Kürt kültür rönesansının eseri: ‘Şivanê Kurmanca’

Sovyetlerdeki ilk Kürtçe roman olarak bilinen Erebê Şemo’nun “Şivanê Kurmanca” (Kürt Çoban) romanı, Kürtçe ilk basımdan Türkçeye Yazılama Yayınevi tarafından çevrilerek okurlarla buluşturuldu.

Maksim Gorki, Erebê Şemo’nun kendisine sunduğu Kürt Çoban’ın elyazmaları üzerine şunu yazar: “Kürt halkı Erebê Şemo’nun diliyle kelam ediyor.”

Gorki burada, esas olarak Kafkasya’da Kürdoloji araştırmaları sonrası maden ocaklarında çalışan Kürt emekçilerin, Şemo ile aynı dili konuştuğunu, yani Erebê Şemo’nun aslında Kürt emekçilerin dilini sadece Kürtçe aktarımında değil, emekçi olarak taşıdığını da vurguluyor. 

Kars’ın Digor ilçesinin Susuz Köyünde doğan Erebê Şemo’nun (Arab Shamilov) “Şivanê Kurmanca” (Kürt Çoban) romanı, Sovyetler Ermenistan’ında yayımlanan ilk Kürtçe roman. Hatta tarihin bilinen ilk Kürtçe edebi romanı. 

Sovyetler Birliği’nde Kürdoloji ve Kürt kültürü üzerine uzun araştırmalara da imza atmış olan Erebê Şemo’nun Kürt Çoban’ı daha önce iki defa Türkçeye çevrildi. Fakat Yazılama Yayınevi’nden çıkan ise Kürtçe ilk basımda çevrilen ilk eser olma niteliğinde. 

Çevirmenlerden Özkan Öztaş ile hem Kürt Çoban’ın hem Kürtçe edebiyattaki yerini hem de yazar Ereb Şemo’yu konuştuk.

Daha önce de Türkçeye çevrilmişti Kürt Çoban, fakat orijinal dilinden değil. Hatta çalışmanın önsözünde bildiğiniz iki çeviriden daha bahsediliyor. Sizin çeviri serüveniniz nasıl başladı? Bu iki çeviri ile farklar neler? 

Bizim çalışmamızın çıkış noktası, esasında Sovyetler Birliği’nde hayata geçirilen Kürtçe üretimlerin derlenmesi ile başladı. 2016 yılında yayınladığımız “Sovyetler Birliği’nde Kürt Sanatı” çalışmasında ortaya çıkan şey, Kürt tarihinin birçok ilk üretiminin burada hayata geçirilmiş olmasıydı. Bunlardan birisi de 1935 yılında Ermenistan Sovyeti’nde yayınlanan Kürt Çoban romanıydı. Sosyalist deneyimin Kürt kültürüne kazandırdığı bu çalışmaları Kürt emekçileriyle buluşturmak istedik. 

Türkiye’de yapılan çevirilerden biri, 1977 yılındaki Özgürlük Yolu yayınlarında basılmıştı. Bu çalışma Kürtçe orijinalinden değil Fransızca çevirisinden Türkçeye tercüme edilmişti. Hatta kaynaklar bu çalışmanın önce Kürtçeden Rusçaya, daha sonra oradan Fransızcaya, oradan tekrar Kürtçeye, oradan da Türkçeye çevrildiğini gösteriyor. 

Kemal Burkay’ın bu çevirisinden bir yıl sonra 1978 yılında da Gani Bozarslan’ın çevirisine rastlıyoruz. Bu çeviride de metnin akışında çeviri tercihleri yapılarak ve bazı bölümleri özetlenerek aktarılmış. Erebê Şemo’nun kitabında 21 tane bölüm varken, Bozarslan çevirisinde 15 bölüm yer alıyor.

Tabii bu arada bizim çeviriyi yaptığımız sırada, Dara Yayınları’ndan Edip Yüksel çevirisi de yayınlandı benzer zamanlarda. O çalışma da minik birkaç özgün farklı tercihi saymazsak birebir çeviri sayılabilir. Bizim çalışmamız 1935 yılındaki metnin aynı basımından yapılan çeviriyi okuyucuya ulaştırmış oldu.

Kürt Çoban, ilk Kürtçe roman olarak biliniyor. Ereb Şemo’nun otobiyografik öğelerini de içeren bu romanın Kürt edebiyatındaki önemi nedir sizce? 

Kürt edebiyatı kurumsuzluğun yol açtığı sıkıntılardan ötürü edebiyatta kimi biçimlerde, tarihsel olarak geç ürünler vermiştir. Burada uluslaşma süreçleri, burjuva devriminin eksikliği gibi faktörler de belirleyici. Zira roman biçiminin modern toplumla ve burjuva devrimleri ile bağı var. Ortadoğu’da ve Kürt toplumunda bu süreçlerden farklı gelişim gösterdiği için, bunun boşluklarını görüyoruz. Roman biçiminde üretilen ilk örneği 1605 yılındaki Don Kişot sayacak olursak, Kürt edebiyatı yaklaşık 300 yıl sonra “ben de varım” demiştir. 

İlk roman bu gecikmeye verilen cevap. Sovyetler Birliği’nde üretilmiş olması da kitabın toplumcu gerçekçi yanının ağır gelmesine vesile oluyor. Bu süreçten sonra üretilen birçok modern biçim, bu özelliği devam ettirmiştir. Aynı zamanda Kürt edebiyatının diğer uluslar gibi roman biçimindeki üretimlere ağırlık vermesine de vesile olmuştur. 

