KBDH'nin cephe kararlılığı sürüyor

Türk siyasi tarihinin en temel karakteri olan komploculuğun güncel ifade olan AKP-MHP iktidarına karşı duran KBDH'nin, kadınların direniş cephesini örgütleme kararlılığını sürdürüyor.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Helin Ümit, Efrîn'deki direnişe katılmak ve destek vermenin devrimci kadınların gerekçesiz görevi olduğunu vurguladı.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Helin Ümit, KBDH'nin kuruluş yıl dönümü vesilesiyle ANF'nin sorularını yanıtladı.

Kuruluşunun üzerinden bir yıl geçen KBDH'nin kuruluş amacı neydi?

Kadınların Birleşik Devrimci Hareketi (KBDH), Türkiye ve Kürdistan devrimci mücadelesi açısından bir ilki oluşturuyor. Elbette kadınların farklı zeminlerde bir araya geldiği birçok platform var. Dünya kadın hareketlerinin ortaya çıkardığı çok zengin bir deneyim, tecrübe üzerinden kadınlar her geçen gün daha fazla birbirine yakınlaşma, destek olma, ortak mücadele programları oluşturarak var oluşlarından kaynaklanan haklarını kazanmaya çalışıyor. Yine Türkiye’de kadın mücadelesi çok eskiye dayanıyor. Kürt kadınlarının yürüttüğü özgürlük mücadelesi de günümüzde sadece Türk, Laz, Çerkez, Ermeni ve diğer halklardan kadınları etkilemekle kalmıyor, dünyada kadın mücadelelerine model oluşturuyor, kaynak oluyor. Buna bir de Kürt kadınlarının tarihsel toplum içerisinde oynamış olduğu rolü de eklemek gerekiyor. Erkek egemenlikli sistem tüm ideolojik araçlarıyla uğraşsa da kadınlar, sadece ve sadece kadın oldukları için eziyet gördüklerinin, dışlandıklarının, küçümsendiklerinin farkına varıyor.

Kadınlar, kapatıldıkları kafesleri parçalayarak bir araya gelmeyi önemsiyor. Her ne kadar içine hapsedildikleri kafesleri çoğu zaman korunaklı bir barınma alanı olarak görmeye zorunlu bırakılsalar da özgürlük tutkusu, mahkum edilen yaşam işkencesinin dışında farklı yaşam seçeneklerinin olması olasılığı çekici geliyor.

Kadınlar sistemin en dibinde, bu sınıflı toplum gerçekliğini, ezen-ezilen ilişkilerinin ağırlığını, özne-nesne ayrımının açığa çıkardığı gerçekliğin tüm yükünü bedeninde, ruhunda, zihninde taşıyor. Kadın özgürlüğü ve mücadelesi olmadan toplumsal ilişkilerin mülkiyet, sınıfsallık özelliklerinden azade edilebilmesinin mümkün olmadığını daha iyi fark ediyoruz.

KBDH, dünya kadın mücadelelerinin açığa çıkardığı sinerjiyi arkasına alıyor. Ve kadınların özgürlük mücadelesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu biliyor, kaybedilen kadınlığını bu tarihi yeniden oluşturarak inşa etmeyi hedefliyor. Eksik, bozuk, tehlikeli, günahkar, duygusal, akılsız, cinsel obje şeklinde uzayıp giden cinsiyetçi kavramlar altında özgür, iradeli, coşkulu, umut kaynağı, duygulu, zeka dolu, insan kadını çekip çıkarıyor. KBDH her ne kadar Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınların birleşik örgütü olarak Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye’de mücadele etmeyi ön görse de içinde bulunduğumuz kimliklerin ayaklandığı ve yeni bir sistem arayışı içerisinde olduğu bu tarihsel devrim sürecinde kadın devrimi temelinde toplumsal sistemlerin gelişmesi perspektifine bağlı kalıyor.

Türkiye ve Kürdistanlı kadın devrimcilerin birleşik örgütlenmesi olarak KBDH daha özgün anlamlar ve amaçlar da taşıyor mu?

Elbette, bunun tarihsel ve güncel nedenleri var. Bunları iç içe değerlendirmek gerekiyor. Öncelikle iktidar ve devlet ilişkilerinin oluştuğu bu coğrafyanın kadınları, dünyanın herhangi bir yerinde de erkek egemenliğinin ve toplumsal cinsiyetçiliğinin şiddet başta olmak üzere yalan ve zorba yüzüyle karşı karşıya kalan kadınlarıyla ortak paydada buluşuyor. Ancak yoğunluğu, artısı, oran olarak fazlalıklarıyla birlikte bu buluşmayı yaşıyor.

