Bir film izledim izlemez olaydım

Heyacan içinde izlemeye başlıyoruz Zagros’u. Olağanüstü doğal güzellikler ortasındaki bir Kürt köyünde başlayan filmin yolculuğu daha başından itibaren sorunlar yumağı.

Geçen perşembe günü, Tv’deki bazı arkadaşlar bana bir film fragmanı gönderdiler. Filmin ismi Zagros; Kürtçe bir hikayeyi işlemiş. Zagros ismi, ilgi çekmek için yetiyor. Zagroslar, uygarlığın merkezi, direniş ve mücadelenin kalesi demek. 

Filmdeki oyuncular da Kürt kamuoyunun bildiği ve benim de yıllardan beri tanıdığım arkadaşlar olunca iyi bir film izleyeceğimden en küçük bir kuşkum kalmadı. O halde hemen bir grup oluşturulmalı ve akşam seansına yetişmek için acele edilmeliydi. Öyle de yaptık.  

Bizim grubumuz dışında, filmi izlemeye gelen başka Kürtler yoktu. Sadece birkaç Belçikalı vardı. Kısa bir süre önce Belçika’da ödül alan filmi topu topu 10-15 kişinin izlemeye değer bulması ayrı bir tartışma konusu.

KADIN NASIL DEDİKODU ÖZNESİ OLDU?

Heyacan içinde izlemeye başlıyoruz Zagros’u. Olağanüstü doğal güzellikler ortasındaki Kürt köyünde bir çoban. Hayatı, yaşadığı ortam ile bütünleşmiş hali, Havin ile evliliği ve kızları Reyhan ile mutlu bir çoban. Her şey iyi gidiyorken köyde bir dedikodu başlıyor. Senaristimizin, kadını dedikodunun öznesi yapmasını içimize sindiremesek de, “nasıl olsa ileriki sahnelerde başka mesajlarla telafi edilecek” beklentisi ile kendimizi teselli ediyoruz.

Zagros’un eşi Havin, yani Reyhan’ın annesi o küçücük Kürt köyünde olmayacak bir şey yapıyor. Gençlik aşkı Ali’nin arabasına biniyor. Ali de etrafta kadınla ilişkisi olduğunu, Reyhan’ın da Zagros’un değil,  kendi kızı olduğunu anlatınca dedikodular köyün sınırlarını aşıyor.

İŞLER SARPA SARIYOR

Bu kadar sarpa saran bir sorunu geleneksel Kürtlüğün “namus” meselesi “namusun temizlenmesi” çerçevesinde çözmek, senarist ve yönetmenin işini kolaylaştırıyor. Aile meclisi toplanıyor ve kararını veriyor. Namusun temizlenmesi gerekiyor. Bu iş için de Zagros’u görevlendiriyor. Zagros, anlatılanlara inanmıyor ve gerçeği öğrenmek için yaylaya çıkıyor. Zagros’un eşi ölüm ile burun buruna gelmiş iken, bir grup gerilla olaya müdahil oluyor. Tesadüf bu ya, grubun komutanı Havin’in ablası çıkıyor. Havin’i kurtararak kendileri ile birlikte alıp gidiyorlar.

HAVİN BELÇİKA'YA KAÇIYOR

Havin, olan bitenin ağır baskısı altındadır ve yaşadığı coğrafyada sorunları çözmesi imkan dahilinde değildir. O halde uygun bir yere göç etmesi gerekir. “Uygun” yeri buluyor ve Belçika’ya kaçıyor.

Zagros da Havin’in arkasından yollara düşüyor ve o da Belçika’ya geliyor. Gelir gelmez de her nasılsa Kürt derneğine gidiyor. Dernek Avrupa’daki yüzlerce Kürt derneğinden biri. 

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın posterleri, parti bayrakları, değişik zamanlarda Kürdistan dağlarında şehit olmuş gerillaların resimleri... Bu görüntüler umutlandırıyor bizi, “Havin ve eşi Zagros doğru adrese gelmişler” diye düşünüyoruz. Görüntülerini, bayrak ve sembollerini gördüğümüz bu dernekler, kadını kendi “malı ve namusu” gibi gören erkek egemen anlayışa karşı yıllardır mücadele yürütüyor; eğitim toplantıları ve seminerler veriyor; bu dernekler bünyesindeki kadınlar, “biz kimsenin namusu değiliz” kampanyaları yürütüyor. Hikaye de klasik “namus” hikayesi olduğuna göre, artık dernek içinde bir namus cinayetine tanıklık etmeyeceğimizi düşünüyoruz.

