Kürt bahçesinin özgürlük bülbülü: Mihemed Şêxo

Kürtlere her zaman "bahar"ı müjdeleyen ve eserlerinde Kürt halk gerçekliği, Kürdistan’ın parçalanmışlığının acısı ve Kürt uluslaşması işleyen Mihemed Şêxo, 41 yıllık ömrüne toplam 14 albüm ve 4 sürgün sığdırdıktan sonra 9 Mart 1989'da aramızdan ayrıldı.

"Kürt bahçesinin özgürlük bülbülü"nün aramızdan ayrılmasının üzerinden 31 yıl geçti ama onun toplam ömür bakiyesi, 41 yılda ürettikleri hala dilimizde, kulağımızda... Rojava Kürdistanı'nın güçlü sesi ve Kürt sanatının mihenk taşlarından Mihemed Şêxo'dan söz ediyoruz. 

“Ey yaşayanlar, ben ölünce / Gömmeyin herkes gibi / Mezarımı dağların dibine kazın / İki saç örgüsü olsun mezar taşlarım / Her Mart’ta uyandırın beni / Ki neşelendireyim hepimizi” sözlerinin sahibi, büyük sanatçı Mihemed Şêxo'dan söz ediyoruz. 

"Sanat politika ve ideoloji üstüdür" ve "sanat, sanat içindir" gibi devşirme kimi düşüncelerin hakim kılınmaya çalışıldığı Kürt müziği, son yıllarda en çorak dönemini yaşasa da zaman mefhumu, "sahih olan" ile "sahte olanı" birbirinden ayırmaya muktedir. 

Mihemed Şêxo'yu "herkes gibi gömmeyen" ve "her Mart'ta onu uyandıran" şey de Kürt halk gerçekliğini, Kürdistan’ın parçalanmışlığını yüreğinin derinliklerinde hissetmesi ve hiçbir zaman bir zümrenin, bir beyin ya da bir tabakanın sanatçısı olmamasında gizli olsa gerek. 

Kürdistan'ın dört parçası ve sürgünlerle geçen 41 yıllık ömründe ürettikleriyle zaman mefhumuna karşı imtihanı başarıyla veren Mihemed Şêxo, Kürtlerin gönlünde taht kurar.

Asıl adı "Mihemed Salih Şêxmûs" olan Mihemed Şêxo, 1948 yılında Qamişlo’nun Girbawî köyünde 11 çocuklu yoksul bir ailenin birinci çocuğu olarak dünyaya gelir.  

11 yaşında okula gidebilen Mihemed Şêxo, maddi imkansızlıklardan dolayı 3. sınıfta okulu bırakmak zorunda kalır. Küçük yaşta bağlama çalmayı öğrenen Mihemed Şêxo, Qamişlo’da birçok müzisyenle tanıştı, ancak onu en çok etkileyen Aramê Tîgran’dır. 

1969 yılında sanatsal çalışmalarını geliştirmek için Lübnan’a giden Mihemed Şêxo, iki yıl müzik eğitimi aldıktan sonra orada "Serkeftin" adında bir müzik grubu kurar. 

Ramazan Omerî, Mehmud Ezîz, Peruîn ve diğer birkaç Kürt genç sanatçısından oluşan grup, kısa zamanda Lübnan halkı ve sanatçılarının beğenisini kazanır. Mihemed Şêxo, ondan sonra Bağdat’a geçerek Bağdat Radyosu’nun Kürtçe bölümünde şarkılarını ‘Bisk’ı ile sunar.

Ardından Rojava'ya dönen Mihemed Şêxo, burada "Ay Gewrê" isimli ilk albümünü çıkarır. Mihemed Şêxo'nun eserleriyle halkın gönlünde taht kurmasıyla Suriye devletinin baskıları da iyiden iyiye ağırlık kazanır. 

Mihemed Şêxo'nun eserlerinden rahatsız olan Suriye rejimi, onu "parmaklarını keseriz” diye tehdit eder, o da "dilimle söylerim" yanıtını verir, "dilini de keseriz" tehdidi üzerine de "o zaman gözlerimle söylerim, halkım beni anlar" yanıtı onun tavizsiz kişiliğini gösteriyordu. 

Baskı, gözaltı ve tutuklamaların ardı arkası kesilmeyince Mihemed Şêxo, Güney Kürdistan'a geçmek zorunda kalır. Orada pêşmerge'ye katılır ve aynı zamanda da sanatını icra eder. 

