Kadınların yaşamı örgütlediği nadir bir halk: Mosuolar

Himalayalarda Tibet-Birman halklarından olan Mosuolar, anaerkil sistemin korunduğu ve evlilik kurumunun olmamasına rağmen toplum yaşamının sağlanabildiği nadir topluluklardan.

Çin’in güneybatısındaki Lijiang şehrine 200 kilometre mesafedeki dağlık alanda yaşayan Mosuo halkı, Çin’in anaerkil son topluluğu olarak biliniyor. Kendilerini ‘Na’ olarak adlandıran Mosuolar, Çin’deki azınlık halklardan Naxilerin bir alt grubunu oluşturuyorlar.

Mosuoların yaşadığı Shinami adlı gölün de bulunduğu Yongning idari bölgesi ise, Çince ‘Sonsuz Huzur’ anlamına geliyor.

Mosuo terimi daha önceleri tüm Naxi halkına verilen ad iken, şimdilerde sadece Shinami gölü çevresinde yaşayan anaerkil topluluk tarafından kullanılıyor. Zira Lijiang şehrinde ve çevresinde yaşayan Naxi halkının büyük kısmı artık ‘ataerkil’ sisteme geçmişler ve kadınların toplum içindeki yeri diğer toplumlar gibi geri bir düzeye gerilemiş.

Mosuolar ise kadınların toplumsal ve aile yaşamında belirleyici role sahip olduğu azınlıklardan.

EKONOMİK YAŞAMI KADINLAR ÖRGÜTLÜYOR

Kadının ailenin sorumlusu olarak geçtiği bu toplumda mülkiyet veya soyun devamı noktasında da kadınlar öne çıkıyor. Kadınlar ailenin ekonomik yaşamını örgütlerken, var olan mal varlıkları da yine onlara ait. Ayrıca dünyadaki diğer toplumların tersine soy da erkekler değil kadınlar üzerinden yürüyor.

Sorumluluğun kadınlarda olmasından dolayı erkeklere oranla çok daha fazla çalıştıkları bir toplum olan Mosuolarda erkeklerin bunu hiç yadırgamadığı biliniyor. Kadınlar daha çok toplumu örgütleyen pozisyonda iken, erkekler de tarım gibi ağır işleri üstleniyor.

ŞİDDET NEREDEYSE YOK DENECEK KADAR AZ

Ataerkil toplumlara göre anaerkil Mosuoların en belirgin avantajları ise, neredeyse şiddetten tümüyle arınmış olmaları.

Şiddetin olmamasının en önemli nedeni olarakta erkeklerin neredeyse hiçbir sorumluluklarının olmaması ve dünyanın diğer kalanındakine benzer bir iktidar anlayışının olmamasına bağlanıyor. Çünkü kadınlar bu toplumda güç sahibi olsalar da bunu daha fazla mülkiyet edinmek için kullanmıyorlar. Kadınların ellerindeki gücü daha ziyade ailenin devamı ve mutluluğu için kullanmaları sayesinde çatışmalar önlenebiliyor.

Şiddetin günümüzde olmamasına rağmen Çin’deki bir etnolojik müzede Mosuo savaşçılarının olduğu görülüyor. Tarihte bazı komşu kabilelerin Mosuo çocuklarını köleleştirmek amacıyla saldırılar düzenlediği ve bundan kaynaklı olarak savaşların yaşandığı tahmin ediliyor.

ERKEKLERİN KENDİLERİNE AİT EVLERİ YOK

Mosuolarda görülen bir diğer farklı nokta ise, erkeklerin kendilerine ait evlerinin olmaması. Genellikle yaşanılan evler yetişkin kadınlara ait iken, eş veya birlikte yaşanılan erkek ancak kadının da onayıyla evde kalabiliyor.

Erkekler ise eğer birlikte oldukları bir kadın yoksa ancak ailelerinin yanında kalabiliyorlar. Tabii orada da yine evin sahibi bir kadın oluyor.

ÇOCUK KONUSUNDA KARAR KADININ

Ayrıca kadınlar evlilik kararını kendileri verirken, çocuk konusunda da yine kadının kararının olması gerekiyor. Zira erkeğin çocuk üzerinde ciddi bir sorumluluğu yok ve doğal olarak da kadınlar bu konuda karar yetkisine sahip.

Yine anaerkil bir toplum olduğundan Mosuolarda çocuklar arasında ayrım pek yapılmazken, kız çocuklarının olması özellikle isteniyor. İleride sorumluluk sahibi olacak kadın olduğundan bu böyle.

GEÇİMİ SAĞLAYAN KADIN OLUNCA KIZ ÇOCUĞU TERCİH EDİLİYOR

Ayrıca ileride evin geçimini sağlayacak kişinin kadın olması nedeniyle kız çocuklarının olmayışı aileler için geçim sıkıntısının yaşanmasına da yol açabiliyor. Çocukların bakımını ise genellikle dayıları üstleniyor.

