Fransız kadın yönetmen Eva Husson, DAİŞ tarafından kaçırılmalarına rağmen direnişlerinden ve yaşama tutkularından vazgeçmeyip tekrardan mücadele eden Êzîdî kadınların hikayelerini ‘Güneşin Kızları‘ (Girls of the Sun) filmiyle dünyaya anlatıyor. Cannes’da gösterilen ve büyük beğeni toplayan, şu anda Fransa’da sinemalarda gösterilen ‘Güneş’in Kızları’nın yönetmeni Husson, filmi Rojava’da filmin kahramanlarına da göstermek istiyor.
„Kürt kadınlarının DAİŞ tarafından kaçırılmaları, yaşadığı drama rağmen teslim olmayışları, direnişleri ve destansı mücadeleleri beni oldukça etkiledi. Onlar hiçbir zaman diz çökmedi, teslimiyeti reddettiler bütün baskı ve gerici sisteme rağmen sergiledikleri olağanüstü güç ve mücadele azmi beni olağanüstü etkiledi. Mücadele tutkuları büyük“ diyen Husson, „Yaptığım bu film ile bu gücü, azmi ve direnişi dünyaya göstermek istedim“ diyor.
Bu yıl 8’incisi düzenlenen Hamburg Film Festivali galasında Eva Husson Yeni Özgür Politika gazetesinin sorularını yanıtladı.
‘Güneşin Kızları‘nı çekme serüveni nasıl başladı? Bu filmi çekmeliyim dediğiniz an ne zamandı?
Kürdistan’da ‘Güneşin Kızları‘ adıyla mücadele eden kadınların varlığını gazetelerde okumuştum. Bizden uzak bir coğrafyada kadınlar geleceklerini kendi elleriyle örüyorlardı. Bunun için gerekirse canlarını veriyorlardı. Edindiğim bilgiler beni çok etkilemişti. DAİŞ gibi barbar bir örgüt tarafından kaçırılıp tecavüz dahi her türlü şiddete maruz kalmalarına rağmen tekrardan mücadele eden bu insanların hikayelerini mutlaka insanlara anlatmam gerekiyordu. Kadınlar orada büyük harflerle söylemem gerekiyor, gerçek bir tarihi yazıyorlardı. Bu kadınlar ölürken bile „Jin, Jiyan, Azadî“ yani „Kadın, Yaşam, Özgürlük“ sloganı atıyorlardı. Bu filmi mutlaka çekmeliyim dediğim an bu sloganı duyduğum andı.
2016’da Güney Kürdistan’a giderek birçok insanla tanıştım. Bu insanlar savaşan, esir düşen, uzun yıllar cezaevlerinde tutulan insanlardı. Burada şansım yaver gitmiş olmalı ki ‘Güneşin Kızları‘ diye tabir edilen kadınlarla da tanıştım. Bu kadınlar tabur şeklinde örgütlenmişlerdi. Bunlar Şengal’i özgürleştirme operasyonunda yer almamışlardı. Askeri açıdan bu kadınlara büyük bir saygı duydum. Gördüğüm her şey olağanüstüydü benim için. Bu kadınlar sıradan bir tarih yazmıyorlardı. Tabi bu kadınlar farklı isimler altında örgütlenmişlerdi. Ama ben filmde farklı, fonksiyonel isimler kullanmayı tercih ettim.
Filmin çekim hazırlıkları ne kadar sürdü. Bu sürede Rojava’ya gittiniz mi?
Filmin çekim aşaması iki seneye yakın sürdü. Sinema sektöründe çok para dönmesine rağmen biz de para yoktu. Öyle ki üniforma dahi alacak paramız olmayınca savaşçıların üniformalarını kullandık. Filmin çekim aşamasında Türk ordusu Kandil’e saldırıyordu. Ben bu esnada Duhok, Maxmur ve çevrede bulunan mülteci kamplarına giderek insanların hayat hikayelerini dinliyordum. DAİŞ bu esnada Şengal’e saldırıyordu. Bütün bunlardan dolayı çok istememe rağmen Rojava’ya gidemedim.
Filmi nerede çektiniz? Çatışma sahnelerine ilişkin neler söylemek istersiniz?
Filmi Gürcistan’da çektik. Burada birçok Kürt yaşıyordu. Ama filmde Kürtçe rollerinde konuşan oyuncularımızı tabi ki Kürdistan’dan getirmiştik. Diğer kalan rollerde ise burada yaşayan Kürtler oynadı. Çatışma sahnelerini ise özel sinema efektleri ve bilgisayarın yardımıyla yaptık. Filmdeki hiçbir savaş sahnesi gerçek değildir.
