Edebiyat, bir toplumun bilinç haznesi, toplumun geçmişi ile geleceğinin bağlantısını sağlayan bir köprü gibi. Edebiyatta şiir bu role en yatkın olan alan. Kürt gençleri bir taraftan işgalci güçlerle amansız bir savaş verirken, aynı zamanda yaşadıklarını ve yaşanmış olanları da kaleme alıyor. Mücadele ederken toprağa düşenlerin yaşamlarını tarihin sayfalarına şarkılarıyla, şiirleriyle ve ezgileriyle yazıyorlar.
Genç bir HPG gerillası olan Tolhildan Zana ile gerillada şiirin yerini konuştuk.
Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Adım Tolhildan Zana. 1996 yılında Adana'da dünyaya geldim. Kürtlük bilinci olan bir ailede büyüdüm ve bu beni mücadeleye daha da yakınlaştırdı. Lise yıllarında partiyi tanıma fırsatım oldu. Çocukluk yıllarından sonrasına kadar da aile geleneğiyle büyüdüm.
Gerillaya katılmadan önce okul çağlarında öğretilen edebiyat anlayışına nasıl yaklaşırdınız? Gerillaya katıldıktan sonra edebiyatı nasıl değerlendirmeye başladınız?
Okul çağlarımdayken bende Kürtlük bilinciyle beraber edebiyata yönelik bir ilgi gelişti. O yıllarda okulda anlatılanların dışında ailem içerisinde duymaya başladığım Kürt şairler ve sanatçılar bende büyük bir ilgi ve alaka geliştirdi. Tabii o yıllarda tam anlamıyla bunların farkında değildim belki ama yine de bende muazzam bir duyguya neden oluyorlardı. O şiirleri her okuduğumda veya dinlediğimde bende bambaşka değişimler yarattılar. Tabii ki bu tanıma da beni daha fazla devrime yakınlaştırdı. Bende edebiyata karşı bir ilginin gelişmesinin bir nedeni de şiirin tarihin bir yüzü olduğundan dolayıdır çünkü her yazılan dizelerde yaşanmışlıklar gizlidir.
O yıllarda olduğu gibi şimdi de kapitalist modernitenin edebiyat ve sanat alanında yarattığı dezenformasyonlar edebiyatın gerçek anlamından sapmasına neden olmaktadır. Tabii bu dezenformasyon sadece edebiyat alanıyla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda tarihi, duyguyu ve yaşanmışlıkları da hakikatinden saptırmaktadır. Sistemin yarattığı bu yanlış algı hem Kürt gençliğinde hem de Türkiye gençlerinin aslında temelden saptırılmış bir aşk ve sevgi yaşamalarına neden olmakta. O yıllarda bize öğretilenler hem tarihsel hem de sanatsal anlamda gerçeği hiç mi hiç yansıtmıyordu. Birçok şair ve edebiyatçı vardı ama bunlardan sadece birkaçı gerçekten toplumun ihtiyaçlarına cevap veriyordu ve toplumsal gerçekleri dile getirme çabası güdüyorlardı. Ben her ne kadar o zamanlarda da edebiyatı Kürtlük üzerinden öğrenmeye çalışsam da ancak Önder Apo'nun fikirleriyle tanıştıktan sonra öğrendim ve gerçek edebiyatın ve sanatın toplumun bilinç haznesi olduğunun farkına vardığımda edebiyata olan ilgim çok daha fazla gelişti.
Gerilla olmak şiire karşı nasıl bir değişim yarattı?
Gerillaya katıldıktan sonra edebiyatta ve şiirde çok büyük değişimler yaşandı. Aslında kendimi tanıdım diyebilirim. Şüphesiz büyük bir mücadelenin içerisindeyiz ve bu mücadeleyle ilgili yazılanları her dinlediğimde hüzünleniyordum. Kendi kendime hep şunu diyorum; bunca emek ve yaratılan bunca değer her alanda olduğu gibi sanat ve edebiyat alanında da yaşatılmalı. Kitab-ı Mukaddes'te bir söz vardır; eğer söyleyecek bir sözümüz olmazsa yaşamda var olmamızın bir önemi kalmaz. Bu esas üzerinden Kürt kültürünün ve Kürt tarihinin yaşatılması gerekir, bu gerçeklerin dile getirilmesi ve yazılması gerekir. Bundan dolayı mücadele içerisinde yaşamsal şiirlere yönümü verdim, diyebilirim. Kürt kültürü noktasında gerçeklerin yazılması gerekir. Gerillada şiir tam anlamıyla maneviyattır. Çünkü her dizesi yaşanmıştır ve halen yaşanmaktadır. Bundan dolayı şiir gerilla yaşamında çok değerlidir ve ben de bu yüzden şiir yazmayı değerli buluyorum.
