Erzincan: Kadınlar özgürlük miladının yazıcısı olarak tarihin sahnesine çıktı

Tüm dünya kadınlarının ve Kürt kadınlarının 8 Mart'ını kutlayan Erzincan, 2017 yılının 8 Mart'ında kadınların ortak mücadelesinin ve direnişlerinin ön planda olduğunu söyledi.

KJK Koordinasyon üyesi Besê Erzincan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün etkinlik ve eylemselliklerinin sonuçlarını ajansımıza değerlendirdi.

Tüm dünya kadınlarının ve Kürt kadınlarının 8 Mart'ını kutlayan Erzincan, 2017 yılının 8 Martı’nda kadınların ortak mücadelesinin ve direnişlerinin ön planda olduğunu söyledi.

8 Mart 2017 yılı itibarı ile dünyada kadın eylemliliklerinde gözle görülebilecek bir artış var. Dünya kadınları açısından ciddi bir eylemlilik, ayaklanma söz konusu. Siz, kadınların bu denli aktif bir mücadele içinde olmalarını neye bağlıyorsunuz?

8 Mart 2017 Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne bugünün BM tarafından resmi kabulünden günümüze kadar geçen süreç değerlendirildiğinde bu yılki kutlamalar ilk kez dünya kadınları tarafından bu denli yaygındı. Öncelikle özgürlüğe susamış ve bu temel de bu etkinliklere katılan başta Kürt anaları olmak üzere tüm dünya kadınlarını coşku, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kadınlar yeni bir özgürlük miladının yazıcısı olarak tarih sahnesine çıkmış durumdalar.

Dünyanın 50 ülkesin de 8 Mart kadın bayramı dolayısı ile kadınların yaptığı çağrılar yerini buldu. Milyonlarca kadın ilk kez 8 Mart günün de kapitalist modernitenin ekonomik politikalarını protesto etme amaçlı işlerini bıraktılar. Kadın özgürlüğü, kadın hakları için eylem, etkinlik içinde bulundu. Tüm kıtalarda, Asya’da yaygın kutlamalar oldu. Kuzey Amerika ülkelerin de, başta Arjantin olmak üzere Kürtaja karşı çok yaygın bir kampanya da gerçekleşti. Yine Kürt kadın hareketi olarak dünyanın her yerinde, Kürdistan’da kitlesel mitinglerle, direnişle karşılık verdik.

İlk kez kadınlar 8 Mart günün de bu denli yaygın ve etkili eylemler içinde oldular. Ruhsal olarak çok güçlü bir birliktelik, dayanışma, ortak bir ruh yakaladılar. Kadınlar ortak özgürlük ruhunu son derece canlı yaşadılar.

Bu durum insanlığın yaşadığı derin kriz ve bunalımla bağlantılıdır. Kadınlar dünyanın en fakir, en işsiz, savaşlardan en çok etkilenen, erkek ve devlet şiddetini direkt yaşayan, emeği en fazla sömürülen, yaşamda görünmez kılınmak istenen bir pozisyondalar. Kapitalist modernite yaşadığı krizin faturasını en fazla kadınlara kesmekte. Kadınlar tüm yaşamın ağrılığını, sorumluluğunu yüklenmiş durumdadır. Buna karşılık da hiçbir kıymetleri yok. Devletçi ve iktidarcı güçler tüm savaşların, ekonomik çöküşlerin, doğanın tahribinin acısını kadınlardan çıkarmaktalar. Bu durum artık tüm kadınlar tarafından anlaşılmaktadır. Ciddi bir kadın uyanışından bahsediyoruz. Kadınlar kapitalist modernitenin kadını bir sömürge olarak tutmasına karşı çok büyük bir öfke duymaktalar. Kadınlar ruhsal, bedensel, emek, düşünce, duygu sömürülmesine karşı artık büyük bir ayaklanma içindeler. Beşbin yıllık zalim, yalancı, komplocu erkek egemen sistemine karşı büyük bir tepki, öfke, kabul etmeme durumu söz konusudur. 8 Mart 2017’deki kadın eylemlerinin, kadın ayaklanmalarına dönüşmesinin bu minval de anlaşılır sebepleri vardır.