Ortadoğu’da, Türkiye ve Kürdistan'da kadınlar binyılların katmerli kölelik uygulamaları altında adeta inlerken kapitalizmin çıkışıyla zaferini ilan eden Batı dünyasında kadın üzerindeki sömürü sisteminin mekanizmaları farklılık arz ediyor. Yine çıkışı bu coğrafyada olan dinlerin kadın yaklaşımları, toplumsal hafızada halen çok canlı ve güncel gelişmelerde de gördüğümüz gibi günlük olarak kendini yeniden yapılandırıyor. Kadınların inanç dünyaları bu ideolojilerle kuşatılmış oluyor. Kadın üzerindeki ilk hakimiyete dayanan iktidar ilişkileri günümüze kadar kartopu gibi yuvarlana yuvarlana büyütülen bir mekanizma olarak kadınlara nefes aldırmıyor. Aile ilişkileri başta olmak üzere yaşamın her alanında iktidar kadınların kafasına vura vura, canlarını ala ala mülkiyetin ana malzemesi olarak kadını konumlandırıyor. Milliyetçilik kadınların bedenini bir doğum makinasına indirgeyerek sistematik hale gelen savaşların kadrosunu kadına dayalı yaratıyor, ucuz işgücünü buradan çıkartıyor. Bu örneklendirmeler arttırılabilir. Fakat asıl anlatmak istediğimiz üzerinde yaşadığımız coğrafyada kadına karşı inşa edilen cinsiyetçilik katı ve şiddet yüklü yürütülmektedir.

Kadınların, özellikle de devrimci hareketler içerisinde yer alan, bunun için kafeslerinden çıkmaya cesaret göstererek toplumsal mücadelelerde yer alan kadınların öncü düzeyde bir araya gelmesi radikal kadın özgürlük çizgisinin geliştirilmesini, bunun eylem hattını oluşturması açısından tarihsel bir önem açığa çıkartıyor. Bu anlamda KBDH örgütlenmiş, bilinçlenmiş ve eyleme geçmiş kadınların, öncü kadınların örgütlü hareketi oluyor. KBDH içerisinde yer alan tüm örgütlerin ve elbette kadın öncülüklerinin çok etkiliyeci, tarihi kökleri olan, her biri destansı direniş abidesi olan kadın şehitleri ve bu uzun soluklu mücadelenin açığa çıkardığı tecrübeleri mevcuttur. Türkiye ve Kürdistan’ın tüm şehirlerine dokunmuş bir kadın devrimci gerçekliği vardır. Bu devrimci kadınlar her ne kadar hak ettikleri kadar öne çıkmamış ve anlatımları eksik kalmış olsa da Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketleri içerisinde ilk günden bugüne kadar ezilenlerin, inkar edilenlerin mücadelesine büyük bir heyecan ve umutla katılmışlardır. Sosyalizmin sınıfsız, sömürüsüz, özgür toplum çağrısında kendi kurtuluşlarını görerek sahiplenmişlerdir. KBDH bu deneyimlerin bizi ulaştırdığı bir sonuç ve yeni bir başlangıçtır.

Devrim hedefine bağlı güçlerin ortak mücadele eder hale gelmesinin önemine rağmen neden tereddütle yaklaşanlar var?

Türkiye ve Kürdistan devrimci mücadelesinin tarihinde, devrimci dalgalanmaların yükseldiği ve buna karşı faşist-darbeci saldırıların yoğunlaştığı dönemlerde çeşitli birlik çalışması hep olagelmiştir. Bunların ne derecede uzun soluklu olduğu ve amaçlara hizmet eder hale geldiği değerlendirme konusudur. Ancak devrim hedefine bağlı güçlerin ortak mücadele eder hale gelmesi her koşulda önemli oluyor. Halk ve özgürlük düşmanı güçler tüm çelişki ve farklılıklarını bir tarafa koyarak nasıl ki birlikte hareket ediyorsa sistematik olarak devlet zoru, polis, ordu ve diğer kolluk güçlerinin saldırıları altında olan devrimci güçlerin imkanlarını daha fazla bir araya getirerek gerektiğinde bir taşı atmak, gerektiğinde toplumu ayağa kaldırmak, gerektiğinde doğruları aynı cümlelerde ifade etme çalışmalarının yine adına hareket ettiğimiz devrimciliğin gereği, onuru, karakteri olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşı tereddütlü durmak ancak dar grup ya da parti çıkarlarına takılı kalmak veya farklı güçlerin etkisinde hareket olarak yargılanmaktan kurtulamaz.

Bununla birlikte Kadınların Birleşik Devrimci Hareketi bir ilk oluyor. Farklı devrimci, sol, sosyalist örgütlerde yer alan kadınların bir araya gelerek oluşturduğu hareketimizin kadın mücadelesini geliştirmek kadar bunu geliştirdiği oranda sosyalizmin özünü açığa çıkartacağına, bunun yanında devrimci hareketleri bir araya getirme ve tutmada rolünü oynayacağına, yarattığı pozitif etkiyi giderek yayacağına olan inancımızı bir kez daha belirtiyoruz.