Peki, sizce Kürt Çoban’ın edebi olarak durduğu yer neresi? Özellikle de yazılı geleneği az olan Kürtler açısından bakarsak, o dönemin edebi atmosferinde nereye tekabül ediyor?

Kürt edebiyatı üç ana kaynaktan akmaktadır. İlki; sözlü geleneğimiz. Burada dengbêjlik kültürünün dünyaca tanınan bir yanı var. İkincisi; klasik Kürt edebiyatı. Ahmedê Xanî, Feqiyê Teyran ya da Melayê Cizîrî gibi isimler ilk akla gelenleridir. Çok daha öncesinden Tahirê Uryan da eklenebilir. Ancak modern Kürt edebiyatı 1920’li yıllardan sonra başlar. Sovyetler Birliği’nde gelişen Kürt edebiyatı ve Celadet Alî Bedîrxan’ın Suriye’de ortaya koyduğu emek, bu dönemde modern edebiyatın perdelerini aralar. 

Kürt Çoban’ın avantajı, sosyalist deneyimin kazanımlarının bir çıktısı olmasıdır. Kürt halkı SSCB’de bu üretimleri gerçekleştirmek için çok büyük olanaklara sahipti. Ve sosyalist gerçekçi edebiyatın Kürt edebiyatı ile kurduğu etkileşim, Maksim Gorki’nin Erebê Şemo ile teması bu sürecin kıymetidir. Yazılı geleneğimiz, tahmin edilenden fazla diye düşünüyorum. Ayrıca Güney’deki öykü geleneği her ne kadar lehçe ve alfabe farklılığı nedeniyle Kuzey’de yaşayan Kürtlerin gündemine girmese de orada da çok kıymetli üretimler olduğunu belirtmekte fayda var. 

Şemo’nun yaptıkları sadece romanla sınırlı değil. Hem çeviri yaparken Erebê Şemo’ya daha yakından bakma hem de o dönem Kürtçe kültür çalışmalarına fırsatınız olmuştur. Bu anlamda Şemo’nun bu çalışmalardaki önemi ve katkıları nelerdir sizce? 

Erebê Şemo’nun olağanüstü birikime sahip olduğunu düşünüyorum. Rusça, Ermenice, Gürcüce, Azerice, Fransızca, Almanca, Türkçe ve Arapça bilen biri. Kızıl Ordu’da görev almış, istihbarat örgütü olan ÇEKA’da sorumluluklar almış bir isim aynı zamanda. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde eğitim gören Şemo, Leningrad’da Kürdoloji bölümünde doçenttir. Kendisi kitaplarında çoğunlukla Kürt kültürünün kadim örnekleri ile kendi hayatından pasajları aktarır. Dimdim Kalesi de anlatılır, 1917 Ekim Devrimi de... Siyabend û Xecê de vardır öykülerinde, Kızıl Ordu askerleri de... Bu dönemin aydınları ve yazarları, Kürt kültürünün SSCB deneyimi için Kürt kültürünün Rönesans’ı demektedirler. Şemo da bunun hakkını verenlerden biridir. 

O dönemde Sovyetler de dahil Kürtçe ve kültür çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu dönem, yani 1920 ile 1940 yılları arasında özellikle Kürt kültürü ve tarihi, SSCB dışında çok az örnekte yaşam gösteriyor. Şam’da Celadet Alî Bedirxan ve onun çevresinde biriken Suriye Kürtlerinin aydınlarını saymazsak, kritik üretimi SSCB sağlamaktadır. İlk Kürt sineması (Zarê 1926), ilk Kürtçe roman (Kürt Çoban 1935), en uzun süreli çıkan Kürtçe gazete (Reya Teze), Kürtçe tiyatrolar ve çalışmalar bu açıdan belirleyicidir. Ben tüm bunların ve bu örneklerin SSCB’de olmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Burada sosyalist deneyimin ciddi katkıları var. Buraya dair daha çok araştırmaya, daha çok ayrıntıya ihtiyacımız var. 

Kürt Çoban, Şemo’nun aynı zamanda Bolşevik Parti ile tanışmasının da bir nevi yazılı kişisel tarihçesi. Bu anlamda Şemo’nun eserlerinde Sovyetlerin yeri nedir?

Sovyetlerin sadece Erebê Şemo’nun değil, o dönem SSCB’deki birçok Kürt sanatçısının ve aydınının hayatında ciddi izleri var. Örneğin, 1936 yılında yayınlanan ‘Kadınları Kurtuluşu” kitabı tarihsel değer taşıyor. 

Bu dönemin üretilen çalışmalarında, romanlarında, şarkılarında ya da şiirlerinde Sovyetler, Lenin, Stalin, Ekim Devrimi, Kolhozlar kendini sürekli yeniden üretir. Ereb Şemo’nun kitaplarının bazılarının ismi, “Kolhozlar ve Köylülere Faydaları”, “Ekim Devrimi'nin Yolu”, "Lenin'in Emri”dir. 

Aynı zamanda “Bahtiyar Yaşam”, Kürt Çoban’ın devamı olarak yazılmıştır ve SSCB’de yaşayan Kürtlerin devrim sonrasındaki yaşamlarını aktarır.