Kadın tutsaklar: Sakineler'in mirasıyla direniyoruz

Leyla Güven ve açlık grevindeki 3 kadın, Paris Katliamı vesilesiyle bir yazı kaleme aldı. Yazıda, "Toplumu yükselten kadının yokluğu çöldür" denilirken, "Öcalan'ın paradigması pusulamızdır" mesajı da verildi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in, İmralı tecridine karşı açlık grevi 62'nci gününde. Yine tecridin kaldırılması için 6 cezaevinde 30 tutsağın başlatmış olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi de 24'üncü gününde. 

Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan açlık grevi eylemcileri, Leyla Güven, Gazeteci Kibriye Evren, Hilal Ölmez ve Evin Kaya, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris'te katledilen Kürt kadın devrimciler Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan'a ilişkin yazı kaleme aldı. 

'SAYIN ÖCALAN'IN PARADİGMASI PUSULAMIZDIR'

4 kadın tutsağın yazısı şöyle:

"Diyarbakır zindanında okuyoruz, yürüyoruz, konuşuyoruz onlarca kadınla. 30 yıl önce Sakine Cansız’ın okuduğu, konuştuğu, yürüdüğü yerde. Tükürmek istiyoruz celladımızın yüzüne, Sakine yoldaşın tükürdüğü gibi ve her anımızı kavgaya çevirmek istiyoruz, tıpkı onun gibi. Bu uzun direniş yolculuğunda rotamız kadın özgürlük mücadelesidir. Sayın Öcalan’ın paradigması bu yolda pusulamızdır bizim. Dünyada zulüm gören tek bir kadın kalmayana dek sürecek bir mücadeledir bu. Kadın özgürlük mücadelesini büyüterek zirveye taşıyan, tarihi direniş değerlerimiz Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan 9 Ocak’ta katledildiler. Bu katliamla bir halk vuruldu. Susmadı namlu sonra Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’a döndü.

Ocak ayının karakışı katliam karasına bürünürken, içini yaktı Kürt kadınların. Katliamı yapan zihniyetin düşündüğünün aksine ateş topuna dönüşen Kürt kadınların acısı yeni direnişleri doğurdu. Doğan ateş durmadan büyüyor. An, zaman içerisinde tarihtir. Diyarbakır zindanında yeniden başlayan direniş tıpkı 12 Eylül’ün o kapkara ve ölüm kokan zamanlarında, faşizmin kol gezdiği ve tarihin utanç hanesine yazılı bu ortamda Sakinelerden bugüne devraldığımız tüm yoldaşlarımızla büyüttüğümüz bir direniş ateşidir. Bu ateş küllerinden doğan Anka Kuşu’dur...

'KADIN OLMAZSA YAŞAM ÇÖL OLUR!'

Bu direniş tam da umutların tükenmiş olduğu sancısını taşıyan, katliamlarla yok edileceği yanılgısını yüklenen bir coğrafyada özgürlüğün yeniden dirilişidir. Kadın, direniş ve özgürlüğün ölçüsüdür. Kadın nasıl önemli bir gösterge ise o ülkenin gelişim niteliği açısından, bir hareket yahut her türlü siyasal, kültürel, ekonomik yapılar için de bu geçerlidir. Kadının özgürlük ve demokrasi nitelinin belirleyicisi konumunun farkında olan mevcut eril iktidar yapıları, tarihin her döneminde kendi zihniyetini sürdürebilmenin yolu olarak katliama başvurmuştur.

Özgürlük ve adalet fikriyle yaşam kuran ve bu yaşam tohumunu eken öncü kadınların yok edilmesi demek toplumun siyasal, kültürel, ekonomik, demokratik yapısının çağlara tekabül eden iktidarın gerici zihniyetine kurban edilmesi demektir. Yaşamın kurak, çorak ve dahi çölleşmesi demektir. 

Toplumu yükselten kadının yokluğu çöldür. Kadınların varlığı dünyanın her karış toprağına direniş yağdıran yağmur yüklü bir buluttur. Heval Sara mücadelesi ile bir bulut gibi kapkara ve kurak dünyamıza yağdı. Kürt kadınının Ortadoğu ve Kürdistan’da direnişi yeşertmesinde ve büyümesinde öncülük misyonunu layıkıyla yerine getirdi. Şimdi de kadınlar olarak başlattığımız eylemlerimizi tüm haklı talepler yerine getirilene dek, üstlendiğimiz direniş mirası ve geleneği ile sürdürüyoruz."