KJK Koordinasyonundan ulusal çalışmalar için çağrı

KJK Koordinasyonu, son siyasal gelişmelere ilişkin görüş, tutum ve ulusal çalışmalar için bir çağrı yaptı.

Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanan son siyasal gelişmelerin bölgede yeni bir dönemin başladığına işaret ettiğini kaydetti.

Bu gelişmelerin Kürtler açısından çok büyük katliam tehlikeleri, soykırım politikalarını içermekle birlikte, eğer Kürt halkı ve kadınlar güçlü bir örgütlenme ve siyasi öngörü içinde, direniş ve inşa politikasını iç içe yürütebilirse büyük gelişmelerin de kazanılabileceği bir dönem olacağını belirtti.

KJK belgesinde şunlara dikkat çekti:

“Bu açıdan içinden geçmekte olduğumuz dönemin karakteri tüm halkımız tarafından güçlü anlaşılmalıdır. Dönemin anlaşılması kadar, Önderliğimizin Demokratik Konfederal sistemi temelinde çalışma yürütmemiz de son derece önemli olmaktadır. Demokratik Konfederal sistem, Demokratik Ulus Modeli çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz pratikleşme düzeyi ve bunun iradesi güçlü bir şekilde gösterilebilirse Kürt halkı açısından çok büyük özgürleşme fırsatlarını yakalayacağımız bir süreç gelişecektir.

Bu yönü ile Güney’de Kerkük eksenli yaşanan son gelişmeler; bir kez daha Rêber Apo’nun Kürt sorunun çözümünde ulus-devlete karşı alternatif olarak geliştirdiği demokratik konfedaralizim, demokratik ulus modelinin doğruluğunu oraya çıkarmıştır. Önderliğimizin Kürt ulusal birliğinin acilen kurulması, Kerkük, Şengal başta olmak üzere orta alanın öz savunma ve demokratik özerklik modeli ile örgütlenmesi konusunda ki görüşlerinin de ne kadar haklı ve doğru olduğunu doğrulamıştır

Bu yönü ile Rêber Apo’nun düşünceleri temelinde Kürtlerin daha akıllı, inisiyatifli ve birlik oluşturan bir politika, siyaset ve öz savunma geliştirmesi ile Kürtlerin büyük kazanacağı bir kez daha netleşen bir husus olmuştur.

Kürtlerin birleşik, stratejik ve kendi öz güçlerine dayalı, bölge halkları ile birlik ve kardeşlik temelinde bir siyaset ve politika izlemeleri artık zorunludur. Kürdistan da yaşanan her gelişme bu anlamı ile evrenseldir. Ortadoğu ve dünyayı etkilemektedir. Bu anlamı ile yerel ve evrensel gelişmeler iç içe ele alınmalıdır. Bugün Kürt sorunun çözümü direk olarak bölge halklarının, inançların geleceğini de etkilemektedir. Bu anlamı ile önderliğimizin durumu, konumu stratejiktir. Sadece Kürtleri değil tüm kadınları, halkları etkilemektedir.

Tüm Kürdistan’da ve bölgede yaşanan siyasal gelişmelere 2015 yılından itibaren bütünlüklü bakıldığında bu çok net anlaşılmaktadır. Kürdistan’da yaşanan her gelişmenin birbirini çok ciddi etkilemekte, belirlemektedir. Kürt halkına karşı ilk ciddi saldırı ve planlamamalar 5 Nina 2015 yılında Önder Apo ile görüşmelerin kesilmesi, müzakere sürecinin sonlandırılması ve Kürt halkına, PKK’ye karşı geliştirilen çok kapsamlı askeri ve siyasi operasyonlarla Kuzey’de başlatılmıştır. Aynı şekilde son süreçte ‘Önderliğimizin durumuna ilişkin haberlerin yayınlanması da’ dikkat çekici bir nokta olmaktadır. Önderliğin yaşamına, güvenliğine ve sağlığına karşı geliştirilen her saldırının gündemleştirilmesi aynı zamanda bu saldırıların Kürt halkına yönelik olduğu son yaşanan Kerkük merkezli gelişmelerde ortaya çıkmıştır. Bu anlamda Önderliğin özgürlüğü, sağlığı ve yaşamına ilişkin geliştirilen hamlemiz halen temel gündemimiz olmaktadır. Bu anlamda bu hamle güçlü bir şekilde yürütülmektedir.

