HDP Kadın Konferansı: Üçüncü Yol'u inşa etme zamanı

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, "Üçüncü Yol siyaseti inşa etme zamanıdır. Kısır tartışmada boğulma ve günlük siyasetin rüzgârına kapılma lüksümüz yok" dedi.

HDP Kadın Konferansı, çok sayıda kadın delegenin katılımı ile Ankara’da gerçekleştiriliyor. 
Konferansın açılış konuşmasını Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir yaptı.

'ROJAVA DEVLET POLİTİKALARINI SARSIYOR'

Taşdemir'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Orta Doğu bugün 3’üncü dünya savaşı diyebileceğimiz bir savaş gerçekliğini yaşamaktadır. Egemen güçlerin de içerisinde bulunduğu bu savaş durumunda halklar, kadınlar, demokratik ve özgürlükçü zeminde değişim talebinde ve mücadelesinde bulunurken, aslında bir yandan da bu savaş ve çözümsüzlük politikalarına karşı barış ve diyalog mücadelesi vermektedir. Bu mücadele zemini aynı zamanda katı, milliyetçi, demokratik temellerden yoksun, cinsiyetçi ulus devlet yapılanmalarına karşı bir itirazdır aynı zamanda.
Rojava’da kadınların öncülüğünde yükselen mücadele cinsiyetçi devlet politikalarını sarsıyor.

'5 YILDIR AKP FAŞİZMİNİ YAŞIYORUZ'

Türkiye özelinde de çok benzer bir süreç gelişti. Özellikle son 5 yıllık AKP iktidarında bu faşizm durumunu yaşıyoruz. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin geldiği aşama, Kürt sorununda demokratik çözüm ve müzakerenin kendini dayatması, Çözüm Süreci, Gezi İsyanı, emek mücadelesi, kadınların toplumsal muhalefeti ve nihayetinde 7 Haziran seçimleri Türkiye halklarının yeni bir yaşam, yeni bir siyaset ve demokrasi talebiydi. Bu talebin antidemokratik, yok sayan tekçi, milliyetçi ve cinsiyetçi devlet kodlarına meydan okuduğu,  rant-talan ve yolsuzlukla ayakta duran AKP iktidarını temelden sarstığı görülünce, devletin eski kurucu kodlarına sarılma ve faşizmden medet umma siyasetine gidildi. 
Son 5 yıllık süreçte ülke tarihinde, askeri darbe dönemlerini dahi aşan faşizan politikalar dayatıldı ve AKP iktidarını ayakta tutmak için ülkenin bütün değerleri ayaklar altına alındı. 7 kez uzatılan ve tam 2 yıl süren bir olağanüstü hal (OHAL) dönemi yaşandı. OHAL’ın kalkmasına rağmen toplumu baskı ve şiddetle bastırma, nefes aldırmama politikalarına devam ettirildi. 
Kadın siyasetçiler ve Kürt halkının mücadelesine yönelik saldırılar pervasızlaştı.
İmralı adasında Sayın Öcalan şahsında derinleştirilen ağırlaştırılmış tecrit ile hem bütün toplum tecrit edilmek istendi, hem de çözüm ve diyalog yollarının kapatılması hedeflenerek bu yönlü toplumsal talepleri bastırma politikalarına gidildi. 
Gezi, Barış Akademisyenleri, doktorlar, memurlar... Herkes hedefte.

'KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇİZGİMİZ HEDEF ALINDI'

Dünyada bir ilk olan, tüm belediyelerde eşbaşkanlık sisteminin uygulandığı, tüm dünyanın en demokratik ve eşitlikçi sistem olarak tanımladığı, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim modeli hedef alındı ve nerdeyse tüm belediyelerimize kayyum atandı. 
Bu politikalara dur diyen, toplumsal muhalefeti örgütleyen ve bu muhalefete öncülük eden kadınlara, kadın haklarına ve bir bütün olarak kadın mücadelesine dönük yoğun baskı ve şiddetin de yükseldiği bir sürece evrildi. CEDAW, İstanbul Sözleşmesi hiçe sayılarak, izlenen kadın düşmanı politikalarla, kadınların hem mevcut sorunları derinleştirildi, hem yeni sorunlar yaratıldı, hem de kadın mücadelesi bastırılarak bu sorunlar çözümsüz kılınmak istendi. 
Kadına yönelik şiddet günlük yaşamın bir parçası haline getirilmek istendi.
Bu saldırıları ne sineye çektik ne tek bir geri adım attık.

'FAŞİZMLE UZLAŞILMAZ, MÜCADELE EDİLİR'

Gerek HDP olarak partimiz, gerekse kadın hareketimiz olarak, yani bunun bilincinde olan bir toplumsal muhalefetin özneleri olarak 'faşizmle uzlaşılmaz, faşizme karşı mücadele edilir' ilkesiyle hem mücadelemizi yükselttik hem de yükselttiğimiz mücadelemizle iktidara cevap verdik. Ve gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki; bugün toplum olarak bu faşist politikalara teslim olmamışsak, faşizmi geriletmede bir yol kat edilmişse, Türkiye halklarının geleceğine dair umutların yükseldiği bir döneme girilmişse, bu bizim ısrarımız ve mücadelemiz sayesinde olmuştur. 
Örgütlülüğümüzü korumak ve ayakta durmak başlı başına zaferdir.

'HİÇBİR KADININ YAŞAM GÜVENCESİ YOK'

Her biri kadın mücadelesi için bir devrim gerekçesi olan çocuk istismarları, çocuk yaşta evlilikler başta olmak üzere, çocuklara yönelik her türlü ihmal ve istismara karşı hükümet kayıtsız kalarak, dolaylı yoldan destekledi ve korkunç boyutlara ulaşmasına neden oldu.
Bugün evde, sokakta, okulda, ulaşım araçlarında, cezaevlerinde, hangi yaştan, hangi meslekten, hangi inançtan, hangi siyasetten olduğu fark etmeksizin hiçbir kadının yaşam güvencesi yoktur. Kadınların kadim sorunları ağırlaşırken sürekli yeni hak gasplarına maruz bırakıldık.
AKP’nin kadın ve çocuklara yönelik politikalarına karşı sesimizi yükselttik.

'KADINLAR TECRİDİ KIRDI'

Bir insanlık suçu olan İmralı tecridinin kırılmasına yönelik tarihsel direnişin öncülüğünü yine kadınlar yaptı. Kadın mücadelesi faşizmin geriletmesinde önemli rol oynadı. Belediyelerimize atanan yerellerdeki kadın kazanımlarını ortadan kaldıran gaspçı kayyım siyasetine ve sömürge zihniyetine karşı en güçlü itiraz biz kadınlardan geldi. Nihayetinde 31 Mart yerel seçimleri ağır baskı ve hukuksuzluk ortamında, adil ve eşit olmayan koşullarda yapılmasına rağmen 'Kürdistan’da kayyımları gönderme, batıda ise AKP-MHP ittifakına kaybettirme’ stratejimizle rantçı, kutuplaştırıcı siyasete karşı demokrasi zemini sunduk. 
Kürdistan’da belediyelerimizi kadın düşmanı, halkların tarih ve kültürüne saldıran, halkın emeğini, alın terini kendi lüks yaşamları için heba eden kayyımlardan alıp demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü çizgide siyaset yapacak olan kadın belediye eşbaşkanlarımıza, kadın belediye meclis üyelerimize ve yerel yönetim çalışanlarımıza teslim ettik. 

'ÜÇÜNCÜ YOLU İNŞA ETME ZAMANI'

31 Mart seçimlerinde, karamsarlığın, umutsuzluğun ve geleceğin artık tahayyül edilemediği bir dönemde Üçüncü Yol siyasetiyle Türkiye haklarına, ülkenin geleceğine dair büyük bir umudu yeşerttik. Üçüncü Yol, iki kutuplu siyasete karşı ezilenlerin, faşizme dur diyenlerin, kadınların tarihi ittifakıdır ve bu noktada artık tarihi başarıdır. Tekçi, erkekçi ve şiddet odaklı halkları düşmanlaştırışı-kutuplaştırıcı siyasete karşı kadın öncülüğünde Üçüncü Yol siyaseti inşa etme zamanıdır. 
Üçüncü Yol aynı zamanda erkek siyasetine karşı demokratik kadın siyasetidir.