Peki film çalışmaları esnasında sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
Beni en çok etkileyen kadınların gücü oldu diyebilirim. Kadınlar her şeye rağmen mücadele ediyor. Duhok yakınlarında bulunan Şeria kampında Zeré adında Êzîdî bir kadınla tanıştım. Durmadan hayat hikayesini anlatıyordu. Onun hikayesinden çok etkilenmiştim. Acılı hikayesini anlatırken bile ne kadar güçlü olduğunu hissedebiliyordum. Zeré DAİŞ çeteleri tarafından kaçırılan bir kadındı. DAİŞ‘in elinden kaçmaya çalışırken tekrar yakalanıyor. Kaçma esnasında çocuğunu kaybetmiş ve aylar sonra ancak ona kavuşabilmiş. Bu arada hamile kalmış. Zeré 14 kez köle pazarlarında köle olarak satıldığını söylüyordu.
Bunun yanı sıra filmde rol alan insanların hayat hikayeleri ve tecrübelerini dinledim. Ezîdî kadınların yaşamına ilişkin birçok kadın filmini izleyerek yapacağımız filmin alt yapısını oluşturduk.
Bu filmi çekeceğinizi söylediğinizde yakın çevrenizden ne tür tepkiler aldınız?
Çevrem ve ailem bu konuda bana hep destek sundu. Tepkilerin çoğu olumluydu. Konuştuğum herkes ‘Bu kadınlar için bile olsa mutlaka bu filmi çekmen gerekir’ diyorlardı.
Film birçok yerde gösterildi. Peki Rojavalı kadınlar ne zaman izleyebilecek?
Kobanê’deki insanlarla sürekli iletişim halindeyim. Oradaki savaşçılarla konuştuğumda bu filmi mutlaka seyretmek istediklerini söylüyorlar. Çünkü tanıdığım birçok Güneşin Kızının orada olduğunu biliyorum. Onlar da filmi merak ediyor. Görüşmelerimiz devam ediyor ama ne zaman özel bir gösterim olacağı henüz net değil.
Cannes Film Festivali’nde ayakta alkışlandınız…
Cannes’da filmin gösterimi ardından insanlar 17 dakika boyunca filimi ayakta alkışladılar. Oyuncularımız seyircilerin reaksiyonlarını videoya almışlardı. Cannes’daki film gösteriminde oyunculardan bazıları da oradaydı. Çok güzel hatta müthiş bir atmosfer vardı.
Peki filmin hangi yönü en çok beğeni ya da eleştiri aldı?
Aslında filmin Cannes’da gösterilmesinden üç gün önce ben babamı kaybettim. Bu yüzden ruh halim oldukça kötüydü. Çok üzülüyordum. Filmin bu kadar beğenileceğini ya da ödül alacağını da tahmin etmiyordum. Film gösteriminin ardından insanların göstermiş oldukları olumlu tepkiler beni çok duygulandırdı. Birçok insan özellikle de genç kızlar bana sarılıp, tebrik ediyorlardı. Çünkü bu insanlar Ezîdîlerin ya da Kürtlerin yaşamını sadece basından ya da televizyondan biliyorlardı. Ama bu filmden sonra Kürt kadını ve buradaki kadınlar arasında duygusal bir bağ gerçekleşebileceğine inanıyorum. Herkes şunu söylüyordu. Kadınların gücünü bize gösterdiğin için teşekkür ederiz. Ama üzüldüğüm tek şey babamın bu filmi görmemesi ve sevincime ortak olmamasıydı. Ben bu esnada bütün duygularımı ve acılarımı içime akıtıyordum.
Önümüzdeki günler film hangi festivallerde gösterilecek?
Kanada, İsviçre, İngiltere, Korsika ve Tayvan’daki festivallere katılacağız. Hamburg’dan sonra İsviçre’ye oradan da Kanada’nın Montreal kentine gideceğim. Daha sonrada İsveç’te olacağız. Bunun yanı sıra anlaştığımız bir firma ile bütün Ortadoğu ülkelerinde filmi göstereceğiz. ‘Güneşin Kızları‘ şu anda Fransa’da 180 sinemada gösteriliyor. Hedefimiz bütün dünya sinemalarında bunu göstermek. İlginçtir ama film bütün dünyada gösterilecek olmasına rağmen sadece Türkiye ve Rusya’da yasaklı. Hatta Türkiye’ye gitsem sırf bu filmi çektiğim için tutuklanabileceğimi de biliyorum.