Stêrk: Esarete tahammül kalmadı

KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Zilar Stêrk: "Kürt halkı 18 yıldır süren Önderliğin esaretini artık kabul etmiyor, bu esarete tahammüllü kalmamıştır.”

KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Zilar Stêrk, Stêrk TV’de haftalık yayınlanan “Rojeva Jin” programına konuştu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmelerin engellenmesi ve son dönemde hakkında çıkarılan spekülatif haberleri değerlendiren Stêrk, bu haberleri yayanların niyetlerinin kötü olup kötü hesaplar peşinde olduklarına işaret etti. Bursa Savcılığının açıklamalarına inanılmasının beklenmemesi gerektiğini belirten Stêrk, bir an önce Öcalan ile görüşmenin sağlanmasını beklediklerini ifade etti. Stêrk, çok ağır bir tecridin Öcalan üzerinde yürütüldüğünü kaydederek, “Temmuz 2011’den beri avukatları tek bir görüşme dahi yapamadılar. Aile bir yılı aşkındır hiç görüştürülmüyor. Zaten 5 Nisan 2015’dan beri HDP heyetinin de görüşmeleri bitirildi. O gün bugündür bir haber alamadık” hatırlatmasında bulundu.

Öcalan’ın başta kadınlar olmak üzere Kürt halkı için çok önemli olduğunun altını çizen Stêrk, “Dolayısıyla Kürt halkı 18 yıldır süren Önderliğin esaretini artık kabul etmiyor, bu esarete tahammüllü kalmamıştır” diye konuştu.

KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Zilar Stêrk Kürt halkı ve örgütlerinin Öcalan’ın güvenliği, sağlığı konusundaki kaygılarına işaret ederek, “Hiçbir bilgi yok. Sağlığı nasıl kimse bilmiyor. Bu haberin yayılmasındaki niyetin doğru okunması gerekiyor. Yani çok fazla kirli siyasi hesaplar var arkasında” dedi.

ESKİ DENGELER ALT ÜST OLDU

Spekülatif haberin neden bu dönemde ortaya atıldığına dair değerlendirmelerde bulunan Stêrk, şöyle devam etti: "Tarihte yeni bir viraja giriliyor. Şimdi Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Kürtler de bu savaşın merkezinde. Mevcut dengeler alt üst oluyor. Hiçbir şey eskisi gibi yürüyemeyecek, statüler değişecek. Yeni döneme göre de herkes kendi hesabını yapıyor. Savaşın gidişatına göre de Kürtlerin yeni statüsü gündeme gelmiş oldu. Kürtlerin statü sahibi olmasının zamanı geldi.

Kürtler üzerinde yürütülen saldırılar bir konsept ışığındadır. Bu konseptin esas amacı şudur; Kürt halkının elde edeceği siyasi statünün olanaklarını engellemektir. Uygulayanlar da zaten Türk, İran ve Irak devletleri ve Suriye rejimidir. Hiçbiri o eski merkezi otoritelerini koruyamıyor artık, yıkıma doğru gidiyorlar. Ancak hala niyetleri Kürt halkın demokratik, özgürlükçü bir statü elde etmesi bloke etmektir.”

KONSEPTİN ÖNCÜSÜ TÜRK DEVLETİ

Bu konseptin Türk devleti öncülüğünde yürütüldüğüne dikkat çeken Stêrk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Son günlerde Türk devleti, İran ve Irak'ın yanı sıra Suriye rejimi ile fırsatları değerlendiriyor. Ancak Türk devleti de eski gücünde değildir. Dolayısıyla son gelişmeler birbirine bağlıdır. Biz de tartıştık. Gerçekten de Kerkük’e yapılan saldırıdan bir gün öncesi Önderliğin yaşamı ve sağlığı hakkında haberin ortaya atılması  çok farklı bir yorum gerektiriyor. Bunun aslında uluslararası komployla da bağlantısı vardır. 9 Ekim komplosunun yıldönümüydü.

Yine bu ay içerisinde Kerkük’e yaptıkları operasyon, Zap operasyonu eşzamanlı, eşgüdümlü yürütüldü. Bu konu ortaya atılarak biraz da Kürtlerin dikkatini Kerkük saldırılarından başka yöne çekmek istediler. Bunu yapanlar Önderliğimizin bizim kırmızı çizgimiz olduğunu biliyorlar ve tüm Kürtlerin ayaklanacağını, sesini yükselterek haykıracağını biliyorlardı."

ULUSLARASI GÜÇLER SORUMSUZ

Avrupa’da son dönem periyodik olarak geliştirilen eylemlere de değinen Stêrk, CPT önünde de yapılan eylemi hatırlatarak, CPT gibi bazı kurum ve kuruluşların gereken sorumluluklarını yerine getirmesini istedi. Kürt halkının onları da bu durumdan sorumlu gördüğü için harekete geçmelerini talep ettiğini kaydeden Stêrk, Öcalan’ın içinde bulunduğu durumun dış siyaseten bağımsız olmadığının altını çizdi. Stêrk, Türk devleti kadar uluslararası güçlerin de Öcalan’ın güvenliği, sağlığı, uygulanan tecrit ve izolasyondan sorumlu olduğunu vurguladı.  Stêrk, “CPT derhal tekrar İmralıya gitmeli ve Önderliğin durumu nedir, sağlığı nasıldır, bu haber gerçekten de doğru mu yanlış mı diye ortaya çıkarmalıdır” dedi.

REQA’DAKİ KUTLAMA ÇOK ANLAMLIYDI

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Zilar Stêrk, Reqa hamlesi hakkında da konuştu. Hamlede 655 şehidin olduğuna dair yapılan açıklamada da görüldüğü gibi aslında bir insanlık savaşı verildiğine dikkat çekti. Stêrk, şunları söyledi: "Sadece Reqa’yı kurtarmak için şehit düşmediler. Amaç ve hedefleri bir taraftan Reqa’nın özgürleştirilmesi, DAİŞ’ten temizlenmesiydi. Diğer yandan özgür- demokratik- federatif bir Suriye inşa etmektir. Demokratik Suriye Serok Apo’nun da görüşüdür, Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin de görüşüdür. Dolayısıyla Suriye’de yaşayan halkları Serok Apo’nun görüşlerinden koparmaya çalışanlar var. YPJ'nin görkemli kutlama yapması hakkıydı. Bu haklarını kullandılar. YPJ bir Kürt kadın örgütlülüğüdür. Kürt kadın örgütlenmesi de Önder Apo’nun düşünceleri sayesinde gelişti. YPJ tarafından doğal olarak esas alınıyor. Bu nedenle de posterini Reqa meydanında açtı. Söz konusu meydanda DAİŞ kadınları pazarlıyordu. YPJ’nin o meydanda zafer kutlaması yapması çok anlamlıydı."

GÜNEY'DEKİ DURUMDAN BARZANİ SORUMLUDUR

Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Zilar Stêrk, Güney Kürdistan'daki gelişmeleri de değerlendirdi. Stêrk'in değerlendirmeleri şöyle: "Referandum süreci oyundu. Referandum öncesi de değerlendirdik. Fakat kimse dinlemedi. Özellikle de Barzani ve ailesi kimseyi dinlemedi. Kürt halkını da dinlemedi. Ne diğer Kürdistan parçalarından kimseyi dinledi ne de farklı kurum ve kuruluşları dinledi. Kürtler arasında birlik ve beraberlik geliştirilmeden bir Kürt devleti mümkün değil. Tüm Kürtler kırıldı, incindi. Bunların sorumlusu da Barzani'dir. Ulusal Kongre çatısı altında birleşmeden, birlik ve beraberlik sağlanmadan bir başarı elde edilemez. Kürt halkı hesap sormalıdır."

GÜLNAZ O RUHUN TEMSİLCİSİYDİ

Ekim ayı şehidi Beritan'ın (Gülnaz Karataş) şahadet yıldönümünü hatırlatan KCK Genel Başkanlık Konsey üyesi Zilar Stêrk, bu vesileyle bu ay içerisinde şahadeti ilan edilen Türkiyeli Gülnaz Ege’yi de andı. Stêrk “Beritan şahsında tüm Ekim şehitlerini anıyorum, önlerinde saygıyla eğiliyorum ve anılarına bağlık sözünü tekrarlıyorum. Bu yıl, bu ay başka arkadaşlarımızın da şahadetlerini öğrendik. Afyonlu Gülnaz Ege yıllardır mücadelemizde yer alan bir arkadaşımızdı. Büyük değerler yarattı. Halklar arası kardeşlik değerimiz oldu. Adeta bunun simgesi oldu. Gülnaz Ege, adını Gülnaz Karataş’tan aldı. Bu ayın başında şehit düştü Gülnaz Ege arkadaş. Gülnaz Karataş arkadaşın ruhunun temsiliyetini yapıyordu. Üstüne eklediği de zaten halklar arasındaki kardeşlik boyutu oldu” dedi.