Gerilla doğayla bütünleştiriyor

Dağcı çantaları fosforlu olur, kaybolduklarında bulunmak isterler fakat dağdaki gerilla olunca mesele farklılaşıyor. Çanta, silah, şarjör ve su mataraları, gerillanın yaşam koşullarına uygun renklere bürünüyor.

Yemyeşil patikalarda yürürken bir uğultu duymaya başlıyoruz. Malum bahar, her yan doğa ananın bereketiyle yeşillenirken ne yana baksanız yükseklerden akan suların vadilere doğru oluşturdukları çaylar yolunuzu kesiyor. Duyduğumuz şeyin, su sesi olabilme ihtimaline veriyoruz evvelce fakat ses sanki bizim ilerliyor oluşumuzu fırsat bilerek giderek büyüyor ya da bize doğru geliyor gibi.

Bir an oluyor sesin bizzat geldiği yöne doğru gittiğimiz hissine kapılıyoruz. Yanımızda yol iz bilen ve mihmandarlık yapan gerilla da tavizsiz, yüz ifadesinde ‘ben de bilmiyorum’ edası var. On dakika sonra anlıyoruz ki bir jeneratör sesine doğru gidiyoruz. Tavizsiz yol göstericimiz, ‘burası terzihane’ diyor.

Kürdistan özgürlük gerillalarının uzun soluklu mücadelesi gün geçtikçe farklı coğrafyalara da yayılarak devam ediyor. Bu kadar uzun soluklu ayakta tutan hususlara dair sosyolojik tespitleri yapmak profesyonel bir çalışmanın konusu fakat bugün inanç, yoldaşlık, amaç, sömürgeciliğin hala kol geziyor olması gibi bir çok şeyin yanı sıra gerillacılıkta profesyonelleşmek de başat bir husus.

SİZ GERİLLAYI DEĞİL, GERİLLA SİZİ BULUR

Spor olarak dağcılığı tercih edenler doğaya uygun çanta sırtlandıklarında dahi fosforlu bir ibare illaki yer alır çantaların köşesinde, sağında solunda, üstünde. Dağcılık bu ya; insan mazallah gecenin bir yarısı kaybolsa bu küçük fosforlu parça bir dağcının hayatını kurtarabilir. Kürdistan gerillası için bu küçük fosfor parçası ise ‘güvenlik ihlalidir’, çünkü gerillacılığın doğasında da ‘bulunmamak’ vardır. Siz ararsınız bulamazsınız fakat onlar istediklerinde yüzlerini ansızın size gösteriverirler.

SADECE KAMUFLAJ AMA HER ŞEYİN

Çantaya dönelim ya da silaha, hatta bir su matarasına. İçerisine girdiğimiz terzihane normal bir terzihane koşullarını taşımıyor. İçeridekiler tarafından sıcak bir ‘merhaba’ ile karşılandıktan sonra ne yaptıklarını soruyoruz; ‘kamuflaj’ diyorlar. Evet, sadece kamuflaj yapıyorlar ve insanın aklına gelebilecek her şeyi; kol saati, bir gerillanın ömrü boyunca sırtından düşmeyen çantası-silahı, şarjörü ve hatta bombaları bile. Hummalı bir çalışma göze çarpıyor. Bizim için daha fazla ara vermemeleri gerektiğini düşünerek içilen çayların ardından ‘kolaylıklar’ diliyor ve ayrılmak istediğimizi söylüyoruz.

Üstümüze başımıza, saçlarımızı bakıyorlar ‘kamufle etmemiz’ gerektiğini anlatmaya çalışırcasına, çekingenliklerini anlayarak ‘bir şey olmaz’ diyoruz. ‘Olur, olur...’ diyorlar; Türk ordusunun Behdînan ve köylerinde yaptığı sivil katliamları hatırlatarak. Haklılar. İşgalci Türk ordusu, hiçbir savaş hukuk tanımadığı gibi fütursuzca gerçekleştirdiği saldırılarda gerilla dışında hesabını sormayan yüzlerce sivilin katliamını gerçekleştirmişken terzihanedeki gerillaların söylemlerine hakkını teslim etmek gerekiyor.