'Gülmeyi Barîn’den, direnmeyi Avesta’dan öğrendim'

Kısa bir süre birlikte kaldık heval Avesta ama ben iradeli olmayı, direnişin ne demek olduğunu ondan öğrendim. İradesi çok güçlüydü. Onunla birlikte yaşayan herkes böylesi büyük bir eylemin ve yaşamın sahibi olacağını biliyordu.

İşgalcilere karşı direnişin kıran kırana sürdüğü Efrîn’de bir cephede eyleme gitmek için hazırlık yaparken karşılaşıyoruz Amara Botan ile. Gülen yüzü ile halaya gider gibi hazırlanıyor. Silahını, mühimmatını hazırlıyor peş peşe. Seri hareketleri arasında gazeteci olduğumuzu öğrendiğinde daha bir sıcak davranıyor ve “En son Heval Arvin’e röportaj vermiştim. Sonra şehit düştüğünü sandığımız Avrîn, 26 gün sonra yaralı bir şekilde bize ulaştı“ diyor.

Hazırlık yapan diğer arkadaşlarına sarılıyor, birlikte hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. Boyunun kısa olmasına yönelik yapılan espirilere, “Heval savaşta kısa boy iyidir, düşman seni fark edemeden sen onu fark edebiliyorsun” diye kendi gibi atik bir cevap veriyor. 

Evet, adı üstünde ‘Çağın direnişi!’ Direnişin içinde nice kadın kahraman çıktı. Bir tepede üç gün boyunca direnen Jîndar, yoldaşının cenazesini almak için cephede tek başına direnen Viyan... Bazılarının hikayesini tüm dünya duydu bazılarınınkini ise yanında savaştığı yoldaşları ve Efrînliler duydu sadece. 

ANLATMAK İSTİYOR, KENDİNİ DEĞİL DİRENENLERİ...

Amara da o kadınlardan biri. Yaşıyor, savaşıyor, inanıyor, anılarına bağlı ve direnişin en ön saflarında. Aynı zamanda konuşkan ve sohbeti çok seviyor ve anlatmak istiyor. Kendini değil, birlikte savaştıkları şehit düşen kadın yoldaşlarını. “Gülmenin de bir direniş biçimi olduğunu Heval Barîn’den, direnmenin bir yaşam biçimi olduğunu Heval Avesta’dan öğrendim” diye başlıyor sözlerine. 

Amara Efrînli, 2014 yılında DAİŞ çetelerinin saldırmasıyla birlikte Kobanê’de başlayan büyük direnişin ardından YPJ’ye katılmış. “Yaşımı pek göstermiyorum ama 26 yaşındayım” diyor gülümsemesini eksik etmediği yüzünde beliren ciddiyetle. 

Röportaj yapmak istediğimizi söylediğimizde yerini kendi seçiyor ve yeşil bir tarlanın içine oturarak “Yeşili çok seviyorum, Efrîn’in hepsi yeşil. Burası benim toprağım, onun kokusunu almak bana iyi geliyor” diye de devam ediyor. 

Kendinden söz etmek istemiyor fazla. Konuyu Efrîn direnişinin sembolü olan Avesta Xabur ve Barîn Kobanê’ye getirmek istiyor, O’nları anlatmak istiyor, onlarla yaşanmışlıklarını. Daha fazla bilinsin, tanınsınlar istiyor. 

DİRENMEYİ AVESTA'DA ÖĞRENDİM

Amara, Efrin direnişinin ilk günlerinde Bilbile’de fedai eylemi yapan Avesta Xabur ile başlıyor anılarını anlatmaya: “Direnmeyi, iradeyi ondan öğrendim” diyerek şunları belirtiyor: “Kısa bir süre birlikte kaldık heval Avesta ile ama beni o kadar etkiledi ki! Yaşamda hep hareketli ve iradesi çok güçlüydü. Daha yeni katılmıştı YPJ’ye fakat, herşeyi çabuk öğreniyordu. Bir de sesi çok güzeldi. Bir arkadaşın morali düşük olduğunda yanında oturur, ona marşlar söylerdi. Herkes O’nu iradesi ile tanıdı. Onunla birlikte yaşayan herkes böylesi büyük bir eylemin ve yaşamın sahibi olacağını biliyordu. Sıradan değildi, baktığınızda bunu fark ederdiniz. Çok kısa süreliğine birlikte kaldık ama ben iradeli olmayı, direnişin ne demek olduğunu ondan öğrendim. Şimdi direniş cephesinde her kurşun attığımda onun yüzü geliyor aklıma; daha büyük bir hırsla saldırıyorum...”

Anlattıkça yüzündeki kararlılık daha da artıyor Amara’nın ve tam o sırada uçaklar geliyor bulunduğumuz bölgeye. “Tek sığındıkları şey bu teknikleri. Yüzleşmeyle karşı karşıya geldiklerinde korkup kaçıyorlar” diyerek gülüyor ağız dolusu. 

 

BARİN'İN YÜZÜNDEKİ HER AYRINTIYI BİLİRİM

Bir süre bekledikten sonra bu defa söz Bilbile’nin Qurne köyünde Türk devleti ve ona bağlı çetelere karşı fedai eylem yapan ve cenazesine yönelik saldırı yapılan Barîn Kobanê’ye geliyor. “Barin Heval’le daha çok birlikte kaldık, onun yüzündeki her ayrıntıyı bilirim. Gülmek kadınlara çok yakışıyor özellikle Heval Barin’e çok yakışıyor” diyen Amara, savaş meydanındaki coşkusu ile anlatıyor yoldaşını...

“Birlikte yaşadık, birlikte savaştık. Beni en çok etkileyen gülüşüydü. İlk gördüğümde yanımdakiler ‘bu arkadaş ne güzel gülüyor’ demiştim. Sonra bir süre izledim uzaktan. Doğrusunu söyleyim, onu tanıyana kadar gülmekten utanırdım. ‘Ben askerim, gülmemem gerekiyor’ diye düşünürdüm. Ama onu tanıdıktan sonra bir devrimcinin her koşulda gülmesi gerektiğini öğrendim. Gülmeyi ondan öğrendim desem yeridir. Cepheye büyük bir coşkuyla giderdi ve kendinden önce hep yanındakileri düşünürdü. Arkadaşlar tek kaldığı için bulunduğu alandan çıkmasını istemesine rağmen çıkmayarak, şehit arkadaşların cenazesine almak için fedai eylemi yaptı bu yüzden. Eyleme giderken yüzünde beliren gülümseme ile hepimize moral güç destek verirdi...”

Amara son olarak sözlerini 30 Ocak’ta Raco ilçesinde çekim yaparken yaralanan ve 26 gün sonra birliğine ulaşan YPJ basın çalışanı Avrin Mahsum’a getiriyor ve “Son röportajımı ona vermiştim, gitmeden önce vedalaşmıştık” diyor. 

Uzun süren sohbetin ardından telaşla hazırlığını sürdüren Amara’nın yüzünde Barin’in gülümsemesi ve Avesta’nın kararlılığı yansıyor...

Kaynak: Yeni Özgür Politika