Newaya JIN: Kadın ve toplum düşmanları kaybedecek

Aylık Kürtçe-Türkçe kadın gazetesi Newaya JIN’ın Nisan sayısı çıktı. ‘Kadın ve toplum düşmanları kaybedecek’ manşetinin tercih edildiği 257’inci sayı zengin bir içeriği kapsıyor.

Yönünü Rojava Devrim direnişine veren ve Mart ayında yaşamını yitiren enternasyonal devrimci Latin Amerikalı Alina Sanchez ve İngiliz Anna Campbell’i sürmanşetine taşıyan gazete KJK’nin konuyla ilgili açıklamasına yer verdi.

Efrîn’e dönük gerçekleştirilen soykırım saldırıları ve buna karşı hala devam eden Çağın Direnişi’ne tanıklık eden Zeynep Kızılırmak yaşananları gazetenin Güncel sayfasına yazdı.

EFRİN: GÜVEN LİMANI

Sıradan bir tanıklık değildi O’nunkisi. Efrîn’de bombalanan köylerde duman tüterken üzerine yürüyenlerin, parçalanan cenazeleri yerden toplarken dahi zafer işaretini eksik etmeyenlerin, her gün ondan fazla cenazenin kaldırıldığı bir kentte, zafer türküleriyle yollara dökülenlerin tanıklığıydı bu. Efrin’i ‘Güvenli liman’ olarak adlandıran Kızılırmak’ın “Herkesin sustuğu ve bir anlamıyla yüzündeki maskeleri döktüğü ortamda Efrîn ovalarında ve dağlarında kahramanlık türküleri yankılanıyordu” cümlesi belki de tüm gerçekleri anlatmaya yetiyor.

‘SAVAŞ GÜNLERİNDE GAZETECİLİK’

Efrîn işgal süreci ile beraber bir kez daha maskesi düşen güdümlü medya gerçeğini ise gazeteci Güler Yıldız yazdı. İktidarın emrindeki Saray medyasına ayna tutan Yıldız; “Kürde karşı verilen savaşta gazetecilerin Genelkurmay’a tabi birer asker olduklarını saklamaya gerek dahi duymadıklarını birebir örnekleriyle anlatıyor. Yazar kendini ‘sistem karşıtı ve hatta sosyalist’ olarak tanıtan kimi medya kuruluşlarının da bu süreç içerisinde nasıl da Efrîn duvarına çarpıp eridiklerine dikkat çekiyor.

‘KÜRT KÖRDÜĞÜMÜ’ VE BATI

Türkiye’nin Efrîn’e açık işgal ve soykırım saldırılarına göz yuman, sessiz kalan ve destek olan Batı ülkeleri, sadece Kürtlerin öfkesine maruz kalmadı, ‘demokrasi ve hukuk normları’nın meşruiyetini de sorgulattı bir kez daha. Konuyu kaleme alan gazeteci Hacer Altunsoy Batı’nın Kürt politikasının yakın geçmişle sınırlı olmayıp 19. yüzyılda gelişen ulus-devletleşme süreciyle bağlantılı olduğuna dikkat çekti. ‘Avrupa ülkelerinin genelde halklar özelde ise Kürt halkına yaklaşımının çıkar öncelikli ilişkiler ekseninde geliştiğini’ ifade eden Altunsoy, bu ilişki hukukunun göz yummak ile sınırlı olmadığını, bütün anlaşmalarda Kürtleri kurban etme politikasına dayandığına dikkat çekiyor.

‘İNCİ’YE DÖNÜŞMÜŞ BİR MARİAM ÖYKÜSÜDÜR 1915’

24 Nisan 1915; halen kanamaya devam eden büyük yara. Hayatları, hikayeleri, aşkları ve daha birçok şeyi ortadan bölmüş ve böldüğüyle kalmayıp dünyaya serpiştirilmiş bir günah. Özrü halen verilmemiş, hesabı halen sorulmamış büyük suç…

Hasır altı edilmiş bu öykülerden birini yazan gazeteci Müjgan Halis şöyle ifade ediyor bir asırdır saklı tutulan gerçeklerin binde birini: “Büyüdükçe öğrendik torun olduğumuzu, hiç tanımadığımız büyük ninelerimizin anılarını yüklendik. Büyüdükçe öğrendik, komşu köylerin yaşlı amcalarının Hamidiye Alaylarının katillerinden olduğunu ve komşularını köyün deresinde kurşuna dizdiklerini. Aslında büyüdükçe, ne kadar yarım yaşadığımızı fark ettik en çok. Neydik biz? Kimdik? Hafızasızlığa mahkûm edilmiş torunlar olarak, ezberimize nakşedilen ne idüğü belirsiz bir kültürün altında inim inim inlerken, artık uzak akrabaya dönüşmüş Ermeni teyzelerin gözlerindeki öfkeyi mi anlıyorduk?”

BİR ANA-OĞUL İLİŞKİSİ

4 Nisan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın doğum günü ve 11 Nisan Üveyş Öcalan’ın vefatı yıldönümü vesilesiyle doğuşun anlamını, ana-evlat ilişkisini kaleme alan Pelşin Tolhildan çarpıcı noktalara vurgu yaptı. Öcalan’ın ana olgusunu toplumsallığın sembolü, değerler toplamı olarak tanımladığını ifade eden Tolhildan Öcalan’ın yaşam felsefesinde, Üveyş Ana’yı ele alışla, anavatanı, toplumsallığı, halkı, kadını-aşkı, dostluğu-yoldaşlığı ele alış arasında müthiş paralellikler bulunduğunu belirtiyor.

KÜRDİSTAN VE DÜNYA GÜNDEMİ

Newaya’nın 257. sayısında ayrıca Nurhak Gülbahar’ın “Kadınların yol göstericiliğinde Başûr’da çözüm”, Döne Güzel’in YJK-E aktivisti Hediye Konakpınar ile söyleşisi, Türkan Yıldız’ın “Batı’da yükselen Mizojini”, Nazlı Top’un “Fransa’nın yüzündeki şamar”, Fidan Yıldırım’ın hazırladığı Graça Machel’in portresi, Zelal Sidem’in Nisan 2017’de Medya Savunma Alanlarında yaşamını yitiren Sakine Taş’ın anısına yazdığı anı yazısı da yer almakta.

Gazetenin yazarlarından Zerya Gül “Kazanmanın yeminidir Îlan Kobanê”, Rojda Yıldırım “Toprağın laneti”, Vildan Dirik “Bahara doğru” ve Zeynep Erdem “Tişta ebedî ronahî ye” makaleleri ile gündemdeki konuları köşelerine taşıdılar.

GAZETENİN KÜRTÇE YÜZÜ

257. sayının Kürtçe sayfalarında ise bu ay; Dilar Nisêbinîn’in Efrînli Dayika Fewziye ile yaptığı söyleşi, Çiğdem Zeylan’ın “Vejîna rojê bi zayîna jinê ezda ye”, Psîkolog Bêrîvan Zîn Zal’ın “Jibo zarokan tu der ne ewleye” makaleleri ile Berjîn Tekoşer’in hazırladığı tarihteki kimi Kürt kadınlarının portreleri yer almakta.