Sinema ustalarının yarışacağı 68’nci Berlinale başladı
Berlinale 68’nci kez kapılarını açtı. Bu yıl 19 filmin “Altın Ayı” için yarışacağı festivalin açılışı ise yönetmen Wes Anderson’un “İsle Of Dog” film ile yapıldı.
Berlinale 68’nci kez kapılarını açtı. Bu yıl 19 filmin “Altın Ayı” için yarışacağı festivalin açılışı ise yönetmen Wes Anderson’un “İsle Of Dog” film ile yapıldı.
Cannes, Venedik ile birlikte dünyanın en büyük 3 film festivalinden biri olan Uluslararası Berlin Film Festivali (Berlinale) 68’nci kez kapılarını açtı. İlki 1951 yılında yapılan Berlinale dünyadaki film festivalleri arasında daha çok politik, sanat ve özgün filmleri göstermekle öne çıkıyor. Bu yıl da programda bu temalı çok sayıda film öne çıkıyor. Festival, 15 ile 25 Şubat tarihleri arasında yapılıyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da Panorama, Forum, Geniş Forum, klasik Generation, olmak üzere birçok bölümde toplam gösterilecek 385 film, 7 bin 991 yapıt arasından seçildi. Festivalin en büyük ödülü olan “Altın Ayı” için ise 19 film gösteriliyor.
68’nci Berlinale’nin Yarışma, Panaroma ve Forum gibi bölümlerde daha çok öne çıkan filmler, sanatçıların biyografileri, medeni cesaret ve mültecilerin hayatlarını anlatan temalı filmler öne çıkıyor. Bu yıl yarışacak yönetmenler arasında ise dünyanın sinema ustaları bulunuyor. Bunların başında ise Gus Van Sant, Wes Anderson, Benoit Jacquot, Steven Soderberg gibi isimler geliyor.
Öte yandan bu yılki Berlinale’de Twitter üzerinde gündelik hayattaki kadınlara yönelik yapılan tacizlerle gündeme gelen #MeToo tartışmaları da işlenecek. Bu konuda paneller düzenlenecek.
‘POLİTİK FİLMLER AĞIRLIKTA’
68'inci Berlin Film Festivali’nin bu yılki jüri başkanlığını ise Alman yönetmen Tom Tykwer yapıyor. Jüri heyetiyle basın karşısına çıkan Tywer, birçok ünlü yönetmenin filmleri olduğunu belirterek, “Çok sayıda usta yönetmenin filmleri bulunuyor. Özgün ve politik sorunların irdeleneceği filmler var. Biz jüri heyeti olarak ta bunların içerisinde en iyisini seçmeye çalışacağız” diyerek, bu yılki festivalin önemine değindi.
Festival, akşam saatlerinde yapılan büyük bir gala ile kapılarını açtı. Sinema ve siyaset dünyasından birçok ismin katıldığı galaya kırmızı halı seronomisi yapıldı. Festivalin açılışı ise Amerikalı yönetmen Wes Anderson’un animasyon film olan "Isle of Dog" (Köpek Adası) ile yapıldı. Ve böylece “Köpek Adası” filmiyle son 10 yılda iki animasyon film ile açılış yapıldığı dikkat çekiyor.
EĞLENCELİ AMA POLİTİK MESAJLAR…
Amerikalı yönetmen Wes Anderson'un "Yaman Tilki'den" sonraki ikinci animasyon filmi olan "Isle of Dog", yolsuzluklara karışan bir belediye başkanının koruyucu babalık yaptığı 12 yaşındaki Atari'nin hikâyesini irdeleyerek, bir nevi geçmiş ile geleceğin arasındaki bağları sorguluyor. 2014 yılındaki Berlinale’nin açılışını, The Grand Budapest Hotel - Büyük Budapeşte Hotel’i ile yapan Anderson, bu film ile “Altın Ayı” ödülüne göz kırpıyor. Sinemada kendisine has ve özgün bir oluşturan yönetmen tıpkı diğer filmleri gibi bu yapıtı da yumuşak ve masal tadında.
Japonya’nın Megasaki kentinde geçen film, Japon kültürü ve gelenekleriyle perdesini açıyor. Despot, yolsuzluklara karışan belediye başkanı, hedefine şehirdeki köpekleri alıyor. Bunun için de Megasaki City'deki bütün köpeklerin şehirden uzaklaştırılmasına karar verilir. Bütün köpekler, evcil ya da değil, devasa çöp döküm alanına sürülür. Bu köpeklerin içinde 12 yaşındaki Atari Kobayashi'nin koruma köpeği Spots da vardır. Minyatür uçağına atlayan Atari, tek başına nehrin karşı tarafına geçer ve köpeğini aramaya koyulur. Bu güzergahta yeni arkadaş olmuş melez köpek sürüsünün de yardımıyla belediye başkanına karşı savaş açar. Kentin bütün güvenlik gücünün teknolojik üstünlüğüne rağmen Atari öncülüğünde örgütlenen köpekler ve hayvan severler, üstün çıkarak, kentin ve sistemi değiştirmeyi başarıyor. Duygusal, hassas ve oldukça dokunaklı olan film, bizi de çok yakında ilgilendiriyor. Özellikle yaşadığımız coğrafyada yolsuzluk, savaş ve diktatörlüğün bu kadar yaygın olduğu, hayvanların her gün vahşice katledildiği bir dönemde; “Köpekler Adası” filmi izlenmeye değer, bir yapıt. Her ne kadar eğlenceli gibi görünse de film, derin politik hatlardan oluşuyor…