DAİŞ’e karşı Güneş’in kızları

“Varlığınızın kendisi bir zaferdir. Zulme direnmenin kendisi bir zaferdir. Savaşmak bir zaferdir. Öldürdükleri tek şey korkumuz. Ele geçirilen her bir kadınla, yeni bir savaşçı doğdu…"

Bu şiir dizeleri gibi uzayıp giden sözler, herhangi bir şiirden değil. Bu sözler, DAİŞ çetesine karşı savaşan Kürt kadınların mücadelesini konu alan “Güneş’in Kızları / Girls of the Sun” filminde geçen bir sahneden. “Güneş’in Kızları”, bu yıl devam eden 71. Uluslararası Film Festivali’nde “Altın Palmiye” için yarışan 21 film arasında, yer alıyor. Büyük bir merakla beklenen film önceki gün gösterildi.

Kürt kadınların DAİŞ’e karşı verdiği savaşı konu alan film, toplam 1 saat 55 dakika. Filmin konusu her ne kadar DAİŞ’e karşı mücadele gibi görünse odak noktası olan kadının iradesi, gücü ve zafere olan inancını irdeliyor, kadın yönetmen Eva Husson, bunu da DAİŞ tarafından esir alınmış ve daha sonra özgürlüğüne kavuşmuş Êzîdî Bahar, şahsında beyaz perdeye yansıtıyor.

KÜRT KADINLARIN ZAFERİ

Dram, aksiyon ve gerilim sahneleriyle başlayan film, Fransız bir gazeteciyi canlandıran Emmanuelle Bercot (Mathilde) gözüyle anlatılıyor. Film, DAİŞ’in Şengal’e saldırması, katliam ve kadınların esir alınması ve buna karşı savaşan kadınların zaferini irdeliyor. Filmin odaklandığı nokta bu. Filmin senaryosunu da yönetmen Eva Husson kendisi kaleme almış. Zaten yönetmen, ”Ben zulüm, katliam ve esir alınan kadınların haberinden etkilenip böyle bir senaryo yazdım” diyerek, filmin gerçekliğine vurgu yapıyor.

SAVAŞ, ÖLÜM VE PANİK

Filmin başrol oyuncusu olan Bahar karakterini daha önce Bahman Ghobadi filmlerinde tanıdığımız sürgündeki İranlı oyuncu Golshifteh Farahani canlandırıyor. Film, Fransız gazeteci Mathilde’nin bir helikopterle Şengal dağlarına inişiyle başlıyor. Gazeteciyi kadın savaşçılar karşılıyor. Diyaloglardan daha önce de Kobanê’de bulunduğu ve oradaki bazı kadın savaşçıları tanıdığını anlaşılıyor. Savaş, ölüm, panik ortamında seyreden filmde Mathilde ile Bahar karşılaşmasına tanıklık ediyoruz. Kürt kadın savaşçılar, köy ve kasabaları DAİŞ’lilerden kurtarma çabasında.

ACI, KAYBEDİŞ VE ÖZGÜRLÜĞE TUTKU

Bahar sert, sinirli ve disiplinli bir imaj çizerken, gazeteci ise her şeyi öğrenmek isteyen bir pozisyonda. Ancak her ikisinin ortak noktaları kadın ve anne olmaları. Bu giderek onları yakınlaştırıyor. Bahar Fransa’da okumuş, Şengal’e ailesini ziyaret ederken DAİŞ saldırısında, eşini kaybetmiş, oğlu ile birlikte esir düşmüş, tecavüze uğramış, daha sonra özgürlüğüne kavuşmuş bir kadın savaşçı. Mathilde ise savaş muhabiri bir gazeteci. Kendisiyle aynı mesleği yapan eşini bir savaşta kaybetmiş, Fransa’da yalnız olan çocuğunun merakı içerisinde. Kadın ve anneliklerine, kaybediş ve arayışlar ekleniyor; acıları da benzer.

ERKEK ZİHNİYETİNE KARŞI DA MÜCADELE

Güneş’in Kızları filmi, sadece kadınların DAİŞ’e karışı savaşını irdelemekler yetinmiyor, aynı zamanda Şengal’de kadınların mücadeleci ve savaşçı kişiliğine de vurgu yapıyor. Özellikle Şengal’deki bazı savaşçı erkek grupların ortak mücadeleye gelmemelerine işaret ediliyor. Bahar’ın komutasındaki kadın savaşçılar, DAİŞ ile birlikte bu zihniyete karşı da mücadele ediyor. Kürt kadınların savaşçı, direnişçi yönünün yanı sıra duygusal, hassas ve insani yönleri de ön plana çıkartılan filmde, Soranice lehçesinde söylenen şarkılar, çekilen halaylarla Kürt gerillaların yaşamına gönderme yapılıyor.

Filmde, esir kadınları kurtarma girişimlerine, satılan kadınların durumuna değinilirken bu kurtarmada bazı imamların olumlu rolleri teslim ediliyor. Yönetmen, İslam dini ile DAİŞ’i bir birinden ayırıyor.

GÜNEŞİN KIZLARI BİR KADIN FİLMİ

Film, Kürt kadın savaşçıların tünel yollarını kullanarak, DAİŞ elamanlarının bulunduğu merkeze baskın yaptıkları sahnelerle son buluyor. Bu baskında bazı kadın savaşçılar yaşamını yitirirken şehir çatışmalarında Koalisyon uçaklarının bombalamaları sonucunda gazeteci Mathilde de yaralanıyor. Mathilde, hastaneye giderken aldığı notlar ekrana yansıyor. Fransız gazetecinin notlarında 2014'te DAİŞ’in Şengal’de yaptığı katliamlar, kaçırılan Êzîdî kadın ve çocuklar ile buna karşı savaşan kadınların mücadele bilgileri yer alıyor. Filmin sonunda ise kurtarılan yüzlerce çocuk arasında Bahar’ın çocuğu da var.

SENARYODA ZAYIFLIKLAR OLSA DA

Aksiyon, gerilim sahnelerin yoğun olduğu filmde, çatışma sahnelerin gerçekçi olması ve görsel efektler, filmi görüntü yönetimi açısından kusursuz kılıyor. Her ne kadar senaryo da zayıflıklar olsa da oldukça başarılı.

Filmde YPJ, YJŞ gibi isimler telaffuz edilmiyor, ancak YJA-Star gerillalarının üniformaları kullanılmış ve Şengal’deki bazı flamalara yer verilmiş. Film Cannes’da sınırlı bir kesim tarafından propaganda yönü ağır olduğu eleştirisi alsa da genel olarak, büyük beğeniyle karşılandı.

Filmin başrol oyuncuları Golshifteh Farahani ve Emmanuelle Bercot’a, Ezîdî oyuncu Zübeyde Bulut da Lamia rolüyle eşlik ediyor.

Bu yıl Cannes’da yarışan 3 kadın yönetmenin filminden biri olan “Güneş’in Kızları”, festivalde mutlaka bir ödül ile döneceğine benziyor. Daha önce Cannes’da ödül alan Emmanuelle Bercot ve Golshifteh Farahani ise “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü adayları arasında görülüyor.