Serhat: Bütün Kürtler silahlı savunmada olmalı

PAJK Koordinasyonu Üyesi Serhat: Türk devletine karşı mevcutlarının dışında yüzlerce silahlı örgütlenme içinde olması gereken Kürtlerin, silahlı savunma pozisyonuna geçmesi lazım.

Kürt düşmanlığını varlık gerekçesi yapan Türk devletinin, Rusya, ABD ve AB öncülüğündeki uluslararası tutumundan icazet devşirdiğini belirten PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhat, "Hiçbir devlete sivilleri öldürme, sivil katliam yapma; baraj, cami, tarihi mekan, köy, yolcu garı bombalama hakkı veren bir kanun, yasa, norm yoktur. Bunun tolere edilecek bir tarafı olamaz. Türk uçakları, 12 gündür boş araziyi vurmak için havalanmıyor herhalde. Bazı köyler tümden yerle bir oldu" dedi. Dolayısıyla Efrîn'i işgal girişimi ve katliamlardan uluslararası güçlerin de sorumlu olduğunu kaydeden Ronahi Serhat, şunların altını çizdi: "YPG ve YPJ kimdir, Kürt halkının evlatlarının katılımından oluşmuş öz savunma gücüdür ve halkını koruyor. Hiçbir gerekçe bu güce saldırıyı meşru göremez. Türk devleti gibi bir düşmana karşı Kürtlerin, mevcutlarının dışında aslında yüzlerce silahlı örgütlenme içinde olması lazım. Bu barbarlığa, vahşete, zulme yine çıkarları uğruna Kürt halkını hedef yapan siyasete karşı tüm Kürdistanlıların gencinden, yaşlısına, kadınından erkeğine kadar; hepsinin silahlı savunma pozisyonuna geçmesi lazım."

PAJK Koordinasyonu Üyesi Ronahi Serhat, diktatör Erdoğan reisliğindeki ırkçı-dinci koalisyonun yönettiği Türk devletinin, konvansiyonel silahlar eşliğindeki ordusu ve bünyesine aldığı ÖSO etiketi altındaki DAİŞ ile El Kaide kalıntısı çeteleri saldığı Efrîn'deki direniş, işgal girişiminin amacı ve destekçileriyle ilgili soruları yanıtladı.

Türk devletinin Efrîn’i işgal girişiminin nedeni nedir, kaynağını hangi zihniyetten alıyor?

Türkiye Cumhuriyeti, Kürt varlığını kabul etmeyip inkar ve imha üzerine kurulan bir devlettir. Varlığını da Kürt düşmanlığı üzerinde sürdürmeye çalışan, bunun için fiziki soykırımdan kültürel soykırıma kadar yapabileceği bütün kötülüğü boca ediyor. Efrîn’i işgal girişimini motive eden bu Kürt düşmanlığıdır.

O halde sadece Efrîn'le sınırlı değildir, öyle mi?

Elbette Efrîn’le sınırlı bir saldırı değildir. Kürtleri yurtlarından göçertmeyi hedefliyor. Kürt düşmanlığını varlık gerekçesi yaptığı için soykırım ve insansızlaştırmada kendisiyle yarışıyor, Moğol talancılığı ile DAİŞ'in vahşet gösterisinden geri kalmıyor. Durum bu kadar açık.

Türk devletinin bu politikasını sürdürebilmesinin uluslararası güçlerce kabul edilme zemini nedir?

