Leyla Güven ve Barış Anneleri'nin Roboskî izlenimleri

Roboskî Katliamı'nın 8. yıl dönümü vesilesiyle köye giden DTK ve Barış Anneleri'nden oluşan heyet, Roboskîli ailelerle yaptıkları görüşmeleri anlattılar.

Türk devletinin F-16 savaş uçaklarıyla Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünde 19'u çocuk 34 köylüyü katletmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Katliamın faillerinin açığa çıkarılması ve yargılanması gerekirken, katledilenlerin aileleri hakkında birden fazla dosyalar açıldı. Açılan dosyalarla neredeyse Roboskî ve Gülyazı köylerindeki toplam nüfusun yarısı yargılanıyor. Roboskîli aileler, bir taraftan yargılanırken, diğer taraftan da adalet arayışlarına devam ediyorlar.

Katliamın gerçekleştiği günden bugüne kadar Avrupa, Türkiye ve Kürdistan'ın birçok noktasından Roboski'ye ziyaretler yapıldı. Katliamın 8. yıl dönümünde de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, DTK üyeleri ve Amed'den gelen Barış Anneleri'nden oluşan bir heyet, Roboskîli ailelerle dayanışmak, acılarını paylaşmak için köye geldiler. Günlerdir Roboskî'de olan ve 28 Aralık'taki anmaya katıldıktan sonra Amed' dönmeyi planlayan heyet, köyde edindikleri izlenimleri ve tanıklıkları ANF'ye anlattı.

GÜVEN: ÇOK BÜYÜK BİR VAHŞETTİ

Barış Anneleri ve DTK'li kadınlarla birlikte bir heyet olarak Amed'den Roboskî'ye geldiklerini ifade eden Leyla Güven, her yıl gerçekleşen anma etkinliğinin Roboskili anneler için yeterli olmadığını düşündüklerini belirti. Annlerin, her zaman acıların en katmerlisi ve yoğun olanını yaşadıklarına dikkat çeken Güven, her annenin yaptığı gibi îli annelerin de özenle büyüttükleri çocuklarının F-16'ların bombardımanına maruz kaldıklarını kaydetti.

Güven, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Bu annelerin çocuklarının cenazelerine ait parçalar, yine bombardımanda katledilen katırların parçalarına karıştı. Anneler, çocuklarının cenazelerini gömdükten bir hafta sonra buldukları uzuvları getirip tekrar mezarlara gömdüler. Bu, çok büyük bir vahşetti. Dolayısıyla biz, bu annelerle sohbet etmek, onları anlamak ve ruh hallerine dair bir şeyler yapmak gerektiğini düşündük. Onun için de buraya bir ziyaret gerçekleştirdik."

'ROBOSKÎLER TEKRARLANARAK YAŞANDI'

Roboski'ye geldiklerinden beri anneler ile birlikte olduklarını aktaran Güven, "Annelerin acıları çok taze ve canlı. Bunun nedenlerini sorduğumuzda, katliamın faillerinin bulunmamasını gerekçe gösterdiler. Acılarının hafiflememesini tamamen buna bağladılar. Faillerin ortaya çıkarıldığı ve adaletin sağlandığı gün, acılarının hafifleyeceğini ifade ediyorlar. Zaten biz Kürtler, kendi tarihimize baktığımızda Roboskîlerin bizim açımızdan tekrar tekrar yaşandığını görüyoruz.

Roboskî, Başur'da Halepçe, Rojava'da Til Rıfat ve Bakur'da da Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz gibi çocuk katliamlarıyla karşımıza çıkıyor. Her yerde Roboskî biçimindeki katliamların yaşandığını görebiliyoruz. Roboskîli annelerin bazıları, birkaç oğlunu kaybetmiş. Barış Anneleri'nin Roboskîli annelere, "Sizin en azından ziyaret edebileceğiniz bir mezarlığınız var. Bizim ise çocuklarımızın ne cenazeleri ne de mezarları var" dediklerinde insan, insanlığından utanıyor" diye konuştu.

'HESABINI BİRLİKTE SORACAĞIZ'

Roboskîli annelerin 8 yıldır yas tuttuklarını, yaşadıklarını unutmalarının mümkün olmadığını ama artık bu yas havasından çıkmaları gerektiğini vurgulayan Güven, şunları anlattı: "Annelerden, artık karalar giymemelerini ve yastan çıkmalarını rica ettik. Bununla beraber de çocuklarının uğradıkları katliamın hesabını sormak için birlikte mücadele edeceğiz. Kendilerine, bu mücadeleyi yürütürken önlerine engellerin çıkacağını da söyledik. Zaten bir dizi engellemelerle de karşılaşmışlar.

Çocuklarına sahip çıktıkları ve yapılanın katliam olduğunu söyledikleri için haklarında birden fazla dava açılarak yargılanmışlar. Hatta Veli Encu ve Vahit Encu hala cezaevindeler. Bu, Kürt sorunu konusunda güvenlikçi politikalar üreten Türkiye için bir utanç tablosudur. Roboskî'den sonra, Türkiye'deki insanlar bile Kürdistan'da yaşanan savaşın boyutlarını görmüş oldu. Çünkü daha önce de sivil insanlar ve köylüler katlediyordu ama onlara 'terörist' deniyordu. Hiç kimse de bunu sorgulamıyordu."

ASKERİ YETKİLİ: BUNA KATLİAM DEMEYECEKSİNİZ

Devleti temsil eden kişilerin Roboskili aileleri çağırarak rahatlıkla tehdit edebildiklerini söyleyen Güven, "Bu zatlar, ailelere Roboskî'de bir yaşananın bir katliam olmadığı söylemişler. Ailelerin de buna katliam dememeleri konusunda tehditlerde bulunmuşlar. Daha vahim olan, buradaki bir askeri yetkili ailelere, 'Buna katliam demeyeceksiniz. Farz edin ki çocuklarınız bir otobüsün devrilmesi sonucu altında kalarak öldüler' diyor.

Olayı böyle görmeleri ve devleti suçlamamalarını dayatıyor. Aslında bu söylemler bile katliamı sahiplenmektir. Çünkü suçlu olduklarını ve yargılanacaklarını bildikleri için şimdiden meseleyi kapatmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

'AİLELERİN MÜZE TALEBİ VAR'

Roboskî Katliamı'nın yaşandığı tarihte kendisinin cezaevinde olduğunu o yüzden de köye ilk defa geldiğini belirten Güven, şunları paylaştı: "Biz parti olarak hep bu ailelerin yanında olduk. Tüm kurumlarımız buraya gelip önemli açıklamalar ve uyarılarda bulunmuşlardır. Ama 8 yıldan sonra dönüp geriye baktığımızda Roboski'ye dair hiçbir gelişme olmadı. Bir tane bile fail ortaya çıkmadı. Biz hukuksuzluğun diz boyu bir ülkede yaşıyoruz fakat sadece bununla hareket edemeyiz.

Bu raddeden sonra ailelerin öncülüğünde birçok şeyin yapılabileceğini düşünüyoruz. Aileler direkt bu işin içinde olması gereken kişilerdir. Ama siyasetten de biz parti olarak bu olayın peşini bırakmayacağız. DTK olarak ne gerekiyorsa yapacağız. En başta da Roboskî'de yaşananın bir kaza değil, katliam olduğunu anlatacağız.

Ayrıca aileler, hak mücadelelerinde bizi yanlarında görmeleri onları daha çok cesaretlendiriyor ve mutlu ediyor. Bu mücadeleyi daha ileriye götürmek bizlerin sorumluluğudur. Yine ailelerin, katliamda yaşamını yitiren 34 kişinin anısına yapılmasını istedikleri bir müze fikri var. Bu taleplerin karşılanması için de biz, elimizden geleni yapacağız. Özellikle Kürdistan Kongresi olarak, bugüne yaptıklarımızın eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Bundan sonra Roboskî Katliamı'nın hesabını sormak noktasında daha güçlü ve donanımlı bir çalışma yürütmenin şart olduğunu düşünüyorum."

BARIŞ ANNESİ IŞIKTAŞ: HER EVDE ŞEHİT VAR

Roboskili annelerle dayanışmak ve acılarını paylaşmak için köye gelen heyet arasında yer alan Barış Anneleri'nden Raziye Işıktaş ise, izlenimleri şöyle aktardı: "Amed'den buraya, Roboskîli annelerin acılarını ve dertlerini paylaşmak için geldik. Günde 7-8 evi ziyaret ediyoruz. Hangi eve gittiysek, her biri diğerinden daha çok acı yaşamış. Onların acılarını dinlediğimizde çok üzüldük. Her evde en az bir tane şehit var. Gerçekten de evlat acısı çok zordur.

Katledilen çocuklar hepsi 50 liralık harçlıklarını çıkarmak için sınır ticareti yapıyorlarmış. Şimdiye kadar çok acılar ve ölümler yaşadık ama bundan sonra yaşanmaması için elimizden geleni yapmalıyız. Her gün Allah'a dua ediyorum. 'Benim yüreğim yandı başka annelerin yüreği yanmasın' diyorum. Yine de her gün şahadetler yaşıyoruz. Ben ilk defa Roboskî'ye geliyorum. Buraya geldiğimizden beri hangi annenin yanında oturduysam yüreğim parçalandı. Çünkü bir annenin dilinden ve acılarından ancak başka bir anne anlar."

'BİZ ANNELER BARIŞI SAVUNUYORUZ'

Heyette yer alan Mevlüde Atsız da Amed'den geldiğini ve îli annelerin acılarına ortak olmak için köyde bulunduğu dile getirerek, "Roboskî Katliamı 8. yılını bitirip 9. yılına giriyor. Anneler halen siyah kıyafetler giyiniyorlar. Anneler her gün ağlıyorlar. Onların acılarına ve dertlerine ortak olduğumuzu söyledik. Biz anneler olarak barışını savunuyoruz. O yüzden de kimsenin tırnağının taşa değmesini istemeyiz. Bazen cenazelerimiz yerde iken bile barış istediğimizi söylüyoruz.

Roboskîli anneler, halen çocuklarının neden katlediğini sorguluyorlar. O çocuklar kendi harçlıklarını çıkarmak için sınıra gitmişler ama devlet onların başına ne getirdi gördünüz. Anneler, katliamın bilinçli olarak yapıldığını söylüyorlar. Ama her şeye rağmen huzur ve barışın gelmesini diliyorlar. Bunun için biz annelerin üzerine düşen ne varsa yapmaya hazırız. Yeter ki gerçek anlamda bir barış ve huzur gelsin."