Bölgede araştırma yapan birçok etnolog Mosuoları daha çok ‘Na’ halkı olarak adlandırıyor. Geçtiğimiz yıllarda Fransa’da yayınlanan bir kitapta da Mosuolar, ‘Babasız ve kocasız bir toplum’ başlığını taşıyordu.

‘BAŞINDA KRALİÇENİN OLDUĞU’ HALKIN ARDILLARI

Birçok Tibet-Birman halklarının öncülü olarak kabul edilen Qiangların soyundan geldiği tahmin edilen Mosuolar, anaerkil geleneklerini Qianglardan aldığı kabul gören bir teori.

Çin’in en büyük etnik topluluğunun tarihini ele alan ‘Hanların Tarihi’ adlı eserde, Mosuoların öncülleri kabul edilen Qiangların yaşadığı Yanyuan’da 1 ve 2’inci yüzyıllarda kadınların toplum içinde onore edildiğine dikkat çekiliyor. Günümüzde Sichuan eyaletinin güneyinde Himalaya eteklerinin tarif edildiği bu tarihi belgelerde, kadınların klanları yönettiği ve ‘ölüleri kadınların yaktığı’ gibi detaylara yer veriliyor.

10’uncu yüzyıla dair ‘Tangların son dönem tarihi’ adlı bir başka eserde de, Qiangların bir branşı olan bir topluluk için ‘Doğunun Kadınlarının Krallığı’ terimi kullanılıyor. Bu krallığın başında ise bir kadının olduğu belirtiliyor.

DIŞ DÜNYAYLA BAĞIN KOPUK OLMASI ATAERKİLLEŞMEYİ ÖNLEDİ

Tarihsel olarak anaerkil toplulukların var olduğu sanılan bir bölgede yaşayan Mosuolar, 1950’li yıllara kadar dünyadan büyük oranda kopuk bir şekilde yaşadılar. Mosuoların bugün yaşadığı Yongning ve çevresini Lijiang şehrine bağlayan ilk araç yolu ise 1970’li yıllarda inşa edilmiş.

Ancak dış dünyayla bağlantının geç başlamış olması sayesinde toplumun geleneksel olarak kadın tarafından yönlendirilen yaşam tarzı olduğu gibi korunabilmiş.

‘EVLİLİK OLMADAN TOPLUM YAŞAYAMAZ’ TEORİSİNİ BOŞA ÇIKARTTILAR

Tarihte bahsedilen Himalayalar’da anaerkil geleneklerin sürdüğü toplulukların sonuncusu olarak kabul edilen Mosuolar, birçok teoriyi de boşa çıkarmış. Mosuolar geçtiğimiz yüzyılda keşfedilene kadar birçok sosyolog ‘evlilik olmadan hiçbir toplumun yaşayamayacağını’ savunuyordu.

Evlilik gibi bir kurumun olmadığı Mosuoların varlıklarını koruyor olmaları da bu teoriyi boşa çıkarmış.

EGEMENLİK İLİŞKİSİNİN OLMAMASI MODEL TOPLUM İŞARETİ

Kadın-erkek ilişkilerindeki bu farklılık ile iktidar amaçlı çatışmaların olmaması birçok antropolog tarafından Mosuoların en başlı özelliği olarak görülüyor. Mosuolar, tüm bu yönleri nedeniyle 1995 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından ‘model toplum’ olarak kabul edilmişti.

Kimi gözlemcilere göre ‘ilkel komünizm’ olarak adlandırılan Mosuolarda mülkiyetin tüm aileye miras kaldığı sistem 17’inci yüzyılda dönemin Çin kanunlarınca yasaklanmış. Bundan dolayı ise mülkiyetler klanın tümü yerine miras kalmasa da, ailenin en yaşlı kadın bireyine kalacağı bir kural kabul edilmiş.

MİRASIN KLANA KALMASI KURALI ÇİN HUKUKUNCA DEĞİŞTİRİLDİ

Bu tarihe kadar var olan tüm mülkler klanın geneline ait iken, yönetimi de klanın en yaşlı kadın bireyinin sorumluluğu altındaki diğer tüm kadınlarca sağlanıyordu. Bu sayede sırf miras yüzünden her seferinde hukuki süreçlere gerek duyulmuyordu.

Şimdilerde ise tüm ev veya toprakların sorumluluğunu elinde tutan en yaşlı kadın birey, daha sonra bu yetkiyi en yetki gördüğü kızına bırakıyor.

Genel olarak klanın başına geçen ve ‘Dabu’ olarak adlandırılan kadınlar 40 ile 60 yaş arasındaki üyeler arasından seçiliyor. Bu kadınların da diğer klan üyelerine oranla herhangi bir ayrıcalığı kesinlikle yok.