Uluslararası güçlerin Kürtlere ve Ortadoğu’ya yönelik politikasıyla ilgilidir. Kürt sorununu gündemleştiren, Kürtlerle birlikte Ortadoğu halklarının onurunu savunan, zulme karşı çıkan, demokrasi ve özgürlük için mücadele eden Önderliğimiz uluslararası komployla karşı karşıya kaldı. Uluslararası komployu gerçekleştiren İngiltere, ABD, Rusya ve İsrail’dir. Yine PKK'nin 'terör örgütleri listesi'nde yer alması da uluslararası güçlerin pratiğidir. Önderliğimiz üzerindeki bu politikanın sürdürülmesi, PKK'nin haksız olarak bu şekilde itham edilmesi demek, Kürtlerin kırımdan, katliamdan geçmesinin onaylanması demektir. Yürürlükte olan budur. Türk devleti buna dayanıyor. Bu siyaset devrede olduğu sürece ırkçılığı bayrak edinen Türk devleti, saldırmaya devam edecektir. Kürt halkı, özgürlük istediğinde 'ayrılıkçı', özerklik statüsü için mücadele ettiğinde 'bölücü', katliamlara karşı kendisini savunduğunda 'terörist' olarak suçlanıyor. Türk devleti nerede bir Kürt kazanım varsa saldırıyor. Rojava'ya ve Kuzey Suriye'ye başından beri yönelmesinin nedeni de budur. Kobanê'nin üzerine DAİŞ'i salan Türk devleti, şimdi aynı motivasyonla ordusunu ve bünyesine aldığı çeteleri Efrîn'i işgal etmek için saldı. Dolayısıyla Efrîn’deki katliamdan da İngiltere, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği sorumludur. Kürt halkı, katliam, işgal, talanla karşılaştığında hiçbir devlet harekete geçmiyor. Hala Kuzey Suriye Federasyonu uluslararası devletler topluluğunda tanınmadı. Elbette Kürt halkı, askeri ve siyasi iradesiyle bunun farkındadır.

Türk devletinin Efrîn saldırısıyla neleri amaçladığını, biraz daha açabilir misiniz?

Türk devleti, yayılmacıdır. Yeni Osmanlıcılık ve son olarak güncelledikleri Kızıl Elma metaforuyla izah ettikleri emel gayet nettir; göz diktiği topraklara saldırma, işgal etme, ele geçirme, tamamen fiziki ve kültürel soykırıma uğratıp nihayetinde Türkleştirmedir.

Türk devleti, iki ayaklı bir planla hareket ediyor.

Nedir bunlar?

Şöyle özetleyebilirim;

* Rojava’yı tamamen işgal etme ve Kürtleri göçerterek demografiyi değiştirmek.

* Bunu yapamazsa özgür Kürt iradesinin, bölge halklarıyla birlikte yöneldiği ortak demokratik federasyon sistemini engelleme, Kürt halkını yok hükmünde/statüsüz bırakmaktır.

Kürtler, Türk devletinin Suriye savaşıyla birlikte Ortadoğu'ya dair amaçlarını sekteye mi uğrattı?

Türk devletinin sahip çıktığı tarihsel mirasından biri de barbarlıktır. Sadece Kürtler için değil, tüm bölge halkları için en büyük tehdittir. DAİŞ’i açık/gizli destekleyen, askeri olarak donatan, tüm kolaylıkları sağlayıp organize eden ve suç şebekesiyle ortak çalışan bir devlettir. Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü, düşecek’ açıklaması, bu suç ortaklığına olan güvenin ürünüydü. Fakat YPG, YPJ ve bileniş oldukları QSD kahraman direnişi DAİŞ’i Kobanê'den silmekle yetinmedi, tüm Kuzey Suriye'den defetti. Eğer DAİŞ, Kuzey Suriye’de etkisizleştirilmeseydi, şimdi yüzlerce kez Avrupa’da, ABD’de saldırıları sürecekti. Bu Erdoğan için çok büyük bir yaradır. Erdoğan, DAİŞ'ine durduran, engel olan bu güçleri hedefliyor. Şimdi dünya bu gerçekler karşısında sessiz kalamaz. Egemen ulus-devletler, Türk devletinin bu vahşi saldırısına karşı çıkmadığı için suç ortağıdır, diyoruz.

Dünyanın gözleri önünde yerleşim yerleri günlerdir ağır bombardıman altında ve sivil katliamlar yapılıyor. Suriye sahasında varlığı olan Rusya ve Amerika neden bu insanlık suçuna ortak oluyor?

