Ok: Dengbêjlerin aktardığı kültürü ileriye taşımamız gerek

Kiliselerde Kürtçe söylediği ilahileri çıkardığı, "Kürt Hristiyan Ezgileri 2" albümüne taşıyan din görevlisi ve sanatçı Şaban Ok, dayatılan tekçiliğe karşı farklı kültürleri ve renkleri yeniden hayata katıyor.

Amedli bir Hıristiyan Kürt olan 55 yaşındaki Şaban Ok, hem kiliselerde din görevlisi olarak çalışıyor, hem de kültürünü sanata aktarıyor. Görev yaptığı kiliselerde anadili Kürtçede okuduğu dua ve söylediği ilahileri çıkardığı "Kürt Hristiyan Ezgileri 1 ve 2" isimli iki albüme taşıyan Ok, dinin bu kadar siyasallaştırıldığı Türkiye’de Kürt ve Hristiyan olmanın zorluklarını anlattı.

Uzun yıllar Amed Kilisesi’nde din görevlisi olarak çalışan Şaban Ok, herkesin kendi anadilinde ibadet etmesi gerektiği düşüncesinden yola çıkarak, 7 yıl önce Kürtçe ilahiler söyleme akımını başlatan isimlerden biri. Avrupa Kiliseler Birliği adına, büyük bir halk mozaiğini içinde barındıran Rojava’ya gidip orada örülen hayatı yerinde inceleyen Ok, Şengal’de DAİŞ katliamının hedefi olan ve topraklarından göç etmek zorunda kalan Êzidî halkına da yıllarca yardım etti.

Türklük ve Sünniliğin bu kadar ön plana alındığı bir yönetim şeklinde hem Kürt hem Hristiyan olmanın hangi zorlukları getirdiği sorusuna, "Tedirginlik" cevabını veren Ok, Hristiyanların Ortadoğu ve Türkiye’de bütün yönetimlerin aşağıladığı ve dışladığı bir inanç topluluğu olarak görüldüklerini ifade etti.

ÇOCUKLUK YARASI

Türkiye ve genel olarak İslam ülkelerinde Hristiyanlar hakkında kötü bir algı oluşturulduğunu belirten Ok, şunları kaydetti: "Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri Türk toplumuna küçük yaştan itibaren tek tip, tek düşünce şeklinde bir milliyetçilik aşılandı. Bu nedenle maalesef birliktelik gelişmedi. İnsan hakları, evrensellik konusunda insanlar bilinçlendirilmedi. Türkiye’de hiçbir zaman gelişmiş bir demokrasi anlayışı olmadı ve bunun sıkıntısını da en çok Kürtler yaşadı. Bir de Hıristiyan olunca gerisini siz düşünün.

Aslında hep söylerim, herhalde yanlış bir coğrafyada doğduk ve büyüdük. Hiç unutamam çocukken yaşadığım bir olayı. O dönem Kıbrıs Harekatı üzerinden birkaç yıl geçmişti. Diyarbakır Bağlar’da sokakta top oynuyorduk. Topumuz caddede nöbet tutan askerlerin bulunduğu noktaya fırladı. O zaman 9 yaşlarındayım. ‘Asker abi topumu verebilir misin?’ diye sorduğumda, ‘Tabii’ diyerek eline topu aldı ve bıçağını çıkartıp, topu patlatarak önüme attı. O gün büyük bir travma yaşadım."

‘AMED FARKLI RENKLERİN BULUŞTUĞU BİR ŞEHİRDİ’

Yıllara uzanan bu ötekileştirme politikası nedeniyle doğup büyüdüğü Amed’in de çok değiştiğini anlatan Ok, "Eskiden Amed Süryaniler, Ermeniler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların bir arada yaşadığı ve farklı renklerin buluştuğu bir şehirdi. Ama günümüzde maalesef sadece onların kalıntıları kaldı. Çünkü ya katledildiler ya da sürgün edildiler" dedi.

Dinin siyasete alet edilmesinin bu sıkıntıları körüklediğini vurgulayan Ok, bugün bu kültürlerin yeniden filizlenmesi ve tüm renklerin bir arada buluşması için uğraş verdiğini kaydederek, dinin insanları sömüren, tarikatlaştıran, ötekileştiren ve dünya için tehlike arz eden bir inanç değil; insan ve Tanrı arasında sevgiye dönüşen bir ilişki olduğu öğretisini vermeye çalıştıklarını söyledi.

