep süreklileşen eylemlilikler nedeniyle Uluslararası Komplo boşa çıkarılabilmiştir. Halkımızın, kadınların mücadelesinin sürekliliği ve yoğun bir şekilde gelişmesi, egemen erkekliğin, küresel hegemonik sistemin köleleştirici planlamalarını, Önderliğe yönelimleri engellemiş, boşa çıkarmıştır.

8. KJK Kurultayı'nda 9 Ekim'le başlayan ve üç aşamalı olan hamle planlamamız da, tecrit sistemini parçalamayı amaçlamaktadır. Bu, faşist sistemin parçalanmasıdır. 25 Kasım kadına karşı şiddeti protesto etme, kabul etmeme günüdür. Kadın hareketi olarak bu tarihleri anlamlı buluyoruz. Bu tarihler ve tüm günler aslında artık bizim için mücadele ve direniş günleridir. Kesintisiz bir direniş ve mücadele içinde olmalıyız. Unutmayalım ki, insanlık tarihinde Kürtlerin köleleştirilmesi, kadına karşı yürütülen şiddetle başlamıştır. Kadın teslim alındıkça Kürt halkı, Mezopotamya halkları teslim alınmıştır. Kadına karşı şiddet, baskı, tecavüz, eve kapatılma tarihi aynı zamanda Kürt halkının da köleleşmesi, erkeğin egemen sisteme benzeştirilmesi tarihidir. Kürtlerin geleneklerinde kadına baskı, kadın köleliği özünde yoktur. Egemen sistemin yabancılaştırıcı etkisi en fazla da Kürt toplumunda erkekler üzerinde olmuştur. Kürt erkeği sistem içileştikçe, egemen sistemin hizmetine girdikçe cinsiyetçi, egemen, yalancı ve iki yüzlü ve zorba olmuştur. Halkını, ülkesini düşünemez hale getiriliştir. Bu anlamıyla erkeğin kadına yaklaşımı ülkeye, özgürlüğe, Önderliğe yaklaşımdır, diyoruz. Kürt erkekleri egemenlik özelliklerinden, Kürt kadınları da kölelik özelliklerinden kurtuldukça Önderliğe, özgürlüğe yakınlaşır. Önderlik gerçeği daha fazla anlaşılır. Ve mücadele daha güçlü kılınır. Önderliğimizin kadın özgürlük mücadelesi özgür Kürdistan'ı kurma mücadelesidir. Bu anlamda Önderliğimizi daha doğru ve yeterli anlamalıyız. Ve uygulamalıyız. Bu dönemde kadınlardan, halkımızdan en önemli beklentimiz de budur. Sürecin güçlü anlaşılması ve eylemlere, örgütlülüğe, eğitimlere katılımın da buna göre her zamankinden daha fazla güçlü olması gerekmektedir.

'TÜRKİYE KADINA ŞİDDETTE ORTADOĞU'YA MODEL!'

Yeşil komployu devreye koyan AKP faşizmine karşı kadınlara çağrınız nedir? Kadınlar hangi mücadele esasları çerçevesinde “İmralı Mutlak Tecrit ve Esaret Sistemine Son” hamlesine dahil olacak?

Yeşil komplo dönemi siyah komplo döneminden daha farklıdır. AKP iktidar dönemidir. Kürtlere karşı soykırımın çok daha ince ve planlı, sistematik olarak yürütüldüğü, yüksek yoğunluklu bir savaş dönemi olmaktadır. Kültürel soykırımla iç içe fiziki katliamlar yaygın bir biçimde yürütülmektedir. Yeşil komplo döneminin kadın politikalarını daha da derinlikli anlamlandırmalıyız. Yeşil komplo döneminde AKP faşizmi kadın özgürleşme çalışmalarını temel hedef olarak belirlemiştir. Kadının köleleştirilmesi, eve kapatılması, düşünemez hale gelmesi, erkeğin ve devletin kölesi haline getirilmesi çalışma ve planlamaları içerisine girilmiştir. 2016-2017 AKP kadın politikalarına bakıldığında bu çok net açıkça yapılmaktadır. Kadınlar Türkiye'de hiçbir zaman bu denli şiddete uğramadı. Yaşamlarına bu denli karışılmadı. Türkiye kadına yönelik şiddet ve köleleştirme politikaları ile Ortadoğu'ya model teşkil etmektedir!

Yine dikkat edilirse Reber Apo ile görüşmeler kesildiği gibi kadına yönelik baskı, şiddet, katliam, cinsel istismarlar bilinçli olarak fazlalaştırıldı. Özellikle Kürdistan’da kadına karşı işlenen şiddet cezaları indirime tabi tutuldu. Kadınların sokağa çıkmaması için polis-jandarma, kolluk güçleri etkili kullanıldı. Önderliğimiz şahsında Kürt halkı ve kadınları tecrit altında tutuldu. Kısaca halkımız ve kadınlar devrim öncesi konuma tekrar geri getirilmeye çalışıldı. Kürt kadınları şahsında insanlığın özgürlük, demokrasi, eşitlik, barışçıl söylemleri bastırılıp bitirilmek istendi. Kadın düşmanlığı bu soykırım siyasetinin özünü oluşturmaktadır. Faşist Erdoğan iktidarının eş başkanlık sistemine saldırması, kadına dair kurum ve kuruluşların Kürdistan’da kapatılması, belediyelere kayyum atanması, kadın daire başkanlıklarına erkeklerin getirilmesi, kadına yönelik şiddetin çok fazla artması, yasa ve anayasalarda kadına karşı şiddet, tecavüz cezalarının hafifletilme girişimleri, kızların küçük yaşta evlenmeleri ve çok eşliliğin yolunu açacak müftülerin nikah kıydırabileceklerine ilişkin yasa tasarısı, kadın sözcülüğünün hükûmetin Aile Bakanlığında kullanılmaması, binlerce siyasi tutuklu kadının cezaevlerine tıkatılması, siyasi parti ve belediye eş başkanlarının tutuklanması, cezaevlerinde kadınlara yapılan işkenceler, tek tip uygulamalar, ana dile yasak getirilmesi, göçertmeler, fuhuş ve uyuşturucunun özellikle Kürdistan’da yaygınlaştırılmak istenmesi bu politikaların uygulanış biçimi olmaktadır. Hatta küçük yaşta kızların Karadeniz'de, binlerce Kürt kızının hiç tanımadıkları illerdeki insanlarla evlendirilmeleri, oralara gönderilmeleri de tesadüf değildir. Bu yolla da Kürtleri asimile etmeye çalışıyorlar. Dikkatlı olunmalıdır. Kürdistan'da kadınlar etrafında geliştirilen olay ve olgular çeşitli iş kazaları, namus cinayetleri, tecavüz vakaları tesadüf ve kader değildir. Bilinçli olarak sistem tarafından kadınlara ve halkımıza karşı en vahşi ve çirkin politikalar geliştirilmektedir. Kadınlar, özünde DAİŞ politikalarına benzer uygulamalar içinde tutularak eve kapatılmak istenmekte, iradesileştirilmekte, kadınların yaşamda mutlak erkek egemenliği düzeneği içinde yer almaları için özel politikalar geliştirilmekte, çeşitli biçimlerde asimilasyona, inkara, insanık dışı bir yaşama mahkûm edilmeye çalışılmaktadırlar. Özünde faşist Erdoğan hükûmeti ile Suudi Arabistan’ın kadın politikası arasında pek de bir fark yoktur.  Bütün bu uygulamalarla faşist bir Türkiye’nin yeniden yapılandırılması hedeflenmektedir.

'ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜ KADINLARIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR'

Bu anlamıyla da, Türkiye'deki tüm kadınların ulus farkı gözetmeksizin kadın hareketlerinin başlattığı kampanya ve çalışmalara güçlü ve etkili bir katılımı olmalıdır. Kürt kadını şahsında yoğunlaşan özel savaş politikaları özünde Türk, Arap, Fars, Çerkes, Yahudi, Ermeni, Rum, Asuri tüm kadınlara karşı geliştirilen politikalardır. Her alanda kadınların ortak, örgütlü mücadelesi, eylemliliği, örgütlülüğü geliştirilmelidir.

Önderliğe karşı geliştirilen komplo, uygulanan tecrit tüm kadınlara karşı geliştirilmiştir. Önderliğin özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür. Bu bilinçle yaklaşmak ve döneme katılmak gereklidir.

