'Mutlu' Yunanlılara mutsuzluk aynası

Nikos Dimu’nun içeriden, gerçekçi ve acımasız aforizmalarla Yunan toplumuna ayna tuttuğu kitabı “Ne Mutsuz Yunanım Diyen!” Türkiye'de de basıldı.

Yayımlandığı 1975’ten sonra İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Bulgarca ve Çinceye çevrilen Nikos Dimu’nun “Ne Mutsuz Yunanım Diyen!” kitabı İstos Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.

İlk çıkışından bu yana 32 baskı yaparak Yunanistan’ın en tartışmalı ve uzun ömürlü kitabı olarak tanımlanan “Ne Mutsuz Yunanım Diyen!”, Dimu’nun Yunan toplumuna dair yazdığı toplam 193 aforizmadan oluşuyor.

ACIMASIZ BİR ELEŞTİRMEN

2013 önsözüne “Bu kitaptan keyif alanlar büyük ihtimalle Yunan değildir. Bir Yunan için bu kitap acı vericidir. Bazı aforizmalara gülümseyebilir, hatta gülebilir de ama sonunda kitabı bir yana koyarken mutsuz hissedecektir. Kitap, onun varlığının temel sorununun resmidir: çok olana gösterdiği tutkusu ile azı kabullenmenin imkânsızlığı” notunu düşen Nikos Dimu, burada da anlattığı gibi bir toplumun temel sorunlarını ele alıyor. Öyle paradigma ya da bilimsel bir yöntemle de değil. Acımasız, bazen gülümseten ama bir o kadar da can sıkıcı gerçekleri tabiri caizse sert bir şekilde Yunanlıların yüzüne yüzüne çarpıyor.

En başta mutsuzluğun ya da mutluluğun ne olduğunu tanımlayarak başlayan Dimu, Yunanlıların neden mutsuz olduğunu; onların kendilerini gördüğü yeri ve dışarıdan nasıl göründüklerine kadar, bazen içeriden bazen de bir adım ileri çıkıp dışarıdan bakan birçok tespit yapıyor. Kendisinin de belirttiği gibi bunlar birer tez değil, toplumun söyleminden kökenine ve kendini konumlayışına kadar oluşturduğu ya da oluşturmaya çalıştığı bir bütünün ortaya çıkardığı tablo. Dimu da bu tablo karşısındaki acımasız ama gerçeğin kabullenilmeyen tarafını dile getiren bir eleştirmen konumunda.

BİRÇOK MİLLETİN BENZER ÇIKMAZLARI

“Ne Mutsuz Yunanım Diyen!” cümlesini duyar duymaz akıllara “Ne Mutlu Türküm Diyene!” lafının gelmesi ise kaçınılmaz. Dimu, her ne kadar Yunan toplumunun özgün taraflarını anlattığı, genellikle hicvettiği çalışmasında aslında birçok millettin bezer çıkmazlarına değiniyor. Kendini birçok milletten üstün görme ya da bazı meziyetleri sadece Yunanlılara aitmiş gibi kabullenme. Örneğin “Filotimo”; Türkçede “Haysiyet” anlamına gelen bu kelime, Yunan resmi ideolojisine göre başka dillere çevrilemeyen ve sadece onlara has bir kavramdır. Nikos Dimu bu örneği Yunanlıların “abartma” dediği özellikleri bütünü içerisinde veriyor.

Dimu, kahramanlık şiirlerinden kavramlara; Avrupa ve taşraya sıkışmış, aynı şekilde tarihi ile geleceği arasında denge tutturamayıp özgürleşemeyen bir halktan bahsediyor. 400 yıl Osmanlı boyunduruğu altında yaşamış bu halkın ne Avrupalı ne Doğulu, ne taşralı ne de Antik Yunanlı ol(a)madığı; tüm bunların arasında bocalayan bocaladıkça da özgürlüğünü kaybeden bir millet olduğunu resmediyor.

“Milletimizin gelişimi daha doğal olsaydı, belki bugün kimlik sorunları yaşamayacaktık. Ama uzun zaman süren esaretten sonra – ille de bize yen bir kimlik verme çabasıyla- üzerimize öyle bir çullandılar ki, sonunda elimizde olanı da kaybettik. Halk daha Frenklerin, Slavların, Türklerin ve Arnavutların getirdiği yeni kültürel katkıları içine sindirirken -ve henüz dengesini tam bulamamışken- Kapodistrias, Bavyeralılar, Helen dostları, sözde aydınlar, halkın kafasını iyice karıştırdı.”

UZUN LAFIN KISASI: DİRENİN!

Dimu’nun anlattıkları birçok millete uyarlanabilecek nitelikte. Bu biraz da kimlik sorunu yaşayan ya da başka birçok toplumun etkisinde / boyunduruğunda sıkışan milletleri tanımlıyor. Dimu, her ne kadar toplumu bu kadar ümitsiz bir vaka olarak 193 aforizmada deyim yerindeyse yerden yere vursa da “Direnin” demeyi de elden bırakmıyor. Çünkü 1973 Cuntası’nda bunları yazmaya karar verdiğini söyleyen; Yunan şair Yorgos Seferis’in dizelerinde olduğu gibi “Nereyi gezersem gezeyim Yunanistan beni yaralar” diyen ve bunu bir iki defa da yineleyen Nikos Dimu, bu kimliksizliği aşmanın bir yolunu arıyor...