KADINI ÖLDÜR TALİMATI

Aradan zaman geçiyor. Bu kez Zagros’un babası “namus” davasının izini sürerek Belçika’ya ulaşıyor. “Bu kadar tesadüf olamaz” diyorsunuz, çünkü Zagros’un babası da Belçika’ya ulaşır ulaşmaz, eliyle koymuş gibi Brüksel Kürt derneğini buluyor. Zagros’un babası, derneğin içinde oğlu Zagros’a telefon ediyor. “Ne yap et namusumuzu temizle o kadını öldür” talimatı veriyor. Bu ilkel, barbar ve asla masum görülmeyecek egemen erkek-baba talimatının İngilizce, Fransızca, Almanca, Flamence dillerinde tercüme edilerek Avrupalı izleyicinin adrenalini yükseltmeye yaradığını bir kenara kaydedelim.

NEDEN BRÜKSEL KÜRT DERNEĞİ

Gelelim asıl meseleye...
Kendi köylerinde yaşadıkları ciddi bir “namus cinayeti” korkusu ile Belçika’ya kaçan Zagros ve Havin, neden Kürt derneğine gittiler? Onların peşi sıra Zagros’un babası neden başka bir yere değil de Öcalan posterleri ve parti bayrakları asılı Kürt derneğine geldi? Kulağına dayadığı telefonu ile herkesin işitebileceği bir şekilde, hiçbir kaygıya kapılmadan ve çok rahat bir şekilde, oğlu Zagros’a, “eşin öldür namusumuzu temizle” talimatı vermek için neden Brüksel Kürt derneği seçildi?

Mekan, Kürt derneği olunca ve duvarlarda gösterilen bayrak ve fotoğraflar Kürt özgürlük hareketinin değerleri olunca senarist, rejisör, yönetmen ve oyuncuların da bilmeleri gereken gerçekler devreye girer. Bu gerçekleri bilmek için yönetmen, rejisör veya oyuncu olmaya da gerek yoktur. Ortalama bir bilgi ve ilgisi olan herkes bilir ki, Kürt dernekleri namus cinayetleri adı altında hala sürdürülen cinayetleri, soykırım katliamları olarak niteler ve bunlara karşı mücadele eder.

Bu derneklere gidenler, namus cinayeti işlemek için değil; ölüm ve cinayetlerin yaşanmaması amacıyla, dernek yönetim ve komisyonlarının makul ve mantıklı insani çözümler bulacağına inanarak giderler. Filmde dernek adına olumlu hiçbir girişim ve müdahale olmaması senarist ve rejisörün masumane unutkanlıkları olamaz.

KÖTÜ FİLM

Zagros filmi, Kürt kadınının Ortadoğu’da ve tüm dünyada her geçen gün, itibarının arttığı bir dönemde yapılmış. Kürt kadınının, dünyanın en büyük ve en vahşi örgütü DAİŞ’e karşı yürüttüğü ve zaferle sonuçlandırdığı bir süreçte “ödül” almış bir filmdir Zagros. Dünyanın farklı ülkelerinden ve değişik sinema ekollerinden yönetmenler, Kürt kadınlarının yaşadığı özgürleşme düzeyini, kahramanlık, cesaret ve bilinç düzeyini anlatan filmler yaparken, bir Kürt yönetmen Belçika Kürt derneğinde namus cinayeti işliyor.

Bu filmde, tanıdığımız ve halkımızın sevip saydığı oyuncular da hiçbir sorgulama yapmadan ve hiçbir mahsur görmeden rol alıyor, bu kötü filme katkı sunuyor. 

Sahiden bu arkadaşlar, senaryosunu okumadıkları bir filmde mi oynadılar?

Bizim dediğimiz oyuncularımız, bizim dediğimiz derneklerimizde hangi konuların veya hangi temaların işlenmesi gerektiğini bilmiyorlar mı? Bu oyuncuların böyle bir filmi hangi şartlar altında ve neden kabul ettikleri hala yanıtlanması zor bir sorudur.

Ayrıca...
Belçika mahkemelerinin “PKK terör örgütü değil, savaşan bir harekettir” kararı verdiği bir dönemde; Almanya’nın Öcalan posterleri, PKK, PYD, YPG, YPJ bayraklarını yasakladığı bir dönemde; bu sembollerle kaplı bir dernekte vahşi bir kadın cinayeti filmi pek de normal değildir.

Devletler arası ittifakların, bütün kaşı kampanyalarına rağmen Kürt halkının, Kürt kadınının ve PKK hareketinin Avrupa ve dünya halkları nezdindeki itibarı ve prestiji yükselirken, Zagros isimli film, bu itibarı lekelemek ve yapabildiği oranda gölgelemek amacıyla yapılmış bir filmdir.

Filmin senaristi, rejisör, yönetmen ve oyuncuları bu gerçeğin ne kadarının farkında ve ne kadar içindedirler asıl mesele bu.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA