Komutan Adil Bilika’nın bir komutan olarak geliştiği ve olgunlaştığı şartları ve Kürt özgürlük mücadelesinde Botan’ın neyi ifade ettiğini, ‘Kutsalın ve Lanetin Düellosu’ adlı kitabında yalın bir dille anlatan gerilla İskan Amed ile konuştuk.
Gerilla edebiyata neden bu kadar önem veriyor?
Gerilla için zaten yaşamın kendisi edebiyattır; gerilla edebiyatla içli dışlıdır. Gerilla yaşamı doğayla bütünlüklü olduğu için kendisini destansı bir mücadelenin içinde buluyor. Ancak gerilla, kendisini ifade edebilir, yazabilir. Dışarıdaki insanlar araştıramaz, yazamaz ve inceleyemez demiyoruz, çünkü bizim dışımızda da gerilla sevgisi ve özlemiyle dolu nice insan var ve onlar da gerillayı anlatabilir. Gerillanın, kendi kendini yazması, ifade etmesi, yaşamını ve tarihini anlamlandırması başlı başına bir edebi çalışmadır.
Bu kitaba yazmaya nasıl karar verdiniz?
Kitabın büyük bir bölümü, birebir bizim yaşadığımız, tanık olduğumuz yer-mekan ve insanlar arasında geçiyor. Her birinin yaşamı, aslında ciltlerce romanı kapsayacak değerdedir. Bu kahramanların isimleri farklıydı fakat amaçları aynıydı. Geldikleri yaşam, edindikleri yaşam kültürü ve yaşam tarzları birbirinden oldukça farklıydı. O kahramanların içinde yaşayıp da onların ardından sağ kalarak onları yazmamak, aslında tarih karşısında büyük bir utanç olurdu. Bir nebze de olsa bu utançtan kendimizi kurtarabilmek için bunu borç bildik. Gördüklerimizin, yaşadıklarımızın, tanık olduklarımızın ve şehit düşen arkadaşlarımızın unutulmaması ve halkımızca bilinmesi gerektiği için böyle bir çalışmaya yöneldim. Özellikle kitabın kahramanlarından Adil arkadaşın bizzat bizimle sohbetlerinde ya da eski anılarını anlatırken (ki hafızam o anları asla unutmaz) sürekli bu çalışmalara vurgu yapması da büyük bir etkendi. Adil arkadaş, edebi çalışmalara çok büyük değer ve anlam biçiyordu. Gerilla, mazlum bir halkın savaşan öncü gücüdür, ezilen Kürt halkının bağrında doğmuştur. Ne yaşadı, ne düşündü, nasıl savaştı; bunların, halkı tarafından bilinmesi gerekiyor. Biz de böyle bir çalışma yapmayı kendimize esas aldık; ‘Kutsalın ve Lanetin Duellosu’ adlı kitabı yazdık.
Kitabınızın adı da ilginç. Niçin Kutsalın ve Lanetin Düellosu?
Savaş, bir düellodur ve savaşan her taraf, kendisini kutsal görür. Bu Hitler de olsa Erdoğan da olsa kendi verdikleri savaşı kutsal görür. Elbette öyle değildir. İktidarları, çıkar ve basit emelleri için insanı değerleri sömürdükleri, lanete bulandırdıkları ve lanetin temsilcileri oldukları barizdir. Egemenlikleri için yapmadıkları vahşet, zorbalık ve zulüm yok. İşte insanlığa karşı ihaneti temsil eden Türk devleti ve ordusuna karşı gerillanın kahramanca direnişini görmek lazım. Büyük bedeller ödendi. Bu halkın bir avuç evladı böylesi büyük bir güce karşı çok az olanakla kutsal bir savaş verdi ve vermeye devam ediyor. Kendi dili, kimliği, insani değerleri, ulusal ve insani hakları için varlık mücadelesi verdiği için kutsaldır. Soykırımı kendisine esas alan bir güce karşı mücadele etmekten daha kutsal bir şey olabilir mi? Zaten kitabın içerisinde Hz. Nuh’un çıkışını ve yeniden yaşamı oluşturmasını, Kürt orjinli öyküyle anlatmaya, bu efsaneyi, Kürt halkının hafızasında olan şekliyle vermeye çalıştık. Aynı şekilde Önder Apo da Kürt halkını Cudi’ye çıkartarak kutsalın savaşını ve mücadelesini yürüttü. Botan’da çobanlık yapan 13-14 yaşındaki bir gencin, 1987’de askeri kanunla gerillaya alınması ve o gencin büyüyerek savaş meydanlarında çok kısa bir sürede komutanlaşması, kutsal mücadelenin farkını anlamasıyla geliştirdiği büyük bir mücadele var. Türk ordusuna kök söktüren nice eylemler, nice kahramanlıklar geliştiren ve halkımızın bağrından çıkan Heval Adil’ın yürüttüğü kutsal mücadeleyi ancak böyle bir isimle tanımlayabilirdik.