‘DİN TARİKATLAR VE ŞEYHLER ELİYLE İNSANLARA EMPOZE EDİLİYOR’

İnsanların neden bu kadar Tanrı’dan korktuğunu da sorgulaması gerektiğini dile getiren Ok, "İnsanlar neden Tanrı’dan korkar? sorusu burada önemli bir yer tutuyor. Çünkü onu bir efendi olarak görüyorlar, onun karşısında kendilerini kul ve köle olarak görüyorlar ve hiçbir zaman kendilerini ona layık bulmuyorlar. İşin özünde Tanrı’nın sevgi olduğu ve bizleri de bu amaçla yarattığı unutuluyor. Biz Tanrı'nın çocukları olarak yaratıldık, kul veya köle olmak için değil. O nedenle dünya Tanrı'nın sevgisinden uzak yaşıyor" diye konuştu.

Günümüzde her şeyin putlaştırılmaya çalışıldığına işaret eden Ok, özellikle Ortadoğu’da din tacirlerinin, dini tarikatlar ve şeyhler eliyle empoze etmeye çalıştığına dikkat çekerek, "Oysa Tanrı ile olan ilişki tamamen sevgiye dayalı bir ilişkidir" dedi.

TANRI’YA KENDİ DİLİYLE EZGİ SÖYLEMEK

Tanrı’nın da her ulusun kendi diliyle ona ezgi söylemesini isteyeceğini ifade eden Ok, şöyle konuştu: "Bilmediğim bir dilde dua okursam ben bir şey anlamam ki Tanrı anlasın. O yüzden biz kendi dilimizle, kendi içimizden, ruhumuzdan gelen bir hisle ona ibadet ediyoruz. Bugün aynı şekilde birçok yerde de Kürtçe ibadet edilen kiliseler var.

Duanın da bir yöntemi yok aslında. Her şey kalıplaştırılmış bir şekilde önümüze sürüldüğü için öyle yapılıyor yoksa duanın bir şekli yok. Siz Tanrı ile söyleşiyorsunuz ve içinizden ne geliyorsa onu ifade ediyorsunuz."

BİR HİTLER GİBİ, BİR DE GANDHİ GİBİ ANILMAK VAR!

Tüm tekçi, baskıcı ve asimilasyoncu politikalara karşı var olmak için mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulayan Ok, dünyayı güzelleştirmek için kültürleri ve renkleri ezgilerle, dualarla, sanatla yaşatmaya devam edeceklerini kaydetti. Yönetimlerin hepsinin geçici olduğunu hatırlatan Ok, bugüne kadar birçok egemenliklerin, uygarlıkların gelip geçtiği bu topraklarda önemli olanın, tarihte iyi izler bırakmak olduğunun altını çizdi.

Ok, "Eğer siz tarihe iyi izler bırakırsanız her zaman iyi anılırsınız, ama kötü izlenim bırakırsanız, miras olarak bir felaket bırakırsanız o zaman tarih sizi lanet ile anar. Bir Hitler gibi anılmak var, bir de Gandhi gibi anılmak var" dedi.

KÜLTÜRÜMÜZE VE DİLİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ

Hiçbir zaman geleceğe dönük umudu kaybetmemek gerektiğini vurgulayan Ok şöyle konuştu: "İnanıyorum ki başaracağız; eğer bizim ömrümüz yetmese bile gelecek kuşaklar, bizim çocuklarımız daha özgürce haykırabilecekler ve özgürlüğü pekiştirecekler. Sonunda başaracağız. Çünkü mücadele edip zafere ulaşmayan bir toplum yoktur yeryüzünde. Bunun için şarkılarımızı yapıyoruz; halkımıza bir miras bırakma çabasındayız."

Kültürü olmayan bir halkın yok olmaya mahkum olduğunu vurgulayan Ok, herkesi kültürünü, dilini sahiplenmeye çağırarak, "Biz dengbêjlerin stranlarıyla geçmişimizdeki olayları hatırlıyoruz. Bundan sonra da bu bayrağı daha ileriye taşımamız gerekiyor. O yüzden ben özellikle Kürtlere ve Kürt aydınlara kendi kültürünüzü, dilinizi sahiplenin diyorum. Mutlaka kendi dilimize ve kültürümüze sahip çıkmalıyız" ifadelerini kullandı.