Rojava’yı işgal tehdidi ve bölgedeki durum

Kürtlerin, Rojava Devrimi’yle birlikte kendisi yönetmesini hazmedemeyen Türk devleti, onlarca plan devreye koydu; çetelerini saldırttı, kendisi saldırdı, işgal etti, saldırılar eşliğinde yeni işgal tehdidi sürdürüyor.

Türk devleti, 25 Ekim 2012’den beri saldırdığı Suriye’de savaş ve kaosu egemen hale getirdi. Kürtlerin, 19 Temmuz 2012’de Rojava Devrimi’yle kendi öz yönetimini oluşturmasını sindiremeyen Türk devleti, kısa bir süre sonra bu kazanımlara saldırmak için onlarca plan devreye koydu. Bu planları, önce El Kaide’nin uzantısı El Nusra aracılığıyla gerçekleştirmek istedi. Kürtlerin direnişi karşısında istediği hedefe ulaşamayınca bu kez de DAİŞ çetesini devreye koydu. Yine eş zamanlı olarak ‘SMO’ adlı çeteler koalisyonuyla planlarını gerçekleştirmek isteyen Türk devleti, beklediği sonucu alamayınca 24 Ağustos 2016’de kendi ordusunu sahaya sürdü.

EL NUSRA’YLA BAŞLADI

El Nusra, 23 Ocak 2012'de bir video yayınlayarak kendisini duyurdu ve El Kaide'den ayrıldığını iddia etti. Rojava’yı işgal etmek isteyenler, El Nusra’yla ilk saldırılarını 25-26 Ekim 2012'de iHalep’in Şêxmeqsûd ve Eşrefiye Mahallesi’ne gerçekleştirdi. Bu saldırılarda 30 Kürt katledildi. 27-30 Ekim 2012’de ise Efrîn köylerine saldırdılar. Bir hafta sonra, yani 8 Kasım 2012'de Riha'nın Ceylanpınar ilçesinden Serêkaniyê’ye geçen El Nusralılar, başta ‘Suriye rejimi karşıtı olduklarını ve ittifak için bölgede olduklarını’ yalanlarında bulunarak kentteki özelde Arap yurttaşları kendi saflarına çekmeye çalıştı. Sonradan yalanları ortaya çıkınca ise 19 Kasım’da kentteki Kürt mahallelerine saldırdı. Bu saldırılarda Meclis Başkanı Ebid Xelîl katledildi. Ocak 2013’e kadar da kentte halka saldıran El Nusra’ya karşı YPG savaşçıları harekete geçti. Yaşanan çatışmalar sonucunda kent El Nusra’dan temizlendi. Karargahlarında Türkiye ile ilişkilerini ortaya döken birçok belge ele geçirildi. Sonrasında terör listesine giren El Nusra, 28 Temmuz 2016'da ‘Fetih El Şam Cephesi’; ardından 28 Ocak 2016'da ise Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) adlarıyla isim değişikliğine götürülerek yeni imaj yaratılmak istendi.

DAİŞ ÇETESİNİ SALDILAR

El Nusra, Kürtlere karşı başarılı olamayınca 2014’te bu kez DAİŞ çetesi sahaya sürüldü. Musul ve Şengal’i işgal eden DAİŞ, Kuzey-Doğu Suriye’nin birçok bölgesine de saldırmaya başladı. Reqa ve Tebqa işgal edildikten sonra 14-15 Eylül gecesi Kobanê’ye dönük yoğun saldırıya geçirildi. Rojava savunma güçleri ve bölge halkı fedai ruhla DAİŞ’in vahşi saldırılarına karşı ferdi silahlarla direnerek Kobanê’de zafer elde etti ve DAİŞ için de yenilginin sürecini başlattı. Ardından Minbic, Tebqa, Reqa ve DAİŞ’in son kalesi Baxoz’a kadar mücadelesini sürdürdü ve DAİŞ’in toprak hakimiyeti sonlandırıldı.

2014’ten günümüze kadar hedefleri için DAİŞ çetesinden vazgeçmeyen Türk devleti, bölgedeki birçok bombalı saldırı ve katliamın planlayıcısı oldu. Bu planlanan saldırılardan biri de 27 Temmuz 2016’da Qamişlo’nun Xerbî Mahallesi’nde gerçekleşen ve 62 kişinin şehit düştüğü, 176 kişinin ise yaralandığı büyük bomba yüklü kamyonet saldırısıydı.

ORDUSUNU SAHAYA SÜRDÜ

Türk devleti, çeteleri aracılığıyla istediği hedefe ulaşamadığını fark edince bizzat kendi ordusunu sahaya sürdü. “Fırat Kalkanı Harekâtı” adıyla 24 Ağustos 2016’de Suriye’nin Ezaz, Bab ve Cerablus kentlerini işgal etti. 2017’de ise Suriye’nin en büyük kentlerinden İdlib’e dönük işgal saldırısı başlatan Türk devleti, bir kısmını işgal ettiği İdlib’i tamamen ele geçirmek için çabasını sürdürüyor.

Efrîn’e dönük 20 Ocak 2018’de ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ adıyla işgal saldırısı başlatıldı. 72 savaş uçağıyla saldıran Türk devleti,çocuk ve yaşlı ayırt etmeksizin sivillere dönük de katliamlar gerçekleştirdi. Binlerce kişinin katledildiği bu saldırılarda 18 Mart 2018’de Efrîn işgal edildi ve 300 bini aşkın Efrînli, çevre kentlere göç etmek zorunda kaldı.

‘Barış Pınarı Harekâtı’ adıyla 9 Ekim 2019’da Serêkaniyê ve Girê Spî kentleri de Türk devleti tarafından işgal saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

17-22 EKİM ATEŞKES KOMPLOLARI

Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük işgal saldırıları sürerken 17 Ekim 2019’da ABD-Türkiye, 22 Ekim 2019’da ise Rusya-Türkiye arasında yapılan ‘ateşkes anlaşması’yla’ bölge çetelere bırakıldı. Türk devleti, ‘Demokratik Suriye Güçleri ateşkesi ihlal ediyor’ bahanesiyle komploda yer alan güçlerle birlikte işgal saldırılarını ‘sınır güvenliği’ adı altında devam ettiriyor. 4. yılına giren bu süreçte bölgeye dönük on binlerce kez saldıran Türk devleti, büyük katliamlara neden olurken ABD ve Rusya gibi güçler de göz yumma politikası yürüttü.

YENİ İŞGAL TEHDİTLERİ

Kuzey-Doğu Suriye’ye saldırı ve işgal tehditlerine ara vermeyen AKP-MHP iktidarı, 1 Haziran 2022’de ise Kobanê, Minbic ve Til Rifet’ı hedef gösterdi. Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni safhasına geçiyoruz. Til Rifet ve Minbic teröristlerden temizliyoruz” şeklinde tehditler savurdu.

Demokratik Suriye Güçleri Genel Komutanı Mazlum Ebdî, Türk devletinin yeni işgal tehditleri ve saldırı planına ilişkin yaptığı ilk açıklamada, “Son iki yıldır Erdoğan iç siyasette yaşadığı siyasi çıkmazlara karşı bölgeye saldırarak faydalanmak istiyor. Eğer tarafları ikna ederlerse ve saldırıların alt yapısını bulurlarsa saldırırlar. Uzun bir süredir bu savaş ve öz savunma için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Serêkaniyê ve Girê Spî yaşananlardan sonra biz bir direnişe hazırlanıyoruz. Halk bizimle direnecek. Çetin bir savaş olacak. Türkiye’nin kazanacağına inanmıyorum. Biz bütün sorunları diyalog ile çözme taraftarıyız ancak saldırı olursa direneceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Demokratik Suriye Meclisi (MSD), Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin bölgeye yönelik yeni işgal tehditleri ardından 11 Haziran 2022’de olağanüstü toplandı. Bölgedeki durum ve mevcut son gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda, Efrîn, Serêkaniye ve Girê Sipî’de elde edilen tecrübeler doğrultusunda gerekli önlem ve hazırlıkların alındığı bildirildi.

HEDEF GÖSTERİLEN BÖLGELER

Hedef gösterilen Kobanê, Minbic ve Til Rifet bölgelerinde mevcut duruma bakalım.