Bir edebi eser yazıldığı zaman yazarın içinde bulunduğu koşullar ve şartlar kuşkusuz çok önemli. Siz hangi koşullar içinde kitabınızı yazdınız?
Bu kitabı tamamıyla savaş koşullarında, Türk ordusunun 24 Temmuz bombardımanı altında geçen süreçte yazdım. Savaş ve zorluklalar içinde yazılması bu kitabı daha da anlamlı kıldı. Önceki gerilla pratiklerimizi, Gabar’da yaşadıklarımızı hafızamızda canlı tutarak, bunları topluma taşırma amacıyla yazmaya çalıştık. Halkın, gerillanın ne zorluklar yaşadığını, ne bedeller ödediğini anlaması; her şeyden önce de şehit düşen arkadaşlarımızı anmak için bunu bir görev ve sorumluluk olarak gördüğümüzden dolayı zor koşullar altında kitabımızı tamamladık.
Kitabınızın kahramanı olan Komutanı Adil ile ne zaman tanıştınız?
Zagroslarda 2003’te tanıştık. O zaman Zagrosların komutanıydı ve ondan sonra da yer yer görüşmelerimiz oldu. Onunla ilk tanışmamızda sıcaklığı, mütevazi yaklaşımları benim üzerimde büyük bir etki yaratmıştı. Sonrasında 2004’te tekrar bir süre birlikte kaldık. Onu tanımadan önce ismini, savaşçılığını, kahramanlığını, yiğitliğini duymuştum ve yaşadığı zaman içinde de arkadaşların dilinde olan bir komutandı. Önderliğin ‘bana bağlı olanlar yönünü Kuzey’e dönsün’ demesi üzerini 2006’da birlikte Botan alanına geçtik ve Agitlerin diyarı Gabar’a gittik. O süreçte Heval Adil’in hem basın hem de muhabere çalışmalarını sürdürdüm, birebir yanında yer alıp mücadele ettim. Yanında sürekli bulunduğum için onu daha yakından tanıma fırsatım oldu. Tam 21 yıl aralıksız düşmana karşı amansız savaş yürüten bir komutandı. Nice sefer o topraklarda, o arazide kalmış, gerillacılık yürütmüş ve nice büyük başarılara imza atmış bir komutandı. Kürt komuta sanatını en iyi şekilde icra eden bir kişilikti. 21 yıl boyunca gösterdiği savaş performansı, enderdir. Şehit düşene kadar birlikte kaldık. Yaşamı, duruşu, Türk devleti ve ordusuna karşı hırsı ve öfkesi, zaten kitabın özüdür.”
Sizce Botan ve gerilla ilişkisi nedir?
Aslında gerilla, Botan demektir. Çünkü gerillanın ilk kuluçkaya yattığı yer, ilk geliştiği yer; yani gerillanın gerilla olduğu arazidir Botan. Kürdistan’ın omurgasını teşkil eden, üç parçasını birleştiren, oldukça stratejik ve sarp dağları olan zorlu bir coğrafyadır. Gerilla savaşının başladığı yerdir ve başlaması da kendiliğinden ve tesadüfi değildir. Gerilla, halkımızın yaşadığı sorunların bir sonucu olarak çözüm için ortaya çıkan bir harekettir ve Botan’da buna analık yapmış mekandır. Gerilla hem coğrafyasından hem de yurtsever halkından dolayı kök salmış ve nice kahramanın kanıyla bu mücadele bugüne kadar gelmiştir. Rahatlıkla şu söylenebilir; gerilla ve Botan, birbirleri için yaratılan iki olgu ve gerçekliktir.
Kitabınız yayın aşamasında. Bundan sonra herhangi bir çalışmanız, planlamanız var mı?
Kitap, HPG BİM Yayınları tarafından basıldı. Botan savaş tarihi üzerine bir çalışma yürütüyorum. 1980 ve 1989 yılları arası Botan gerilla mücadelesini 2 ciltlik bir çalışmada tamamladık. Eğer bir aksilik olmazsa 1990 ve 1999 arası savaş tarihini de yazmak istiyorum. Uzun soluklu bir çalışma olup tarihin özüne, hakikatine değinmeye çalışacağız. Her ne kadar hepsini kapsayıp anlatmasa da bizim için insan olmanın, militan olmanın, Önder Apo’nun ideolojisinde ve felsefesinde yaşamanın sorumluluğudur.