En başta Rusya sorumludur. Efrîn hava sahasının kontrolü BAAS rejimi adına Rusya’dadır. Rusya, bu yetkiyi kullanıyor. Türk devleti, Rusya ile anlaşarak, onayını alarak bu saldırıyı başlattı.

ABD ise Efrîn bölgesini Rusya’nın meselesi olarak göstermeye çalışarak kendisini bu suçtan uzak tutamaz. Efrîn’de yaşanan tüm sonuçlardan ABD de sorumludur. Zaten Efrîn’e saldırı planı Rusya ve ABD’nin bilgisi dışında gelişmemiştir.

ABD’nin NATO üyesi Türkiye ile karşı karşıya gelmemesinin izahı yok mu?

Bakınız, artık ABD’nin ‘Türkiye NATO üyesidir, kaygılarını anlıyoruz’ diyerek durumu örtbas etmeye çalışma politikası bitmiştir. Hiçbir devlete sivilleri öldürme, sivil katliam yapma; baraj, cami, tarihi mekan, köy, yolcu garı bombalama hakkı veren bir kanun, yasa, norm yoktur. Bunun tolere edilecek bir tarafı olamaz. Türk uçakları, 12 gündür boş araziyi vurmak için havalanmıyor herhalde. Bazı köyler tümden yerle bir oldu.

YPG ve YPJ kimdir, Kürt halkının evlatlarının katılımından oluşmuş öz savunma gücüdür ve halkını koruyor. Hiçbir gerekçe bu güce saldırıyı meşru göremez. Türk devleti gibi bir düşmana karşı Kürtlerin, mevcutlarının dışında aslında yüzlerce silahlı örgütlenme içinde olması lazım. Bu barbarlığa, vahşete, zulme yine çıkarları uğruna Kürt halkını hedef yapan siyasete karşı tüm Kürdistanlıların gencinden, yaşlısına, kadınından erkeğine kadar; hepsinin silahlı savunma pozisyonuna geçmesi lazım.

ABD ve Rusya arasındaki kapışmanın veya bunların Türkler ile Kürtler için öngördüğü bir planlamanın yansıması da olabilir mi?

Öncelikle şunu ifade edeyim; Efrîn, Kürt şehridir, Kuzey Suriye’nin parçasıdır ve öyle kalacak. Kürtler, burayı ölümüne savunacak. Kuzey Suriye bir bütündür; doğusuna ayrı, batısına ayrı politika dayatmak, böl-parçala-yönet politikasıdır. Sorunuzdaki iki ihtimalin de etkisi vardır.

* Efrîn’i kan gölüne çevirip yakılmasına neden olan, Rusya ve ABD arasındaki hegemonik kapışmanın, Türk devletinin Kürt düşmanlığını icra etmesine zemin olmasıdır.

* Aynı zamanda Türk-Kürt bölgesel savaşı hedefi de vardır.

Efrîn'i işgal girişimiyle birlikte CHP yönetimi de devletinin/ordusunun arkasına geçti. Hala CHP'den beklenti içinde olmanın izahı var mıdır?

AKP ve MHP, zaten uzun süredir seçim ittifakını, Türk ırkçılığı üzerinden oluşturmuştu. CHP’nin ürkek de olsa AKP iktidarına cılız bir 'muhalefeti' vardı. Efrîn’i işgal girişimini destekleyerek, bir kez daha Kürt katliamına ortak oldu. CHP’nin tarihi geçmişi katliamcılığa dayanır. 20. yüzyıldaki Kürt katliamlarından sorumlu olan devletin iktidar partisidir. CHP, yine katliamcı politikayı tercih etti. Bu durumda CHP’de hala siyaset yaptığını sanan Kürtlere, sosyal demokratlara, hatta siyasete inananlara sormak lazım; orada ne arıyorsunuz ne bekliyorsunuz? Mevcut devlet partileri silinmeli.

