Fırat: Önder Apo varlık-yokluk meselemizdir

Stêrk TV’de yayınlanan Rojeva Jin programına katılan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Besta Fırat, "Tutsakların 1 Mart'ta başlattıkları eylem, dışarıda olan milyonlara bir direniş mesajıdır" dedi.

Cuma günü Stêrk TV’de yayınlanan ‘Rojeva Jin’ programına katılan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Besta Fırat, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı başlatılan açlık grevleri, 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimler, Dêrazor hamlesiyle beraber DAİŞ’in durumu ve 8 Mart’a ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gazeteci Arjîn Baysal’ın sorularına cevap veren Fırat, "Eylemcilerin yaşamları gün be gün eriyor ama her an, her gün de yeni yaşamı yaratıyorlar" diye belirtti.

Türkiye zindanlarında açlık grevini sürdüren tüm PKK ve PAJK’lı tutsakların 14 Temmuz’dan bugüne PKK’nin sürdürdüğü geleneğin takipçileri olduğunu söyleyen Fırat, "Dün Mazlum Doğan arkadaş ‘direnmek yaşamaktır’dedi, bugün de Leyla Güven arkadaşımız, ‘direniş büyütür, pasifizim öldürür’ diyerek bu direnişin takipçileri, mirasçıları olduklarını belirtti. Tutsakların direnişi şimdiden başarmıştır. Ancak bunun toplum ayağı, topyekün direnişe götürecek ayağı tam anlamıyla rolünü daha oynamamıştır. Şimdiye kadarki eylemler Türk devletini altüst etti. Toplumda bir uyanış gerçekleştirdi ve tüm dünyaya kendini duyurdu. Ancak bunlar henüz tecridi kırmaya yetecek düzeyde değil" diye konuştu.

DESTEK EYLEMLERİ YETERSİZ KALDI

Fırat, zindandaki tutsakların 1 Mart itibariyle başlattıkları açlık grevi eylemlerinin tüm zindanlara yaymalarına ilişkin, "Zindandaki arkadaşlar, dışarıdaki eylemlerin yetersizliğini gördü. Tecridi kırmak amacıyla başlattıkları bu eylemlerin başarıya ulaşması için yine öncülük yaptılar ve ellerinde bulunan tek şey olan canlarını yeniden ortaya koydular. Bu aynı zamanda çok şey yapabilecek dışarıdaki halka bir cevaptır" değerlendirmesinde bulundu.

Bu süreçte destek olmanın, eylemleri haklı görmenin artık yetersiz kaldığını, sözün anlamını yitirdiğini dile getiren Fırat, herkesin destek olmanın ötesinde direnişin içinde yer alması ve rolünü oynaması gerektiğini vurguladı. Fırat, "Türkiye’de dahil hiç bir yerde kimsenin konuşma hakkı, yaşama, çalışma hakkı kalmamıştır. Bugün herkes üzerinde tecrit var diyorsak o halde herkes birebir bu direnişin öznesi olmak zorundadır" şeklinde konuştu.

EYLEMCİLERİN VE TUTSAKLARIN AİLELERİNE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

Türk Devleti’nin zindanlara yönelik irade kırma politikalarına ilişkin, konuşan Fırat, "Bu saldırı biçimleri ne ilk, ne de yenidir. Direniş öncesinde de her türlü görüş, ifade yasağı, işkence ve kişisel haklara saldırılar vardı. Bu süreçte de buna başvurmaları şaşırtmıyor bizleri. Ancak şunu iyi bilmeliler ki ne kadar saldırsalar direnişleri de bir o kadar büyüyecektir. Direnişleri, Önder Apo ile olan bağlılıklarından ve kararlılıklarından geliyor. Önder Apo bizler için kırmızı çizgidir. Önder Apo’nun sağlığı, çalışma koşulları, yaşamı, felsefesi bizler için varlık- yokluk meselesidir. Zindandaki arkadaşların bu bağlılıkları hiçbir irade kırma girişimine karşı yenilmez" ifadelerini kullandı.

