Başur’da atılacak ilk adım, Türk işgaline karşı olmaktır

KDP ve Başurê Kurdîstan hükümeti en büyük Kürt düşmanı, Kürt düşmanlığında öncü olan Türk devletinin saldırılarına ses çıkaramıyorsa, hala Başurê Kurdîstan’da önemli oranda soykırımcı Türk devletinin askeri gücü varsa hangi bağımsızlıktan söz edilebilir?

Tayyip Erdoğan iktidarda kalmak için Kürt düşmanlığını, Kürtlere yönelik katliamlarını her yerde sürdürüyor. Erdoğan’a göre Kürtler çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden öldürülebilir! Silahlı, silahsız olsun, Kürtler her yerde AKP iktidarının hedefi olmuştur. Kürtler Bakurê Kurdîstan’da dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen zulüm ve baskı altında tutulmaktadır. Kürdistan’ın birçok yerinde sürekli günlerce sokağa, tarlaya, bahçeye, yaylaya çıkmama yasağının konulması ağır bir insanlık suçudur. Sanki bu yasaklar normalmiş gibi sürdürülmektedir. Şimdi bu yasaklara da gerek duyulmadan siviller tarlalarında, bahçelerinde, arazide katledilmektedirler. Günler önce Hakkari, Amed, Lice, Erzurum-Karayazı’da uçaklarla, helikopterlerle, ağır silahlarla insanları tarayarak katleden, yaralayan; halkı mahallesinden, köyünden çıkartmak isteyen AKP iktidarının katil uçakları bu defa da Başurê Kurdîstan’da Kürtleri hedeflemiştir. 10 Kürt köylüsü katledilmiş, bir kısmı yaralanmış, bazı köylüler de hala kayıp durumdadır. Türk devleti için bu katliamlar normal olduğu gibi, basında da yer almamıştır. Başurê Kurdîstan’da ne federasyon yönetimi ne de siyasal partiler gereken tepkiyi göstermişlerdir. 

AKP iktidarı Kürt düşmanlığını her yol ve yöntemle göstermektedir. Yakın zamana kadar IŞİD ve El Nusra’yla kurduğu ilişkilerle Kürtler üzerinde düşmanlık yaparken, şimdi yeniden Kürtleri egemenlik altında tutmak isteyen ülkelerle Kürt düşmanlığı üzerinden ittifak kurmaya çalışmaktadırlar. Kendisine yeni suç ortakları bulmaya yönelmiştir. Son zamanlarda Irak, İran ve Suriye ile ilişkiler geliştirmesi bu amaçladır. Nitekim yakın zamana kadar Türk devletinin bu yönlü saldırılarına tepki veren Irak hükümeti, Avaşin-Basya’daki katliama bu defa sessiz kalmıştır. Bu katliama en fazla KDP ve bölgesel hükümetin tepki göstermesi gerekirken, dostlar bizi pazarda görsün misali bir açıklama yapılmıştır. KDP, Kürt düşmanlığını bu düzeyde ayyuka çıkaran AKP iktidarına “komşuluk ilişkileri zedelenmesin” çağrısı yapmıştır. Kürtlerin bırakalım komşu olmasını, varlığını bile kabul etmeyen bir iktidara bunları söylemiştir. 

KDP’nin politikaları nedeniyle Başurê Kurdîstan Türk devletinin arka bahçesi, hatta bir vilayeti haline gelmiştir. Dünyada hiçbir yerde bir dış güç başka bir ülkede bu düzeyde asker ve istihbarat bulundurma lüksüne sahip olmamıştır. Türk devletinin Başurê Kurdîstan’da ondan fazla yerde askeri gücü vardır. Şehirlerde ise birçok istihbarat birimi cirit atmaktadır. Türkiye sınırları içinde bile askerler bu düzeyde rahat değilken; Türk askerleri Başurê Kurdîstan’ın has ve dokunulmaz misafirleri olmuştur. Öyle ki, bazı yerlerde bizzat KDP peşmergelerinin koruması altındadır. Bunların görevleri, Başurê Kurdîstan üzerinde baskı kurmak yanında, Bakurê Kurdîstan ve Rojava’daki özgürlük mücadelesine yönelik saldırılarda yer almaktır. 

KDP bir bağımsızlık referandumu yapmaktadır. Ulusal birlik ve bunun sembolü parlamentoya ve kurumlara dayanmadan yapılmak istenen referandum şimdi Kürtleri ağır sorunlarla karşı karşıya getiren bir hal almıştır. Hazırlıksız, zamansız ve sadece KDP’nin bazı sorunlarını aşması için yapılan referandum Kürtleri yeni sorunlarla yüz yüze bırakmıştır. Böyle bir referandumun hazırlıksız ve zamansız olduğunu söyleyenler haklı çıkmıştır. Demokratikleşme ve özgürleşmeye dayanmayan bir bağımsızlığın da olmayacağı görülmüştür. Bu açıdan bağımsızlığı demokrasi ve özgürlüklerden ayrı gören bir anlayışın, bir siyasi gücün ve yapılanmanın da bağımsız olmayacağı anlaşılmıştır. Bağımsızlık en başta da Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamına yapılan saldırılara karşı tutum almaktan geçer. Özgürlük ve demokrasi konusunda hassas olmayanlar, özgür ve demokratik yaşama dönük saldırılara açık ve net mücadele içine girmeyenler bağımsız irade ve duruşa sahip olamazlar. 