Kuzey’de müzakere sürecinin ve Önderlikle görüşmelerin 2015 yılında kesilmesi ile birlikte halkımıza yönelik saldırıların başlamasının ardından bu kez de yine Önderliğin yaşamına ilişkin bilgilerin kamuoyuna sızdırılması ile Güney halkımızın kazanımlarına, varlığına, canına ve malına saldırılar geliştirilmiştir. 25 Eylül 2017 Güney Kürdistan referandum süreci adeta bir oyun gibi gündemleştirilmiştir. İç ve dıştan çok ciddi itirazlar olmasına rağmen referandum gerçekleştirilmiştir. Bunun ardından ise Türkiye, İran, Irak devletleri referandum sonuçlarını bahane göstererek 15 Ekim 2017 tarihinde Kerkük başta olmak üzere ‘140. Maddeye’ giren Kürt bölgelerini ABD onayı ve KDP-YNK kirli ittifakı ile Irak ordusu ve Haşdî Şabi güçlerine vermiştir. Güney Kürdistan’da iktidarı paylaşan KDP-YNK kendi dar ailesel çıkarları için Kürt halkını gözden çıkaran, halka ihanet eden bir tutum içinde olmuşlar. Bu bölgeleri Irak hükümetine teslim etmişlerdir.

‘HALKIMIZ TEDBİRLERİNİ ALIP, YURTLARINA GERİ DÖNMELİ’

Bu anlamda KJK olarak; öncelikle Irak ordusu ve Haşdî Şabi güçlerinin Kerkük, Xanaqin, Tuzxurmato, Şengal, Maxmur’u işgal etmesini ve aynı zamanda halkımızı Irak devletinin ellerine teslim eden bu kirli ittifakı kınıyoruz. Tuzxurmatta ve Xanaqin’de Haşdi Şabi güçlerinin onlarca sivili şehit etmesini, halkımızın evlerini yakması, talan etmesi, göçe zorlamasını şiddetle kınıyoruz. Yine Tuzxurmatu’da iki kadına tecavüz edilmesini şiddetle kınıyoruz. Bu durumları asla kabul etmiyoruz. K24, RUDAW gibi TV Kanallarının Kürtleri birbirine kışkırtan, Kürt halkının kendi şehirlerinden göçünü hızlandıran politikalar izlemesini kınıyoruz. Halkımız koşullar el verdiğinde öz savunma tedbirlerini de alarak kendi yurtlarına, şehirlerine geri dönüşü gerçekleştirmelidir. Kürdistan şehirleri başta Kerkük, Xanaqin, Tuzxurmatu olmak üzere asla boşaltılmamalıdır. Tüm halkımızı çatışmalı bölgelerden göç edenlere sahip çıkmaya ve yardım etmeye çağırıyoruz.

Bir kez daha belirtiyoruz; Kürt halkının ve kadınların özgürlük mücadelesi, umudu ve iddiası asla geriye düşmeyecektir. Kürt halkı tarihte birçok kez katliam ve soykırımlara maruz kaldı. Fakat her zaman direniş temelinde varlığını ve özgürlük mücadelesini sürdürdü.

Apo’cu kadın hareketi olarak her zaman halkımızın yanında olduğumuzu ve bu temelde Kürt halkının ve halkların düşmanlarına karşı direniş ve özgürlük tutumu içinde olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Bu süreçte Kerkük merkezli gelişen olaylar; halkımızın özgürlük ve bağımsızlık duygularına büyük bir darbe vurma, inançsızlık, güvensizlik ve kendini inkarı geliştirme, halkımızı bu bölgelerden göçerme hedefi ile planlanmıştır. Bu planlama ile Kürt halkının kapitalist sistem tarafından teslim alınması ve sahipsiz bir duruma getirilerek dünya ve bölgedeki devletlerin hizmetine konulması, özgürlük duygularının yok edilmesi amaçlanmaktadır.

Yine bu dönemde Kuzey Suriye topraklarında, İdlib’e Türk devletinin girişi ile başta Afrin olmak üzere tüm Rojava’ya verilmek istenen mesaj da aynı içeriği taşımaktadır. Rojhilat Kürdistan’ındaki baskı politikaları, idamların artması, birçok kaçakçı Kürdün sınır boyunda infaz edilmesi ve Kürt kadınlarına karşı geliştirilen bilinçli ve çirkin taciz politikaları da aynı içeriktedir.

21. yüzyılda Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Kürtlerin statü sahibi, kimlik ve yurt sahibi olması kabul edilmiyor. Kürtlere ve kadınlara kölelik statüsü reva görülüyor. Bu yüzden de kapitalist modernitenin süper güçlerinin hegemonik ortak aklı 20. yüzyıl Kürdistan politikalarını bir kez daha değişik biçimlerde gündemde tutmaktadır. Bu hegemonik akıl Kürdistan’ın parçalanması, Kürt siyasi partilerinin birbirine karşı kışkırtılması, Kürtlerin asla birlik haline gelmemesi, kadınların köleleştirilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Bu anlamda egemenlerin ‘Böl, parçala, yönet’ stratejisi halen çok güçlü bir şekilde devrededir. Halkları hegemonya altına almak için geliştirilen bu stratejinin amacı; Kürtlerin öz güce dayalı bir statüsünün ve alternatif bir çözüm gücünün asla oluşturulmamasıdır. Rakka hamlesinin bitişi ile Kürt halkına karşı geliştirilen bu soykırım politikalarına daha fazla hız veren bir sistemsel bir yaklaşım ile karşı karşıyayız. Kürtlerin Kuzey Suriye federasyonlaşması, demokratik konfedaralizim modelini geliştirmesinin önü alınmak isteniyor. Demokratik ulus alternatif model hegemonik sistem açısından tehlike olarak görülüyor.

‘GERÇEK KURTULUŞ, DEMOKRATİK ULUS MODELİNDE’

Kürt halkının gerçek kurtuluşu Demokratik Konfedaralizim, Demokratik Özerklik, Demokratik Ulus Modeli çerçevesinde kendi öz yönetimlerini oluşturması ve bunun savunulması ile mümkün olabilecektir. Reqa’nın kurtuluşu ile birlikte Rojava’da başlayan yeni süreç demokratik konfederalizimin inşasına hız verecektir. Rojava modeli demokratik ulus modelinin pratikleştiği alandır. Bu temelde Rojava’da Demokratik Konfedaralizm sistemi, ulus- devletçi modele karşı halkların özgürleşmesi için yeni bir alternatif sistem pratikleşmesi olmaktadır. Ortadoğu’nun çok dilli ve çok inançlı yapılanmasına, tarihine, kültürüne ve coğrafyasına son derece uygun bir sistem olarak geliştirilmektedir.         

Bütün Kürdistan’da demokratik konfederalizmin pratikleşmesi için KJK olarak tüm gücümüzle çalışacağımızı bir kez daha belirtiyoruz. KJK demokratik konfederal örgütlenmenin ve demokratik ulus modelinin öncü inşa gücüdür.

Bu temelde başta Güney Kürdistan olmak üzere, Kürdistan’daki tüm gelişmelerden açığa çıkan en temel sonuç; halkların özgürleşmesinin ve bağımsız olmasının devlet kurma ile özdeşleştirilemeyeceğidir. Devlet modelinin kurulması özünde halkların, inançların ve toplumun sömürülmesi anlamına gelmektedir. Ortadoğu’daki devletlerin kendi toplumlarına karşı geliştirdikleri politikalara bakıldığında bu durum çok net görülmektedir. Devlet; toplumun ve kadınların emeklerini sömürme, talan etme demektir. Tüm insan ve doğa kaynaklarının sadece iktidar partisi yöneticilerinin, bir grubun ve belli ailelerin elinde toplanması pratiğidir. Bu açıdan tüm halkımızın ve halkların Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmelerden çıkarması gereken sonuç şudur ki; devlet aygıtı, halkalara asla özgürlük getirmemiştir ve getirmeyecektir. Ulus devlet tekçilik demektir. Tek dil, tek devlet, tek inancın ve erkek egemen anlayışın tüm topluma demir bir zırh olarak giydirilmesi ve özgürlüklerin boğulması anlamına gelmektedir.

Kürt Halkı’nın özgürlük, bağımsızlık duygu, düşünce ve istemlerinin hayata geçirilmesinin ve kurtuluşunun yöntemi devlet kurmak değildir. Güney Kürdistan’daki gelişmelerle yaşanan, özünde devletçi ve iktidarcı anlayışların kaybetmesi olmuştur. Halkımız bu bilinçle yaklaşmalıdır. Rêber Apo’nun düşünceleri ekseninde demokratik konfedaralizm çözümüne daha güçlü yönelmelidir. Halkımızı, halkları, inançları ve kadınları özgürleştirecek esas sistem demokratik konfederal sistemdir. Demokratik ulus modelimizdir.

Bu da halkların ve inançların, birbirlerinin iradelerine saygı duyarak, eşit ve özgür bir şekilde birlikte kardeşçe milliyetçilikten, mezhepçilikten ve cinsiyetçilikten arınmış adil ve özgür bir yaşamın sistemidir. Yani halkların kendi kendisini yönetme modelidir. Demokratik ulus modeli ülkenin bütün imkan ve olanaklarının toplum tarafından üretildiği ve paylaşıldığı bir modeldir. Toplumun ve kadınların yaşamın her alanında kendi kendini yönettiği, kendi kendisine karar aldığı ve kendi sistemini kendisinin koruduğu bir yaşam modeli oluşmaktadır. Binlerce yıldır kurulmuş ve sürmekte olan ulus-devlet modeli başta Kürt halkı ve kadınlar olmak üzere tüm halklara, topluma daha fazla katliamlar, asimilasyon, yoksulluk, işsizlik, göç ettirme politikaları, işkence, acı, göz yaşı demektir.