Geçen bir yıllık süreyi, Kürdistan ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler ve Kadınların Birleşik Devrimci Hareketi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kadınların Birleşik Devrimci Hareketi oldukça tarihsel bir zaman diliminde kuruluşunu ilan etti. Türkiye ve Kürdistan’da giderek irade haline gelerek 7 Haziran seçimlerinde tercihini demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan’dan yana yapan geniş bir toplumsal hareketlilik oluşmuştu. Kürdistan özgürlük mücadelesi adeta taştan su çıkarırcasına Kürdistan’a özgür bir varlık olma seçeneğini oluştururken Türkiye’de de çoklu kimliklere dayalı, çoğulcu demokrasiyi, tüm etnik yapıların ve inanç gruplarının varlıklarını özgürce yaşayabilecekleri bir siyasi söylemin etkili olmasının önünü açmıştı. Bir sınıfın, bir inanç grubunun, bir etnik yapının hakimiyetine dayalı olarak yapılandırılan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı Anadolu ve Mezopotamya’nın rengarenk dokusunu tekçilikle, hakim sınıfların tekelciliğine, kimlikler kadar inançların zengin bahçesini Sünni dogmatizmi ile kasıp kavuran erkek politikalarına karşı net tutum gelişmekteydi. Türkiye devrimci sol, sosyalist geleneği bu gelişmeler içerisinde şovenizm ve milliyetçiliğin etkileri karşısında verdiği kapsamlı özeleştirilerle önemli bir mesafe almış, Kürdistan ve Türkiye devriminin karşılıklı diyalektiği daha iyi kavranmıştı. Türk egemen sınıfları açısından ezilenlerin, halkların ve özellikle de kadınların bir araya gelerek iradeleşmeleri en büyük tehlike olarak görülmüş ve çeşitli saldırı gerekçeleriyle, gerekçeler yoksa da bu gerekçeleri oluştura oluştura 1980 darbesinde gördüğümüz faşizm yeniden gündeme koyulmuştur.

Türkiye siyasi tarihi bir darbeler tarihi olmaya devam etmektedir. Darbeyi kimin yaptığı değil darbecilik sorundur. Buna derin komploculuk da denilebilir. Türk siyasi tarihinin en temel karakteri olarak, komploculuğu tespit etmek gerekir. AKP-MHP iktidarı bunun güncel ifadesi olarak hayat bulmaktadır. Bu anlamda KBDH bu güncel komploya karşı kadınların direniş cephesini örgütleme kararlılığı ile tam zamanında açığa çıkmıştır.

Geleneksel Türk siyasetinin komploculuğu kime karşıdır?

Başta adına hareket ettiği halka karşı komplocudur. Hatta asıl ihanet ettiği, komplo gerçekleştirdiği Türk halkı, Türkmenler olmaktadır. Zaten diğer halklara düşman olduğunu, başka bir kimlik ve varoluş tanımayacaklarını açıktan ilan etmişlerdir. KBDH bu komplonun zehirlediği zihniyetlere bir çağrı olmayı başarmıştır. İnşa edilen yapay Türkçülükle milliyetçiliğin en koyu biçimine mahkum edilen, egemen sınıflar tarafından kendisi olmaktan çıkartılarak kimliksizliği, tarihsizliği yaşarken kendisini devlet ve egemen sınıflarla özdeşleştirerek var olduğunu sanan, nefes alış verişi bile borçlarla olan bir toplumsal Türklük vardır. Dahası toplumsallığın en temel dokusu olan dayanışma, birlikte yaşam, anlayış, hoşgörü, farklılıklara saygı gibi nitelikler zayıflatıldığı için bir toplumsallık da kalmamış, toplumsal ilişkilerde kurt kanunu geçerli kılınmıştır. Güçlünün zayıfı ezdiği, zenginin fakirin efendisi olduğu, erkeğin kadınların sahibi olduğu gerici-faşizan bir düzen bu siyasi komploculuğun eseridir. KBDH bu güç ilişkilerine bir müdahale olarak birleşik devrimci kadınların öncülüğünde halkların birlikte yaşama kararlılığı olmaktadır. Türkiye toplumunu bu zehirli iktidar ilişkilerinden kurtaracak olanın kadınların devrimci direnişi olacağının müjdesidir.

Sözünü ettiğiniz Türklük, Efrîn'i işgal girişimine itiraz geliştiremiyor, iktidar ikna mı ediyor?

