Newaya Jin’in Şubat sayısı çıktı

Newaya Jin’in Şubat sayısı “Kültüre dönüşen direniş komplocuları yendi” manşetiyle çıktı.

Avukatlarıyla 8 yılın ardından görüşen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, demokratik siyaset ve toplumsal yaşama dair önemli mesajlar verdi. Konuyu yorumlayan yazar ve aktivist Gönül Kaya; Öcalan’ın, iktidar dışı tüm demokratik güçlerin üçüncü siyasal duruşu esas alarak, mevcut savaşa dayalı iki kutuplu siyaset zemininden kendini kurtarması gerektiği vurgusunu hatırlattı. Kaya, Öcalan’ın “toplumsal genetiğe işlenen 15 bin yıllık kadın köleliği” ve “devrim gerekçesi” olarak formüle ettiği toplumsal sorunları 2020 mücadele yılı perspektifi ve çağrısı olarak değerlendirdi.

'KÜRTLERİN ZAMANI'

Merkezi hegemonyanın tarihten bugüne Kürtleri varlık-yokluk ikilemi çemberine soktuğunu vurgulayan Jinda Deniz, “Kürtler; tarih, siyaset, felsefe, sosyoloji sahasından da mümkün mertebe uzak tutularak ulusal karakterin gelişmesinin de önüne geçilmiştir” dedi. Kürtlerin tarihte büyük direniş sergilediğini ifade eden Deniz, Kürtlerin direnişin ötesine geçmek için ortak ulusal tutuma ihtiyacı olduğuna işaret etti.

'KÜRTLERİN YOKLUĞU ÜZERİNE KURGULANMIŞ TÜRKÇÜLÜK...'

Demografik değişimin tanımını yapan Jineoloji Komitesi üyesi Zozan Sima, “Sonu mülteci kamplarında, sahile vuran cenazelerde, yabancı, hırsız ve tehlikeli görüldükleri şehirlerde korku içinde yaşamaya mecbur bırakılmakla biten toprağından koparılış hikâyelerinin sosyolojideki ismi demografik değişimdir” dedi.  
Soykırım politikalarına dikkat çeken Sima, Türk uluslaşmasını da “Kürtlerin yokluğu” üzerine kurgulayan Türk devletinin, yeni bir katliam sürecini devreye koyduğunu kaydetti.
Aynı koyunu Kürtçe sayfalarda yorumlayan Dirok Qehreman da demografik kırımların en riskli ve tehlikeli yöntem olduğunun altını çizdi.

DİLİN SERÜVENİ

Ana dilin önemi ve Kürtçeye dair konuyu irdeleyen Yıldız Çakar ise dilin hafıza olduğunu aktardı. Çakar, dilin her çağda kendini çoğaltarak yeni nesillere aktardığını vurgulayarak, dilini kaybeden bir toplumun ruhunu da kaybedeceğini söyledi. "Anne hangi dili konuşursa çocuğun dili de o olur" diyen Çakar, Kürt kadınlarının, bin yıllardır onca savaş, sürgün ve ölüme rağmen dilini ve kültürünü çocuklarına aktarmayı başardını belirtti.

KÜRDİSTAN'IN BİRLİĞİ

Portre Sayfası’nda ise, Kürdistan bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rolü olan ve 28 Şubat 1998’de yaşamını yitiren Mîna Qazî’nin hayat hikâyesine yer verildi. Berjin Tekoşer’in hazırladığı Portre’de, 1946’da ilan edilen Mahabat Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile Kürt birliğine öncülük eden Mîna Qazî’nin rolüne değinildi. 14 Mart 1946’da “Kürt Kadın Birliği”ni ilan eden ve yöneten Mîna Qazî, vefatından kısa bir süre önce kadın gerillaların mücadelesine atıfta bulunarak, şu sözleri sarf eder: “Ben öleceğim ama biliyorum ki Kürt ve Kürdistan’ın bağımsızlığı yakındır. Ben o günleri görmeyebilirim, ama çocuklarım görecek."

'SEN KİMSİN ATİYE?'

Sanat kategorisinde ise Nazan Üstündağ’ın son dönemlerde yayına giren ‘kadın odaklı’ film ve dizilere dair analiz yazısına yer verildi. Sanat, "özelde tiyatro ve sinema, kimi zaman ise egemen dilde ifade edilemeyen toplumsal bilinçaltının dışa vurum hali" olarak tanımlayan Üstündağ, son dönemlerde Netflix üzerinden yayına giren Atiye dizisindeki arayışçı kadın karakterine odaklandı: “Atiye bir kadın hikâyesi elbette ve fantazi ve psikanalitik sinema dilini kullanarak kadınların cinselliğine, soya, anneliğe ve kız kardeşliğe, bir yandansa kadınların rasyonel ve egemen anlatılarda görünmez kılınan ancak taşa toprak sinmiş tarihine dokunuyor.”

ALTI KARDELENİN HİKÂYESİ...

Toplum-Yaşam sayfasında ise 20 Şubat 2003’te çığ düşmesi sonucu Medya Savunma Alanları’nda yaşamını yitiren 6 kadın gerillaya dair Eylem Xelikan’ın kaleme aldığı anı yazısı yer alıyor.
Gazetenin köşe yazarlarından Zerya Gül’ün “Alışmak liberalleştirir” ile Gulîstan ÇIYA Îke’nin “Çerxa Îmraliyê” makaleleri de yeni sayıda yer aldı.
179. Sayı; Dicle Murat’ın Iraklı kadınların mücadelesi, Adar Gulan ile Zeynep Taşgir’in Öz Savunma’ya dair makaleleri, genç kadınların 15 Şubat Komplosu’na dair görüşleri ile Fidan Yıldırım’ın hazırladığı Ermeni feminist aktivist Mari Beyleryan’ın portresini de içermekte.