Erzincan: Örgütlü, planlı mücadele şart

Erzincan: 40 yıllık tecrübemiz var, öncülüğümüz var. Bunun gücü ve güveniyle direnişi daha fazla büyüteceğiz. Asla geri adım atmayacağız. Örgütlü, planlı programlı şekilde mücadele edersek işgalciler geri adım atacaktır.

Stêrk TV’de yayınlanan “Rojeva Jin” programına konuşan KCK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan, kadın özgürlük mücadelesinin geldiği aşamayı, kadın kazanımlarını, Doğu Kürdistan ve İran’daki kadın direnişini, Êzidî kadınlarının savunma mücadelesini ve TJA’nın kıyafetime dokunma kampanyasını değerlendirdi.

Kadının direniş ve özgürlüğü açısından çok önemli ve kritik bir süreçten geçildiğini belirten Erzincan, “Özellikle özgürlükte, anlamada, bilinçte büyük gelişmeler yaşandı. 19 ve 20. yüzyıla göre değerlendirildiğinde 21. yüzyılda büyük bir bilinçlenme söz konusu. Büyük bir arayış var. Kadın gerek siyasette gerek yaşamda daha fazla yer almak istiyor, mücadele etmek istiyor. İradesini kimliğini ortaya koymak istiyor. Özgür eşit bir yaşam için talebini ortaya koyuyor” dedi.

İnsanlık krizlere sürüklendikçe çözüm arayışlarının da arttığını vurgulayan Erzincan, çoğu zaman insanlık için kriz ve kaos olduğu değerlendirmesini yaptıklarını da hatırlatarak şunları ekledi: “Bu politikaların en büyüğü kadının işgali ve köleliği esasları üzerinden yürütülüyor. Bu nedenle bunlara karşı bir direnişte söz konusu, bir başkaldırı var. Dikkat edilirse Latin Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’da büyük oranda bir hareketlilik var. Bir kadın muhalefeti var burada. Demokratik Modernitenin öncülüğünü kadınlar yapıyor diyebiliriz aslında. Bu modernitenin inşası için, özgürlük değerleri artsın diye kadınların öncülüğü var değerlendirmesini yapabiliriz. Her ne kadar örgütlenme konusunda bir dağınıklık, parçalılık olsa da büyük bir hareket ve irade olarak değerlendirebiliriz. Bu açıdan bakıldığında en fazla kendini örgütleyen partileşmede ilerleyen, fikir ve savunmada önemli gelişmeler sağlayan hem Ortadoğu’da hem de tüm dünyada örgütlenmesini güçlendiren büyüten Kürt kadınları oldu. Bu nedenle işgalci güçler en fazla Kürde ve Kürt kadınlarına saldırıyor. Mesela en fazla Türkiye bunun öncülüğünü yapıyor. Neden çünkü Kürt kadınlarının mücadelesinde ciddi anlamda ilerlemeler gelişmeler var.”

‘ARAP KADINLARININ ORDULAŞMA ÇABALARI ÖZGÜRLÜĞE YAKINLIĞI İLE BAĞLANTILI’

Arap kadınlarının ordulaşmaya dönük bir adım atmasını ise, kadının özgürlüğe ne kadar yakın hissetmesi ile bağlantısı olduğunu belirten Erzincan, kadınların artık erkeklerin ve devletlerin sömürüsü altında yaşamak istemediğini söyledi. Devletlerin özellikle Ortadoğu’da erkek zihniyetini esas alan politikalar yürüttüklerini dile getiren Erzincan, “Bu her yönüyle kadını köleleştiriyor. Özellikle Arap toplumların da bu daha fazla kendini gösteriyor. Köklü bir gelenek var bu anlamda. Başını da Suudi Arabistan çekiyor zaten. Kadının en doğal hakları bile yok sayılıyor. Her anlamda bir eve kapatma durumu var. Bu anlamda Arap kadınlarının bu kadar yoğun katılımımın sebebi de bu esaslar üzerindendir. Kürt kadınlarının nasıl öncülük ettiğini, çalıştığını, devrime katıldığını görüyorlar. Eş başkanlık sistemi var, eşit temsiliyet var. Yani kadın her alanda her durumda eşit katılımın çabasını veriyor. Siyasi alanda da toplumsal alanda da kendi evlerinin içinde de. Rojava kadınlarının öncülüğünde Arap kadınlarının katılımı gelişirse; tüm Arap kadınlarına ulaşabiliriz. Rojava devrimi Arap kadınlarının mücadele yolunda büyük bir değişim yaptı ve yapmaya devam edecektir. Sadece askeri anlamda değil fikir olarak da zihniyet olarak da bir değişimi getirdi. Zaten kadın hareketinde de böyledir. Eğer zihniyette bir değişim dönüşüm olmazsa ordulaşmayı da yapamazsın neticede bin yılların alışkanlıkları var” diye konuştu.

