'Şehit Yekta sanat çizgimizi, Newroz ruhuyla toplumsallaştıralım'

Koma Şanoya Çiya 27 Mart Dünya Tiyatro gününe ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, "27 Mart 2004 yılında Halep'te bedenini ateşe veren şehit Yekta Herekol sanat çizgimizi, Newroz ruhuyla toplumsallaştıralım" dedi.

Tev-Çand Şehit Sefqan Kültür Sanat Akademisi'ne bağlı olarak çalışmalarını sürdüren Şanoya Çiya 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'ne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Kürdistan ve Ortadoğu tiyatrocuları için bugüne özgü bir değer katanın şehit Erdoğan Kahraman (Yekta Herekol) olduğu belirtilen açıklamada, "Demokrasi kültürünün öncüsü olmak isteyen bir halkın sanatçıları olarak, şahadetinin 14. yılında Şehit Yekta'yı saygı ve minnetle anıyor, anısına bağlılık sözümüzü yineliyoruz" denildi. Şehit Yekta Herekol'un 27 Mart 2004 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi ve Rojava halkına dönük baskılara tepki olarak Suriye’nin Halep kentinde bedenini ateşe verdiği belirtilen açıklamada ifadelere yer verildi: "Şehit Yekta, dünya tiyatrolar gününde yaptığı bu eylemle kültür ve sanat faaliyetlerimizin devrimci çizgisinin sembollerinden olmuştur."

DEVRİMCİ SANATIN SEMBOLÜ OLDU

Şehit Yekta Herekol'un fedai eyleminden önce bıraktığı mektuba da yer verilen açıklamada şunlar belirtildi: "Şehit Yekta bizlere bıraktığı mektubunda; 'Çok zorlu, ama bir o kadar da şanlı ve görkemli bir dönemi yaşamaktayız. Büyük fedakârlık ve çalışma içerisinde önemli görevler ve hizmetlerin önümüzde olduğu, her zamankinden daha büyük bir aşk ve tutkuyla işimize sarılmanın gerektirdiği bir süreçtir. Her şeyden önce bilmemiz gerekir ki, bu sürecin başarılması ve büyük aydınlanmaya giriş için en başta biz kadro, aydın ve sanatçıların, doğru bir anlayışın ve tutumun sahibi olmaları gerekmektedir. Bunun birinci koşulu Halkı sevmek ve ona tutku düzeyinde bağlanmaktır.

Ciddi olmaktır. Hele sanat ve halk sanatçıları söz konusu oldu mu bin kat daha coşkulu, hassas ve itina ile ama büyük bir ahlaki duruş ve disiplinli olarak sanat yapmak ve aydınlanmaya hizmet gerekmektedir. Gerçekleştireceğim yakma eylemi hem arkadaşları görevlerimize karşı ciddi olmaya davet hem halkımızdan özür dileme hem de Önderliğimizin İmralı Özgürlük direnişini ve Qamişlo, Efrîn şehitlerini selamlamak içindir' diyor. Bundan 14 yıl önce Rojava'daki duruşuyla bugünkü devrimci sanatın mimarlarından olan Şehit Yekta, eylemiyle Kürdistan'da devrimci sanatın gerçek ismi ve sembolü olmuştur."

ÖZGÜR SANATIN İNŞASINDA TEMEL ROL ALDI

Bundan 14 yıl önce Rojava'daki duruşuyla bugünkü devrimci sanatın mimarlarından olan Şehit Yekta'nın, eylemiyle Kürdistan'da devrimci sanatın gerçek ismi ve sembolü olduğu vurgulanan açıklamada, Kürdistan'da kaybettirilmek istenen özgür sanatın ve estetiğin yeniden inşasında Şehit Yekta'nın temel rollerden birini üstlendiğine dikkat çekildi. Kürdistan'da özgür yaşamın inşasında sanat yapmak isteyenlerin Kürt kimliği ve toplumsallığından kopuk sanatın yapılamayacağını bilmesi gerektiği hatırlatılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Şehit Yekta bize, sanatın tarih ve kültürü yaşamaktan geçtiğini, tarihsizliğe ve kültürsüzlüğe bir tavır sahibi olunması gerektiğini göstermiştir. Tarihi ve kültürü doğru tanıyanlar, farkına varanlar; çelişkiyi daha derinden yaşar ve duyumsarlar. Hakiki sanatçılıkta budur! Yekta kişiliği böyle bir sanatçı kişiliktir."

DAHA ÇOK TOPLUM, DAHA ÇOK DEVRİMCİ TİYATRO

Sanatın, özelikle de tiyatro sanatının hangi anlayış ve felsefe ile ele alındığının önemine dikkat çekilen açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: "Kürdistan’ın özgür dağlarında bir gerilla tiyatro grubu olan biz Şanoya Çiya grubu; Tiyatrolar Günü vesilesiyle Şehit Yekta ve onun şahsında başta Şehit Baran, Şehit Sarya, Şehit Hêvî, Şehit Rêzan, Şehit Zerdeşt, Şehit Dağıstan ve diğer tüm yoldaşlarımızı ve tüm sanat ve özgürlük mücadelesi şehitlerimizi bir kez daha anıyor, bugünün anlamı nedeniyle kapitalizmin yaşamı ve insanı bitiren bireyciliğine inat daha çok toplum ve daha çok devrimci tiyatro diyoruz. Başta tiyatro sanatçıları olmak üzere tüm sanatçıları bu anlamlı gün nedeniyle, kültürel soykırıma HAYIR! demeye ve demokratik kültür ve sanat mücadelesi bayrağını yükseltmeye çağırıyoruz. 27 Mart vesilesiyle Yekta kişiliğinde somutlaştırdığımız devrimci bir sanat için diyoruz ki;

* Tiyatro bugün yapısal bir kriz yaşıyor. Bu özünde bir zihniyet krizidir. Çünkü öncelik davranışta değil, ruhta ve anlamdadır. Kültürel anlamda derin bir entelektüel krizin yaşandığı da kesindir. Sanat alanında yaşanan bu sorun ancak ‘entelektüel devrim’le aşılacaktır. Bu yüzden tiyatronun okul ve dergahlara, akademilere ihtiyacı vardır. Kürdistan'da tiyatronun geliştirilmesi, örgütlendirilmesi en temel görevimizdir.

* Tiyatro toplumsaldır ve toplumsal olan her şey ahlaki olmak zorundadır. Tiyatro toplum için iyi olanı yapar. Bugün tiyatroda ahlak sorunu vardır. Çünkü tiyatro toplumun elinden alınmıştır. Demokratik özerkliğin tiyatrosu, kapitalist modernitenin ideolojik ve maddi kültür silahlarıyla yürüttükleri saldırılara karşı, demokratik ulusu yaratarak toplumu savunmalıdır.

* Küçük bir toplum olan tiyatro, yaşamı yansıtır. Tiyatro toplum için; özgürlük, eşitlik ve demokratikleşme eylemliliğidir. Demokratik tiyatronun dili her zaman toplumcudur. Toplumdan uzak kalamaz, toplumdan kopuk ele alınamaz. Toplumcu tiyatro, toplumu savunmadan politika yapamaz.

* Tiyatro, kültürel soykırım saldırılarına karşı, kültürel bir direniş yaratmalıdır. Türk ve İran devletinin sömürgeci uygulamalarını teşhir etmeli ve halkla buluşmalıdır. Aynı zamanda Kapitalist Moderniteye karşı, demokratik yaşamı örgütleme sorumluluğunu taşır. Devletin tiyatroyu ele geçirme yaklaşımına karşı, alternatif bir yaşam ve alternatif bir tiyatro yaratmalıyız. Çünkü Tiyatronun mevcudun dışında yeni bir anlayış ve bakış açısıyla ele alınmak zorundadır.

* Kürdistan'da, devlet sanat alanında da bir tekel oluşturmak istiyor. Sanatta ve tiyatroda tekelleşmeyi derinliğine anlamak durumundayız. Çünkü yapılan anti-demokratik örgütlemelerle, Kürdistan'da sanat halkçı felsefeden koparılarak, bir çeşit gasp diyeceğimiz yöntemlerle tekellerin sermayesi haline getiriliyor. Bu görülmeden devrimci bir tiyatro yapılamaz.

* Bir sanat eserinin evrenselleşmesi, o sanat eserinin oluştuğu ve çıktığı yerde, yani kendi coğrafyasında kendi halkının sahiplenmesi ile oluşur. Halk tarafından benimseniyorsa ve halka mal olursa o eser evrenselleşir. Bunun dışında ki sanat eserleri kolay kolay evrenselleşemez. Kürt tiyatrosunda ki yerellik, tarihin derinliklerinde ne kadar aranıp ortaya çıkarılırsa evrenselliğe de o kadar ulaşır. Zaten evrensel olanı araştırmak ve uygulamak yerel olanı tanımlamak için yetmez. Kürt tiyatrosu evrenselleşmek için toplumsal kökleriyle buluşmak durumdadır.

* Tiyatro, kültürel bir temel, tarihsel birikim ve toplumu tanıma ister. İdeolojik ve devrimci bir kişilik olarak tiyatrocular, sanatta erkek egemenliğinin, iktidarcılığın teşhirini yapmadan kültürle doğru bir ilişki kuramaz. Kürt kültürünün ve kimliğinin temeli olan kadın mücadelesine doğru katılamayan bir tiyatro asla sistem dışı olamaz. Kültürsüzlük, kendi kültürünü yaşamamak, başkalaşmak, asimilasyona uğramak güzellikten kopmaktır. Halk kültürü ve gelenekselliğinden kopuklar, tarihsiz ve başkalarının gözleriyle yaşama bakanlar, bırakalım yaşama güzellik katmayı, yaşamın çirkini olmaktan kurtulamazlar.

* Popülerleştirme ile kapitalist modernitenin tiyatroyu gözden düşürmesi ve tiyatroyu anlamsızlaştırmasına karşı Kürt Tiyatrosu Ortadoğu’da sözlü kaynaklar ve geleneksel kültürle güçlü bağlar kurmadan, kültürel soykırım faaliyetlerini yenilgiye uğratamaz. Gerçek sanat, geleneksel kültürle bağını doğru kuran sanat olabilir. Başka bir deyişle bugün Kürt sanatı ve estetiği geleneksel Kürt sanatı ve estetiğinden, yani Kürt kimliğinden ve toplumsallığından ayrı düşünülemez. Halkların kültürünün canlandırılması, halk değerlerine bağlılıktan geçer."