Bugün, artık birçok tarafça 21’inci yüzyılın kadın yüzyılı olduğu kabul görüyor. Bu yüzyılın, her şeyden daha çok kadının ve özgür kadın mücadelesinin damgasını vuracağı, birçok düşünür ve politikacı da dahil toplumun çoğunluğu tarafından savunuluyor. Peki, kadın yüzyılının çeyreğini tamamlamaya doğru ilerlerken, bir yıl arayla kadın mücadelesinin geldiği düzeyde ve bu mücadelenin getirilerinde neler değişiyor?
Belki de mücadelenin kesin sonuçlarına dair pek de iç açıcı bir tablomuz henüz yok. Ne kadın katliamlarının durduğunu ne de kadın emeğinin hakkının verildiğini söyleyebiliriz. Ne horlanmanın ne de reklam aracı olmanın önü alınamadı. Belki Narinleri, Rojinleri katledenlere hakkettikleri cezayı veremedik henüz, ama şu kesin bir gerçek ki, eril egemen sistemin çürümüşlüğüne indirilen darbe, en büyük erkek egemeni temsil eden devleti, görünmez örtüler altına çökertebiliyor. Kürdistan’dan Hindistan’a, İran’dan Türkiye’ye, Afrika’dan Avrupaya kadar her yerde kadınlar, tarihte hiç görülmediği kadar büyük bir dayanışma içinde ve bu dayanışmanın şiarı, kadının en büyük yoldaşı Önder Apo’nun yarattığı “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıdır.
Bugün bir Belluc kızı, adını Zîlan Kurd koyup ülkesinin işgaline karşılık Tanrıça Zîlan’ın yolunu izliyor. Bugün İran, Hindistan, Afrika, Amerika ve bütün Avrupa, bir kadın katliamına karşı hep birlikte ayağa kalkıp “Jin, Jiyan, Azadî” haykırışlarıyla eril sistemin üzerine üzerine yürüyor. Bugün dünya genelinde, geç kalınmış olsa da Jineoloji (kadın bilimi) tartışmaları yürütülüp derinleştiriliyor. Ve dünya genelindeki bu muazzam kadın devrimi dalgası, kesinlikle Rêber Apo’nun PKK’de öncelikle kadın militanlarda başlattığı sonsuz boşanma hamlesiyle paralel gelişiyor.
ÖZGÜR KADIN VE ERKEK, RÊBER APO’NUN FEDAİLERİ ŞAHSINDA YARATILIYOR
“Sonsuz boşanma,” kadın kurtuluş ideolojisinin yol ve yöntemi olmuş büyük kadın ordulaşmasını sağlayan zihniyetin adıdır. PKK içindeki kadın ordulaşması, kadın yüzyılına girmeden evveline dayanıyor ve neredeyse 35 yılını doldurdu. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Mücadele Ve Dayanışma Günü’nde en çok da merakla irdelenmesi gereken de kadın ordulaşmasının geldiği düzey oluyor.
Şimdi uzun uzadıya anlatmak yerine küçük bir örnek belki açıklayıcı olur. Son üç yılda, Tanrıça Zîlan çizgisine bağlı fedai militanlar tarafından üç fedai eylem gerçekleştirildi. 2022’de Mersin’de iki tanrıça, faşizmin ve eril sistemin merkezine, eşine ender rastlanan bir cesaretle, Zîlanca yürüdü. Onların eylemi, erkek egemenliğinin tanrıça kültürü karşısında tahtından baş aşağı yere çakılmasının resmiydi aynı zamanda. Ertesi yıl, 2023’te Zîlan’a bağlılık sözleriyle fedailiğe atılan iki özgürlük savaşçısı, bu defa erkekçi devletin daha da ininde ve merkezinde gerçekleştirdikleri fedai eylemle, dönüşen ve Tanrıça kültürüne derinden bağlanan erkeğin asla kurnaz sisteme teslim olmayacağını, tersine, yiğitlik çizgisinden yürüyerek daima insan kalacağını ve insanlık düşmalarına karşı da en büyük eylemci olacağının mesajını veriyor.
Ve yıl 2024, bu defa Zîlan çizgisinde tanrıçalaşan Asya ve ana tanrıça kültürünün özünde yeniden yaratılan Önder Apo’nun ahlaki ve politik toplum ideolojisinin öncü militanı Rojger, omuz omuza yürüyor, 5 bin yıllık devlet aklının son ölüm makinelerinin üretildiği merkeze. Eylemin sonuçları, etkisi ve mesajları elbette ki kapsamlı, fakat çizdiği bir portre de var ki o da özgür kadın ve erkeğin gerçekleşmeye başladığının müjdesi oluyor. Bu portre, Önder Apo ideolojisinin 46 yıllık mücadelesinde toplumsal devrim ve kadın devrimi açısından yaşadığı zaferin bir portresi oluyor.
Her yılı, içinde gerçekleştirdiği gelişmelerle geride bırakan kadın özgürlük mücadelesi, YJA Star ve HPG’nin fedai savaşçılarının duruşlarıyla zafere yaklaşmakla kalmıyor, her yıl eril egemen sistemin elinden bir parça daha zafer çalıyor. Bu fedailer, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nün en büyük abideleri oluyor.