Mücadele ve sanatı bir arada yürüten Mihemed Şêxo, peşmergenin yenilgisi ve Rojhilat'a çekilmesinden sonra, o da onlarla birlikte Rojhilat'a gider. Orada da sanatını sürdüren ve aynı zamanda öğretmenlik yapan Şêxo, İran rejimi tarafından da fark edilir. 

Bir parçasında "Ey felek/ ji bo çi bextê me hoye/ Em bê dost û bê kesin (Ey felek/ niye talihimiz böyle/ biz dostsuz ve kimsesiziz)" ifadesini kullandığı için soruşturma açılır. 

"Bavê felekê (feleğin babası)" olarak da bilinen Mihemed Şêxo'ya Tahran radyosunda eserlerinde, ‘Kürdistan’ geçen yerlerin ‘Gülistan’ olarak değiştirilmesi şartıyla yayınlanması teklif edilir fakat, O bunu kabul etmeyinde yargı yolu açılır. 

11 yıllık sürgünün ardından tekrar doğduğu topraklar olan Qamişlo'ya dönen Mihemed Şêxo, hiçbir zaman bir kesimin, zümrenin ya da kişinin sanatçısı olmadı. 

Tüm eserlerinde Kürt halk gerçekliği, Kürdistan’ın parçalanmışlığının acısı ve Kürt uluslaşması işleyen Mihemed Şêxo, aşk ve sevdayı işlediği parçalarında bile ülkesiz bir sevdanın gerçek sevda olmayacağını her zaman hatırlarda tutmayı ihmal etmedi. 

Örneğin bir sevda parçası olan Gulîzar'da "ezê rûniştîme bin dara gulê, gula Kurdistanê (gül ağacının aldında oturmuşum, Kürdistan'ın gül ağacı) bile aşkın mekansal tahayyülü ülkesidir. 

Bütün parçalarındaki ‘gül’ imgesinde Kürdistan’ı nakşetmiştir. ‘Bülbül’ olarak da kendisini ve belki de yurtsever Kürt halkını resmetmiştir. Cegerxwîn’in "Ay lê gulê" şiirini de bu duygularla besteler. 

Ve "Ez gulê nadim malê dinê/ Li ser gulê têm kuştinê (Onun için ölürüm ama gülü dünya malına değişmem" derken gerçek sanatçı tavrını ortaya koymuştur. Kürdistan’ın o günkü durumu onun yüreğinde hep kapanmaz bir yara olarak kaldı.

"Welat welat" parçasında "Welat, welat pir şirîn welat / Taca cîhanê, xemla rojhilat / Gelê dor wan tazî û pêxas / Tew hov û nezan bûn / Nêrgiz ketin bin destê neyar / Îro bûne rênçber, birçî û hejar / Gel tev serbest bûn em kurd man bê war / Em bê bihar man, dema me nehat" sözleriyle tarihsel-toplumsal realiteye dikkat çeker. 

"Yadê" parçasında "Yadê rebenê min go roka me hilatî ji aliyê çiya..." sözleriyle şafağın dağlardan doğru sökmeye başladığını ve "xortê Kurda rabin roja we hatiye" sözleriyle de gençlere "beklenen günün" geldiğini söylemesi de umudun mücadelede olduğunu ifade eder.

Sanatını icra ederken özgürlüğü esas aldığı kadar özgünlüğü de esas alan Mihemed Şêxo, Arap, Türk ve Fars kültürü ve müziği arasında sıkıştırılmak istenen Kürt kültürü ve müziğinde; binbir gayret ve inatla orijinalliğini, özgünlüğünü korudu. 

Günü kurtarma, popüler olanın peşine takılma gibi yaklaşımları reddeden Mihemed Şêxo, müziğinde Kürdistani tınıyı her zaman koruduğu gibi ucube ve köksüz müziğe taviz vermedi. 

Ay lê Gulê, Heps û Zindan, Ey Felek, Nesrîn, Gulîzar ve Dêrsim û Agirî gibi parçaların sahibi Mihemed Şêxo, 41 yıllık kısa ömrüne toplam 14 albüm ve 4 sürgün sığdırdıktan sonra 9 Mart 1989 tarihinde Qamişlo’da hayata veda etti. 

Eserlerinde Kürtlerin yaşadıkları "heps û zîndan"ın nedeni olarak uykuda olmayı gören ve "Rabe ji xewê" ile Kürtlerin uyanmasını isteyen Mihemen Şêxo, "Azade şirîn" ile Kürtlere özgürlüğün tadını duyumsatmaya çalıştı. 

Kendisi görmese bile "Bihuşta rengîn" dediği ülkenin bugün Rojava'da yaşam buluyor olmasında, onun yarattığı duygu ve düşünsel mirasın katkısı çok büyük...