Aslında Türk ırkçılığı ve Kürt düşmanlığı için talimata da ihtiyacı olmayan Türk medyası, Başbakan'ın talimatnamesinden sonra hizaya girdi. Devlet, sosyal medyada bile aykırı sesleri bastırarak medyasını tek ses halinde hizmetine koşturuyor. Bu ırkçı dil, toplumu etkiliyor mu?

Türk medyası savaşın borazanlığını yapıyor. AKP, iktidara geldiğinden bu yana özel olarak basını devlet sözcülüğüne dönüştürdü. Tüm muhalif basını yoğun baskı altına aldı, çalışamaz duruma getirdi. Gözaltı, tutuklama ve gaspla özgür, demokrat, muhalif basının sesini kesmeye çalıştı, buna devam ediyor. İnternet ortamı sıkı takip altına alınmış, sıradan insanların tepkilerine bile derhal işlem yapılıyor. Alternatif, farklı düşünenler, tüm platformlar kapatılmış. Türk ordusu, her gün sivilleri bombalıyor, buna rağmen tam tersine haberler yapılıyor. Türk medyası özel savaş dili olarak ırkçı, milliyetçi, soykırımcı politika temelinde yayıncılık yapıyor. Bu tek seslilik ortamında Türkiye toplumunun etkilenmemesi imkansız. Topluma ırkçılık ve İslam ile ilgisi olmayan dincilik pompalanıyor, bunu üzerinden devlete bağlanması sağlanıyor.

Bunun dışında kalanlar da zaten ceremesini çekiyor. Savaşa tepki gösteren sanatçı, akademisyen, gazeteci, sivil toplum örgütleri yoğun baskı altında. Türk Tabipler Birliği’nin savaş istememesine bile soruşturma açıldı, Merkez Konseyi üyeleri rehin alındı.

Biz Türkiye toplumunun AKP’ye teslim olmayacağına dair inancımızı korumak istiyoruz. Şovenist, ırkçı, milliyetçi kesime rağmen her zaman devrimci, demokrat, muhalif toplumsal dinamik güçlü olduğunu düşünüyoruz.

Efrîn'i işgal girişimiyle birlikte Kürt halkı ve dostları, hemen hemen her yerde çeşitli eylemler yapıyor. Sizce yeterli mi?

Saldırı duyulur duyulmaz başta Kürt halkı olmak üzere faşizme, soykırıma, zulme karşı olan herkes ayağa kalktı ve bu duyarlılık devam ediyor. Efrîn kadınlarının, analarının, çocuklarının direniş ısrarına, onurluca duruşuna güçlü karşılık veriliyor. Efrîn halkının duruşu herkese güçlü ilhamdır. Faşizme karşı direniş cephesi büyüyor. Egemen, katliamcı, iktidarlara, bu katliama sessiz kalan devletlere ve bizzat sömürgeci Türk devletine dünyanın her yerinden tepkiler yağıyor. En üst düzeyde enternasyonal bir dayanışma vardır. Dünya gerçeği, egemen ulus-devletler gerçeğinden ibaret değildir. Dünyaya yön veren halklar, kadınlar ve gençlerdir. Bu muhteşem sahiplenmeyle başaracağız.

Şimdiden 3 Şubat'ta dünyanın onlarca merkezinde geliştirilecek Efrîn eylemlerini selamlıyorum. Bu eylemlerde sömürgeciliğe, faşizme ve katliam politikalarına karşı en güçlü tavrın ortaya konulacağını umut ediyorum.

YPJ'li Avesta Xabûr’un eylemi halkta büyük bir etki yarattı. Bu ruh, direnişi nasıl etkiler?