'KISIR TARTIŞMALARA DA BAŞKALARININ RÜZGARLARINA DA KAPILAMAYIZ'

Sayın Öcalan’ın 'HDP'de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır. Demokratik ittifakın önemi ve tarihsel anlamı mevcut ikilemlere kendini angaje etmemesi ve çizgisinde ısrar etmesidir’ demesi bu gerçekliği can alıcı şekilde hatırlatma, asıl olanı göz ardı etmemeye dönük bir uyarıdır. Dolayısıyla gerek parti olarak, gerekse kadın hareketi olarak yani demokratik muhalefetin, Üçüncü Yol siyasetinin asıl aktörleri olarak, ne kendi içimizde yaşadığımız kısır tartışma ve sorunlarda boğulma ne de günlük siyasetin rüzgârına kapılıp gitme gibi bir lüksümüz ve durumumuz yoktur, söz konusu olmamalıdır. Çünkü kendi örgütlülüğümüzde, kendi siyasetimizde yaşayacağımız her zayıflıkta, her boşlukta faşizmin, tekçi zihniyetin temasına-geçişine zemin hazırlamış olacağız. 
Elbette, 2 gün boyunca detaylı tartışacağımız sorunlarımızdan, zayıflayan örgütlülüğümüzden, günlük siyasetin kuşatıcılığından ve zorluğundan azade değiliz. Ama bunlar karşısındaki örgütlülük düzeyimiz, refleks ve perspektif geliştirme düzeyimiz de demokratik muhalefeti/demokratik siyaseti içselleştirme ve inşa etme kararlığımızla hem doğrudan bağlantılı hem de güncel siyasete ve uzun erimli mücadelemizde başarılı olma ölçütümüzdür. 

'YENİ SÜRECE GÜÇLÜ KARARLARLA GİRMELİYİZ'

Burada iki gün boyunca, demokratik muhalefetin ve toplumsal mücadelenin öncülüğünü yapan kadınlar olarak, özgün kadın yapımızın durumunu gözden geçirerek dönemin ihtiyacına uygun, yeni sürecin gerektirdiği örgütlülük ve mücadele düzeyini yakalamak için hep birlikte güçlü kararlaşmalar yaşamak durumundayız.  
Kadın özsavunmasını konuşmamız ve örgütlememiz gerekir.
Haklarımızı erkek egemenliğinin lütfu olarak değil mücadelemizle kazandık.

'LEYLA GÜVEN'E VE DİRENEN ANNELERE BAKMAK YETERLİ'

Bugün bize dayatılmak istenen, toplumu kuşatmak ve karamsarlığa itmek isteyen siyasi atmosfere karşı şöyle bir dönüp kadın mücadelesine bakmak yeterli olacaktır. Bunun için yüzlerce, binlerce yıllık mücadeleye değil, bugüne bakmak bile gücümüzü göstermeye yetecektir.
Tecride karşı 200 gün boyunca bedenini açlık grevine yatırarak tarihin en büyük açlık grevlerinden birine öncülük eden sevgili Leyla Güven’e bakmak yeterli olacaktır. Aylarca cezaevleri önünde, sokakta nöbet tutan, dünyaya seslerini duyurarak tecride karşı direnişin simgesi olan kadınlara, annelere bakmak yeterli olacaktır. 
Sendikalı oldukları için emeklerine el konularak işten atılan Flormar işçisi kadınların tam 297 gün süren ve büyük bir kazanımla sonuçlanan direnişlerine bakmak yeterli olacaktır. Kürtaj yasasına, istismar yasasına karşı sokakları kadın rengine boyayan ve iktidara geri adım attıran kadın mücadelesine bakmak yeterli olacaktır. 
Üçüncü Yol ve kadın siyasetini etkin kılmanın tartışmalarını yapacağız."