Le Figaro: Fransa artık Türkiye konusunda NATO'ya güvenemez

Fransız Le Figaro gazetesinde yayınlanan bir söyleşide, Fransa'nın Erdoğan karşısında Avrupa deniz sınırlarının korunması için artık ne NATO'ya ne de Almanya'ya güvenemeyeceği vurgulandı.

Gazeteye bir mülakat veren Pont-Neuf vakfı uluslararası sorunlar sorumlusu Hadrien Desuin'e göre "Türkiye ile Yunanistan'ı karşı karşıya getiren Akdeniz krizi, Fransa'nın artık Avrupa deniz sınırlarını korumak için ne Türkiye'nin de üyesi olduğu NATO'ya ne de Almanya'ya güvenemeyeceğini" belirtti.

'FRANSA, SALDIRIYA KATLANMAYACAK NÜKLEER BİR GÜÇ'

Desuin'in değerlendirmelerinde öne çıkan başlıklar şöyle:

"Kuzey ve doğu ülkeleri kıtanın bulunmayan aboneleri, ABD'nin yardımı ile Rusya'yı püskürtme arzuları ile bulanıklaşmışlar. Bu geleneksel Amerikan-Rus rekabetinde Türkiye ustaca ikisinin arasında oturuyor. Bu merkezi konumundan aldığı güçle, Akdeniz'de Fransa'ya karşı eşi benzeri görülmemiş bir küstahlıkla yalancı pehlivanlığı oynuyor.

Bununla birlikte, konvansiyonel güçleri nicel olarak belki bizimkilerden üstün olsa da, Fransa'nın saldırıya katlanmayacak bir nükleer güç olduğunu hatırlamalı.

'AKDENİZ BİR OTOKRATA VERİLEMEZ'

Türkiye, tıpkı Çin'in Doğu Çin Denizi'ndeki komşularının egemenliğini ihlal etmesi gibi, Yunanistan ve Kıbrıs'ın deniz ve kara egemenliğini rutin ve sistematik olarak ihlal etmektedir. Güneydoğu Asya bize meşru olarak uzak görünebilir, ancak Akdeniz bizi doğrudan ilgilendiriyor. Fransa ve Akdenizli müttefikleri şimdi harekete geçmeselerdi, Türkiye'nin yavaş yavaş kendisini deniz sınırlarımızın koruyucusu ilan etmesine izin verilecekti. Oysa, Akdeniz'de özgürlük ve hukuk, tam bir milliyetçi ve dinsel sapma içindeki bir İslamcı otokrata verilemez.

'ALMANYA'NIN FAYDASIZ HAKEMLİĞİ'

Almanya 1945'ten beri pasifist bir güç ve bu bir şans. Her ne pahasına olursa olsun onu yeniden askerileştirmeye çalışmayalım. Maalesef güçlü Türk azınlığın rehinesi. Angela Merkel, şans eseri Fransız askeri diplomasisine ayak uydurursa kendi topraklarını ateşe verirdi. Öyle görünüyor ki, Berlin'in altı aydır Avrupa Birliği'ne başkanlık ediyor ve Avrupa Komisyonu Başkanı Merkel'e çok yakın eski bir Alman savunma bakanıdır. Bu, dikkate alınması gereken başka bir unsurdur. Almanya, Avrupa'nın hayatta kalması ve güvenirliğinin tehlikede olduğu bu aşırı gerginlik dönemlerinde faydası olmayan bir hakem pozisyonu arıyor. Aksine, Fransa ve Türkiye'yi karşı karşıya getirmek Alman müttefiklerimiz açısından kötü bir harekettir. Ama en azından bu kriz, gerçek arkadaşlarımızın kim olduğunu ve sert bir darbe durumunda kime güvenebileceğimizi anlamamızı sağlıyor. Kesinlikle Türkiye'nin üyesi olduğu NATO'ya değil.

'ERDOĞAN'IN BİR KAÇ KM İLERLEMEZİNE İZİN VERİRSEK...'

(...) Erdoğan saf bir popülist. Halk sınıfları arasındaki popülaritesini korumak için her zaman hakaret ve kamusal zulüm üzerinde çalıştı. Ancak iktidara geldikten 20 yıl sonra, neredeyse tüm cephelerde kendisini zor durumda buluyor.

Erdoğan, Türk siyasetinin en milliyetçi ve en aşırılık yanına, MHP'ye ve arka planda çok etkili "Bozkurtlar" a giderek daha bağımlı hale geliyor. Hem Osmanlı Halifeliğinin büyüklüğünü hem de Mustafa Kemal döneminde inşa edilen birlik ve askeri merkezileşmeyi öven bu Türk İslami-milliyetçiliğini son derece ciddiye almak gerekiyor. Türkiye cumhurbaşkanının Ayasofya ve Kariye Müzesi'ne yaptıklarını küçümsememeliyiz. Avrupa'nın İslamlaşması onun programıdır. Türkiye'deki etnik ve dinsel temizliğe Ermeniler, Rumlar ve Kürtler emsal teşkil ediyor. Erdoğan'ın birkaç kilometre ilerlemesine izin verirsek, tüm Akdeniz ve Balkanlar devrilebilir."