Büyük kadın ayaklanmalarının, yaşamın çeşitli alanlarına ilişkin kapsamlı kadın devrimlerinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bir kadın baharlaşması, kadın özgürlük çizgisinin hayat bulması, çiçek açması olarak da değerlendirebiliriz bu durumu. Kapitalist sistemin vahşi saldırları, sömürüsüne karşı 21. yüzyılda kadın direnişi ile karşı karşıyayız. Toplumsal yapılar kadın öncülüğünde, kadının etrafında direnmektedir. Kadınlar sadece kadın özgürlüğü temelinde değil, toplumsal sorunların çözümün de de büyük bir rol ve misyon içindeler. Kadın özgürlük kişiliğinde, örgütlenmesinde, direnişinde büyük bir gelişim yaşamaktayız. İnsanlığın yaşadığı tüm krizlere çözüm olabilecek bir kadın uyanışına tanık olmaktayız. Bu anlam da 8 Mart 2017 kadın özgürlük hareketlerinin çok farklı bir aşamaya ulaştığı bir dönemin başlangıcını da ifade etmektedir.

Diğer önemle belirtilmesi gereken bir yan da ki bu çok önemlidir. Dünya kadınlarında önderliği anlama düzeyinin çok fazla geliştiğidir. Dünyadaki kadın hareketleri, feministler Önderliğimizi okuyor, büyük anlama çabası içinde. Özellikle bu 8 Mart vesilesi ile bunu da burada belirtmiş olalım. Önderliğimizin düşünceleri, felsefesi tüm dünya kadınları tarafından giderek daha fazla kabul görülmekte, incelenmekte, esas alınmaktadır.

2017 yılının 8 Martı’nda kadınların direniş vurgusu ortaya çıktı. Siz 8 Mart 2017’yi Kürt kadınları, Kürdistan açısından nasıl değerlendirirsiniz?

Kürt kadınları tarihsel olarak çok önemli bir öncülük ve özgürlük potansiyeline sahiptir. İnsanlığın insan olmasında bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak çok önemli bir yerimiz var. Dolayısıyla beş bin yıllık erkek egemen sistem her ne kadar Kürt kadınlarının bu potansiyellerini, özgürlük enerjisini bitirmeye çalışsa da Önder Apo’nun özgürlük düşünceleri ile Kürt kadınları küllerinden kendilerini yeniden yaratmayı başardılar. PKK’nin kuruluşunda Sakine Cansız arkadaş ile başlayan kadın özgürlük mücadelemiz aralıksız, sürekli büyüyerek gelişim gösterdi. Kürt kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü her geçen gün, başlangıçtan itibaren artan bir heyecan, direniş ve kararlılıkla kutladı. Bizim 1995 yılında yaptığımız ilk kadın kongresi, 1998 yılında kadın kurtuluş ideolojimiz, yine 1999 ilk kadın partileşmemiz de bugüne rastlar. Dolayısı ile biz bu günü her zaman kadınların direniş, özgürlük günü, örgütlenmeyi, eylemi yükseltme, özgür yaşamı yaratma günleri olarak ele aldık. Kadın özgürleşmesini ve Kürt halkının özgürleşmesini iç içe ele alarak özgünlükleri de olan bir mücadale yürüttük, yürütmekteyiz. Bu açıdan 8 Mart gününe ilişkin çok köklü ve güçlü bir tarihsel direniş mirasımız vardır.

8 Mart 2017’yi de Kürt halkı, kadınları olarak hem Kürdistan’ı sömürge altında tutmak isteyen dış güçlere karşı hem de özgür Kürdün yaratılmasından en büyük korkuyu duyan Kürt işbirlikçi kesime karşı büyük bir direniş içersinde giriş yaptık. Önderliğimizin özgürleşmesi eylemliliklerini de bu eylemlemlerimiz için de görüyoruz. Önderliğin özgürleşmesine yeminli binlerce kadın sokaklara döküldü.

Kadınlar olarak Kürt halkının özgürleşmesine düşman hem iç hem de dış güçlere karşı özgürleşen kadınların öncü duruşu ile giriş yaptık. Kürdistan da Kürt kadınlarının öncülüğün de demokratik ulus yaratımı çalışmalarımız büyük bir hızla sürüyor. Kapitalist modernist sisteme karşı altarnatif bir model yaratmaktayız. Bu dönem de halkımıza, kadınlara yönelik saldırıların en temel sebebi de budur. Kürt kadınları, Kürt gençleri, Kürt halkı büyük bir özgürlük gelişimi, sıçraması yaşamaktadır. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın düşünceleri bütün zorlanmalarımıza, hatalarımıza, eksikliklerimize rağmen gelişim göstermekte giderek daha etkili pratikleşmelere doğru gitmektedir. 8 Mart 2017 yılını da elde ettiğimiz kazanımları koruma ve bunları büyütme yaklaşımı içinde büyük bir direniş ile karşıladık.

Kuzey Kürdistan ve Türkiyeli kadınlar 8 Mart’ı OHAL altında ve referandumun arifesinde kutladı. Kadınların tek adam rejimine karşı birlikleri ön plana çıktı. Siz kadınların bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de biraz düşünen, olayların farkında olan tüm kadınların büyük bir endişeyi yaşadığını düşünüyorum. AKP-MHP itifakı-iktidarı egemen erkekliğin hortlatıldığı bir siyaset ve politikayı kadına düşmanlık temelinde yaşamın tüm alanlarında uygulamaktadır. Tek adam faşist rejime karşı tepkiler bu anlam da gelişti. Katı milliyetçi, dinci, cinsiyetçi politikalarla başta kadınlar olmak üzere tüm kadınları demirden bir kafes için de sömürü düzeni içinde tutmak istiyorlar. Kadınlar ev kafesine kapatılıp üzerlerine 7 kilit takılmak isteniyor. Bunun mümkün olmadığını başta Kürdistan olmak üzere tüm Türkiye’de gelişen kadın ayaklanmalarından anlamış olmalılar. Türkiye’deki tüm kadınlar faşist kadın politikalarına karşı büyük bir öfke ve nefret içindeler. Faşizim özgürleşen kadından büyük öfke duyuyor. En son Bilkent Üniversitesi’nde genç kadınlara yapılan saldırı bunun en somut örneğidir. Gelişen, özgürleşen, örgütlü kadına karşı bir saldırı vardır. Buna karşılık Türkiye tarihinin hiçbir dönemini aratmayan OHAL uygulamalarına karşı büyük bir cesaret, coşku ile kadın mitinglerine, eylemliliklerine katılarak cevap verdiler. Zindanlarda kadın siyasetçiler, parlamenterler, parti eşbaşkanları, belediyelerin eşbaşkanları, analarımız, arkadaşlarımız büyük bir direniş içerisinde.

Açlık grevleri ile kadınlar büyük bir irade göstermekteler. Bu yılki kutlamalar çok daha canlı, coşkulu, kararlıca yapıldı. Bence AKP’li, MHP’li birçok kadın da mevcut kadın politikalarından rahatsızdır. Erdoğan medya- basın kuruluşlarını yanına alarak gerçekleri saptırmaktadır. Bütün kadınlar referandum da “Hayır” oyunun çıkması için çok güçlü çalışmalıdır. Bu yılki 8 Mart’ta ortaya çıkan bir sonuç da kadınların “Hayır”ının ne denli gür bir sesle haykırıldığı gerçeğidir. Amed’de, İstanbul’da, Van’da, Ankara’da, İzmir’de ve Kürdistan’da kadınların özgürlük sesi her açıdan yankısını buldu. Kadınlar özgürlükten, eşitlikten, adaletten, çok renklilikten, halkların birlikte yaşama tutkusundan, inançların özgürleşmesinden yana tavırlarını güçlü bir şekilde 8 Mart’ta ortaya koymuş oldular. Önderliğimizin İmralı’daki tecridine karşı yürüyüşlerini daha canlı kıldılar.

3 Mart’ta Şengal’e AKP ve KDP çeteleri ortak bir saldırı geliştirdi. Bu saldırıya da en çok Şengalli kadınlar direndi. Şengalli kadınların görülmeye değer kareleri de yansıdı. Siz Şengalli kadınların bu düzeye gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şengalli kadınların direnişinin çok büyük tarihsel bir anlamı var. Êzidî dini kadın özgürlükçü bir dindir. Sayısız fermanlardan geçmiş olması, büyük bir soykırım gerçeği ile sürekli yüzyüze kalması, şimdiler de neredeyse kurutulmuş bir gerçeğe sahip olması bu durumu değiştirmez. Esasen Êzidî halkına karşı geliştirilen vahşi saldırıların hepsinde bu dinin özgürlükçü, eşitlikçi , doğa dostu kararakterine duyulan öfke ve nefet vardır. Verili egemen sistem yalancılığı, sahtekarlığı sever. Kadın köleliğini, erkeğin egemenliğini över. Tüm dünya nimetleri kendiseine aittir. Bu anlam da Kapitalist sistem, beş binyılın egemen erkek sistemi, beyaz erkek denilen tekelci erkekler çetesi bu dinin yeryüzünden silinmesini istiyor. İnsanlığın kültürel hafızasına yönelik imha saldırılarını, unutturma operasyonlarını daha iyi anlamalıyız. Sadece 3 Ağustos 2014’de DAİŞ çetelerinin saldırısından günümüze kadar çeşitli devlerlerin Êzidîlere yaklaşımına bakalım. Bu kısa tarihsel süreç bile egemen sistemin gerçek yüzünü anlamamıza yardımcı olur. KDP, DAİŞ saldırıları karşısında Êzidîleri bıraktı. Binlerce Êzidî kadın Arap pazarlarında satıldı. PKK gerillaları olmasaydı, bugün Êzidîler tam bir soykırım gerçeği içinde olacaklardı. Şimdi de KDP, Êzidîler üzerinde yeniden hak iddia ediyor.

Çeşitli devletler de Êzidî katliamını tamamlar politikalar yürütüyorlar. Almanya başta olmak üzere çeşitli ülkeler Êzidîlerin kendi topraklarını bırakması, göç etmesi için büyük bir çaba, planlamalar içindeler. Êzidî soykırımından sadece DAİŞ değil tüm sistem güçleri sorumludur. KDP’de egemen erkek sisteminin bir parçası olarak olumsuz bir rol oynuyor. Özgür Kürt, özgür Êzidî, özgür kadınlar istenmiyor. Oysaki halen Êzidî halkı DAİŞ tehlikesini aşmış değildir. Halen DAİŞ’ten kurtarılmamış Êzidî köyleri bulunmaktadır. Kürt güçleri bu köyleri kurtarmak için işbirliği yapacaklarına, ulusal Kürt birliğini kuracaklarına birbirlerine karşı savaşma pozisyonu içindeler. KDP güçlerini çekmelidir. Êzidî halkının, kadınlarının iradesine saygılı olmalıdır. Şengal kendi kendini yönetmelidir. Özerkliği olmalıdır. Kendi güvenliklerini, kendi yaşamlarını örgütlemeliler. Bütün Kürt güçlerine düşen görev de onlara yardımcı olmaktır.

Şengalli kadınların direnişi bu açıdan anlamlıdır. Şengalli kadınlar Önder Apo’nun düşünceleri ile tanıştıkça kendilerini bulmaktalar, direnmekteler. Êzidî kadınlar Önder Apo’yu derinlikli anlamakta ve hissetmekteler. Êzidî kadınlarının tarihsel özgürlük potansiyelleri Apocu düşünce ve örgütleşme ile birlikte büyük bir direniş ve ayaklanma içindedir. Ve bu devam edecektir. Tüm Kürt kadınları, hepimiz de bu temel de Şengali korumak için direnişte olacağız. Şengal’e saldırı kadın özgürlüğüne yapılmış bir saldırıdır. Tüm kadınlara yapılmış bir saldırıdır. Bu temel de ne pahasına olursa olsun kadınlar direniş içinde olacaklardır.

8 Mart’ın Kürt kadınlarının ulusal birliğini oluşturma da bir adım olabileceğini düşünüyormusunuz?

Kürt kadınları ulusal birliğe erkeklerden çok daha yakındırlar. Geçen süreçte bu anlam da çalışmalar da oldu. Güney Kürdistanlı tüm kadınlar Hewler’den, Süleymaniye’ye kadar hemen hepsi olumlu bir yaklaşım içinde oldular. Kuzey, Rojava, Rojhillat’taki kadın örgütleri de bu anlam da Kürt kadının ulusal birlik çalışmasının gelişmesini istemekteler. Kürt kadınları olarak bizi bekleyen ulusal ve kadın sorunlarımızı birlikte çözebileceğimiz toplantılar, konferanslar yapmalıyız. Kürdistan’ın ulusal birliğini sağlamada kadınlar olarak biz öncü rolümüzü oynamalıyız. 8 Mart’ta tüm Kürdistan’daki kadın etkinliklerinin, ayaklanmalarının, ortaklaşmalarının buna vesile olacağını düşünüyorum.

Minbic’te de kadınlar ilk defa 8 Martı kutladı. Siz kadınların bu adımı atmasının altındaki zemini nasıl değerlendirirsiniz?

Kuzey Suriye’de, Rojava’da büyük bir kadın devrim çalışması var. Rojava da YPJ öz savunma anlayışı, direnişi ile tüm dünya kadınlarına ilham oldu. Bütün dünya Rojava’da kadınların yürüttüğü askeri, siyasi, diplomatik, toplumsal çalışmalardan bahsediyor. Kadın öncülüğü burada kendisini görünür kıldı. Eşbaşkanlık sistemimiz bunda çok önemli bir rol oynadı. Kadın devrimi aynı zaman da çeşitli halklardan kadınların birliğini ve rojava devrimini kendi devrimi olarak görmesine de yol açıyor. Devrimde kadınların varlığı, öncülük düzeyleri büyük bir güvene, inanca yol açıyor. Arap kadınlarından doğru da Önder Apo’nun düşüncelerine büyük bir sempati ve bu temel de saflara güçlü bir katılım gerçekleşiyor. Ortadoğu’da kadın özgürlük çizgisi Kürt kadınlarının mücadelesi, öncülüğü temelinde gelişiyor. Ortadoğu’da Kürt, Arap, Türk, Fars, Ermeni, Süryani kadınları giderek birbirine yaklaşıyor. Çeşitli inançlardan Alevi, Müslüman, Êzidî, Hristiyan, Yahudi kadınlar da özgürlük düşüncesinde yoğunlaştıkça birbirlerine daha fazla yakınlaşmaktalar. Bu temelde ortak mücadele ruhu gelişmektedir. Minbiç’deki 8 Mart kutlaması da bunun en güzel ve nadide örneğidir. 8 Mart kara çarşafların atılması, kadın özgürleşme bayramı olarak burada son derece canlı kutlandı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 21. yüzyılın kadın devrimi yüzyılı olacağını söylemişti. Eğer günümüz açısından da değerlendirirsek Sayın Abdullah Öcalan’nın bu tespiti doğrulanıyor mu?

21. yüzyılın bir kadın devrimi yüzyılı olacağı, buna doğru bir gidişatın söz konusu olduğunu artık herkes söylüyor. Önderliğimiz büyük bir öngörü ile 2000 yılında bunu belirtmişti. İlk ve en eski sömürge kadınlar egemenlikli erkek sistemine karşı tam bir başkaldırı halindeler. 21. yüzyılın bir kadın devrimi yüzyılı olacağından hareketle kadınların ortaya çıkan bu kadın ayaklanma tablosundan büyük kadın organizyasyonları, kadın birlikleri, çeşitli halklardan kadınların ortak örgütlenmelerine ve mücadelelerine ihtiyaç var. Kadın örgütleri olarak bunun için çalışmalıyız. Dünya, Ortadoğu, Kürdistan ölçeğinde kadın birlikleri oluşturmalıyız. Önderliğimizin doğru tespitlerini pratikleştirme gücü, iradesi, yaratıcılığı, çalışması içinde olabilmeliyiz. Çünkü içinde yaşadığımız yüzyıl kadınların özgürleşmesi öncülüğünde toplumun özgürleşmesi yüzyılı olacaktır. İnsanlığın kurtuluşunun bundan başka seçeneği kalmamıştır. Ayrıca kadınların özgürleşmesi için olağan üstü bir yaklaşımın sahibi olan Önderliğimizi daha güçlü sahiplenebilmeliyiz. Tüm kadınlar Önder Apo’nun tecritinin kaldırılması ve önderliğimizin özgürleşmesi için geliştirilen eylemliliklere, çalışmalara katılabilmelidir. “Reber Apo’nun özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür” şiarı ile çalışmalara yüklenmeliyiz. Sadece Kürt kadınları değil tüm kadınlar önderliğin durumuna karşı daha duyarlı yaklaşmalıdır. Çünkü Önderliğimizin halklar, kadınlar, inançlar ve tüm ezilenler için geliştirdiği özgürlük ideolojisi ve demokratik ulus projesi tarihidir. Bu anlam da güçlü bir sahiplenmeyi Önderimiz Abdullah Öcalan için yapmalıyız. Bu 8 Mart’ta Önderliğimizi sahiplenme çok daha üst düzey de gerçekleşmiştir.

Günümüz açısından kurtuluş, özgürlük bilinci ile donanmış kadınların öncülüğünde toplumun özgürleşmesi ile gerçekleşecektir. Bunun için çalışalım ve başaralım.