TJK-E: Kadın özgürlüğü bir hayal değil, hakikattir

8 Mart’a ilişkin açıklama yapan TJK-E, “Tüm dünya kadınları olarak Efrîn'e, Rojava'ya güçlü sahip çıkmalıyız. Dünya emekçi kadınlar gününe en doğru anlamı ve cevabı bu şekilde verebiliriz. Kadın özgürlüğü bir hayal değildir; hakikattir” dedi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin yazılı bir açıklama yapan Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK- E) şunları belirtti:

“İnsanlık tarihinin en eski ve ilk sömürgesi, ilk sınıfı olan ve en eski özgürlük mücadelecileri olan biz kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü, büyük özgürlük umudu, kararlılığı ve mücadele ruhuyla karşılıyoruz. 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York şehrinde 40 bin dokuma emekçisinin başlattığı grev sırasında gerçekleştirilen insanlık dışı saldırı sonucu 120 kadın emekçi can verdi. Kadın-insan-toplum-doğa, kısaca özgür yaşam düşmanlığının en vahşi örneği olan bu olay 5000 yıllık ataerkil sistemin sistematik saldırılarının bir parçası olarak yaşandı. Bu olayda yaşamlarını yitiren emekçi kadınları anmak ve onların direnişini sahiplenmek amacıyla, 1910 yılında Kopenhag'da yapılan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart kadının direniş günü olarak kabul edildi. O tarihten bugüne kadar da dünyanın her yerinde özgürlük, eşitlik ve özgürlük mücadelesi temelinde kadınlar olarak yaşamın her alanında mücadelemizi örgütledik, yükselttik. Kuşkusuz bu mücadele sadece son 161 yıldan daha fazladır sürmektedir. Bu vesileyle insanlık tarihi boyunca direnen, yaşamlarını adayan, kadın onurunu büyüten tüm direnişçi ve emekçi kadınları saygıyla ve minnetle anıyoruz.

Biz Kürdistanlı kadınlar 8 Mart'ı, her yıl büyük direniş ve mücadele günü olarak karşılamaktayız. Yılın her gününü 8 Mart ruhuyla, bilinciyle ve örgütlü kadın gücüyle karşılamak temel amacımız olmaktadır. Ortadoğu'nun en eski halklarından olan Kürt halkının kadınları olarak, yine Ortadoğu demokrasi tarihinde büyük bedeller ödeyen Ortadoğulu kadınlar olarak 2018 yılının 8 Mart'ını da büyük özgürlük kararlılığı ile karşılıyoruz. Ortadoğu ve Kürdistan'dan yükselen kadının ve ezilen halkların özgürlük, demokrasi ve eşitlik mücadelesini yükselterek, kadın öz örgütlülüğünü yaratarak ve demokratik konfederalizm sistemini büyük bedeller temelinde inşa ederek insanlık tarihinin kadın özgürlük öncülerine doğru ve tarihi cevabımızı vermeyi esas alıyoruz.

Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi, yaklaşık 30 yıldır bu ruhla ve bu bakış açısıyla kendini siyasal alandan ekonomiye, düşünce ve felsefe alanından öz savunmaya kadar örgütlemekte, bilinçlendirmekte ve eylemsel kılmaktadır. Kürt, Arap, Asuri-Süryani, Türkmen, Ermeni, Çeçen, Fars ve tüm farklı inanç sahibi kadınlar olarak, Clara Zetkin'lerden Sakine Cansız'lara, Rosa Lüksemburg'lardan Arin Mirkan'lara, Zilan'lardan Avesta Xabur'lara ve Delal Amed'lerden Barin Kobanê'lere kadar tüm kadın özgürlük şehitlerine layık olma sözümüzle tarihi sorumluluklarımızı omuzlamış bulunuyoruz. Kürdistan dağlarından Kobanê'ye ve bugün çağın direnişinin yaşandığı Efrîn'e kadar, erkek egemenlikli sistemin ister kapitalizm ister feodalizm, ister gelenek, ister din adı altında ya da ister TC, ister DAİŞ-El Nusra adıyla olursa olsun, tüm soykırım saldırılarına karşı kahramanca direnmekteyiz. Bugün Kuzey Suriye Federasyonu kantonu olan Efrîn, bu kahramanlığa bir kez daha tanıklık etmektedir. Çocuk, genç, yaşlı demeden tüm Kürt, Arap, Türkmen, Çeçen, Ermeni kadınlar, Türk devlet faşizminin işgaline karşı büyük bir özgürlük mücadelesi vermektedir.

