Şakiro’nun cebindeki iki kaset
Kürtlerin tarihi, coğrafyası, sürgünlüğü, yürek burkan, deli divaneye çeviren aşkları, dertleri, çileleri, coşkuları ve o seslerdeki feryatlar… Evet, dengbêjlerimizden bahsediyoruz.
Kürtlerin tarihi, coğrafyası, sürgünlüğü, yürek burkan, deli divaneye çeviren aşkları, dertleri, çileleri, coşkuları ve o seslerdeki feryatlar… Evet, dengbêjlerimizden bahsediyoruz.
Çıplak sesin tınısıyla bütünleşen, bir halkın tarihinin anlatıldığı dengbêjlik geleneğini Avukat Ömer Güneş ve Mühendis İbrahim Şahin Antolojiya Dengbêjan çalışması ile okuyuculara ulaştırdı.
Kürt müziğinin yapı taşı olan dengbêjlik; bünyesinde, bir halkın tarihini, sevgisini, acısını barındırıyor. Bütün evlerin kapısına uğrayan ve o evdeki her bir bireyin hayatından olan dengbêj ezgileri yüz yıllar geçse de güncelliğini koruyor.
Nubihar Yayınlarından çıkan Antolojiya Dengbêjan, Dengbêj Reso ve Dengbêj Şakiro kitapları Ömer Güneş ve İbrahim Şahin tarafından kaleme alındı. Serhat bölgesinden, Botan’a kadar saha çalışması yapan Güneş ve Şahin, kapalı kapılar ardında sandıklarda muhafaza edilen parçaları bulup bu kitaplarda bir arada getirdi. Her iki kitapta ilk kez göreceğimiz fotoğraflar da var. Meşakkatli ve kıymetli bir çalışmaya gönül veren Güneş ve Şahin’in hedefinde diğer dengbêjler de var. Avukat Ömer Güneş kitabını ve dengbêjleri konuştuk.
Kürt müziğinin en önemli yapı taşı olan dengbêjler hakkında böyle çalışmayı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Temel soru bizim çocukluğumuzda; dengbêjlik bizim her alanımıza girmişti. Tarlalarda çalışırken, akşam sohbetlerinde, uzun kış gecelerinde dengbêj sesi, dengbêj melodisi hep kulağımızdaydı, bizi etkiliyordu. Sonradan anladık ki dengbêjlik doğrudan bir sosyolojik zemine oturuyor. Dengbêjlik edebiyatı üretimi doğrudan toplumun ana damarlarından alıyor. İnsanları bu kadar etkilemesinin nedeni bu. Üniversite yıllarımda dengbêjlik hayatıma girdi. O zaman Kürtçe okuyor, dinliyor ve Kürtçeye ilgi duyuyordum. Kürt edebiyatına yeniden yazılı anlamda yöneldiğimde, dengbêjleri dinlediğimde, bunun çok güçlü bir edebiyat hazinesini barındırdığını fark ettim. Öğrencilik yıllarım boyunca, dinlemeye devam ettim ve bir arşiv yapmaya karar verdim. 2005 yılına kadar tek başıma yapmaya başladım, belli bir arşiv oluşturdum. Amacım antoloji yapmak değildi aslında. Tamamen bir edebiyat çalışmasıydı. Bir yıl çalıştım üzerine ve sonra bunun çok zor olduğunu fark ettim.
Nasıl bir zorluk?
Derlenmiş, toparlanmış bir materyal yoktu elimizde. Bütün kayıtların olması gerekiyordu. Elimdeki arşiv sınırlı bir arşivdi. Sonra, Kürt edebiyatı, Hawar dergisi geleneğinden, bütün Kürt edebiyatında folklorik bir derlemenin olduğunu öğrendim. Fakat bunların hepsi de kısmi çalışmalardı. Özellikle dengbêj edebiyatı bakımında kısıtlıydı. Dengbêjlik alanında çalışma yapmak isteyenler için derli toplu bir dengbêj arşivi olsun, bunu da biz yapalım istedim. 2015 yılında bu çalışmayı yeniden güncelledim. İbrahim arkadaş ile beraber bu işe koyulduk. 10, 12 cilt olacak şekilde çalışmayı planladık. Dengbêjliğin kültür sosyolojisi, edebiyat sosyolojisi, hatta antropolojisi, edebiyat teorisi, karşılaştırmalı edebiyat bakımından da çalışmalarımızı sürdürdük.
Nasıl bir çalışma yolunu denediniz? Büyük bir alandan söz ediyorsunuz çünkü.
Tanıdıklarımıza haber saldık. Esas büyük kısmını biz saha araştırması yaparken bulduk. Birçok evde dengbêj kaseti olduğunu gördük. Evlerinde dengbêj kaseti olmayan hiçbir Kürt yok sanırım. Bazı aileler bu kasetleri ciddi olarak muhafaza etmiş. Bazıları da 12 Eylül döneminde saklamış, ancak bu kasetlerin de çürümüş olduğunu gördük. Bazıları, 90lı yıllarda yakmış. Devletin de yaktığı kasetler olmuş. Bütün bunlara rağmen çok iyi muhafaza eden aileler de gördük. Bu ailelere ulaştığımızda, kasetleri bize seve seve verdiler. Yıllardır sanki bizi bekliyormuş gibi içtenlikle arşivlerini açtılar. Her aile kendi bölgesini çok iyi biliyor. Kürt edebiyatında, sosyolojisini bilmek adına saha çalışması yapmak çok önemli, bunu biz yaşadık. Biz bu insanlarla röportajlar yaptık. Bütün bunları yaparken bir şey daha fark ettik; dengbêj araştırması yaparken senaryo olabilecek, sinema olabilecek birçok malzemenin de toplumun kendisinde barındırdığını fark ettik. Modern araçlarla araştırma yapılacak kadar ham bir toplum Kürt toplumu.
Saha çalışmasında insanların bu arşivlere karşı tutumu nasıldı? Var mı bir anınız?
Bazı kişiler dengbêj kasetlerini özellikle muhafaza ettiklerini gördük. Hazine saklar gibi saklamışlar. Bir aileye gittik. O ailede, aile büyüğü 15 civarında bir arşive sahipti. Bir kutu getirdiler. Aslında sandıktı. Sonra kilitle açtılar, içinden başka bir kutu daha çıktı, o kutunun içinde de kasetler, kaset kapları ve hepsinin üzerinde kime ait, nerede banda geçilmiş, tarih, hangi parçaların da olduğunu yazıyordu. Hepsini arşivin sahibi yapmış. İlk kaydettiği gün gibi orijinal duruyor. Evine misafir olduğumuz kişiler bize, ‘Babam bunları dinlemek istediğimizde, kendisi getiriyor, açıyor ve dinledikten sonra da yine kendisi kaldırıyordu. Başına bir şey gelir diye de endişe ediyordu’ şeklinde anlattılar.
Şakiro ve Reso’dan sonra çalışmanız olacak mı?
Şu an bundan sonraki dört cildin alt yapısı bitmiş durumda. Yedinci ve sekizinci ciltleri çalışıyoruz.
Bu antoloji çalışması Kürtler için nasıl bir kaynak olacak sizce?
Bunlar belli bir yetkinlik sayısına ulaşırsa sanırım dengbêj edebiyatı için önemli bir çalışma olacak. Artık insanlar tek tek bu parçayı hangi dengbêj söylüyor diye aramak zorunda kalamayacak. Derli toplu bir kaynak önümüzde duracak. Araştırma yapmak isteyen herkes için önemli. Ayrıca bu araştırma mukayese yönetimi ile yapıldı. Her bir parça için ne kadar kayıt bulabildiysek, bütün kayıtları karşılaştırdık. Eksikleri birbiri ile tamamladık. Yetkinleştirilmiş bir çalışma her bir parça açısında. Bu kaynak iyi bir kaynak. Sonradan kolay kolay ‘şu paragraf yoktu’ şeklindeki sorunlara artık az rastlayacağız.
İlk sayılarınız için Şakiro ve Reso’yu tercih etmişsiniz. İkisi arasında nasıl bir bağ var, tanışıyorlar mıydı?
Reso, dengbêjlik alanında çok önemli bir yere sahip. Kendinden önce ve sonraki dengbêjler için köprü görevini görmüş adeta. Hiçbir zaman aynı tarzı benimsememiş. Farklı farklı melodiler parçalar söylemiş ve hepsine hakim olmuş. Ne gereksiz uzatmış ne de gereksiz kısaltmış. Çok geniş bir repertuara sahip, iki bine yakın parçayı ezbere bildiği söyleniyor. Çok büyük ihtimalle de doğrudur. Biz hangi eve gittiysek o ailedeki dengbêj akrabaları kendi ailelerinde bulunan dengbêjleri Reso ile mukayese ediyordu. Hepsi kıymetini, büyüklüğünü göstermek için Reso ile kıyaslıyorlardı.
Şakiro, Reso’yu kendi hocası olarak görmüş. İkisi arasında doğrudan öğrenci, hoca ilişkisi yok ama Şakiro, Adana dönüşünde 1966 yılında Muş’ta iki yıl kalıyor. Bu sürede Reso’yu çok yakından tanıyor, büyüklüğünü görüyor. Ondan sonra hiç kimseye minnet etmeyen Şakiro, boyun eğmeyen Şakiro, kimseyi hocası olarak görmeyen Şakiro, Reso’yu doğalında hocası olduğunu ifşa ediyor. Hayatı boyuna Reso’yu minnetle anıyor. Çünkü Şakiro’nun 1966 yılları kasetlerine ulaştık. Çok önemli bir tarzı var kendine has, fakat Reso’nun etkisinden sonraki dönemle kıyasladığımızda arada çok önemli bir fark olduğunu gördük. Reso, dengbêj Şakiro’yu, dengbeş Şakiro yapan en önemli şeydir aynı zamanda. Reso’yu tanıdıktan sonra bütün tarzını gözden geçirmiş. Tarzına yeni bir geçiş vermiş. Hatta Şakiro, Reso’ya rest diyormuş. Bunu birçok kişiden dinledik. Şakiro’nun cebinde her zaman iki tane Reso kaseti varmış. Kendisi ile beraber gezdiriyormuş. Yatmadan önce de bunları mutlaka dinlermiş.
Bazen aşk, bazen sitem bazen de acının izlerini görüyoruz Şakiro’nun parçalarında. Bu kitapla biz Şakiro’nun başka hangi yönlerini göreceğiz?
Bu kitapla Şakiro’yu bütünüyle görebilirsiniz. Özellikle de Şakiro’nun yaratıcılık yönünü. O, söylerken yaratıyor. Öncesinde kafasında tasarlamıyor. O an, özellikle aşk parçalarını, oturduğu, gittiği evlerde, cemaatlerde, söylüyor. Eğer o cemaatlerde oturanlar dengbêjlere önem veriyorsa, Şakiro o anda serbest yaratım metodunu kullanıyor. Birçok parçayı o an söylüyor ve uzatıyor. Yeni yeni şeyler üretiyor. Bizim kitabımızda, Şakiro’nun bu şekilde uzattığı 60’a yakın parçası var. Bu parçalar genelde aşk parçaları. Her türlü aşk parçasında biraz psikanalize giriyor. Ben bunu aşk üzerine sondaj olarak tanımlıyorum. O aşkı yaşayan kişisinin derinine iniyor ve tekrarlayıp duruyor. Ve hep farklı farklı kavramları kullanıyor. Şakiro’nun parçalarında aşkın her türlü yönünü görebilirsiniz. Belli bir aşk perspektifi yok. Örneğin bir parçasından sevgilisinin şişman olmasından söz ediyor. O bunu savunuyor ve sevginin şişmanlıkla ilgisi olmadığını dile getiriyor. Psikanaliz yönetimini bir birikim üzerinden söylüyor.
İlham kaynakları kendi kültürleri, tarihleri, kendi birikimleri olmuş.
Evet.
Biz bundan sonra Şakiro’nun yeni bulduğunuz kayıtlarını, internet ortamında olmayan parçalarını internetten bulabilecek miyiz?
Biz bunları henüz internet ortamına vermedik. Arşivi ne yapacağımıza henüz karar vermedik. Hala duruyor.
Çünkü çok önemli bir yerde duruyor bu mesele. Yazılı bir şekilde okumak önemli ama onun sesinden bunları dinlemek de önemli. Böyle bir planınız olacak mı?
Biz kitap gibi bu arşivlerin de insanlara ulaşmasını istiyoruz, ancak bunun metodu nasıl olacak? Bir müze mi, başka bir şey mi olur? Bunun üzerine kafa yoruyoruz. Önümüzdeki süreçte netleşir.
Şakiro bir röportajında unutulduklarından dem vurmuştu. Şakiro’nun röportajında söylediklerini saha çalışmalarınız sırasında hissettiniz mi? Biz sahip çıkamadık mı dengbêjlerimize?
Evet, o Kürtlerin kendi sanatçılarına, dengbêjlerine yeteri kadar sahip çıkılmadığını söylemiş. Şakiro, Reso’dan örnek vererek sahip çıkılmadığından söz ediyor. Aslında Kürtlerin dengbêjliğe sahip çıktığını kanısındayım. Fakat, Kürtlerin kendi siyasal statüleri yok. Gönül olarak, içtenlikle dengbêjleri seviyorlar, onlara saygı duyuyorlar. Siyasal statüleri, kendi kurumsal sistemleri olmadığı için bunları geliştirme imkanına sahip değiller. Şakiro, serzenişinde haklıydı ama bunun siyasi boyutunu düşününce mevcut durum gerçekliğini koruduğunu da görmüş oluruz.
Ayrıca, bence gençler dengbêjliği sadece müzikal anlamda dinlememeliler. Çok geniş bir havza. Edebiyat için okumalılar. Kendi kültürleri için okumalılar. Dengbêjlik başlı başına bir edebiyat türüdür. Bir dilin üç saç ayağı vardır; geleneksel yönü, modern hali ve halk. Kürtlerde ise bu dörde çıkmış; geleneksel dil, modern dil, halk dili ve dengbêjlik. Bu müzikal durumunu aşmış bir yerde.