Destansı direnişi, fedai eylemle taçlandıran Avesta Xabûr yoldaşımız şahsında Efrîn şehitlerimizi saygıyla anıyorum. Türk devleti düzenli ordusu ve tüm askeri donanımıyla havadan, karadan saldırıyor. Hiçbir bu kadar yoğun hava saldırısı olmadı. YPJ komutanlarından Avesta Xabûr, Efrîn direnişinin militan çizgisidir. Revanların, Arîn Mîrkanların çizgisini, Efrîn’in başarısı olarak şimdiden garantiledi. Heval Avesta, katliam, soykırım ve tehditle yüz yüze olan Kürt, Arap, Ermeni, Süryani halkımız için, kadınlar için zulme karşı direnişi yükseltme emridir. Efrîn’i fedaice savunmanın, özgürleşmenin talimatıdır. Bu sadece savunulan Efrîn değil, tarihi-kültürel insanlık değerleridir. Toprağını, onurunu, kimliğini savunmayı, yurtseverliğin öz savunmayla kopmaz bağını kadınlar temsil etmektedir.

Heval Avesta, Türk devletinin barbarlığına ve bu barbarlığa ortak olan uluslararası güçlere karşı, kadınların yenilmez iradesidir. Her Efrînli, her Kürt kadını nerede olursa olsun Avestaların yükselttiği direniş bayrağı altında toplanarak faşizme karşı savaşacak, zulmün kalelerini yıkacak, soykırımcı Türk devletine geçit vermeyecektir.

Avesta arkadaşın fedai çizgisi PAJK’ın özüdür, partileşmenin özüdür. Tüm PAJK kadroları olarak bu çizginin en üst düzeyde takipçisi olacağız.

PAJK olarak Efrîn'i 'STAR kent' ilan etmenizin anlamı nedir?

Doğrudur. Efrîn’i, PAJK olarak STAR kent ilan ettik. Tanrıçaların diyarı olarak neolitik ana-kadın eliyle tarım kenti olan kadim bir tarihi geçmişe sahip Efrîn’de tanrıçaların tahtı korunacaktır. Her karış toprağı, her yeşil dalı korunacaktır. Halkımızın moral ve direniş coşkusu mücadele azmimizdir. Kobanê’ye kadın özgürlük devrimini YPJ’nin öncülüğünde başlattık, Efrîn’le finali muhteşem kılacağız. Destansı, efsanevi bu görkemli duruş, yücelmiş, özgürlüğü uğruna ayağa kalkmış kadınların öncülüğünde zafere ulaşacaktır. Kürtler şahsında Ortadoğu kadınlarına, halklara karşı Efrîn’e saldırıyla geliştirilen bu komployu/çirkin planı, kadınlar ve gençler öncülüğündeki halkların mücadelesi parçalayacaktır.

AKP-MHP-Ergenekon ortaklığının yönetimindeki devlet faşizminin baskısı altında olmasına rağmen Kuzey Kürdistan ve Türkiye halkları nelere yapabilir?

Efrîn halkımızın en büyük beklentisi Kuzey Kürdistan halkımızdandır. Kuzey Kürdistan halkımız ve Türkiyeli halklar, bu vahşete dur diyebilmek için sesini etkili yükseltmelidir. Alanlara akmalıdır, 7-8 Ekim ruhunu açığa çıkarmalıdır. Efrîn’de yıkılan AKP-MHP faşizmi, Türkiye’de yepyeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Türkiyeli anaları, Erdoğan’ın iktidar hırsı uğruna başlattığı katliama dur demeye çağırıyorum.

Kürdistan gençliği savunma saflarına, Efrîn’e akmaktadır. Daha da güçlü akacaktır. Yüreği büyük, düşüncesi pırıl pırıl bir gelecekle yüklü yiğit Kürdistan gençliğini selamlıyoruz. Öncülük ettikleri ‘SERÎ HILDE’ çağrısı toplumsal, bölgesel, uluslararası bir direnişe dönüşmüştür. Özgürlüğü için ayağa kalkmış halklarımız, gençliğin sel olup akan devrimci şiddetiyle sonuç alacaktır.