‘XWEBÛN OLUŞTU’

Kadında kendini tanımanın geliştiğine dikkat çeken Erzincan, Süleymaniye’de yapılan Ulusal Kongre Çalıştayı’nın dört parça Kürdistan kadınları açısından önemini de dile getirdi.

“Birçok devrim oldu ama diyebiliriz ki ilk defa Rojava devriminde kadınlar kendini gördü ve tanıdı; ‘xwebûn’ oluştu. Bu çok önemlidir, bugüne kadar birçok devrim oldu ve en büyük eksiklikleri kadın özgürlüğüne yaklaşımları oldu. Hareketimiz en başından beridir de kadın özgürlüğü için çalıştı, tavır sahibi oldu. Ve tüm katılımlarını bunun üzerinden yaptı bugüne kadar. Kadın kurtuluş ideolojisi hem örgütsel anlamda hem bilinç anlamında hem eylem anlamında hem etik-estetik anlamda farkındalıklar yarattı. Bu esaslar üzerinden alternatif bir hayat oluşturdular. Serok Apo bir devrimde kadınlar için alternatif, özgür, eşit, demokratik yaşamın inşası oldu. Model olarak da zaten özgür eş yaşamı koydu önümüze Önderlik” diyen Erzincan kadının yaşamında bütün ölçülerin de böylece değiştiğini vurguladı.

Hem birey olarak hem toplum olarak özgür eş yaşam ölçülerinin net olduğunu dile getiren Erzincan, şunları söyledi: “Birey ne kadar özgürleşirse toplum, toplum ne kadar özgürleşirse birey özgürleşiyor. Bu nedenle amacımız kongreyi en çabuk zamanda yapmak. Tabi tarihi bir olaydır ve çok çalışmak gerekiyor. Amacımız hareketimizin bugüne kadarki gelişimini dört parça Kürdistan’daki kadınlarla paylaşmak. Onların tecrübesi de var, bizim tecrübelerimiz de var paylaşabiliriz. Ve bu esaslar üzerinden Ortadoğu’da beraber bir mücadele yürütebiliriz. Eğer Kürt kadınları Ortadoğu’da özgürlük için, birlik için hep beraber bir mücadele yürütebilirlerse, Ortadoğu halkları için de önemli ve doğru bir öncülük olur. Asıl amacımız budur ve bunun için çalışmalar yapılıyor. Bizler hem Kürt kimliğimiz açısından hem de kadın kimliğimiz den dolayı eziliyoruz. Kürt kadınları olarak birçok sorunumuz var ama kadın sorunlarımız evrensel sorunlardır. Kürt halkı olarak da çok sorunlarımız var. Birliğin oluşması için çok sebebimiz var. Ve eğer bu birlik oluşursa çok fazla kazanımımız da olacak. Kadının rol ve misyonu, öncülüğü kazanmış olacak. Genel Ulusal Kürt Kongresi için de Süleymaniye’de bir çalışma oldu çok önemliydi. Kadınların orada oluşu da çok önem arz ediyor. Çünkü Kürdistan’ın parçalılığından en fazla kadınlar zarar gördü. Göçe zorlandı acılar çekti, kimliğinden uzaklaştırıldı. Bu nedenle Kürt birliğini en fazla kadınların konuşması lazım, öncülük etmesi lazım. Dört parça Kürdistan da katılımını güçlendirmeli ve kadın rengi daha da belirginleşmeli.”

‘HER PARÇADA MÜCADELE BİRLİĞİ OLUŞTURULMALI’

Doğu Kürdistan’daki kadın sorunlarının olduğunu kaydeden Erzincan, Kürdistan’ın dört parçasında kadın politikası açısından farklılıkların yaşandığını dile getirdi.

“Parçalardaki mücadele ve elde ettiğimiz gelişmelere göre sorunlarımız farklılaşıyor. Mesela şu an Rojava’da bir devrim yaşandı ve var olan sorunlarımız daha çok zihniyet ve kanunda, yaşamı değiştirmede ve inşada sorunlarımız var. Güney Kürdistan bildiğiniz gibi federal bölge var. Kadın hareketleri var orada bir bilinç var. Fakat burada da belli kadın sorunlarımız var. Kadın katliamları çok fazla. Doğu Kürdistan’da; İran rejiminin çok özel politikaları var. Türklerin taklidini yapıyorlar birçok açıdan. Çünkü biliyorlar ki Kuzey Kürdistan’da kadın mücadelesinde yaşanacak kırılma ya da azalmanın doğuracağı her sonuç tüm Ortadoğu’yu etkileyecektir. Çünkü sayı olarak da direniş tarihi olarak da Kuzey Kürdistan parçası önceliklidir. Öncülük eden bir parçadır. Bu nedenle Doğu Kürdistan’da bu şekilde bir politika var. Çünkü Doğu Kürdistan kadını çalışkandır hem bilinç olarak hem katılım olarak etkinler. İran tarihine bakalım kadın her daim rol oynamıştır yerini almıştır tesiri olmuştur” diye devam eden Erzincan, İran’da Ruhani’nin kabinesine kadının direnişi sonucunda 3 kadının yer aldığını da sözlerine ekledi.

Bunun önemli olduğunu vurgulayan Erzincan, “Eğer kadın mücadele ederse birçok noktada kazanımları olur. Birçok ülkede de bu şekildedir eskisi gibi değil asla. Hükümetler kadınların tepkisini almak istemiyorlar artık. Çünkü biliyorlar bir bilinç var ve bu nedenle kadınları kazanmak istiyorlar. Çeşitli politikalar deniyorlar. Doğuda da bu şekildedir. Ve tabi ki tarih olarak farklılıkları olan bir parçadır. Sistem ve yaklaşımlarda zayıflıklar var. Ama diyebiliriz ki, bu parçada ki kadınlarımızın yaşadığı sorunlar diğer parçalardan uzak değil. Orada da kimlik problemlerimiz var. Rejim Kürt kimliğini kabul etmiyor, kadın haklarının olmadığı bir parça. Hatta kadınları birçok gelişimden uzak tutmak istiyorlar. Kadın yaşamda yerini almasın istiyorlar. Eğitimde sağlıkta kadının hakkı yoktur. Mesela önemli bir konudur kadın başbakan olamaz. Hem Kürtler için hem kadınlar için böyle bir madde var. Kadınlar yaşama katılmasınlar diye özel madde çıkarmışlar anlayacağınız. Yani birçok noktada farklılıklar olsa da her parçada sorunlarımız var ve mücadele birliği oluşturulması gereken sorunlardır” şeklinde konuştu.

“ÊZİDÎLİKTE KADININ ÖZGÜR OLUŞU KUTSALDIR’

Erzincan, Êzidîlikte kadının özgürlüğünün kutsallığı konusunda ise şunları söyledi: “Savunma olsun sosyal açıdan olsun bir örgütlenmeleri olmadığı için esir düştüler ilk etapta. Esasında örgütlenmeleri olsaydı bu sonuç çıkmazdı. Ama şimdi farklıdır tabi ki. Katliamdaki amaç Êzidî Kürtleri tamamen ortadan kaldırmaktı. Burada da tabi ki şunu vurgulamak lazım. Beş bin yıllık işgalci güçler Êzidîlere karşı büyük bir düşmanlık içindeydiler. 74 ferman ne içindi? Bir sebepleri de Êzidî dininde kadının özgür oluşu kutsaldır. Kadın tabiatı kutsaldır. Êzidîliğin tüm değerleri kapitalizm karşıtıdır. Bununla beraber aslında Êzidî inancı hep küçük görüldü, dışlandı, hakaret edildi. Çünkü en eski inançtır ve köklü bir halktır Êzidî Kürtleri. Bu esaslar üzerinden fermanlar yapıldı. Ve tüm bunlara karşı böylesine direnen bir halk var ortada. Başka bir halk bu kadar direnemezdi. 74 ferman geçirmek ve hala hayatta kalabilmek büyük bir olaydır. Burada kadınların rolü çok önemli. Êzidî kadınları inançlarını, şahsiyetlerini korumak için çok direnmişler. Birçok direnişte devrimde kadının rolü hiç görülmedi. Ancak her direnişte isyanda kadın çok emek vermiştir. Ancak isimleri bilinmez bu kadınların. Neden? Çünkü erkek aklı erkek zihniyeti her zaman tesir etmiştir genele. Kadın yaptığı her şey her zaman küçültülmüştür, hiçleştirilmiştir. Ama her fermanda kadınların direniş gücü vardır. Bu son fermanda da özgürlük hareketimiz gerilla orada öncülük yaptılar ve hep beraber direnişe geçtiler. Bu da büyük bir bilinç geliştirdi. Kadınlar açısından diyebiliriz ki Şengal’de ciddi gelişimler oldu. Savaş içerisindeyken örgütlenmelerini yaptılar. Mesela kadın meclisleri var şu an iyi çalışıyorlar. Şu an orada yapılanlar aslında tarihi öneme sahip gelişmelerdir. Kadınları Reqa’ya kadar gidip savaşıyorlar. Êzidî kadınlarını kurtarmak için hamleye dahil oluyorlar.”

‘SUR, NUSAYBİN, CİZRE, SİLOPİ ÖZELLİKLE SEÇİLDİ’

Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de ise TJA’nın başlattığı Kıyafetime Dokunma kampanyasının çok önemli olduğunu kaydeden Erzincan, şu anda kadına yönelik saldırıların ciddiyetine dikkat çekti.

Bundan dolayı da en büyük direnişi kadınların yapması gerektiğini söyleyen Erzincan, “Dikkat edilirse hem 8 Mart hem Newroz kadınların öncülüğünde gelişti. Bir sessizlik vardı ve 8 Mart’ın, Newroz’un coşkuyla kutlanacağını hiç kimse düşünmüyordu. Kuzey Kürdistan’da her daim devam eden bir direniş geleneği var. Özgürlük mücadelesinin başından günümüze kadar tüm Kürdistan’da kadın öncülük etmiştir. Bunun için diyebiliriz ki Sur, Nusaybin, Cizre, Silopi özellikle seçilmiştir çünkü kadınlar orada hep öncüydü. Tüm başkaldırılarda kadınlar vardı. Bu nedenle şimdi böyle bir kampanyayla saldırılara cevap vermek kadının kazanımlarını korumak için önemlidir.

Cezaevlerindeki saldırıların amacı da budur. Kadının tüm kazanımlarını birden yok etmek ve tekrar eve kapatmak istiyorlar onu. Kadını mücadeleden vazgeçirmek için başvurdukları yöntemlerdir. Tabi bunlar hep boştur, çünkü Kürt kadını her daim direnmiştir. Kadınlar bu kampanyayla süreci anladıklarını ortaya koydu. Çünkü gün direnişi büyütme günüdür.

Kıyafetime Dokunma eylemleri de çok önemlidir. Erkeğin şahsiyetinde her şeyi kendine göre düzenlemek vardır. Tüm yaşamı kendi zihniyetine göre ayarlıyor. Bunu da tabi ki en fazla kadın şahsında yapmak istiyor. Her yönüyle; oturup kalkmasından, konuşmasından, giyimine kadar kadını bir kalıba sokmaya çalışıyorlar. Nasıl bir kadın bu istedikleri; köle olacak, fazla konuşmayacak, giyimde her tarafı kapalı olacak hiçbir yeri görünmeyecek, yani varlığı belli olmayacak. Belki kılık kıyafet olarak yansıyor ama asıl istedikleri tüm yaşamda kadına müdahale etmek. Zaten biliniyor AKP yönetimi en çok kadının yaşamına şekil vermeye çalışıyor. Gerek çocuk konusunda olsun diğer konularda da yapmak istediği sadece bir anne profili ortaya çıkarmaktır. Öyle bir profil ki; kadın düşünmez onun fikri yoktur ve yaşamın hiçbir alanında kadın olmamalıdır. Sadece evde görünen bir kadın. Sadece çocuk yapan kadın. Çocuk yapmayı da sadece kendi iktidarını güçlendirmek için, işçi oluşturmak için istiyor. Bu nedenle bakıyoruz Türkiye de bir hareketlilik var. Bunlar önemlidir gerçekten. İster küçük ister büyük olsun sen bu sistemi kabul etmemeye başlarsan bunu yavaş yavaş büyütebilirsin. Bir kadın isyanı başlatabilirsin.”

‘AKP ZİHNİYET ­= DAiŞ ZİHNİYETİ’

Nikah kıyımının müftülüğe verilmesi yönündeki karara ilişkin de Erzincan, “Bu aslında DAİŞ anlayışıdır. Devlet artık hukuk devleti değildir, yasa devleti değildir. Müftülüğü görevlendiriyor, inisiyatif veriyor ki yaşamlara müdahale edebilsin. Bu kadınlar için büyük bir saldırıdır. Çocuk ve çok evliliklerin önünü açmaktır bu. Kadına söz hakkı verilmiyor. Haksızlık var diye gidip yasaya başvuramaz. Bir kez daha AKP zihniyetinin DAİŞ zihniyeti olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.

Bu karara karşı da büyük bir direniş yaşandığını kaydeden Erzincan, hem Kürdistan, hem de Türkiye’de direnişlere dikkat çekerek şunları belirtti: “Kampanyalar var, eylemler var, örgütlenmeler var. Toplum bunları kabul etmiyor artık. Toplumu düşürmeye çalışıyorlar bu nedenle. Var olan direnişi kırmak istiyorlar. Toplumu direnişten ayırmak istiyorlar. Tecavüzle uyuşturucuyla fuhuşla bunu yapmaya çalışıyorlar. Teslim almaya çalışıyorlar. Kadın teslim almak toplumu teslim almak olduğunu biliyorlar. O nedenle bu süreçte ahlaksızlığını bu kadar artırdı. Amaç nedir, belli. 12 Eylül’de mesela farklıydı. Toplum örgütlü değildi fazla ses çıkaramadı. Ama şimdi öyle değil. Toplum kabul etmiyor artık. 12 Eylül’den çok çok fazla bir saldırı var diyoruz şu an için. Sebep şudur ki toplum direniyor, Kürt halkı direniyor. Örgütlülüğü var öncüsü var, gerillası var. Toplumda kadın öncüleri de çok fazla. Kürt kadını Özgürlük fikrini çok iyi bilince oturtmuş, biz bunu böyle değerlendiriyoruz. İşgalciler çabuk çabuk teslim alamaz o nedenle. Bir insan özgürlüğü tanıdığında, kişiliğinde ‘xwebun’u oluşturduğunda çabuk teslim olmaz. Bu anlamda bu kampanyalar daha da büyüyerek devam edecektir. Kadınlar nezdinde ittifakı sağladığımızda direnişi daha fazla büyütebiliriz. Önder Apo’nun durumu içinde bu geçerli. Önderlik zindanda direniş içerisindedir. Zor koşullarda, kadınlar için halklar için perspektif koydu ortaya alternatif yarattı. Bu nedenle şu an tüm cihanda önderlik kabul görüyor. Önderliğin durumu sadece Kürdistanı değil, tüm dünyayı, Ortadoğu’yu ilgilendiriyor. Bu nedenle bu direnişi her zaman büyütmeliyiz. 40 yıllık tecrübemiz var, öncülüğümüz var. Bunun gücü ve güveniyle direnişi daha fazla büyüteceğiz. Asla geri adım atmayacağız. Örgütlü, planlı programlı şekilde mücadele edersek işgalciler geri adım atacaktır. Zorlu bir süreç ama kazanımlarımızın büyük olacağı bir süreç.”