Efrîn coğrafyası, kenti, köyleri tarihten bu yana kadın düşüncesi, ahlakı, kültürü ve emeği ile yaratılmıştır. Şengal, Kobanê, Palmira, Musul gibi burada da büyük bir kadın uygarlığının tarihsel kökleri vardır. Nasıl ki Şengal'de, Kobanê'de sadece Kürtler değil, esasta kadın kültür ve tarihi yok edilmek istenmişse, aynı şekilde Efrîn şahsında kadına bir soykırım dayatılmaktadır. Orada yükselen demokratik konfederal sistem kadınların ve tüm ezilen halkların demokrasi ve özgürlük sistemidir. Bu sistem 8 Mart'ları yaratan emekçi kadınların gerçekleşen ütopyasıdır. İşte DAİŞ'i en çok besleyen Türk devlet faşizminin bu vahşi saldırısı, kadının ve halkların bu sistemle yaratacağı özgür insan-özgür kadın ve özgür toplumdan duyduğu korkuya dayanmaktadır.

Bu korkuyu sadece faşist Türk devleti yaşamıyor. Batılı kapitalist devletler de yaşamaktadır. Bu devletler kendi çıkarları için en kirli politika ve pazarlıkları yürütmektedirler. Örneğin Almanya'da Angela Merkel'in başında yer aldığı hükümet, Suriye'de Kürt halkının kanını döken Türk devletine tank, top satmakta, akan insan kanı üzerinden para kazanmaktadırlar. Dünyada kadın, çocuk, toplum ve doğa katliamında, yine emek sömürüsünde korkunç yükseliş vardır. Ülkelerinde yaşanan savaşlardan kaçan milyonlarca kadın, erkek, çocuk mültecileşerek göç yollarında yaşamlarını yitirmektedirler. Devletlerin ekonomik ve siyasal çıkar ilişkileri bu insanlık dışı olaylara neden olmaktadır. Biz kadınlar bu politikaları teşhir etmek ve boşa çıkmalarını sağlamalıyız. Her kadın, her çocuk, her insan kendi ülkesinde, kendi toprağında özgür, eşit yaşamalıdır.

8 Mart vesilesiyle kadın, çocuk demeden insanları katleden, yerlerinden eden savaşları besleyen her türlü politikalara karşı sesimizi yükseltelim. Alman devleti başta olmak üzere tüm devletlerin, Efrîn'de, Suriye'de yaşanan savaşta DAİŞ'in başı olan TC cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'a ve faşist Türk devletine desteklerini kesmeleri için demokratik baskı hakkımızı kullanalım. Efrîn'de insanlık için direnen kadınlarla sesimizi, gücümüzü birleştirelim.

Tüm dünya kadınları olarak Efrîn'e, Rojava'ya güçlü sahip çıkmalıyız. Dünya emekçi kadınlar gününe en doğru anlamı ve cevabı bu şekilde verebiliriz. Kadın özgürlüğü bir hayal değildir; hakikattir. Kadın özgürlüğü artık sadece bir talep değildir; inşa edilen alternatif bir toplumsal sistemdir. 8 Mart 2018 ile birlikte; Ortadoğu'dan Avrupa'ya, Latin Amerika'dan Asya'ya ve Afrika'ya kadar bu sistemi her yerde güçlendirmek, direnişimizi, kadın dayanışmamızı büyütmek hedefimiz olmalıdır."