Kürt kadınları, tüm dünya kadınları olarak hassas ve kritik bir dönemden geçmekteyiz. Önderliğimizin durumu da kritiktir. Kimseden bir şey beklemeden, etkili bir katılım sağlamalıyız. Sistemin eve kapatma, sokağa çıkarmama, toplumsal yaşama katılmama, baskı ve zor sistemine karşı etkili ve kolektif bir kadın gücü katılımı ile karşılık vermeliyiz. Bugünler kadınların, halkların geleceğinin şekillendiği günlerdir. Katılımlarımızı şimdi güçlü bir şekilde öz savunma tedbirlerimizi de alarak yaşamın her alanında geliştirmeliyiz. Kadınların ve Önderliğin özgürleşme mücadalesi iç içedir. Kadınlar, Kürt halkı özgürleştikçe, kimlik ve statü mücadelesini güçlü yürüttükçe Önderlik de özgürleşecektir. Önderliğin özgürleşme mücadelesi yükseldikçe kadınlar da özgürleşecektir. "İmralı Mutlak Tecrit ve Esaret Sistemine Son” hamlesine sahip çıkılmalı bu temelde güçlü ve etkili bir katılım sağlanmalıdır.

'HAMLE EYLEM VE ÇALIŞMALARINA YÜKSEK KATILIM SAĞLANMALI'

Hamle kapsamında Avrupa başta olmak üzere, birçok yerde eylemler düzenlenecek. 9 Ekim’den itibaren başlayacak eylemlere ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz?

Avrupa ve Rojava'da gerçekleşen ve gerçekleşecek olan 9 Ekim komplosunu kınama, protesto eylemleri güçlü bir şekilde geliştirilecektir. Önderliğimizin özgürlüğü, sağlığı ve güvenliği için geliştirilen eylemlere bu alanlardan da çok güçlü bir katılım şimdiye kadar da gelişmiştir. Halen de gelişmektedir. Bu anlamda  Önderlik için geliştirilen eylemselliklere katılan kadınları ve halkımızı selamlıyoruz. Önderliği anlamak, Önderliğin özgürlüğü için çalışmak, eylem geliştirmek özgürlüğün anlamına güçlü bir şekilde ulaşmak, ona yakınlaşmak anlamına gelmektedir. Önderlikle birlikte yaşamak ve mücadele etmek demektir. Önderliğin yoldaşı, arkadaşı, dostu olmak anlamına gelmektedir. Özgürlük anlarını yakalamak Önderliğin özgürlüğü temelinde gelişecek çalışmalara güçlü, aktif katılma ile mümkün olabilir. Önderliğin özgürlüğü eylemleri ve çalışmalarına katılmak, Önderlik gerçeği üzerinde yoğunlaşıp, bunu kendi kişiliğinde pratikleştirmek, yaşamı anlamlı, doğru, güzel ve içerikli kılar. Önderliğin kendini özgürleşme yöntemlerini kadınlar ve halklar olarak daha iyi anlamalıyız. Kişiliğin özgürlük temelinde değişim ve dönüşümünü sağlamak, Önderliğin temel yöntemidir. Kapitalist modernist yaşamdan duygu ve düşüncede kopmak da Önderliğin yöntemidir. Dolayısıyla Önderliği anlamak temelinde eylemelere, çalışmalara katılmalıyız. Kürt halkı, Kürt kadınları Ortadoğu'da en fazla özgürlük için direnen ve bu konuda son derece ısrarlı ve kararlı bir duruş içerisinde bulunmaktadırlar. Bize, halkımıza biçilmek isten kölelik zincirlerini asla kabul etmiyoruz. Özgür bir vatanda, özgür kadınlar olarak özgür bir toplum inşa ederek yaşamımızı sürdüreceğiz. Mücadelemiz bu temelde iç içe birbirini güçlendirip büyüterek gelişecektir. Kürt halkı, Ortadoğulu tüm halklar, inançlar özgürlük mücadelesini bu temelde güçlü yürütecekler. Demoratik ulus, demokratik özerklik sistemi içerisinde; birlikte, eşit, özgür ve demokratik bir yaşamın temelleri her geçen gün daha fazla atılıyor. Tüm yaşanan zorluklara, acılara rağmen yolumuzda kararlılıkla ilerliyoruz. Özgür, onurlu yaşamı yaratmanın kararlılığı ve coşkusu içindeyiz.

Bu temelde tüm kadınları, halkımızı, dostlarımızı büyük bir özgürlük ruhu ile Önderliğimze karşı geliştirilen komplonun başlangıcı olan 9 Ekim'de gelişen, “İmralı Sistemini parçalayacağız, Önder Apo ile özgür yaşayacağız’’ eylemlerine ve özgür yaşamın yeniden yaratılması çalışmalarına yüksek bir kararlılık, iddia ve irade ile katılmaya çağırıyoruz.