KÜRT HALKI DEMOKRATİK, EŞİTLİKÇİ, ÖZGÜRLÜKLÜ BİR SİSTEM İLE YAŞAMALI

Bu yönü ile Güney Kürdistan’da bağımsızlık referandumu ile birlikte halkımızın özgürlük ve bağımsızlık duygularının bir devlet kurma temelinde ele alınması da yanlıştır. Kürt halkı demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir sistem ve yaşamı istemektedir. Bu istem haklı ve doğrudur.

İçinden geçmekte olduğumuz süreç Türkiye-İran-Irak devletlerinin kendi içindeki her türlü çelişki ve çatışmaları bir kenara bırakarak Kürtlerin kazanımlarına, özgürlük, duygu ve düşünce çalışmalarına karşı acımasız ve vicdansız bir şekilde birleştikleri ve saldırıya geçtikleri bir süreçtir. Peki biz Kürtler, kadınlar olarak neden ulusal birliği geliştiremiyoruz? Güney Kurdistan’daki siyasal partiler hem kendi içlerinde hem de tüm Kürdistan’da ulusal birlik çalışmalarını ve örgütlenmelerini geliştirmedikçe, Kürdistan’da yaşayan tüm halklarla birlikte, özgür yaşam projeleri ile tamamlanmadıkça, Kürtler üzerindeki tehlike sanıldığından daha büyük olacaktır. Kürtler her tarafta bir soykırım politikası ile yüz yüze kalacaklardır. Kürdistan ulusal birliği geliştirilmedikçe Kürtler için güvenlikli hiçbir yer yoktur. En fazla da Hewler ve Süleymaniye şehirleri tehlike altında olacaktır.

Bu anlamı ile Güney Kurdistan da başta KDP-YNK olmak üzere, yine Rojhilat partilerinin ulusal birliğin geliştirilmesi için artık daha ciddi ve sorumlu bir yaklaşım göstermesi ve ulusal kongrenin gerçekleşmesi için çaba göstermesi gerekmektedir. Irak, İran, Türkiye ye karşı birlikte ulusal birliğin gelişmesi ile öz savunmamızı güçlü bir şekilde yapabiliriz.

Kürt halkının, bölge halklarının özgürlük mücadelesi bütünlüklüdür. Birbirinden kopartılamaz. Hewler ve Süleymaniye’nin güvenliği ve özgürlüğü Rojava’nın, Kuzeyin, Rojhilat’ın ve Şengal’in özgürleşmesinden geçer.

Bu açıdan bütün Kürdistani güçler bu hassasiyetle ve bilinçle yaklaşmalı ve mutlaka ulusal birliğin kurulması için tüm güçlerini büyük bir sorumluluk gücü ile ortaya koyabilmelidir.

Bu anlamda içinde olduğumuz süreçte Kürt ulusal birliğinin, Kürt kadınlarının ulusal birliğinin kurulmasının çok önemli olduğuna inanmaktayız.

Tüm Kürdistan da Kürtlere karşı gelişen bu imha, yok etme, soykırım politikalarının önüne ulusal birliği geliştirerek geçebiliriz. Bu anlamı ile tüm Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütlerini ve toplumdaki kanaat önderlerini ulusal birliği oluşturmaya çağırıyoruz.

Yine 3. Kürt kadınları ulusal konferansının gerçekleşmesi için tüm kadın örgütlerini daha büyük hassasiyet ve sorumluluk göstererek bu çalışmayı sahiplenmesi yaklaşımının geliştirilmesine çağırıyoruz. Bu konu da bizim çok önemli girişimlerimiz oldu. Kürt kadınları olarak 9 Temmuz’da bir hazırlık komitesi oluşturduk. Bu anlamı ile içinden geçilen süreç değerlendirilip Kürt kadınlarının ulusal birliğini, 3. kadın konferansını gerçekleştirmeliyiz. Kürt kadınları 3. konferanslarını geliştirerek bu konuda doğru bir öncülük yapabilirler. 3. Kürt kadının ulusal konferansının gerçekleştirilmesi, kadın birliği, ulusal birlik ruhu temelinde öz savunmanın geliştirilmesi, direniş ve özgürlük ruhunun geliştirilmesi ile bu süreçte kadınlar olarak önemli bir rol oynayabileceğimizi belirtiyoruz.

Demokratik ulus projesi kadınların, halkların, inançların birlikte, özgür yaşam projesidir. Ortadoğu halkları demokratik konfedaralizim ekseninde halkların birliğini demokrasi, özgürlük ve eşitlik temelinde yeni ve özgür bir yaşamı inşa edecektir.

Halkımızın yaraları ve acıları ancak özgürlükçü bir sistemin kurulması ile sarılabilir. KJK olarak da bu sürecin gelişmesi için tüm çalışmalara büyük bir sorumluluk, ciddiyet ve iddia ile katılacağımızı yeniliyoruz.”