Kürtlere dayatılan imha savaşının Türkiye toplumunun zenginliklerinin imhası olduğu, bu savaşın iki tarafı da hedeflediği görülmek durumundadır. Günceldeki somut ifadesi olan Efrîn’e yönelik işgal ve soykırım savaşıdır. Türkiye toplumuna Kürtler avlanması gereken varlıklar olarak gösterilmekte, gençliğin özgürlük ve yenilik isteyen enerjisi hiç anlamadıkları bir savaşta yok edilerek toplum teslim alınmaktadır. Kadınlardan bu savaşa daha çok çocuk göndermeleri bunun için daha çok çocuk yapmaları istenmektedir. Bu savaş, Kürt halkına dönük hedefleri ile birlikte bir de iktidarın konumunu koruyan bir iç savaş özelliğindedir. Ne işçisi haklarından bahsedebilmekte, ne köylüsü elindekini avucundakini koruyabilmektedir. Saldırgan, ele geçirmeyi bir kültür halinde şekillendirerek toplumsal tüm değerleri cinsiyetçi iktidar kodlamalarıyla bir tecavüz haline dönüştüren, buna karşı direnenleri ise ‘diz çöktürme, baş alma, yakma ve yıkma’ metaforlarında görüldüğü üzere katliamla tehdit eden bir gerçeklik vardır. Her gün yaşanan kadın katliamlarını bundan bağımsız ele almak kendini aldatmaktan başka bir anlama gelmez. ‘Erkek devlet, devletin başındaki erkek sultan’ siyaseten ne uyguluyorsa evdeki, sokaktaki erkeklik de aynısını uygulamaktan çekinmiyor, tersine hak görüyor, öykünüyor. Kendinden görece daha güçsüz olanları ezmek toplumsal kültürümüzde asla bir yiğitlik örneği olmamıştır. Yiğitlik ve güzellik zulme, haksızlığa karşı direnişte açığa çıkar. Hak yolunda olmak olarak tabir edilen inanç sistemlerimizin de buna karşı çok net tutumu vardır. Hak yolunda olmak, biraz da hakikat sahibi olanların yanında olmak demektir. Kürt halkının arkasında bir devlet yok diye, kadınların iktidar kültürüne uyuşmayan varoluşları var diye aciz, güçsüz görmek ve saldırmak yiğitlik değil, zorbalık ve çirkinliktir.

KBDH'nin Efrîn savaşında somutlaşan bu gerçekliğe karşı tepkisi nedir, ne yapıyor?

KBDH'nın tepkisi çok net ve açık olmuştur. Bileşenler olarak aktif savaş cephesinde yer almaktan tutalım bulunduğumuz her alanda aktif eylemsellikler içinde olunmuştur. Efrîn’de gerçekleşen Çağın Direnişi, kadın öncülüğünde fedai bir tarzda yürütülmektedir. Kadınların yurtsever özleri, toplumsal ve sosyal devrimi gerçekleştiren Efrîn’de, saldırılar karşısında ayaklanmıştır. Efrîn'deki direnişe katılmak ve destek vermek devrimci kadınların gerekçesiz yapması gereken tutumu olmaktadır.

Bir yıllık süreç hareketimizin bünyesinde yer alan bileşenlerin daha fazla birbiriyle ortaklaştığı, ortak kimlik olarak hareket etme ihtiyacı ve isteminin öne çıktığı bir süreçtir. Kadınlara yönelik tüm cinsiyetçi söylem ve eylemlere karşı yanıt olma kararlılığımız vardır. Kadınlar olarak sömürgeci, işgalci savaşa karşı en ön cephelerde yerimizi alacağımız gibi Kürdistan’da boğulmak istenen özgürlük soluğunu Türkiye’nin güzelim dağlarına, toplumsallığımızın en güzel örneklerini yaşadığımız köylerimize, şehirlerine, sokaklarına taşırma hedefimiz vardır.

Toplumsal cinsiyetçiliğin ve erkek egemenliğinin yaşanmaz hale getirdiği toplumsal ilişkilerin devrimci değerler etrafında yeniden oluşturulmasına duyulan ihtiyaç her zamankinden fazladır. Kadınlar bu sürecin öznesi olacaktır, olmak zorundadır. Başka türlü bir toplumsal yaşamdan bahsedilemez. Bunun önünde duran tüm yapıların KBDH’ın hedefi olacağı da açıktır.

Bu anlamda ikinci yılına giren Kadınların Birleşik Devrimci Hareketi olarak kadınları, hareketimiz etrafında kenetlenmeye ve ortak mücadelede yan yana olmaya çağırmaktadır. Tüm devrim şehitlerini bu temelde saygı ve minnetle anarken, kadınlar olarak ortak direniş zeminini yaratan şehitlerimize gerçek bağlılığın hareketimizi büyütmekten geçtiğinin farkında olduğumuzu belirtiyoruz. Kadınların direnişi faşizmi yenecek!