Gerilla yaşantısında şiirin yeri nasıl tarif edilebilir?
Her yaşanan an veya mücadele içerisinde şehit olan her yoldaşımız tarihin sayfalarına yazılmalı ve ifadesini bulmalıdır. Bu mücadele yaşamda ve şiirlerimizde gereken ifadesine kavuşmalıdır. Gerillada bütün bunların çok iyi bir gelişim yaşadığını söylemeliyim. Mücadele içerisinde şehit olan her arkadaşımızın üzerine şarkılar, şiirler yazılmalı yaşamı bütün topluma aktarılmalıdır. Bütün bunlarla ortaya bir manifesto çıkmaktadır, o manifesto da özgürlük için mücadele edenlerin hakikatidir. Her ne kadar bize acı verse de bunu onlar için yapmalıyız. Onların hakikat için, insanlık için canlarını feda etmelerini tarihin sayfalarına kazımalıyız. Şiir bir gerilla için anılara ve yaşama bağlılığın dile getirilişidir. Bu yüzden şiirin bu konuda en iyi ifade biçimi olduğu kanısındayım. Tabii Önder Apo'nun şiir’ e yaklaşımları çok çarpıcıdır. Önder Apo'nun şiire yaklaşımı yaşamsal bir serüvendir.
Tarihe bakarsak eğer Kürt geleneklerindeki şiir anlayışı çok derindir ve aslında sözlü edebiyat ürünüdür. Dengbejlik kültürü bunun en büyük örneğidir. Çünkü yaşanmış olan acıların şiirsel bir anlatımla dile getirilmesidir. Tarih başlangıcından bu yana şimdiye kadar gelebilmek sıradan bir durum değildir. İşte şiir de bence bunun dile getirilmesidir ve bu gerilla da bütünlüğünü sağlamıştır.
PKK içerisinde gerilla ne kadar büyürse bunun yanında kültür-sanat ve edebiyat konularında da o kadar gelişme yaşanıyor. Burada kendimize esas aldıklarımız; şehitlerimizin ve Önderliğimizin gerçekliğidir, bir halkın gerçekliğidir. Bu söylediklerimi bu konuda kendimize bir ilke, bir yaşam ölçüsü olarak ele alıyoruz.
ÖCALAN'A ŞİİR
Tolhildan Zana'nın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yazdığı şiir şöyle:
İşte sonu gelmeyen bir yaşamdı bizimkisi.
Oysa hırpalanmış patikaların
Nice yoldaşlara dostluk ettiğini biliriz.
Nice fedailerin tanıklık ettiği bu patikalar
Aslında sonu olmayan bir parçamızdan ibarettir.
Bir anda başlarsın, yolların yorgunluk deryasında
Bir anda seyrine dalarsın,
Kaç tane şafak, kaç tane ıssız geceler diye.
Varsa gecenin yoksa gündüzün aydınlığında
Mürekkeplerin sayfalara dökülmesi
Önderliğe dair bir ilhamdır.
Kelimeler yetmez seni anlatmaya,
Sen ki; milyonları yaşatansın,
Sen ki Dehak'lara karşı mazlum bir halkın önderisin.
Güneştir, gündüzleri gecelere bağlarken,
Sana sarılırcasına haykırmak geliyor içimden.
Dağların göğsünde bir karanfil açar,
Renkli ve de özlem kokuludur.
Hewsel Bahçeleri kadar güzel olur manzaraları.
Faraşin, faraşin yamaçlarında dökülür
Aşk perilerinin kar taneleri.
Asıl olan Önderimizdir
Surların üzerinde selama duran.
Milyonlar, eteklerinde haykırışlara tutulur.
Bu da bir halk gerçeğidir
İşte sonu gelmeyen bir yaşamdır bizimkisi.
Önderliğimizle özgür yarınlara…