HDP'den AKPM'ye 'kadın' raporu

HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, AKPM'ye kadınlara dönük şiddet, cinayet ve hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, üyesi olduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin (AKPM) Eşitlik ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon toplantısında sunulması için bir rapor hazırladı.

OHAL'İN ETKİSİ

Olağanüstü Hal ile birlikte kadın düşmanı ve muhafazakar politikalar ve söylemlerin de yoğunlaştığına dikkat çekilen raporda, KESK'in verilerine atıfta bulunularak, "110.971 kamu görevlisinin en az yüzde 23’ünü (25.523) kadınlar oluşturmuştur" denildi.

Yine KESK'e bağlı 11 sendikadan ihraç edilen toplam 3100 çalışanın 600’den fazlasının kadın olduğunun vurgulandığı raporda, şunlar da belirtildi:

"Yurt dışı bursu iptal edilen 226 öğrencinin 1/3'ü, üniversitelerden ihraç edilen 4811 akademisyenin 1/5'i kadındır. (...) İhraçlar nedeniyle yıllarca ekonomik bağımsızlığını kazanmak için mücadele eden kadınların ekonomik özgürlüğünün ellerinden alındığını göstermiştir. Üstelik, ihraç edildikleri için ve Olağanüstü Hal'in yarattığı baskı ortamında başka bir iş bulmaları neredeyse imkansız hale gelmektedir. İşsizlik durumunda genelde aileden yardım alabildikleri için kadınlar ailelerine dönmek zorunda kalmakta, ailelerinin yaşadığı ortamda mahalle baskısıyla da karşılaşabilmekte, dışlanmaya ve nefrete maruz kalabilmektedirler. Kadınlar; ailelerine, eşlerine, babalarına bağımlı olarak yaşamaya zorlanmışlardır."

Kamu üniversitelerindeki Kadın Çalışmaları Merkezlerinin bir kısmının rektörlüklerce işlevsiz hale getirildiğine değinilen raporda, çok sayıda kadın derneğinin kapatıldığı, İdil Eser, Özlem Dalkıran, İlknur Üstün, Nalan Erkem gibi kadın ve insan hakları savunucularının hapsedildiği vurgulandı.

Raporda, belediye eş başkanlarının tutuklanması ve kayyumlara ilişkin ise "Hükûmet, seçilmiş DBP’li -Halkların Demokratik Partisinin bileşeni olan ve çoğunlukla Kürt yurttaşların yaşadığı illerde örgütlenen siyasi parti- Belediye Başkanlarını Eylül 2016'da siyasi olarak atanan kayyımlar ile değiştirmeye başlamıştır. 81 DBP belediyesine kayyım atandı. 35 kadın belediye başkanı tutuklandı. Kadınların yerel yönetimlerdeki başarıları, kayyımların uygulamalarıyla yok edilmiştir" denildi.

Kadın eylemlerinin yasaklandığına; çok sayıda kadın gazetecinin gözaltına alındığına ve tutuklandığına; kadın tutsakların işkence gördüğüne kadın haklarını işleyen televizyonların kapatıldığına ve programların kaldırıldığına da raporda yer verildi.

Kürt kadınların ise en yoğun hak ihlalleriyle karşılaştığının ifade edildiği raporda, "sokağa çıkma yasağı" sırasındaki ihlaller, katliamlar örnek gösterildi.

DBP'NİN PERSPEKTİFİ

Raporda 'Demokratik Bölgeler Partisi Belediyeleri ve Toplumsal Cinsiyet Perspektifi' başlığı altında ise şunlar kaydedildi:

"DBP, uzun süredir toplumsal cinsiyet odaklı belediyecilik alanında birikim sahibidir. 1999 yılında HADEP adı altında girdiği seçimlerde 3 kadın başkan ile başlayan yerel yönetimler deneyimi, 2004’te 9 belediye başkanlığı, 2009 seçimlerinde ise 14 kadın belediye başkanı ile devam etmiştir. Ancak 2009 seçimlerinden hemen sonra Kürt siyasilere yönelik tutuklamalar belediye başkanlarına da uzanmış ve birçok belediye başkanı, KCK operasyonları (bugün AKP, bu operasyonların Gülen Cemaatinin kumpası olduğunu iddia etmektedir) kapsamında tutuklanmıştır. 2014 yılına geldiğimizde, DBP, 15 yıllık toplumsal cinsiyet odaklı belediyecilik için yeni bir model oluşturmaya karar vermiştir. Yereldeki kadınlara yönelik çalışmaların güçlenmesi, cinsiyet eşitliği konusunda bölgede farkındalığın artması, kadınların yerelde karar alma ve uygulama süreçlerine daha güçlü katılımı için kadınları güçlendirecek politikalar üzerine daha fazla yoğunlaşılmaya karar verilmiştir. 2014 seçimlerine kadar uygulanan cinsiyet eşitliği kotası yetersiz kaldığı için eşit temsiliyetin nasıl sağlanabileceği üzerine tartışılmıştır. Bu tartışmalar ışığında, kadınlar, 30 Mart 2014 yerel seçimlerine 1’i kadın ve 1’i erkek olmak üzere iki eş başkanın seçilmesine tüm yerel yönetim kademelerinde de eşit temsiliyet prensibine dayanan eşbaşkanlık sistemi ile girme kararı almıştır."

"Kadın Milletvekillerinin Tutukluluğu" başlığında da siyasi soykırıma işaret edilen raporda, Meclis Boşanmaları Önleme Komisyonu Raporu ve Hükümetin Son Dönemdeki Kadınlara Yönelik Politikaları'na da değinildi. Raporda, hükûmetin kadın cinayetlerini artıran politikalara başvurduğu belirtildi.

CİNAYET, ŞİDDET VE İSTİSMAR

Raporda, kadınlara yönelik şiddetin bilançosu ise şöyle özetlendi:

"Bianet Bağımsız İletişim Ağının derlediği verilere göre, 2017’nin ilk yedi ayında erkekler 170 kadın ve kız çocuğunu öldürmüş, 50 kadına tecavüz etmiş, 126 kadını taciz etmiş, 215 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş ve 237 kadına şiddet uygulamıştır. Temmuz ayında en az üç kadın kıyafetleri bahane edilerek tacize/şiddete maruz kalmıştır.

Maalesef bu veriler, Bakanlıklar ve bağlı kurumlar tarafından tutularak kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. Ne var ki, İstanbul Sözleşmesi Türkiye’yi veri toplamakla da yükümlü kılmaktadır:

"Bu Sözleşmenin uygulanması amacıyla taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet vakası hakkında düzenli aralıklarla ayrılmış ilgili istatistiki verileri toplamayı üstlenecektir.”

Raporun 'Çocuk İstismarı' ve 'Eğitimin Dinselleştirilmesi ve Cinsiyetçi Eğitim Politikaları' başlıkları altında da hükûmete yakın vakıf olan ENSAR Vakfı'nda çocukların ve yine mülteci çocukların istismara uğraması belirtildi. "Eğitim de dinselleştirilmektedir. Kız çocuklarıyla erkek çocukları pek çok okulda ayrı eğitim almaya başlamıştır" denilen raporda, "Bu durum, eğitimin laik niteliğine aykırıdır" diye kaydedildi.

SONUÇ

HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, raporunun 'Sonuç' kısmında da şu ifadelere yer verdi:

"Türkiye'de kadın hakları mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından da önce Osmanlı döneminde örgütlenen, onlarca dergi çıkaran, dernekler kuran kadın gruplarıyla başlamıştır ve çok uzun bir mücadele geleneğine ve tecrübeye sahiptir. Feminizm ve kadın erkek eşitliği fikri, bugün Türkiye'de milyonlarca kadına ulaşmış durumdadır. Bu nedenle, Olağanüstü Halin baskısı altında bile 8 Mart gibi günlerde yüz binlerce kadın sokaklara çıkmakta, dünya kadın grevi gibi uluslararası etkinliklerle dayanışma içinde eylemler organize etmekte, feminist gruplar ve kadın hakları örgütleri kampanyalar düzenlemektedir. Son örnek de HDP Kadın Meclisi olarak “Bu Böyle Gitmez, Kadınlar İzin Vermez” şiarıyla başlattığımız ve "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Dayanışma Günü”ne kadar devam edecek olan; Türkiye’de kadınlara yönelik her türlü baskıya karşı yürüteceğimiz kampanyadır.

Ne var ki, uluslararası kurumların da üzerine düşen sorumluluklar vardır. Kadın hakları alanında Avrupa Konseyi son yıllarda pek çok önemli Sözleşme ve belge ortaya koymuştur.

Şimdi önemli olan bu belgelerin uygulanmasını sağlamaktır. Türkiye'deki kadın hakları ihlallerine karşı Türkiyeli kadınlarla dayanışma içinde mücadele etmek, bugün her zamankinden daha önemlidir. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, tüm parlamenterler olarak kadın haklarını, ulusal ve küresel gündemlerin en yukarısına çıkarmak zorundayız. Avrupa Konseyi Parlamenterleri olarak en önemli görevlerimizden biri, hükümetlerimizi sorumluluk alır ve kadınlara hesap verir hale getirmektir."