Avrupa’nın eylemlere dönük saldırı ve gözaltılarının açık bir şekilde Türk-Avrupa işbirliği olduğunu belirten Fırat, Avrupa’nın bu tutumlarıyla aynı zamanda tecridin destekçileri olduklarını gösterdiklerini belirterek, "Bizim asla ne Avrupa ülkelerinden, ne de uluslararası kurumlarından hiç bir beklentimiz olmadı. Bizim tek beklentimiz halkımızın tavrı ve duruşudur. Avrupa’da milyonlarca Kürt var. Bizim beklentimiz onların göstereceği tutumdur. Özellikle eylemcilerin ve tutsak ailelerinin öncülük yapması gereklidir. Barış annelerine en çok bugün görev düşüyor. Zaten direnişin içerisindeler, mücadele ediyorlar, kadın mücadelesinin öncüleridir onlar ancak bu direnişe milyonları katma gibi bir görevleri vardır. Örgütlendikleri kadar örgütlemeleri de gerekli" dedi.

AKP-MHP FAŞİZMİ MEZARINI GÖRMEYE BAŞLADI

Yaklaşan 31 Mart yerel seçimlerine de değinen Fırat, "Türkiye’deki faşizm, halkın iradesini yok saydı, halkın haklarını gasp etti, kadınları terörize ederek toplumdan soyutlamaya çalıştı. Şimdi halk toplumsal bir mücadele ile sandıklara gidip demokratik hakkını kullanacak. Cezaevlerine atılan iradelerini düşünerek, yok edilmeye çalışılan kimliklerini düşünerek sahip çıkacaklar oylarına.

AKP, anket sonuçları ve toplumun tepkisinden sonra ciddi bir korkuya kapıldı. 'Bekaa sorunu’ adı altında Kürtlere, tüm demokratik partilerine saldırarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Medya organlarını kendi denetiminde kullanarak algı operasyonlarıyla süreci değiştirmeye çalışıyor. AKP-MHP faşizmi kendi mezarını gördükleri içindir ki böylesine Kürtleri, Kürdistan’ı yok sayan söylemlerde bulunuyor ve kayyumlarla halkı tehdit ediyor. Bu tehditler bizleri asla korkutmamalı, aksine tek bir saniyeliğine de olsa irademizi geri kazanmalıyız" diye vurguladı.

Fırat, HDP’nin Kürt partileri ve demokratik güçlerle yaptıkları ittifaka ilişkin de şunları belirtti: "Bu HDP’nin kendi iradesiyle aldığı karardır. Biz bu kararlarına saygı duyuyoruz. Ama her zaman vurguladığımız ‘ulusal birlik’ açısından böylesine bir ittifakı olumlu gördüğümüzü de belirtiyoruz. Demokratik-ulus açısından da halkların yapacağı her türlü ittifaka saygı duyuyoruz."

ERDOĞAN DAİŞ ZİHNİYETİNİN KENDİSİDİR

Fırat, Dêrazor Hamlesi ile birlikte DAİŞ’in bitirildiğine dair haberlere ilişkin, şu hususlara dikkat çekti: "DAİŞ asıl Kobanê’de bitirildi. İlerlemesi daha o zaman durduruldu. Ancak biliyoruz ki DAİŞ’in ortakları, uzantıları ve ideolojisini paylaşan onlarca yapı var. Adının HTŞ ya da Cephet El Nusra olması DAİŞ zihniyetini paylaşmadıklarını göstermiyor. Bugün Efrîn’i işgal eden zihniyet, Cerablus'taki çeteler DAİŞ değil midir? Bugün kendini halife olarak gören Erdoğan’ın kendisi DAİŞ’in ideolojisini paylaşıyor. Ama şunu da biliyoruz ki, DAİŞ çetelerine karşı en büyük mücadeleyi Kürt kadınları verdi. Êzidî kadınlarının intikamını Kürt kadınları aldı. Fiziki olarak yenmiş olabiliriz ancak asıl şimdi ideolojisine karşı çok daha büyük bir direnişin içerisinde olacağız."

Son olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne değinen Besta Fırat, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "8 Mart 1998’de Önder Apo’nun ortaya koyduğu ‘Kadın Kurtuluş İdeolojisi’yle bizler kadın mücadalesini yeniden tanımladık, 8 Mart’ı tekrar anlamlandırdık. Kadın partisi, kadın ordulaşmasıyla kadın mücadelesini yükselttik. Bu 8 Mart’ı da ‘Kadının direnişi, özgürleştirecektir’ şiarıyla ve büyük bir direnişle karşılaşıyoruz. İnanıyoruz ki direnişimiz faşizmi de, erkek egemen zihniyeti de yenecektir."