Bağımsızlığın ne olduğu ve ne olması gerektiğini öğrenmek isteyenler Kürt Halk Önderinin ve PKK’nin tutumuna bakmalıdırlar. Önder Apo ve PKK’nin nasıl bir toplum yarattığına bakmalıdırlar. Toplum örgütlü olmadan, toplumsal yaşam demokratik olmadan bağımsız ve özgür tutum takınmak mümkün değildir. Bağımsızlık, bir toplumun özgür ve demokratik iradesine müdahale olmamasıysa, o zaman toplumun demokrasi içinde örgütlü demokratik güce sahip olması lazım. Halklar, baskılara esas olarak silahla değil, demokratik güçleriyle karşı koyabilirler. Emperyalist güçler, sömürgeci güçler ya da başka sömürgeci devletler ve güçler silahlı güce sahiptirler. Bunlar karşısında bağımsız olmak ancak toplum örgütlüyse, yani demokratik bir toplum haline gelmişse mümkündür. Artık bağımsızlığın esas yolu, demokratik ve özgürlükçü örgütlü toplum olmaktan geçmektedir. Kürt Halk Önderi bu açıdan örgütlü toplum ve özgür bireyi yaratmayı esas almıştır. Örgütlü toplum olmadan ne özgür birey olunabilir, ne de bağımsızlık olabilir. Önder Apo ve PKK’nin tutumunda görüldüğü gibi bağımsızlık örgütlü toplum, özgür toplum ve özgür birey olmaktan geçmektedir. Dünyada Önder Apo ve PKK kadar bağımsızlıkçı olan bir siyasi duruş var mıdır? PKK’nin yarattığı kadar bağımsızlıkçı duruş gösteren bir halk ve toplum var mıdır? Ağır baskı altında bazı sıkıntılar ve sorunlar yaşansa da bu halk ve toplum bağımsızlığından taviz vermemektedir. 

KDP ve Başurê Kurdîstan hükümeti en büyük Kürt düşmanı, Kürt düşmanlığında öncü olan Türk devletinin saldırılarına ses çıkaramıyorsa, hala Başurê Kurdîstan’da önemli oranda soykırımcı Türk devletinin askeri gücü varsa hangi bağımsızlıktan söz edilebilir? Nitekim Türk devleti yeniden İran, Irak ve Suriye ile birlikte ortak Kürt düşmanı politikalar belirlemeye gidince, daha önce PKK karşıtlığı ve Başurê Kurdîstan federasyonuyla Irak’ı karşı karşıya getirme nedeniyle göz yumduğu referanduma şimdi karşı çıkarak Kürt düşmanı cepheyi yeniden yaratma yoluna gitmiştir. Düne kadar Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı IŞİD ve El Nusra’yı kullananlar, KDP ile de PKK düşmanlığı temelinde ilişki içinde olanlar, şimdi PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni bunlarla ezemeyeceklerini anlayınca, hasım oldukları, düşmanlık yaptıkları Suriye, İran ve Irak’a yüzlerini dönmüşlerdir. Bu gerçeklik bir daha ulusal birlik olmadan, Kürtler Ortadoğu’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi vermeden bırakalım bağımsız ve özgür olmayı, varlıklarını bile koruyamayacaklarını ortaya koymaktadır. Bu açıdan Kürtlerin her bakımdan özgür ve demokratik yaşama kavuşmaları, dolayısıyla bağımsızlıkları kendilerinden başlamak üzere bölge ülkelerini ve Ortadoğu’yu demokratikleştirme mücadelesinden geçmektedir. Özgür ve bağımsız yaşamın en doğru yolu demokrasi mücadelesini her yerde yükseltmek olmalıdır. Başurê Kurdîstan’ın özgür ve bağımsız yaşamı, Bakurê Kurdîstan’ın özgür ve demokratik yaşamı, Rojava ve Rojhilatê Kurdîstan’ın özgür ve demokratik yaşamı kendilerinden başlayarak bölge ülkelerini demokratikleştirmeleriyle mümkün hale gelebilir. Bu açıdan ulusal birlik sağlanmadan, Kürtler kendi aralarında demokratik ilişki kurmadan ve bölge halkının demokrasi güçleriyle ortaklaşmadan ne Kürtlerin ne de bölge halklarının özgürleşmesi ve demokratik yaşama kavuşması gerçekleşebilir. Özgürlük ve demokrasi olmadan da bağımsızlıktan söz edilemez. Kürtlere yönelik katliamlara karşı ortak ve güçlü bir ses çıkarılmadan nasıl bağımsız olunacaktır? Yanlış strateji ve politikalarla özgürlük kazanılmaz; bağımsız irade ve siyasi güç olunamaz.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA