Jineoloji Akademisi Konferansı: Kadın Bilgeliği Güncelleniyor

Kuzey ve Doğu Suriye Jineoloji Akademisi 2. Konferansı, ‘Kadın Bilgeliği, Jineoloji ile Güncelleniyor’ sloganı ile gerçekleşti.

JİNEOLOJİ KONFERANSI

Kuzey Doğu Suriye Jineoloji Akademisi 2. Konferansı, Kürtçe, Arapça, Ermenice ve Süryanice yazılan “Kadın Bilgeliği, Jineoloji ile Güncelleniyor/Zanatiya Jinan, Bi Jineolojiyê Nujen Dibe” sloganıyla 25-26 Eylül’de Hesekê kentinde bulunan Serdem Salonu’nda gerçekleştirildi. 300 delegenin katıldığı konferansta, kadın biliminin dayanakları ve yöntemleri tartışıldı.

Hazırlıkları üç ay önce başlayan konferans için ortak tartışma ve kolektif akıl ile “Akademi sisteminin oturmasında entelektüel görevler”, “Jineoloji’nin yöntemi (metodoloji)”, “Kadın devriminin inşasında Jineoloji’nin rolü”, “Jineoloji eğitimlerinin yöntem ve amaçları”, “Jineoloji’nin evrenselleşme ve Ortadoğu’da açılım düzeyi” konuları belirlendi. Belirlenen beş konunun her biri için çalışma grupları oluşturuldu ve bu gruplar, araştırma, anket ve atölye çalışmaları yürüttü. Sadece Kuzey Doğu Suriye ile sınırlı kalmayan jineoloji çalışmalarının yürütüldüğü bütün alanlara dair gözlem, analiz ve tartışmaların yapıldığı atölye çalışmalarının ardından, her bir grup ulaşılan bilgi ve görüşleri ortaklaştırmak için yazımsal süreç başlattı. Yazılı hale getirilen kolektif tartışma belgesi, konferansa sunulmak üzere hazırlandı.

Bilim konfernası formatında Jineoloji’nin geldiği düzey, kadın biliminin bilgiye ulaşma ve bilim yapma yöntemlerinin ele alındığı Konferans, kadının tarihsel ve toplumsal olarak estetik bakış açısını yansıtmayı hedef aldı. Klasik pozitivist bilim konferanslarının aksine, ‘yaşamın bilim, bilimin yaşam olduğu’ tespiti ile kadın ulusunun rengini, dilini ve geleceğini de sanatın ve kültürün diliyle yansıttı.
Serdem Salonu’nun girişinde Jineoloji Akademisi tarafından yayınlanan kitapların yer aldığı bir stand açıldı. Duvarlarında Hyipatia, Rosa Luxemburg, Sakine Cansız, Zeynep Kınacı, Arin Mirxan, Nagihan Akarsel, Helin Murad, İsyan Armanç, Leyla Agiri, Malda Kusa gibi kadın öncülerin fotoğraflarının yer aldığı giriş salonunda ayrıca Jinwar’da yaşayan kadınların üretimlerinden oluşan bir sergi yine Kadın Vakfı’ndan kadınların el emeğinin sergilendiği stantlar yer aldı.

Konferans için salona giren delegeleri ilk önce İştar’ın binlerce yıl öncesinden gelen sözcükleri karşıladı. Konferans, İştar Tapınağı’nda bulunan dünyanın en eski müziklerinden biri olan İştar’ın şarkısının dinlenmesi ve şiirinin okunmasıyla başladı. Kuzey Doğu Suriye’deki halkları temsilen sahneye çıkan ulusal kıyafetli dört kadın Kürtçe, Arapça, Ermenice ve Süryanice dillerinde İştar’ın, “Ben Tanrıça İştar’ım/Ben yaşamım/Siz benim öldüğümü söylüyorsunuz, ama ben yasayım/Ben gördüm, onlar beni dört parçaya böldüler/Şimdi sizler parçalarımı toplayın...” sözlerinin yer aldığı şiiri okudu.

 'DEVLETÇİLİĞİN TARİHİ SOYKIRIMDIR, FELAKETTİR'

Konferansın açılış konuşmasını Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı Leyla Qehremen yaptı. Yaşamını yitiren öncü kadınları anarak sözlerine başlayan Leyla Qehremen, şunları kaydetti:

“Toplumların yaşadığı krizler, birbirini takip eden çatışmalar ve kaos ortamı, yüzyıllardır cinsiyetçi, dinci ve ulus- devletçi zihniyete dayalı merkezi otoriter rejimlerden kaynaklandığı için günümüzde insan yaşamını yok olma ve toplumsal çöküş aşamasına getirmiştir. Kadınların sosyal, politik ve ekonomik olarak baskı altına alınmasına ve kadın-erkek arasındaki toplumsal ve kültürel ilişkilerin bozulmasına neden olan da bu durum en belirgin şekilde kapitalist modernite ve onun ideolojik sisteminin yaşadığı krizler şeklinde açığa çıkmaktadır. Kapitalizm kadınları dışlayacak şekilde nesne ve özne ayrımını yaparak, rollerini fiziksel olarak kalıplaştırmış erkeklerin parçası haline getirmiş, baskı mekanizma ve araçlarını sistematik bir şekilde uygulayarak toplumun tüm hücrelerine aktarmıştır. Toplumlarda baskı ve zulüm, kadınları köleliğin en uç noktasına kadar mahkum eden bir duruş biçimine bürünmüş, onları her türlü korkutma ve ötekileştirme yöntemlerine karşı savunmasız hale getirmiştir. Bütün bunlar kadınların mücadelesini durdurmak ve özgürlük için mücadele eden kadınların gerçekliğini çarpıtmak için yapıldı.  Ancak kadınlar tarihin her aşamasında pes etmeden devam etti. Beş bin yıllık hiyerarşik devletçiliğin tarihi aynı zamanda sapma, savaşlar, soykırımlar, ekolojik felaketler bir tarihtir.”
Açılış konuşmasının ardından, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın jineoloji ve kadın özgürlük perspektifleri doğrultusunda hazırlanan sinevizyon gösterimi Kürtçe ve Arapça olarak yapıldı. Sonrasın Kürdistan Kadın Toplulukları (KJK) Koordinasyonu, Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi (PAJK) ve birçok kadın örgütünden gelen selamlama mesajları okundu.

'AKADEMİK KADROLAR YETİŞTİRİLMELİ'

Birinci günün ilk oturumunda Rojava Üniversitesi Jineoloji Bölümü Öğretmeni Evin Ehmed, ‘Akademi sisteminin oturmasında entelektüel görevler’ başlığıyla sunum yaptı. Evin Ehmed, şu ifadelerde bulundu:

“Demokratik konfederal sistemde akademiler, toplumun özgür ve demokratik gelişimine hizmet edecek entelektüel, düşünsel, eğitsel bilinçlenme çalışmalarını yürütür. Demokratik, özgür toplum; kültürel, entelektüel ve bilimsel devrimle tamamlanan ahlaki ve politik, estetik değerlerin sentezine dayanan zihniyet devrimi ile mümkündür. Özgür zihniyet dünyası, toplumsal yaşamı ilgilendiren bütün boyutlarda örgütlenen akademilerde görülen eğitim, bilinçlenme, bilimlenme ile gelişir. Özgür irade, düşünce ve pratiğin birbirini tamamlaması ile gelişir. Bunun için toplumu eğitecek, bilinçlendirecek akademik kadroları yetiştirme akademilerin temel görevlerindendir. Kürdistan devrimi kadar Ortadoğu ve dünya devrimine açılan geniş bir ufka sahip olmayı gerektirir. Akademi ve eğitim çalışmalarımızda kişilik değişimi, toplumsal değişim-dönüşümde etkili olmada zorlanma yaşanmaktadır.”

İkinci oturumda ise Hasekê Jineoloji Merkezi Üyesi Alya Osman, ‘Jineoloji’nin yöntemi (metodoloji)’ başlığıyla sunum yaptı. “Metodoloji nedir? Neden bu konuyu gündemimize alıyoruz? Jineoloji’nin yöntemi nedir? Sorularına bu sunum çerçevesinde cevap olmaya çalışacağız” diyen Alya Osman, şöyle konuştu:

“Metodoloji diğer bir deyişle yöntem bilim kendi başına bir bilim dalı olarak kurumlaşmamıştır. Felsefenin bir alanı olarak, farklı bilim alanlarının yöntemleri üzerine yapılan araştırmaları kapsar. Hakikate ulaşmanın en kısa ve sonuç alıcı yolunu yöntem olarak tanımlarsak, yöntembilim bu çabaların bütünü, sistemidir. Yöntembilim tartışmalarını insanın yaşama anlam verme, hakikat arayışı kadar eskiye götürebiliriz.”
Alya Osman, mevcut bilimsel yöntemin sorunlarını, özne nesne ayrımını aşmak, bilimin parçalılığını aşarak hakikatin bütünsel bilgisine ulaşmak, birinci ve ikinci doğa arasındaki dengenin özgürleşmiş (üçüncü) doğada yeniden kurulması, yöntemsel İkilemlere açık olmak (Evrensellik-görecilik, döngüsellik-çizgisellik, küreselcilik-yerelcilik), diyalektiğin yeniden yorumlanması, insanın metafizik boyutunun anlamlandırılması ve iyi metafizik-kötü metafizik ayrımı gibi konu başlıklarında ele aldıklarını belirtti.

Sunumlar soru cevap ve tartışmalarla sonlandırılırken, Konferans’ın birinci günü farklı yaş gruplarından çocuk ve kadın dengbejlerin söylediği stranlar ile son buldu.

AHLAKİ VE POLİTİK ÖLÇÜLERİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ

İkinci günün ilk oturumunda Jineoloji Akademisi Kuzey Doğu Suriye Sözcüsü Zeriban Hisen, ‘Jineoloji eğitimlerinin yöntem ve amaçları’ üzerine sunum yaptı. Akademi zeminlerinde verilen jineoloji eğitimlerinin ahlaki ve politik ölçülere göre bilinç oluşturma ve bilinç yükseltme konusunda önemli katkısı olduğunu söyleyen Zeriban Hisen, eğitiminin önemine ilişkin şunları ifade etti:
“Eğitim bir yanıyla bilim diğer yanıyla bilimle simbiyotik ilişki içinde bir disiplin olarak yorumlanabilir. Eğitimin bir bilim olup olmadığını ilk öğretmen doğa anadan başlayarak, çeşitli deneyimler, kaynaklar ve tanımlardan yararlanarak, yorumlamak, en doğru yöntemdir. Tarih boyunca eğitim ile bilim birbiriyle sarmal hale gelmiş iki olgu ve birbirini tamamlayan niteliktedir. İlk öğretmen doğanın en iyi öğrencisi olarak topluma öğreten kadının bilgelik kültüründen itibaren, eğitim olmadan bilim yapılamaz, çünkü bilimin yapılabilmesi için gereken sistematik bilgilerin büyük çoğunluğu eğitim yolu ile edinilir. Aynı şekilde bilim olmadan da eğitim olması oldukça güçtür, eğitim yeni öğrenilen bilgilerin verimli hale getirilmesinde, yani bilim ve bilimsel yöntemin oluşmasında önkoşuludur. Tarihsel köken olarak neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan bu iki kavram ayrılmaz bir bütün olarak, toplum yaşamında her dönem yer edinmiştir. Bu bağlamda her bilim bilimsel tezlerini geliştirir ve bu tezlerini eğitim aracılığıyla tartışmaya açarak, deneyimler ve sağlamlaştırır. Özü itibariyle eğitim, gözlemleme, öğrenme, bilme ve bilince çıkarma ve kültürel olarak bir aktarım biçimi ve toplum mirası olarak yorumlanabilir.”

'KADIN DEVRİMİNİN BİLİMİ'

İkinci günün ikinci oturumunda Rojava Üniversitesi Jineoloji Bölümü öğretmenlerinden Zozan Mihemed, ‘Kadın devriminin inşasında Jineolojinin rolü’ başlıklı sunumunu yaptı. “Jineolojiyi kadın devriminin bilimi olarak tanımlıyoruz” diyen Zozan Mihemed, “Jineoloji, kadın devriminin bilimsel temelini oluşturacak ve kadın devriminin hedeflerine hizmet edecek sosyal bilimdir. Öncelikle bilim ile devrim arasındaki farkı, yani bilim ile ideoloji arasındaki farkı netleştirmemiz gerekiyor. 21’inci yüzyılda bilimsel temellere dayanmayan bir devrim, görevini yerine getiremez. Önder Abdullah Öcalan, ideoloji ile sosyoloji arasındaki mesafenin azaldığını söylerken, bilim ve ideoloji birlikteliğine yönelik yeni bir tahlili de dile getiriyor. Kısaca İdeoloji yaşamak istediğimiz ideali, sosyoloji ise yaşadığımız gerçekliği ifade eder. Bu anlamda ideoloji ile sosyoloji arasındaki mesafenin birkaç anlamı vardır” dedi.

'KÜRESEL ÇÖZÜM LAZIM'

Son oturumda Jineoloji Akademisi Ortadoğu çalışmaları Üyesi Zahide Memo, ‘Jineoloji’nin evrenselleşme ve Ortadoğu’da açılım düzeyi’ konusunda sunum yaptı. Zahide Memo, Ortadoğu ülkelerinden kadınlarla yapılan, eğitim, panel ve çalışmaları anlatarak, “Kadın özgürlüğü sorunu ve mücadelesi hem küresel hem yerel hem de tarihsel ve hayati nitelik taşıyor. Bir ülkede kadına yönelik soykırımın tüm kadınların varlığını ve onurunu tehdit ettiğini bildiğimize göre, bir bölgedeki özgürlük mücadelesinin kazanımları dünyanın diğer ülkelerindeki kadınların özgürlük mücadelesine de yol gösterici oluyor. Dünya çapında kadınların, doğanın ve toplumların hayatını tehlikeye atan soykırım sistemi karşısında, farklı bölgelerden kadınların deneyimlerini bir araya getiren küresel bir çözüme ihtiyacımız var. Ortadoğu kadınlarının bilgi ve kültürü bu açıdan önemlidir. Tarihsel ve çağdaş kadın devriminin gerçeklerini olduğu kadar, zulmün derin acılarını da içeriyor. Bu bağlamda Jineolojinin görevi ve yöntemi, toplumun özü olan kadın gerçeğini ve sistem gerilimlerinin yerel ve küresel düzeyde birikimini analiz etmek ve bu temelde kalıcı çözüm ve özgürlük olanaklarını öne çıkarmaktır” diye konuştu.

Sunumların ardından jineolojinin alan ve çalışmalarının yer aldığı bir saatlik sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Jineolojinin 14 yıllık serüveninin anlatıldığı sinevizyonda, Rojava’dan Bakur’a, Rojhilat’tan Başur’a, Mexmûr, Şengal, Avrupa, Güney Amerika,Ortadoğu çalışmaları ve  Jinwar, Ramana Jin, Şifa Jin, Jingeh Yayınevi ve yayınladığı kitaplar, Jineoloji Dergisi gibi faaliyetleri yer aldı.
Sinevizyon ardından katılımcıların öneri ve değerlendirmeleri alınarak, sonuç bildirgesi hazırlandı.

Konferans, Andrea Wolf Enstitüsü’nde yer alan enternasyonal katılımcıların hazırladığı ve sunduğu kadın devrimini anlatan ‘Gölge Tiyatro’ adlı oyun ve Ermeni Meclisi Kadın Folklör Grubu’nun ulusal dans gösterisi gerçekleştirildi.