Kobanê: Fırat Nehri’nin 30 km batısında Halep’in 150 km uzaklığında olan kentin nüfusu 300 bin. 3 bin 003 km² yüzölçümüne sahip Kobanê kent merkezi, Sirîn, Qinê, Şêran ve Çelebî adlı 5 ilçe ve 366 köyden oluşuyor. Yüzde 90 Kürtlerin çoğunlukta olduğu kentte, Ermeniler ve Araplar da yaşıyor. Kobanê, DAİŞ’in yenilgi sürecinin başladığı bir bölge. Askeri Meclis ve İç Güvenlik Güçleri tarafından güvenliği sağlanan kent, Özerk Yönetim’in Fırat Bölgesi örgütlülüğü için önemli bir alan. DAİŞ çetesinin saldırması sonucu göç etmek zorunda kalan Kobanêliler, edindikleri tecrübelerin ardından kentlerini bırakmama noktasında ısrarlı. Halk da askeri örgütlülüklerin yanı sıra Toplumsal Savunma Güçleri (HPC) bünyesinde kendi savunma görevini yerine getiriyor. Sınır hatlarında ise Şam yönetimine bağlı güçler bulunuyor.

Minbic: Suriye'nin kuzey, doğu ve batı şehirlerini birbirine bağlayan M4 yolu üzerinde bulunan kent, Fırat Nehri'ne 25 km, Halep şehrine 75 km uzaklıkta. Arap, Çerkes, Türkmen ve Kürtlerin birlikte yaşadığı bir bölge. 15 Ağustos 2016’da DAİŞ ‘ten temizlenen Minbic, Efrîn kantonunun da yolunu açmıştı. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetim’in Şehba ve Fırat kapısı konumundaki kent, bölge için hayati önem taşıyor. Demokratik Ulus projesinin gerçekleştiği bölgelerin güzide örneklerinden olan kentte Askeri Meclis ve İç Güvenlik Güçleri güvenliği sağlıyor. Ayrıca Rusya ve Şam yönetiminin de askeri üssü bulunuyor.

Til Rifet: Türk devletinin tümden Til Rifet olarak adlandırdığı bölge, Halep’e komşu ve bir nevi Halep’in savunması durumunda. Yaklaşık 80 köy ve mezradan oluşan; uzunluğu 65 km, genişliği 10-15 km olan bu küçük bölge, Halep açısından da stratejik önemde. Türk devletine bağlı çetelerin işgali altında olan bölge, 16 Şubat 2016'da şu an da QSD çatısı altında yer alan Cebhet El Ekrad öncülüğünde özgürleştirildi. Bölgede şu anda kentleri işgal altında olan Efrînlilerde yaşıyor. Bölgede Rusya, İran ve Şam yönetimine ait güçlerin askeri üsleri de bulunuyor.

BAŞKA HEDEFLER OLABİLİR Mİ?

Hedef gösterilen üç bölge dışında başka kentlere saldırı durumu yaşanabilir mi? İşgal altındaki Girê Sipî ve Serêkaniye’nin çevresinde bulunan ve şu ana kadar saldırıların aralıksız sürdüğü Eyn Îsa ve Girê Sipî köyleri; Til Temir, Zirgan ve Dirbêsiyê hattına da saldırılabilir. Yine Qamişlo’nun Tirbêspiyê ilçesinden Başûr, Bakur ve Rojavayê Kurdistan sınırında bulunan Dêrîk kentine kadar olan bölgenin de olası işgal saldırılarının hedefinde olabileceği öngörülüyor.

TAKSİM’DE ÇİZİLEN SENARYO

1 Haziran’da işgal tehditleri savuran faşist iktidar MİT-SMO adlı çete örgütlülükleriyle saldırılarının gerekçesini uydurmak için kanlı bir senaryo çizdi. İstanbul/Taksim’de 13 Kasım 2022’de  gerçekleştirdikleri patlamayla YPG-YPJ güçlerini hedef gösterdi. Hatta ‘Saldırının Kobanê’de planlandığını’ öne sürerek hedefini daraltmak istedi. Bu uydurmalar ilk değil. Hemen kısa bir süre önce 26 Eylül’de Mersin’de polis karakolu ve lojmanlarına dönük düzenlenen eylemde de Minbic’i yakından hedef göstermişti.

19-20 KASIM BOMBARDIMANI

Türk devleti, 19 Kasım’ı 20 Kasım’a bağlayan gece savaş uçakları ve SİHA’larla Kuzey-Doğu Suriye’nin Şehba, Kobanê, Zirgan, Dêrik kentlerini bombalamaya başladı. Covid-19 hastanesi, okul, sivil yerleşim alanları, altyapı ve hizmet kurumları vb. gibi birçok yeri bombalayan Türk devleti, bu vahşi saldırısını ‘Hesap Zamanı’ başlığıyla gurur duyarcasına ilan etti. 10 günlük saldırıda 13 sivil şehit düştü, üçü çocuk 14 sivil yaralandı.