‘Kadınlar, ‘ötekileştirilmiş’ koşullar içinde yazıyorlar’

Öz: Toplumda kadının kapatılması kadar, özgürlük hamleleri de bizleri etkiliyor. Kaldı ki, kadın olarak kimlik, kişilik kazanmamızı ve taşıdığımız özgürlük duygumuzu –en habersiz olanlarımız bile- kadın hakları mücadelesine borçluyuz.

Son zamanlarda Türkiye’de yazar kadınlardaki artış hakkında konuşan yazar Sibel Öz, “Biz özgürlük derdi olan kadınlarsak, her metnimizde bir var olma sorunu vardır. Toplumda kadının kapatılması kadar, özgürlük hamleleri de bizleri etkiliyor. Kaldı ki, kadın olarak kimlik, kişilik kazanmamızı ve taşıdığımız özgürlük duygumuzu –en habersiz olanlarımız bile- kadın hakları mücadelesine borçluyuz” dedi.

Kadının yazarlıktaki tarihi net olarak bilinmese de tarih boyunca kadınlar yazarlıktaki adından söz ettirmeyi başardı. Toplumsal cinsiyet rollerinin en keskin olduğu süreçlerde kendi kimliklerini gizleyip mahlas kullanan kadınlar, 21. yüzyılda her geçen gün yeni bir eser üretiyor. Nobel ödülüne layık görülen eserler üreten kadınların sayısı gün geçtikçe artıkça Türkiye’de de bu artış yaşanıyor. Politik bunalımın ve kadınlar üzerinde derin baskının gölgesinde yazan yazar kadınlar ANF’ye konuşarak son zamanlarda yazar kadınlardaki artışı anlattı.

‘MÜLTECİLER İÇİN TAŞA FISILDAYAN ÖYKÜLER-KOBANÊ’

“Okuma yazmayı öğrendikten sonra hep yazdım” diyen ve birçok sosyal projeye imza atan yazar Tekgül Arı, Türkiye’deki politik yazarlardan biri. Bugüne kadar ‘Bedenim Tetikte’, ‘Aşk Susmadan Git’ ve ‘Nişa Kaybolmaya Hazır Değilim’ kitaplarını yayınlanan Arı, “Dünyada savaşlar varken sessiz kalmak, insan olmak çabasına uygun düşmezdi. Mülteci çadırlarını yerinde ziyaret ederek, 38 yazarla, uluslararası nitelikte, mültecilerin öykülerinin yer aldığı ‘Taşa Fısıldayan Öyküler-Kobanê’ kitabını yayına hazırladım” diyerek yazarlıktaki çalışmalarını anlattı.

‘KADINLAR, ‘ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ’ KOŞULLAR İÇİNDE YAZIYOR’

Türkiye’deki yazar kadınların karşılaştıkları zorlukları anlatan Arı, yazar kadınların gözlem yeteneği olmadığı düşünülüp yazdıkları eserlerde sadece kendi yaşamlarını yazdıkları düşünüldüğünü söyledi. Bu çıkarımdan ötürü yazar kadınların eserlerinde sansür uygulandığını yorumlayan Arı, yazılan eserlerin sönük kaldığını savundu. Türkiye’de yazar kadınların sayısında artış yaşandığını gözlemlediğini kaydeden Arı, ‘Kadınlara hangi koşullar yazdırıyor’ sorusuna, "Simon de Beauvoir kadının ezilmişliğine varoluşsal ve varlık bilimsel bir açıklama getirir. Kadın ötekileştirilerek ezilir. Bu sözden yola çıkarsak, kadınlar, ‘ötekileştirilmiş’ koşullar içinde yazıyorlar” diye yanıt verdi.

‘ERİL İDEOLOJİ KADININ YAZMASINDAN RAHATSIZ OLDU’

‘Kadınların cins savaşı verdiği Türkiye’de kadınların kazanımları siz yazarları da etkiliyor mu? Nasıl sonuçlarını alıyorsunuz?’ sorusunu da yanıtlayan Arı şöyle konuştu: “Tarihsel perspektiften bakarsak kadın hareketleri 1910-1920 arasını kapsayan birinci dönem ve 1980’lerden günümüze kadar olan ikinci dönem halinde incelenir. Bu dalgalarda yer alan feminist kadınlar iyi eğitimli, kentli ve orta sınıf kadınlardı. Daha fazla eğitim, çalışma hayatına girme, sosyal yaşama katılma ve kadının aile içindeki konumunu yükseltmesi için uğraşmışlar. Başarılı da oldular. Ancak eril ideoloji kadının kendi, varlıksal farkındalığından ve kendisini ifade etmesinden yine rahatsız olmaya başladı. Yasalar önünde şu an eşit görünmek hiçbir şeyi ifade etmiyor, fiili olarak eşitsizlik devam ediyor. Ancak feminist gruplar boş durmuyorlar, kadın hakları için uğraşıyorlar. Ancak bilinç yükseltme grubunun yaygınlaştırılamaması, kadınların eril dil kodlarını temizleyememeleri ve örgütlenememe gibi sorunlar devam ediyor. Bugün siyasal ideolojik yapı da kadını bulunduğu yerden daha geriye götürmek için çaba harcıyor.”

‘TOPLUMDAKİ ÖZGRÜLÜK HAMLELERİ YAZAR KADINLARI DA ETKİLİYOR’

Notabene Yayınevi’nde edebiyat editörü olarak çalışan yazar Sibel Öz de erkek yazarların cinsiyeti belirtilmezken yazar kadınlar için sürekli cinsiyetlerinin belirtilmesini ise, “Çok fazla tahlile, didiklemeye müsait ve muhtaç bir kavram bence ‘kadın yazar’ meselesi. Bu kavramla size şunlar deniyor aslında; bir yazarlık erkek alanıdır. Sen kadın olarak erkeklerin alanındasın” şeklinde anlattı. “Yazar kadınlar da bu toplumun bir parçası” diyen Öz, “Toplumda kadının kapatılması kadar, özgürlük hamleleri de bizleri etkiliyor. Kaldı ki, kadın olarak kimlik, kişilik kazanmamızı ve taşıdığımız özgürlük duygumuzu –en habersiz olanlarımız bile- kadın hakları mücadelesine borçluyuz” diye konuştu.

‘METİNLERİMİZDE BİR VAR OLMA SORUNU VAR’

“Edebiyat, kadının kendini gerçekleştirme eyleminin hayat bulduğu bir alan mıdır?” sorusunu ise Öz şu şekilde yanıtladı: “Edebiyat bireyseldir. Ancak varoluşsal nedenlerden dolayı kadın edebiyatçılar, kadın (daha doğru deyimle erkek) sorununu dert edinmek zorundadırlar. Yoksa özgürce yazamazlar! Borges’in bir sözü geldi aklıma. Bir söyleşisinde, ‘Ben uzayın derinliklerinde geçen bir öykü yazsam bile o öyküde Arjantin vardır’ der. Dolayısıyla biz özgürlük derdi olan kadınlarsak, her metnimizde bir var olma sorunu vardır.”